LOğpgız Yazan: Macera ve aşk romanı (wâ-Nü) Izzettin, “Erkadi,, yi nasıl zaptetti ? Şimdi “Izzettin, in güvertesinde, gölgeler koşuşuyor, herkes harp mevkini almaya şitap ediyordu Esir taciri, sahte hadım ağası Sünbülü göstererek :“Açınız şunun sargılarını! yarasına bakacağım !,, dedi Geçen tefrikaların hülüsası: başka türlü tatınin edeyim? Eenden ne| lunan yatakta yatıyor efendimiz. F > : z Vapurun kumanda köprüsünden! parlıyan gözlerini semaya kaldırıp Esir taciri hacı Mustafa, sabık mutal| istiyorsun? kat onu nerede» biliyorsunuz”? e kaptan bütün varir! ve iki kolunu göklere uzatarak: lâkasma izdivaç vaadinde in — Sağlığını" — Nusıl bilmem ?.. Bahsettiler.. B ğiyle göz kesilmiş, etrafı kulaçan eti ap e Mustafa “i * y aw) o — Eksik olma. Sağlığımıda elbet) tün küçük hacılar arasında en © mekte.. Karanlığı delmek istiyormuş gibi o kartal gözleri etrafı saran zul metler ortasmda bir şeyler seçmek için uğraşıyor. “İzzettin, de birçil bile yok. Prova civadırasın... . üne) da, önünü daha iyi görmek iç İ nı ileriye uzatmış vardiya tarisü vuü-| na o kadar ehemmiyetle dalmış ki | zaktan bir heykele benziyor.. Herkes| vazife başında... “İzzettin, süvarisinin düşüncesi “Gavdos,, adası ile “Sfakya,, sularmı adamakıllı taramak ve o korsan yu- yasından Giride sarkacak © kaçakçı teknelerini kapana kıstırır gibi avla” mak. Kaçakçıların “Gavdos,, adasınm yüksek tepelerinde yaktıkları şıklar” la Girit asileriyle © işaretleştiklerini Gamsız Hasan Kaptan da birçok de- falar kendi gözleriyle görmüştü. Ba- biöli Yunanlılara ait olan bu “Gav- dos,, adasının Osmanlı abloka filosu tarafından aranmasma müsaade et miş olsaydı o küçümencik adanım asi- lerin bir silâh, cephane ve erzak de- posundan başka bir şey olmadığı am) laşılacaktı. Lâkin Osmanlı devlet il damları Yunan toprağına el uzatmayı ve bu suretle bir Osmanlı — Yunan harbinin zuhuruna sebep olmayı is- temiyorlardı... Ve bu uyuşukluk, Av rupa cfkârı umumiyesine karşı bi politika, ince bir diplomasi vecibesi telâkki olunuyordu. Yunanlılar, bundan cesaret alı yorlar ve var kuvveti baztıya vererek Girit asilerine hiç bir yardımı esirge- miyorlardı “İzzettin,, işte böylece Heikal yuvası haline gelmiş bu küçük “Gav- dos,, adasını bordalamıştı. Cö de hiç bir şey yoktu. Gamsız Hasan kaptan kendi kem dine: İ — Galiba bu gece de eli boş döne- ceğiz!.. Biraz sonra ay doğacak; et- rat aydınlanmca kaçakçılar oldukla rı yerden hareket © edemiyecekler.. Hay aksi şeytan hay!.. diye söylene söylene kumanda köprüsünde dola. şrken serdümene seslendi: — Ömer, alabanda iskele... İ Serdümenin sesi, tıpkı aksi sada! gibi, kumandanın emrini * tekrarla. dr: 2 Misbeki LANE “İzzettin., vapuru Yavaş yavaş iskeleye döndü ve biraz sonra “Tar- ha,, koyuna doğru seyre devama başlamıştı ki birdenbire Gamsız! gö” mörültüsünü andıran, sesi yük- Pip « Fogal.. Bu kumandayı “İzzettin., in san cak bordasındaki topun namlısndan fırlıyan alev ve gök gürültüsünü an- dıran bir top sesi takip etti. Şimdi “İzzettin,, in güvertesinde, nereden çıkıverdikleri anlaşılmıyan, gölgeler koşuşuyor, herkes harp mev köini almıya şitap ediyordu. Vapurdan bir kilometre kadar u- zakta bir gölge seçilmişti. Baş tarafı, hasıl ettiği köpüklerle denizde yaka- mozlar yapan, iki bacasından kıvıl camlar fışkıran bir gölge.. Ve-bu göl ge hpkı masallardaki devler, ifritler gibi ateşler saça saca “Gavdos,, adası istikametinden “Sfakya,, kıyılarına doğru büyük bir süratle sanki uçü- yordu. — Erkadi!,. Erkadi!... —Üüm HARP... Evet bu gölge “Erkadi,, idi. Gamsız Hasan kaptan sevinçten — Çok şükür, dedi, bin şükür Gamsız İz san kaptan daha göl geyi seçer seçmez kumanda - köprü- sündeki telgraf çanımın kolunu “Ful #pid,, e basmış “İzzettin, de tıpkı kaçakçı kruvazörü gibi iki bacasmdan alev püskürmeğe başlamış ve yolunu! arttırmıştı. Kazanların önünde tef içinde di- dinen yavuz Ateşçiler bütün mevcu- diyetleri, olanca kuvvetleriyle çalışa- rak kürek sallıyorlar, ocaklara kö- mür tikıyorlardı. Kumandanları om lara “Erkadi,, nin kendilerinden sür- atli olduğunu ve bir tesadüf dakika- sında nasıl hareket © etmeleri lâzım geldiğini belki yüz defa tekrar etmiş" ti. Gamsız Hasan kaptan hiç bir şeyi tesadüfe terketmek istemiyerek, rü- yalarma giren “Erkadi., yi pençesin- den kaçırmamak için nasıl davran mak icap ettiğini inceden inceye he- sap ederken kaçakçı kruvazörünü behemehal tepelemek (o hususundaki ezim ve imanını bütün mürettebatı. na aşılamayı da ihraal etmemişti. EA ve SfBemams var) 55 muhakkak — Evet, Zaten divaniharpte de &iz* bunu iddia etmemiş miydiniz? — Evet âma.. Ben buriti kuvvetli bir | tahmin Üzerine söylemiştim, Kat'i ola.| rak böyle bir iddiada bulunabilmem için Oo casusu tanımaklığım lâzımgelmez mi? — Hayır. Onu $iz tanrmıyorsunuz! Fakat, ben tanıyorum. Bir gözü bağlı. Sarı saçlı.. Uzunca boylu bir (kadın. Güzel ingilizce de biliyor. Bir de sivri sakallı kocası var. — O balde neden tutmuyorsunuz? — Cebime kadar giren bu şeytanı bu gün değilse, yarın yakalıyacağım. | — Demek onu siz takip ediyorsunuz?! — Evet. Ve eminim kibu mektubu size gönderen de odur. Sonra cebinden çıkardığı Semraya gösterdi: — Otele girerken şu kâğrd parçasını cebime attılar.. Fakat, kim olduğunu göremedim. Semra, yüzbaşının -uzattığı pusulayı dikkatle okudu — Şaşılacak şey doğrusu, Bu gizli & Hi herhalde bulmalısınız! — Yalnız benim aramam kâfi değil. Bana siz de bu hususta yardım etmelisi niz! Yüzbaş: sözüne devam etti: — Bu, sizin için de çok iyi olur. Si- #i bir uçuruma sürüklemek istiyen bu kadını elbirliğile ardmalıyız. — Size yardım etmeyi çok Fakat, işe nereden başlamalı? — Bana söz verirseniz, polisle temas ederek, hangi yoldan yürümek mümkün se öyle hareket ederiz. — Pena bir fikir değil — O halde bana müsââde ediniz.. Şim di gidip polis müdürile (o görüşeyim ve icap eden malümatı alayım. Yüzbaşı Ştanke kalktı. o Paltosunu pusulayı isterim, Sizi tehlike uçurumuna sürüklemek istiyen bu kadını el birliğile yeniden evlen mek wiyetizde değildir. Onun için kaçı nak yanlis konuşuyor. — Neymiş değişen vaziyet! — Elendiciğinı, bana şimdi aklı se- lim geldi. Düşündüm ki, : benim gibi yaşı başı ilerlemiş bir kadın, senin gibi genç, güzel, zengin bir efendinin küf- vü'değildir. Ben kim, sen kimsin?. Ben senin olsam olsam böyle bi: hiz- met cariyen olabilirim. . — Neler söyliyorsun kuzum. — Doğruyu #öyliyorum. — Sitem ediyorsun. — Ketiyen siten değil, Ayns yok mu ?, Akıl yok mu? İzan yok mu?.. Sen şimdi samimiyetle beni almağa kal-| kışsan; bile bunu ben istemem. Çünkü insaf. Aramızda : senelerin uçurumu açılmış. Eskiden nasıl olmuş dn bunu! görmemişim, sana beyhude ısrarlarda bulunmuşum ?.. Hayrettir.. Şimdi be- nim koruyacağım, ancak kendi mevki- imdir. Onu bane balışediyorsun. Çün- kü beni koskoca bir hastanenin reisesi Yaziyetine getirdin. Ben de Sana fay- dalı olmağa çalışıyorum. En büyük iftihâr vesilem budur. Bu Dtifatın be nim için kâfidir. Hacı Mustafa dilştindi: Fazla israra ne lüzum var? Mademki bu kadır 2 Te istiyor, onu Siğin ille nikikla alem”; 5 Mevvatığım! - dedi, Öyleyöe dail bulmalıyız giydi. Çıkarken: — Bugün öğle yemeğini birlikte yi- yelim, meleğim! deği, ben saat on ügl den evvel dönmeğe çalışır ve sizi otelin yemek salonunda beklerim, — Pekâlâ. *., Maskeli bir adam Yüzbaşı Ştanke ötelden Oo çıkar çık. maz, doğruca polis müdürüne gitmiş- ti Semra, İngiliz casusunu Alman yüz- başisile birlikte sramağa karar verdi. — Bu kararımdan Necmi bey de mem nun olacaktır, Bu suretle vaziyetimi de kurtarmış olacağım. Diye söylenerek sabahlığını çıkardı. Yeni elbiselerinden birini giydi. Şez. longa uzandı. O günkü sabah gâzeteleri ni gözden geçirmeğe başladı: — İşte bir münasebetsiz haber. Al sasloren hududunda Fransızlar bir is- tihbarat şebekesi kurmuşlar. Alman top! raklarına bir çok muhbirlef, (o hafiyeler gönderiyorlarmış. Semra gazetedeki şu satırları dikkat. Je okudu “..Hülcümetin şiddetle nazarı dikkati ni celbederiz. (Alsas hafiyeleri) adını alan bu göze yörünmez adamlar içimize! kadar girmişler. Bunlar arasında İngi- liz casusları da varmış.,, Semra dudağını bükerek mırıldandı: — Almanların askerlikte çok ileri gittiği halde, istihbırat işlerinde evleri- nin içine giren casusları bulamıyacak kadar — geri kalmaları cidden şaşıla. cak bir iştir. Bu vaziyci karşısında Ştan kenin (sarışm casus)ları çoğalıyor de- mek! Bu sırada birdenbire odanın o kapısı hafifçe vuruldu: istersin, bilirim.. Bülün ömrümce sana vefakâr kalacağım.. Hiçbir eksik his- #ettirmiyeceğim sana. Ancak bu ka-) darı kâfi olamaz.. Daha ne istiyorsun, : söyle. İstanbulda benim konağınm bahçasinde bir ev.. Ön halayık, on ha- dım ağası, bu hayatın şanma lâyik bir şekilde devam edebilmesi için para, pul.. Tabiatile azat kâğlöm. Sana i | vaktile hediye ettiğim bütün mücevhe- Tatı da tabiatile alırsın. Büşke.. Söy- le?.. — Teşekkiir ederim.. Bunların hep- si de makbülume geçti, efendiciğim... Ancak başka bir ricada bulunacağım.. — Söyle. — Burada, hayatmı büyük bir has. talıktan kurtardığım küçük harem ağaları arasında birini pek sevdim. Çok şirin gey. Onu, belki de ilerde kendime evlât edeceğim. Onu bana hediye edersea çök memnun kalırım. — 'Tebit.. Ne demek?.. Fibette.. He- men “kâğıtlarını hazırlazmiar.. Senin olsun. Mühürliyeyim.. Hivva, Hacı Muslafanm elini öptü. Bu sırada, kovuşları" dolaşmakta, muhâvereleri canasında da durup du- rüp konuşmaktaydılar. Hacı Mustafa, birdenbire sordu: — İstediğin çocuk Sünbül mii? — Evet, evet, mutlaka Sünbül ola- cak.. Nerede © çapkri bükuyum? Yazaın; iskender F, Serteili 38 — merarmensona sanem. 0 vavamanenna EN 1a84 ianedM4üsmMne — Tık.. Tık.. Tık. elâkanı kerip Filistine döneceksin! Semra fazla bir şey söyliyemedi. Hay tet ve korku içinde titredi. o Maskeli Semra başını kapıya çevirdi: — Bu, Necmi Beyin vuruşuna benzi- yör. O da kapıyı üç kere vurur ve ce. vap almadan girmez. — Giriniz. Diye seslendi. Oda kapısı birdenbire o kadar süratli açılmıştı ki. Semta yerinden bile kı- mıldayamadı. 'Yüsü maslçeli, uzunca boylu bir adam ser* adımlarla rüzgâr gibi, içeriye gir- di. Elinde bir revolver vardı. Gözleri maskeden seçilmiyordu. * Meçhül adam odaya girer girmez İ 1 — Kımıldıma, ! Diye bağırdı. Ve hemen şu kelimeyi! de ilâve etti? — Korkma..! Semra birdenbire şaşırmıştı. Ne ya. pacağını, ne söyliyeceğini bilmiyordu. Köorktu. Fakat, krmıldamadı. Şezlon- gun üzerinde mıhlanmış gibi, hareketsiz durdu, — Ne istiyorsunuz? — Çok basit bir şey. — Nedir o? — Yüzbaşı Ştanke ile bu dakikadan itibaren münasebetini keseceksin| -— Bunun sebebini sormadan önce, sizin kim olduğunuzu anlayabilir mi- yim? — Bunun sebebini söylemek, benini| kim olduğumu anlatmaktan daha kolay ve faydalıdır: Yüzbaşı Ştanke kre) İngiliz casusunu bulamadığı takdirde, onun yerine seni teslim etmeğe mecbur vali, en akıllım oymuş.. Hem, dah da var . Sen onu acaip bir hastalıkta! kurtarmışsın.. Neymiş o hastalık?.. Havva, şaşaladı. Ne söylese, “tereciye tere n kabilinden olasaktı. Çürkü, Hacı Bi! lin bayatı esnasında, bu hadım dairesini beralerce idare etmişlerdiğ, Kârşılaşmadıkları, tedavi etmediklef”. hastalık olmamıştı, Tedavi husus daki Obütün omalâmatını, eç kadın Hacı Mustafaya öğretmiş deği miydi?.. Öyleyse?.. Şimdi yalanı mej dana çıkmayasak mıydı? Bütün hi leri yakalanmayacak mıydı?.. Kurdi ğu bütür plân'sr yıkılmayacak meydıl Halbuki, işte, şimdiye kadar işi güzel idsre etirişti. Hacı Mustafa; nikâh olmaktan kurtulmuştu.. Bir mü takil #v sahibi olmuş, azatlığına, refi hma kevuşmuştu. Küçük Habeşti dişinin olmuştu. Bunu, istediği zam koca diye nikâhlayabilecekti. Fak: tam bu sıradı ne münasebetsiz su bu böyle?. Heri de Hası Mustafa, Yarar ediyo — Neymiş c hastalık? - dedi, — Sey. — Ne? i — Kan donması. ; — A'jah allah. « Böyle bir tabir başkalarma yut Tulabilirdi ama; Hacı Mustafa gaz bile etmezdi. e KA erme ir M0 dan şey öyle?.. - Önü: Hacı Mustafa ile Hevva, ar da cemaat halinde diğer erkân, küçü Sünbülün yatağına yuklaşılar. Oğli bir tehlikenin yaklaştığını. isminin nüşulmasından ve de an âiğı tektük ke'imelerden farketti. Bi hassa, Havvanın #apsarı kesildiğif bayılma derecelerine geldiğini 4 mıştı. Mustafa, salıte hadım ağrısını rerek: — Bunun mii kanı donmuş?.. Ne cak kanıt oğlza bu böyle.. Fıldir fl gözleri var! - dedi, Ayı zamanda, etrafma bakmadı. B şir ağıyla karşılaştı. Zihnindeki evali tekrarladı: le geldiğini farketmiş, efendinin bakmasından sıllstifada cevap vet imkânını bulmuştu: — Eefndimiz! - dedi. Bi£ bu hepimiz gördük. Daha yarası Vücudu soğudu. Adeta öldü. Buz sildi. Fakat, Havva hatun, usta heki liği sayesinde bu kulunuzu kurtardı. Harı Mustafa, yine dudak büktü — Bir şey snlayamadım bu h ıktan. Çocuğa büsbütün yaklaştı. iğildi. Parma?:n: ona döğrt, — A:m şunun bağlarır* . Belinin hizasını gösteriyordu. Hasta bakıcılardan biri, küçük Sö) bülün entarisini kaldırdığı vakit, © tiril tiril titrediğini hissetti. (Devamı var) kalacaktır! Bugünden itibaren onei. adam ayni #üratle birden geziye dör” Oda kâpısını açıp kapaması o kadar “4 oldu ki.. Semra peşinden koştuğu koridorda hiç kimseyi görmemişti. Oda kapısmı açik bırakmdk lerden aşığıya koştu.. Otelin ares müzikhole, otel kütüphanesine, salonuna ayrı ayrı baktı.. Burala'd2 ran müşterileri birer birer gözde” İ girdi. Maskeli adam kıyafetinde ve © | kilde giyinmiş bir kimseye İz (Devamı var)