Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenreth Brown Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Loww Tnomas Dilimize çeviren: A. E, Amerikanın taçsız kralı Mekkeli kabile reisi kıyafetinde Kudüs sokaklarında dolaşıyordu i a tanıyıp tanımadığını sor- İçin Todd Gilneye döndüm. Fakat " çoktan tabanları kaldırıp var hı koşmağa başlamıştı. Yan sokaklar birinde gördüğü fevkalâde kirli iki Pİ? neferinin arkasından koşuyordu. erden birisi zay:f nahif, ötekisi Ülişko idi. İd “üm. Toddun kayıplara karışmış p #wir neferi Benson ile Hampşyrı ğunu anladım. Ancak ben Mekke İ hakkında daha fazla malümet li “dum. Süleyman taş ocaklarının N başında olan umumi karargâh Müm ve orada oOgeneral (Ronald | *u buldum. Bu adam Kud"'-"in as- | Yaliliğine tayin edildiği (o için Ro- K samanındaki valiPontus Pilate | Olmuştur, Sokakta pördüğüm mavi , e prensi kimdi?.. iha sözümü bitirmemiştim ki gene İl andeki odanm kapısını açtı. Ufak li * zavıf mahif Arap, evvelce general li Palkenhayne yazı masası hizmeti- İp Tmliş olan kocaman masanın yanı da duruyordu. ÇÖLDEKİ VAZIFE gözlü Arabistanın taçsız kralı miralay ie tanışmanızı isterim... “İf her seyi hatıriryordulh. hek ii Todd Gilneyin © anlattığı bu idi, e hâkimiyetine o karşı rarak büyük İsyanı tr. Bu adam çöller- erime Halamın win hs'tlari tele il Ii k 'ral Storrs; | | | 232 sadı Annayı kaçıran haydut atılmak başına bir araya toplayarak tek bir küt- le halinde harbe sokan ve şimdi general Allenbinin sağ cenahımı himaye eder kahramandı: hal. Fakat o utangaç ve çekingendi; çok az söyliyordu. O gece Todd Gilneye bu adamla tekrar görüşmek istediğimi söy- liyerek bana yol göstermesini istedim. — Bu harb: şimdiden sonuna kadar takip etmeğe karar verdim. Fakat ne — Ne demek istiyorsun sen kuzum. — Miralay Loransla çöle gitmek is yapacağımı bilmiyorum: Burada kala diyorum. rak general Allenbinin Şamı nasıl zor- layacağını mı gözetleyeyim, yoksa im- kânsız olan işe mi atılayım? Gilney ne demek istediğimi galiba anlayamamıştı? — Hımm!, — İmkânsız mı bu? — Yapılabilir. Fakat sanırım ki kolay kolay değili, — Beni tasalandıran yegâne şey Şam üzerine yapılacak yürüyüşü göre- memektir, Todd az düşündükten ki; — Ne yapacağımı bak sana söyliye- yim. Seninle bir pazarlığa giriseceğim. (Devamı var) | vonra dedi Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri Sek Sabah oldu. Salat dağları sis içinde idi, Hayvanlardan inip yamaçları tır- manmağa başladık. Rahmetli paşa her zaman harekâtı yalanen takip eder ve , isabetli emirlerini daima kendisi de * tehdikeli mıntakada bulunarak her şe yi bissat görür ve ona göre verirdi. Muvaffakiyetin başhca âmili de bu idi. Onun cesureline ve itidaline hay- ran olmamak elden gelmezdi. Ufak bir tepenin sirvesine çıkmış, ilerisini tarassuda gayret ediyorduk. Tam bu sirada, bizim sisten göreme diğimiz düşman majinelisi ani bir atsş açtı. İlk ateşte paşa ayağından ağır surette yaralandı. Bulunduğumuz yer tesettüre imkân vermiyecek çıplak bir sırttı, Esat past hiç telâş ve ıshrap eseri göstermemeğe çalışarak, evvelce söz verdiğinden dolayı fırka yoverine: — Moruk etme İstanbula gittik!. Demişti. ... Emir Föysal bütün dırmadın Huana srildırdi. nisan ayında Orada bü- ĞÜZEL PRENSES önünden; iki yabancıya bakarak merakla sordu; tün kuvvetimiz yalmz 2000 Türk oldu- ğu halde, mildafaa hattımın bir tür. lü yaramadı. Nihayet general Allenby den muntazam asker istedi, hem de Ingiliz ordusunun Erdüne (Mavrayı Şeria) geçmesini şart koştu. Böyle ya- pılırsa oradaki (Beni Sahır) denilen Arap kabilelerini Osmanlı imparator- luğuna karşı isyan ettireceğini söyle- di. İşte bu vaad üzerine general Allen- bi dördüncü Türk ordusunu tamamile imhaya karar vermişti. Fakat karşıda Türk ordusu olunca, evdeki hesap ek- seriya çarşıya uymıyordu. Kim ne derse desin. Türk askeri harp cephesinde daima ve hatta en ölü sanıldığı anlarda bile harikalar yaratıyor vesselâm., Bunu heyecana kamlarak yazdığımı sanmayın, yukarıya hatıratım tercüme etmekle olduğumuz İngiliz istihbarı- tına mensup zabit bile kaç defalar iti- vüf etmekten kendini bir türlü alama- mıştır. Emir Faysala Serin ıvmafımın ölesi yolunu açmak için generai Allenbi şöy- Te bir plân kurmuştu: | müşler, onlar da Anna gibi Tel Nemrindeki Türk mevsiine cep- heden, yani batıdan, hücum edilecek; Türkleri şimalden İngiliz süvari kolor- dusu, conuptan da Faysalın Araplari'c Beni Sahır kabileleri kuşatacaktı, Bu taarruz için bütün bir piyade fır- kasile aşağı yukarı üç süvari fırkası tahsis edilmişti. İngilizler nisanın son günü Şeria ır mağıns geçti ve 60 mot piyade fırkası Tel Nemrine taarruz atti. Çöl süvarı kolordusu da (OCesreldamiye geçidi karşıma yan bekçisi olarak bir liva bıraktıktan sonra Türk mevziinin şi- maline geçti ve dağların arasından Es- salta yürüdü. Dördüncü Türk ordusu karargâhım Essalttan tam vaktinde çekmiş bulunuyordu. İngiliz süvarile- ri bundan sonra Tel Nemrin mevziinin sağ yanına ve gerisine kıvrıldı. Buran Türk cephesi için çok mühim bir nokta idi. İngiliz ordusu muvaffak olduğu takdirde sol cenahımızı düşür müş bulunacaktı, Durun için her ne bahasına olursa olsun İngilizleri defet- meğe karar verildi. Bütün süvari kun vetimiz olan ihaleyi Ürün fırka GÜZEL PRENSES buradan ile ordu ihtiyatım teşkil eden 24 üncü piyade fırkamız hemen oraya gönde- rildi, Fakat iki fırka deyino aklınıza öyle büyük kuvvetler getirmeyin orada toplanabilen bütün muharip kuvveti. miz 4000 insanı geçmiyordu. Bu sayıf kuvvet 1 mayıs gecesi Şerla nehrini geçti. Geçit önümle yan bekcisi duran İn- güliz süvari Hvasını baskına uğrattı ve iki batarya top esir etti; bundan sonra üçüncü süvari fırkası atları dört nala kaldırarak dosdoğru şarka, Essalt şeh- rine yürüdü. 2) üncü piyade fırkamız da Tel Nemrindeki kevvetimizin sağ cenahım hafifletmek için conup istika- melinde tarrusa geçti, Böylece Susla ve Eldamiyeden sar. kan #aarruslarımızın arasında okalan İngiliz süvari çöl kolordusu müfreze. lerini geri çekmek için emir verdi. $ mamasta Flsaltı boşalthı ve ricat etti $ mamata İse bütün İngiliz Kuvvetleri Şeria ırmağının garbına atılmış bulu- muyordu. , (Devamı var) 279 Sofyanın ışıkları da görünmeğe başla” geçerken süratle beygirin karnına saplayarak Annayı kurtarmağa çalışmaktı. Pakat bu düşüncesini yerine getireme di. Filhakika Hokar biraz sonra Edyarın önünden geçti. Fakat beygiri o kadar büyük bir süratle koşturuyordu ki Ed- var hücum edinceye kadar o geçip git- miş ve az zamanda gözden kaybolmuş- tu. t Edvar. büyük bir şaşkınlık ve üzüntü içinde iken arkadan üç haydut dahs gesti. Biraz sonra da üç kişilik son ka- file önünden yıldırım bızı ile geçip git- tiler. Bunlar reisleri Hokarı takip edi- yorlardı. Edvar, birden başıboş bir beygirin kendine doğru ilerlediğini gördü. Se vinçle etrafa baktı, Kimseler yoktu. Bu beygir acaba nereden geliyordu? Bey- gir rahip Dagoberin kurşunile vurula- Tak düşen haydudun bindiği attı. Sa hipsiz kalınca ormana dalmışve arka Ösşlarmın gittiği istikameti tutturarak ilerlemeeğ başlamıştı. Edvar, hemen hançerini cebine koy du. Sonra beygiri yakalayarak canbaz BİSi Üzerine sıçradı. Haydutları takip etmek üzere hayvanı süratle koşturma- ğa başladı. ... Kont Adolar, Bulgaristan prensine rahip Dagoberi tanıtmış ve sonra Annâ- nın Sofyadan nasıl kaçırıldığını anlat Mış ve bu kızın kendi nişanlısı olduğu” Du söylemişti, Prens, Kont Adoları büyük bir sami- Miyetle karşılamış, hadiseden çok mü- teessir olmuştu. Hemen zili çaldı. Polis müdürünü çağırttı. Biraz sonra içeri kır saçlı bir adam girdi. Bu Sofyanın polis müdürü idi. Müdür. prensin yanındaki ve hançeri! — Bendenizi çağırtmışsınız, efendim. Prens, cevap verdi: — Azizim, Vukubulan bir hadiseden dolayı teeself ve teessürlerimi saklaya- mayacağım. Bu gece iki saat evvel şeh- rin sakaklarnda haydutlar bir genç kızı kaçırmışlar, — Kabil mi efendim? — Evet, maateessüf kabil olduğu an- laşıldı, polis müdürü efendi. Size son zamanlarda baş gösteren şekavct hadi- “ selerine karşı şiddetli tedbirler almanı» zi tavsiye etmiştim. Şu "Ormanlar kra- k,, denilen haydudu hâlâ yakalayamadı- nız. — Hakkınız var. Bu müthiş haydudu hâlâ ele geçiremedik. Fakat yemin ede- rim ki bu canavarı pek yakın bir zaman. da meydana çıkaracağım. Çol şiddetli tedbirler aldım. Her tarafa hafiyeler sal- dırdım, — Netice biç, değil mi? — Şu dakikaya kadar öyle. Fakat ümidim çok kuvvetlidir. O haydudu herhalde ele geçireceğiz. Bu haydudun zenginler ve büyüklerle münasebeti bu- Tunduğu anlaşılıyor. Bugün Sofyada görünüyor. Bir sat sonra ortadan kayb- oluyor. — Siz onu yakalayım derken galiba bir gün o sizi tevkif edecek! Bu mese- leye bir nihayet vermek lâzım. Bu gece bir kızın şehrin göbeğinden kaldırılıp kaçır:İması güzel bir vesiledir. Başara- mayacaksanız haber veriniz de buişi vereyim? ürü sustu. Haklı idi. Çün- kü bu müthiş haydudu, ne zaman yaka- layabileceğine dair kati bir şey söyleye- bilmek imkânsızdı: Prens. tekrar zile bastı. İçeri giren teşrilat memuruna: çıkacak bir kapı aramışlardı. Çalılıkla- rın boyunca ilerleyince Anna (o tarafın- dan açılmış olan duvardaki küçük ka- piyı görmüşlerdi. Bunun üzerine Anna- nın buradan kaçmış olduğuna karar ver mişler ve kendileri de oradan (dışarı çıkmışlardı. O gece ve ertesi günü An- nayı aramak için Sılstirede geçirmişler» di. Orada Annayı bulamayınca, kızın herhalde şehre girmediğine karar ver- mişler ve onu o?man yolundan köylere doğru giderek araştırmayı muvafık bulmuşlardı. Adolar, onun ge- rek şikâyet ve gerek kendisine bir iş ve sığınazak bir yer bulmak maksadile Solyaya gitmiş olmasına çok ihtimal vermişti. Bunun için o geceyi Silstirede geçir- dikten sonra ertesi günl hemen orman yolundan doğru köyden köye Sofyayr doğru hârekete başladılar. Her geçtik- leri köyde Annanın eşkâlini tarif ederek kendilerinden evvel bir kızın oradan ge sip geçmediğini tahkik ediyorlardı. Köyün birinde filhakika böyle bir kr- zın oradan geçmiş olduğunu öğrendi- er ve onun İzi üzerinde bulr © -*larını anlayarak daha süratle harekete karar verdiler, Böylece günlerce | * üyerek bir “ayli mesafe katettiler. Hs: tar.fa baş vurup Annayı soruyor ve orun ora- dın geçtiğini öğreniyorlardı. Nihiyet bir akşam Sofyaya yakın küçük bir kö- ye vardılarsa da Annaya dair bir haber alamadılar, Rahip Dagober geceyi burada geçi- recrk ertesi günü Sofyaya gitmelerini teklif etti. Fakat Adolar bunu kabul et- memişti. Bunun üzerine köyü: karızla- rımı doyurarık akşamdan sonra tekrar yola çıkıtlar, Beş sat kadar İyürümüş'er ve bir ormandan geçmişlerdi. Bu sırada mugt. İşte ormanı bitirip yola çıkmak üzere idiler ki Kont Adolar Annanın kendi iş- mini bağırdığını işitmiş ve mukabele ederek ileri atılmıştı. Adolar, hemen arkadaşlarma : — Evet, dedi işte nihayet bulduk. Bu Annadır, koşunuz, koşunuz.. Kont ve arkasından rahip Adolar il Edvar koşmağa başladılar. Biraz sonr yola çıkmışlardı. Yolda sekiz atlı hay. d “un ortasında bir at Üzerinde kaçır lan Annayı gördüler. Bu sekiz haydut çeşitli silâhlarla tepeden tırnağa kadar silâhlı idi. Halbuki üç arkadaş da birer sopa ve birer tabancalan başka bir şey yoktu Ormandan haydutların geçece”i yolun üzerine çıkmışlardı. Haydutlar onların önlerinden geçeceklerdi: ve atlarile sü. ratle yaklasıyorlardı. Vol biraz ileride & ormana dalryordu, Bu sırada Edvar bir şey söylemiye- rek arkadaşlarından ayrıldı ve ormana daldı, ayd bir pusu kurmak ni” inde idi, Atlılar yaklışıncı Adolar önlerine at- layarak; — Der! Diye bağırdı. Haydr*'ar biden &ki'- ler ve durak'er gibi cldular. / dolar, Any atırın arkasına bine dirmiş olan h. ,duda seslendiş — Sefil, dur, Part fetiyorsan vert- yim, O 'uzı L'rak. Kaydi Anza, aşağı at'ıyıverl, Fakat Annayı at üzerinde tutan Hokar b” tehlikeyi görünce kızı daha sıkı tut- makla beraber bir elile de t-“ancasını çekti. Arkadaslarına birkaç kelime söy- ledi. Bunun Üzerine haydutlar hemen ileri fırlayarak Hokarım geçeceği yolun