Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
v g A n ha Yazan: A. Cemalettin Saracoğlu İzzettimn, Vapurun kumanda köprüsünden Gamsız Hasan kaptan bütün varlr| ğiyle göz kesilmiş, etrafı kulaçan et- mekte.. Karanlığı delmek istiyormuş gibi o kartal gözleri etrafı saran zul Metler ortasında bir şeyler seçmek için uğraşıyor. “İzzettin,, de bir çıt bile yok. Prova civadırasıı — . anm- da, önünü daha iyi görmek —.. saşr ni ileriye uzatmış vardiya taraso cuü- na o kadar ehemmiyetle dalmış ki ur zaktan bir heykele benziyor.. Herkes vazife başında... “İzzettin,, süvarisinin düşüncesi “Gavdos,, adası ile “Sfakya,, sularını adamakıllı taramak ve o korsan yu- vasından Giride sarkacak — kaçakçı teknelerini kapana kıstırır gibi avla” mak. Kaçakçılarm “Gavdos,, adasının yüksek tepelerinde yaktıkları ışıklar" la Girit asileriyle — işaretleştiklerini Gamsız Hasan Kaptani da birçok de- falar kendi gözleriyle görmüştü. Ba- brâli Yunanlılara ait olan bu “Gay- dos,, adasının Osmanlı abloka filosu tarafmdan aranmasma müsâade et- miş olsaydı o küçümencik adanım asi- lerin bir silâh, cephane ve erzak de- posundan başka bir şey olmadığı an- laşılacaktı. Lâkin Osmanlı devlet a- damları Yunan toprağına el uzatmayı ve bu suretle bir Osmanlı — Yunan harbinin zuhuruna sebep olmayı is- temiyorlardı. Ve bu uyuşukluk, Av- rupa efkârı umumiyesine karşı bir politika, ince bir diplomasi vecibesi telâkki olunuyordu. Yunanlılar, bundan cesaret alı- yorlar ve var kuvveti bazuya vererek Girit asilerine hiç bir yardımı esirge” miyorlardı. “İzzettin,, işte böylece kaçakçı yuvası haline gelmiş bu küçük “Gav- doe,. adasını bordalamıştı. Cior'rnür- de hiç bir şey yoktu. Gamsız Hasan kaptan kendi ken” dine: — Galiba bu gece de eli boş döne- _ ceğiz!.. Biraz aonra ay doğacak; - et- raf avdmlanmca kaçakçılar oldukla ri yerden hareket edemiyecekler.. Hay aksi şeytan hay!.. diye söylene söylene kumanda köprüsünde dola- şirken serdümene seslendi: — Ömer, alabanda iskele... Serdümenin sesi, tipkı aksi sada gibi, kumandanımın emrini tekrarla- dı: — Alabanda iskele... İzzettm,, vapuru yavaş yavaş iskeleye döndü ve biraz sonra “Tar- ha,, koyuna doğru — seyre devama başlamıştı ki birdenbire Gamsızım gö üirültüsünü andıran, sesi yük- —- Föoğal... : Bu kumandayı “İzzettin,, in san cak bordasındaki topun namlısından fırlıyan alev ve gök gürültüsünü an- dıran bir top sesi takip etti. SŞimdi “İzzettin,, in güvertesinde, nereden çıkrverdikleri anlaşılmıyan, gölgeler koşuşuyor, herkes harp mev kiini almıya şitap ediyordu. Vapurdan bir kilometre kadar u- zakta bir gölge seçilmişti. Baş tarafı, hasıl ettiği köpüklerle denizde yaka-| | «mozlar yapan, iki bacasından — kıvıl- cımlar fışkıran bir gölge.. Ve bu göl- ge tıpkı masallardaki devler, ifritler gibi ateşler saça saça “Gavdos,, adası istikametinden “Sfakya,, kıyılarıma doğru büyük bir süratle sanki uçu- yordu. — Erkadi!.. Erkadi!... deleiyi et HARP.... Evet bu gölge “Erkadi,, idi. Gamsız Hasan kaptan sevinçten “Erkadi,,Yyi masıl zaptetti ? Şimdi “İzzettin,, in güvertesinde, gölgeler koşuşuyor, herkes harp mevkini almaya şitap ediyordu parlıyan gözlerini semaya kaldırıp ve iki kolunu göklere uzatarak: — Çok şükür, dedi, bin şükür Kaca yiğit kendisinden — büyük, kendisinden süratli bir düşmanla kar- şılaştığından dolayı talie bu - suretle teşekkür ederken belki de — öl” >le burun buruna bulunduğunu hat ina bile getirmemişti. Gamsız Hac-an kaptan daha göl- geyi seçer seçmez kumanda köprü- sündeki telgraf çanının kolunu “Ful spid,, e basmış “İzzettin,, de tıpkı kaçakçı kruvazörü gibi iki bacasından alev püskürmeğe başlamış ve yolunu| arttırmıştı. Kazanlarım önünde ter içinde di- dinen yavuz ateşçiler bütün mevcu” diyetleri, olanca kuvvetleriyle çalışa- rak kürek sallıyorlar, ocaklara kö- Mmür tıkryorlardı. Kumandanları on- lara “Erkadi,, nin kendilerinden sür- atli olduğunu ve bir tesadüf dakika- sında nasıl hareket — etmeleri lâzım geldiğini belki yüz defa tekrar etmiş” ti. Gamsız Hasan kaptan hiç bir şeyi tesadüfe terketmek ıstemıyerek rü- yalarma giren “Erkadi,, yi pençesin- den kaçırmamak için nasıl davran” mak icap ettiğini inceden inceye he- sap ederken kaçakçı kruvazörünü behemehal tepelemek — hususundaki azim ve imanını bütün mürettebatr- na aşılamayx da ihmal etmemişti. YAYAOA CA Ü AA a Macera ve aşk rormarnı LAŞA Yazan : (va-Nm “stvm m) Ka Esir taciri, sahte hadım ağası Sünbülü göstererek :“Açınız şunun sargılarını! yarasına bakacağım !,, dedi Geçen tefrikalarm hülâsası: Esir taciri hacı Mustafa, sabık mutal lâkasma izdivaç vaadinde bulunmuştur. Şimdi onunla karşılaşıyor. Fakat Havva artık hacı Mustafa ile — yeniden evlen mek niyetinde değildir. Onun için kaça | maklı yollarla konuşuyor. — Neymiş değişen vaziyet! — Efendiciğim, bana şimdi aklı se- lim geldi. Düşündüm ki, benim gibi yaşı başı ilerlemiş bir kadım, senin gibi genç, güzel, zengin bir efendinin külf- vü değildir. Ben kim, sen kimsin?.. Ben senin olsain olsam böyle bit hiz- met cariyen olabilirim. . — KNeler söyliyorsun kuzum. — Duöğruyu söyliyorum. — Sitem ediyorsun, — EKatiyen sitem değil. Ayna yok mu?, Akıl yok mu? İzan yok mu7?.. Sen şimdi samimiyetle beni almafa kal- kışsan bile bunu ben istemem.. Çünkü insaf.. Aramızda senelerin uçurumu açılmış.. Eskiden nasıl olmuş da bunu görmemişim, sana beyhude ısrarlarda bulunmuşum?.. Hayrettir.. Şimdi be- nim koruyacağım, ancak kendi mevki- imdir. Onu bana bahşediyorsun. Çün- kü beni köskoca bir hastanenin reisesi vaziyetine getirdin. Ben de sana fay- dalı olmağa çalışıyorum.. En büyük iftihar vesilem budur.. Bu i!tifatın be- nim için kâfidir.. Hacı Mustafa düşündü: Fazla ısrara ne lüzum var? Mademki bu kadımı böy- le istiyör, onu niçin ille nikâhla ıılsm" — Havvadığım! üedi, Ösleyse Bi - başka türlü tatmin edeyim” Benden ne istiyorsun? — Sağlığını' — Eksik olma.. Sağlığımı da elbet istersin, bilirim.. Bütün ömrümce sana vefakâr kalacağım.. Hiçbir eksik his- settirmiyeceğim sana.. Ancak bu ka- darı kâfi olamaz.. Daha ne istiyorsun, | söyle. İstanbulda benim konağımın bahçasinde bir ev.. Ön halayık, on ha- âım ağası, bu hayatın şanımma lâyik bir şekilde âevam edebilmesi için para, pul. Tabiatile azat kâğıdımn.. Sana vaktile hediye ettiğim bütün mücevhe- ratı da tabiatile alırsın.. Başka.. Söy- le?.. — Teşekkür ederim.. Bunların hep- si de makbülüme geçti, efendiciğim... Ancak başka bir ricada bulunacağım.. — Söyle,, — Burada, hayatını büyük bir has- talıktan kurtardığım kücük harem ağaları arasında birini pek sevdim.. Çok şirin şey.. Onu, belki de ilerde kendime evlât edeceğim.. Onu bana hediye edersen cok memnun kalırmm.. — Tabil.. Ne demek?.. Eibette.. He- men kâğıtlarını hazırlasmilar.. Senin olsun.. Mühürliyeyim.. Havva, Hacı Mustafanınm elini öptü. Bu sırada, kovuşları vdolaşmakta, müuhâvereleri esnasında da dürüp du- rüp konuşmaktaydılar. Hacı Mustafa, birdenbire sordu: — İstediğin çocuk Sünbül mü? — Evet, evet, mutlaka Sünbül ola- cak.. Nerede o tapkra bakayım? - — Köşeadaki panoarenin-ününde B ») R D Sizi tehlike uçurumuna sürüklemek istiyen bu kadını el birliğile muhakkak — Evet, Zaten divanıharpte de &izi bunu iddia etmemiş miydiniz? — Evet ama.. Ben bunu kuvyetli bir tahmin üzerine söylemiştim. Kat'i ola. rak böyle bir iddiada bulunabilmem için o casusu tanımaklığım lâzımgelmez mi? — Hayır. Onu siz tanımıyorsunuz! Fakat, ben tarıryorum. Bir gözü bağlı.. Sarı saçlr.. Uzunca boylu bir — kadın. Güzel ingilizce de biliyor. Bir de sivri sakallı kocası var. — ÖO halde neden tutmuyorsunuz? — Cebime kadar giren bu şeytanı bu gün değilse, yarın yakalıyacağım. — Demek onu siz takip ediyorsunuz? — Evet. Ve eminim kibu — mektubu size gönderen de odur. Sonra cebinden çıkardığı — pusulayı Semraya gösterdi: — Ötele girerken şu kâğıd parçasını cebime attılar.. Fakat, kim — olduğunu göremedim. Semra, yüzbaşının -uzattığı pusulayı dikkatle okudu w — Şaşılacak şey doğrusu. Bu gizli e- li herhalde bulmalısınız ! — Yalnız benim aramam kâfi değil, Bana siz de bu hususta yardım etmelisi niz! Yüzbaşı sözüne devam etti: — Bu, sizin için de çok iyi olur. $Si- zi bir uçuruma sürüklemek istiyen bu kadını elbirliğile aramalıyız. — Size yardım etmeyi çok Fakat, işe nerceden başlamalı? — Bana söz verirseniz, polisle temas ederek, hangi yoldan yürümek mümkün se öyle hareket ederiz, — Fena bir fikir değil. — O halde bana müsaade ediniz.. Şim di gidip polis müdürile — görüşeyim ve icap eden malümatı alayım. isterim. Yüzbaşı Ştanke kalktı.. — Paltosunu bulmalıyiz giydi. Çıkarken: — Bugün öğle yemeğini birlikte yi- yelim, meleğim! dedi, ben saat on ıkı[ den evvel dönmeğe çalışır ve sizi otelin yemek salonunda beklerim, — Pekâlâ.. * *& 4 Maskeli bir adam Yüzbaşı Ştanke ötelden — çıkar çık. maz, doğruca polis müdürüne gitmiş- ti. Semra, İngiliz casusunu Alman yüz- başisile birlikte aramağa karar verdi. — Bu kararımdan Nectmi bey de mem nun olacaktır. Bu süretle vaziyetimi de kurtarmış olacağım. Diye söylenerek sabahlığını çıkardı. Yeni elbiselerinden birini giydi. Şez. longa uzandı, O günkü sabah gazeteleri ni gözden geçirmeğe başladı; — İşte bir münasebetsiz haber.. Al- sasloren hududunda Fransızlar bir is- tihbarat şebekesi kurmuşlar, Alman top raklarına bir çok muhbirler, — hafiyeler gönderiyorlarmış, Semra gazetedeki şu satırları dikkat. le okudu “..Hükümetin şiddetle nazarı dikkati ni celbederiz. (Alsas hafiyeleri) adımı alan bu göze görünmez adamlar içimize kadar girmişler.. Bunlar arasında İngi- liz casusları da varmış,,, Semra dudağını bükerek mırıldandı: — Almanların Aaskerlikte çok ileri gittiği halde, istihbarat işlerinde evleri- nin içine giren casüsları bulamıyacak kadar — geri kalmaları cidden şaşıla. cak bir iştir. Bu vaziyet karşısında Ştan kenin (sarışın casus)ları çoğalıyor de- mek! Bu sırada birdenbire odanın — kapısı hafifçe vuruldu: Yazammn: iskender F, Sertelli —8 — — Tik.., Tık.. Tık.. alâkanı kesip Filistine döneceksin! Semra fazla bir şey söyliyemedi, Hay ret ve korku içinde titredi. — Maskeli Semra başını kapıya çevirdi: — Bu, Neemi Beyin vuruşuna benzi- yör. O da kapıyı üç kere vurur ve ce. vap almadan girmez. Semra: Diye seslendi. Oda kapısı birdenbire o kadar süratli açılmıştı ki.. Semra yerinden — bile kı- mıldayamadı. Yüzü maskeli, uzunca boylu bir adam sert adımlarla rüzgâr gibi, içeriye gir- di. Elinde bir revolver vardı. Gözleri maskeden seçilmiyordu. ' Meçhül adam odaya girer girmez — Kımuldama..! Diye bağırdı. Ve hemen şu kelimeyi de ilâve etti: — Korkma..! p Semra birdenbire şaşırmıştı.. Ne ya. pacağını, ne söyliyeceğini bilmiyordu. Korktu. Fakat, kımıldamadı. Şezlon- gün üzerinde mıhlanmış gibi, hareketsiz durdu. — Ne istiyorsunuz? — Çok basit bir şey.. — Nedir o? — Yüzbaşr Ştanke ile bu dakikadan| itibaren Münasebetini keseceksin! — Bunun sebebini sormadan önce, sizin kim oldugunuzu anlayabilir mi- yim? — Bunun sebebini söylemek, benim kim olduğumu anlatmaktan daha kolay ve faydalıdır: Yüzbaşı Ştanke aradığı İngiliz casusunu bulamadığı takdirde, #önsORARECAEDARE , sey öyle?.. lunan yatakta yatıyor efendimiz. Fdf kat onu nereden biliyorsuruz? İ — Nasıl bilmem?.. Bahsettiler.. Bü tün küçük haarmlar arasında en cevVi, vali, en akıllısı oymuş.. Hem, da var . Sen onu acaip bir hastallıi kurta->mışsın.. Neymiş o hıstalık?.. Havva, şaşaladı. Ne söylese, “tereciye tere satmıa kabilinden olacaktı. Çürikü, Hacı B lin hayatı esnasında, bu hadım ağask, dairesini beraberce idare etmişlerdiğ. Karşılaşmadıkları, tedavi etmedikler! | hastalık olmamıştı. Tedavi hususunf, daki bütün — malümatmı, Isv çi kadın Hacı Mustafaya öğretmiş değ miydi?.. Öyleyse?.. Şimdi yalanı me dana çıkmayacak mıydı? Bütün hile leri yakalanmayacak mıydı?.. Kurdi ğu bütür plân'ar yıkılmayacak mrydi Halbuki, işte, şimdiye kadar işi güzel idare etmişti. Hacı Mustafayili nikâh olmaktan kurtulmuştu.. Bir mülğ takil ev sahibi olmuş, azatlığına, hma kevuşmuştu. Küçük Habeşli kerl disinin olmuştu. Bunu, istediği zamâl koca diye nikâhlayabilecekti. Fakal tam bu sırada ne münasebetsiz suald bu böyle?., | Herı de Hacı Mustafa, Israr ediyo — Neymiş c hastalık? - dedi, — Şey.. — Ne? — Kan donması.. — A'lah allah.. - Böyle bir tabir başkalarma yutti rulabilirdi ama; Hacı Mustafa garga bi_le etmezdi. GAllü B Önde Hacı Mustafa ile Havva, a.rk | da cemaat halinde diğer erkân, küçük Sünbülün yatağma yaklaşrılar. Oğlal bir teklikenin yaklast'ğını, isminin Kü nuüşulmasından ve sarfedilip de an dığı tektük ke'!jmelerden farketti. Bi| hassa, Havvanın Sapsarı kesildiğin! bayılma derecelerine geldiğini anl$ mıştı. Mustafa, sahite hadıim ağesini göst rerek: — Bünün tTit kanı donmuş?.. Ne #| Üi | cak kanıt oğlza bu böyle,, Fıldır fildi| gözleri var! - dedi, Ayrı zamanduı, etrafıma bakındı. -- S şir ağayla karşılaştı. | Zihnindeki suali tekrarladı: i — Kan donması.. Acaip.. Nasıl şij bu? İ şaşaladığını, cevap veremiyecek bir le geldiğini farketmiş, efendinin öf bakmasınmdar tılistifade cevap vermi imkânını bulmuştu: — EFefndimiz! - dedi.. Biz bura? hepimiz gördük. Daha yarası tazey'| Vücudu soğudu. Adeta öldü. Buz F| sildi. Fakat, Havva hatun, usta hekif| liği sayesinde bu kulunuzu kurtardı: Hascı Mustafa, yine dudak büktü — Bir şey anlayamadım bu has” lıktan. Çocuğa büshütün yaklaştı. iğildi. Parmağını ona doürı, uzata — Acm şunun bağflarır:. Belinin hizasını gösteriyordu.. Hasta bakıcılardan biri, küçük SÜ | bülün entarisini kaldırdığı vakit, 09" | tiril tiril titrediğini hissetti. D (Devamı var) onun yerine seni teslim etmeğe mecbur kalacaktir! Bugünden itibaren — onur | adam ayni süratle birden geriye dön alkl Oda kapısını açıp kapaması o kadar * | oldu ki.. Semra peşinden koştuğu zar koridorda hiç kimseyi göremermisti: /| Oda kapısını açık brrakata'k merdi lerden aşağıya koştu.. Otelin antreS” müzikhole, otel kütüphanesine, int” . | salonuna ayrı ayrı baktı.. Buralar'da * ; ran müşterileri birer birer gölm — çirdi. Maskeli adam kıyafetinde ve © kilde giyinmiş bir kimseye yat” v.j_- (Devamı var) —