11 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ü adamı tanıyıp tanrmadığını sor- #F için Todd Gilneye döndüm. Fakat | çoktan tabanları kaldırıp var hı- l'—"-'Jşı"ı'ıağz-ı başlamıştı. Yan sokaklar- birinde gördüğü fevkalâde kirli iki W'z neferinin arkasından koşuyordu. Pa trdan birisi zayıf nahif, ötekisi ş'%İı:o idi. Üllüm. Toddün kayıplara karışmış ştEmir neferi Benson jile Hampşyrı Bunu anladım. Ancak ben Mekke | İi hakkında daha fazla malümat 'rdum. Süleyman taş ocaklarının | başında olan umuümi karargâha İdüm ve orada — general — Ronald 4 Su buldum. Bu adam Küudü-'in as- g Yaliliğine tayin edildiği — için Ro- lar zamanındaki valiPontus Pilate olmuştu. H Sokakta gördüğüm mavi gözlü i* prensi kimdi?.. B'ha sözümü bitirmemiştim ki gene- hndrkı odanm kapısını açtı. Ufak |o zavıf nahif Arap, evvelce general y Falkenhayne yazı masası hizmeti- *İrmüş olan kocaman masanın yanı Pida durüyordu, ÇÖLDEKİ VAZİFE Meral Storrs: Arabistanın taçsız kralr miralay | ';—’-İa tanışmanızı İsterim.. di Üai her seyi hatırİryordum. *mek ki Todd Gilneyin — anlattığı * bu idi, Türk hâkimiyetine — karşı | İları ayaklandırarak büyük isvanı Ş'am hazırlamıştı. Bu adam çöller- İ seTİvane dolaranm vüz b>h'leri tek 232 Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenreth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Tnomas Zohlisalib muh a'ıeâele*u B OI1A4 — DU B Amerikanın taçsız kralı Mekkeli kabile reisi kıyafetinde Kudüs sokaklarında dolaşıyordu başına bir araya toplayarak tek bir küt- le halinde harbe sokan ve şimdi general Allenbinin sağ cenahını himaye eden kahramandı hal.. Fakat o utangaç ve çekingendi; çok az söyliyordu. O gece Todd Gilneye bu adamla tekrar görüşmek istediğimi söy- liyerek bana yol göstermesini istedim. — Bu harbı şimdiden sonuna kadar takip etmeğe karar verdim. Fakat ne yapacağımı bilmiyorum: Burada kala- rak general Allenbinin Şamı nasıl zor- layacağını mı gözetleyeyim, yoksa im- kânsız olan işe mi atılayım? Gilney ne demek istediğimi galiba anlayamamıştı: — Ne demek istiyorsun sen kuzum. — Miralay Loransla çöle gitmek iz- tiyorum. — Hımml!.. — İmkânsız mrı bu? — Yapılabilir. Fakat sanırrm ki kolay kolay değil!.. Dilimize çeviren : A. E. — Beni tasalandıran — yegâne — şey Şam üzerine yapılacak yürüyüşü göre- memektir. Todd az düşündükten ki: — Ne yapacağımı bak sana söyliye- yim. Seninle bir pazarlığa girişecefim.. (Devamı var) j tonra dedi ,İsabetli emirlerini Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri — 2i — Sabah oldu. Salat dağları sis içinde idi. Hayvanlardan inip yamaçları tır- manmağa başladık. Rahmetli paşa her zaman harekâtı yakınen takip eder ve daima kendisi de tehlikeli mıntakada bulunarak her şe- yi bizzat görür ve ona göre verirdi. Muvaffakiyetin başlıca âmili de bu idi. Önun cesaretine ve itidaline hay- ran olmamak elden gelmezdi. Ufak bir tepenin zirvesine çıkmış, ilerisini tarassuda gayret ediyorduk. Tam bu sırada, bizim sisten göreme diğimiz düşman makinelisi ani bir ataş açtı. İlk ateşte paşa ayağından ağır surette yaralandı. Bulunduğumuz yer tesettüre imkân vermiyecek çıplak bir sirtti. Esat paşa hiç telâs ve ıztırap eseri göstermemeğe çalışarak, evvelce söz verdiğinden dolayı fırka yaverine: — Merak etme İstanbula gittik!.. Demişti.. — - & Emir Faysal bütün nisan ayında durmadan Mvana saldırdı. Orada bü- GÜZEL PRENSES tün kuvvetimiz yalnız 2000 Türk oldu- ğu halde, müdafaa hattımıza bir tür- lü yaramadı. Nihayet general Allenby den muntazam asker istedi, hem de İngiliz ordusunun Erdüne (Mavrayı Şeria) geçmesini şart koştu. Böyle ya- pılırsa oradaki (Beni Sahır) denilen Arap kabilelerini Osmanlı imparator- luğuna karşı isyan ettireceğini söyle- di. İşte bu vaad ilzerine general Allen- bi dördüncü Türk ordusunu tamamile imhaya karar vermişti. Fakat karşıda Türk ordusu olunca, evdeki hesap ek- seriya çarşıya uymuyordu. Kim ne derse desin. Türk askeri harp cephesinde daima ve hatta en ölü sanıldığı anlarda bile harikalar yaratıyor vesselâm.. Bunu heyecana kapılarak yazdığımı sanmayın, yukarıya hatıratını tercüme etmekte olduğumuz İngiliz istihbara- tına mensup zabit bile kaç defalar iti- raf etmekten kendini bir türlü alama- miştir. Emir Faysala Seria ırmadımın ötesi Yyolunu acmakiçin neneral Allenbi şöy- le bir plân kurmuştu: Tel Nemrindeki Türk mevziine cep- heden, yani batıdan, hücum edilecek; Türkleri şimalden İngiliz süvari kolor- dusu, cenuptan da Faysalın Araplari'e Beni Sahır kabileleri kuşatacaktı. Bu taarruz için bütün bir piyade fır- kasile aşağı yukarı üç süvari fırkası tahsis edilmişti. İngilizler nisanın son günü Şeria ır- mağını geçti ve GÜ mcı piyade fırkası Tel Nemrine taarruz etti. Çöl süvarı kolordusu da — Cesreldamiye geçidi karşısına yan bekçisi olarak bir livua bıraktıktan sonra Türk mevziinin şı- maline geçti ve dağların arasından Es- salta yürüdü. Dördüncü Türk ordusu karargâhımı Essalttan tam vaktinde çekmiş bulunuyordu. İngiliz süvarile- ri bundan sonra Tel Nemrin mevzlinin sağ yanına ve gerisine kıurıldı. Burası Türk cephesi için çok mühim bir nokta idi, İngiliz ordusu muvaffak olduğu takdirde sol cenahımığı düşür müş bulunacaktı.-Bunun için her ne bahasına olursa olsun İngilizleri defet- meğe karür verildi. Bütün süvari kuv- vetimiz olan ikt-alaylı Ücüncü — fırkal| GÜZEL PRENSES ile ordu ihtiyatını teşkil eden 24 üncil piyade fırkamız hemen oraya gönde- rildi. Fakat iki fırka deyince aklınıza öyle büyük kuvvetler getirmeyin orada toplanabilen blitün muharip kuvveti- miz 4000 insanı geçmiyordu. Bu zayıf, kuvvet 1 mayıs gecesi Şeria nehrini geçti. Geçit önünde yan bekcisi durun İns giliz silvari Mvasını baskına uğrattı ve iki batarya top esir etti; bundan sonra üçüncü süvari fırkası atları dört nala kaldırarak dosdoğru şarka, Essalt şeh- rine yürüdü. 84 üncü piyade fırkamız. da Tel Nemrindeki kuvvetimizin sağ cenahını hafifletmek için cenup istika- metinde tarruza geçti. Böylece Suela ve Eldamiyeden sar- kan taarruzlarımızın arasında — kalan İngiliz süvari çöl kolordusu müfreze- lerini geri çekmek için emir verdi. $ mayısta Elsaltı boşalttı ve ricat etti $ mayısta ise bütün İngilit kuvvetleri Şeria ırmağının garbina atılmış bülü- (Devamı vrar) 229 —-- sadı Annayı kaçıran haydut önünden geçerken süratle atılmak ve hançeri beygirin karnına saplayarak —Annayı kurtarmağa çalışmaktı. Fakat bu düşüncesini yerine getireme di. Filhakika Hokar biraz sonra Edvarın önünden geçti. Fakat beygiri o kadar büyük bir süratle koşturuyordu ki Ed- var hücum edinceye kadar o geçip git- miş ve az zamanda gözden kaybolmuş- tu. 4 Edvar, büyük bir şaşkınlık ve üzünti içinde iken arkadan Üüç haydut daha geçti. Biraz sonra da üç kişilik son ka- file önünden yıldırım hızı ile geçip git- tiler. Bunlar reisleri Hokarı takip edi- Yyorlardı. Edvar, birden başıboş bir beygirin kendine doğru ilerlediğini gördü. Se- vinçle etrafa baktı. Kimseler yoktu. Bu beygir ataba nereden geliyordu? Bey- gir rahip Dagoöberin kurşunile vürula- rak düşen haydudun bindiği attı. Sa- hipsiz kalınca ormana dalmış,ve arka- daşlarımın gittiği istikameti tutturarak ilerlemeeğ başlamıştı. Edvar, hemen hançerini cebine koy- du. Sonra beygiri yakalayarak canbaz gibi üzerine sıçradı. Haydutları takip etmek üzere hayvanı süratle koşturmâ- Ba başladı. | . » * Kont Adolar, Bulgaristan prensine rahip Dagoberi tanıtmış ve sonra Ânna- hnın Sofyadan nasıl kaçırıldığını anlat- Mmiş ve bu kızın kendi nişanlısı olduğu- nu söylemişti. Prens, Kont Adoları büyük bir sami- Miyetle karşılamış, hadiseden çok mü- teessir olmuştu. Hemen zili çaldı. Polis Müdürünü çağırttı. Biraz sonra içeri kır Saçlı bir adaâm girdi. Bu Sofyanımn polis Müdürü idi. Müdür. prensin yanındaki iki yabancıya bakarak merakla sordu: — Bendenizi çağırtmışsınız, efendim. Prens, cevap verdi: — AÂzizim. Vukubulan bir hadiseden dolayı tecsslüif ve teessürlerimi saklaya- mayacağım, Bu gece iki saat evvel şeh- rin sakaklarında haydutlar bir genç kızı kaçırmışlar. — EKabil mi efendim? — Evet, maateessüf kabil olduğu an- laşıldı, polis müdürü efendi. Size son zamanlarda baş gösteren şekavet hadi- * selerine karşı şiddetli tedbirler almanı- zı tavsiye etmiştim. Şu "Ormanlar kra- Ir,, denilen haydudu hâlâ yakalayamadı- nız. — Hakkınız var. Bu müthiş haydudu hâlâ ele geçiremedik. Fakat yemin ede- rim ki bu canavarı pek yakın bir zaman- da meydana çıkaracağım. Çol şiddetli tedbirler aldım. Her tarafa hafiyeler sal- dırdım. — Netice hiç, değil mi? — Şu dakikaya kadar öyle. Fakat ümidim çok kuvvetlidir. O haydudu herhalde ele geçireceğiz. Bu haydudun zenginler ve büyüklerle münasebeti bu- lunduğu anlaşılıyor. Büugün Sofyada görünüyor. Bir sat sonra ortadan kayb- oluyor. — Siz onu yakalayım derken galiba bir gün o sizi tevkif edecek! Bu mese- leye bir nihayet vermek lâzım. Bu gece bir kızın şehrin göbeğinden kaldırılıp kaçır:lması güzel bir vesiledir. Başara- tmayacaksanız haber veriniz de bu işi bir başkasına vereyim? Polis müdürü sustu. Haklı idi. Çün- kü bu müthiş haydudu, ne zaman yaka- layabileceğine dair kati bir şey söyleye- bilmek inıkânsızdır. Prens. tekrar zile bastı. teşrifat memuruna: İçeri giren müşler, onlar da Anna gibi — buradan çıkacak bir kapı aramışlardı. Çalılıkla- rın boyunca ilerleyince Anna — tarafın- dan açılmış olan duvardaki küçük ka- pıyı görmüşlerdi. Bunun üzerine Anna- nın buradan kaçmış olduğuna karar ver mişler ve kendileri de oradan — dışarı çıkmışlardı. Ö gece ve ertesi günü An- nayı aramak için Sılstirede geçirmişler- di. Orada Annayı bulamayınca, — kızın herhalde şehre girmediğine karart ver- mişler ve onu oftman yolundan köylere doğru giderek araştırmayı muvafık bulmuşlardı. Adolar, onun ge- rek şikâyet ve gerek kendisine bir iş ve sığınacak bir yer bulmak maksadile Sofyaya gitmiş olmasına çok ihtimal vermişti. Bunun için o geceyi Silstirede geçir- dikten sonra ertesi günü hemen orman yolundan doğru köyden köye Sofyaya doğru harekete başladılar. Her geçtik- leri köyde Annanın eşkâlini tarif ederek kendilerinden evvel bir kızın oradan ge- * çip geçmediğini tahkik ediyorlardı. Köyün birinde filhakika böyle bir kır- zın oradan geçmiş olduğunu öğrendi- ler ve onun izi üzerinde bule — -tlarını anlayarak daha süratle harekete karar verdiler, Böylece günlerce — * “üyerek bir “ayli mesafe katettiler. e- tar. fa baş vürüp Ânnayı soruyor ve orun ora- dan geçtiğini öğreniyorlardı. Nihayet bir akşam Sofyaya yakın küçük bir kö- ye vardılarsa da Annaya dair bir haber alamadılar. Rahip Dagober geceyi burada geçi- reerk ertesi günü Sofyaya gitmelerini teklif etti. Fakat Adolar bunu kabul et- memişti. Bunun üzerine köyü. karızla- rını doyurarak akşamdan sonra tekrar yola çıkıtlar. Beş sat kadar Iyürümüş'er ve bir ormandan geçmişlerdi. Bu sırada Sofyanın ışıkları da görünmeğe başla- mıştı. İşte ormanı bitirip yola çıkmak üzere idiler ki Kont Adolar Annanın kendi is- mini bağırdığını işitmiş ve mukabele ederek ileri atılmıştı. Adolar, hemen arkadaşlarma: — Evet, dedi işte nihayet bulduk. Bu Annadır, koşunuz, koşunuz.. Kont ve arkasından rahip Adolar ilı Edvar koşmağa başladılar. Biraz sonrs yola çıkmışlardı. Yolda sekiz atlı hay: d lun ortasında bir at üzerinde kaçırı- lan Annayı gördüler. Bu sekiz haydut çeşitli silâhlarla tepeden tırnağa kadar silâhlı idi. Halbuki üç arkadaş da birer sopa ve birer tabancalan başka bir şey yoktu. Ormandan haydutların geçecefi yolun üzerine çıkmışlardı. Haydutlar onların önlerinden geçeceklerdi" ve atlarile sü- ratle yaklasıyorlardı. Yol biraz ileride tekrar ormana dalryordu. Bu sırada Edvar bir gşey söylemiye- rek arkadaşlarından ayrıldı ve ormana daldı. Taydutlaza bir ptsu kurmak: ni- yetinde idi. Atlılar yaklaşınca Adolar önlerine at- layarak; — Dur! Diye bağırdı. Haydutlar birden i-kile diler ve durak!zr gibi cldular. # dolar, An-ıyı atırım arkasma bin- dirmiş olan h. /duda reslendit — Sefil, dür. Par> istiyorsan vere- yim. O 'azı tırak. Vaydi Anaa, aşağı at'ıyıverl. Fakat Annayı at üz—rînde tutan Hokar b tehlikeyi görünce kızı daha sıkı tut- makla beraber bir elile de * Sancasını çekti. Arkadaslarına birkaç kelime söy- ledi. Bunun tizerine haydutlar hemen ileri fırlayarak Hokarın geçeceği yolun . KP — y Ş N

Bu sayıdan diğer sayfalar: