gm, a Aİ e al Lr <2 2an Gdemeğe niyeti yok Edirnede dükkâncı Salamon İs tanbuldaki toptancı tüccar Kohene bazı eşya sipariş etmişti. Kohen si- parişi aldığını fakat eski fatoralar ö- deninciye kadar sevkiyat yapmakta mazur olduğunu bildirdi. Bunun ü- zerine Salamon cevap yolladı: “O kadar uzun zaman bekliye. miyeceğim için siparişleri başka mü- esseseye verdim..,, — Baba, gideceğimiz yeri geçtik! — İsveç karikatürü — Konserde Küçük oğlunu meşhur viyelon- selistin konserine götürmüştü. Çocuk cağız uzun zaman sessiz oturmaktan! canı sıkılarak sordu: — Baba, bu adam önündeki bu dolabı testereleyip kesince artık gide” cek miyiz? — &arınla meden “sz, diya konuş- tun? — Daktilomun yanında hep öyle ya-| parım, Daktilom çok kıskançtır. — Fransız karikatürü — Gaf | Patafatsızlığiyle maruftur. Bir ziyarette misafirlerden bir genç ki dma sordu: — Dün akşam tiyatroya gittiniz mi? Geçen gün rastladığım zaman gideceğinizi söylemiştiniz. Genç kadm cevap verdi: — Çok yorgundum, erkenden! yatağa girdim. | Öteki dalgınlıkla sordu: SX) ŞAKA e» Açık göz mirasçı Tüccar Ahmet çek zengin, © nisbette de garip tabiatli bir adamdı. Öldüğü zaman servetini üç arkadaşı» na bıraktığı anlaşıldı. Bunda garp bir şey yok. diyeceksiniz; (garayip şurada ki, Ahmet bunun için bir şart koşmuştu: Mirasçıları tabutun üstü. ne beşer yüz lira bırakacaklar, bu pa” ra onunla beraber gömülecekti. Vasiyetnamenin tatbikma me mur nottr, cenaze merasiminden son- ra mirasçılara sordu: — Merhumun arzusunu yerine getirip beşer yüz lirayı tabutun üstür ne koydunuz mu? a Mehmet cevap — Evet, Ben de koydum. Noter, mirasçılardan üçüncüve sordu: — Siz, bay Mişonaci? — Ben de! Yalnız üzerimde pa- ram yoktu. Ölen Ahmedin şahsına ödenmek üzere 1500 liralık bir çek yazıp biraktamve evvelce brrakılan bin lirayı aldım! Xarısı Için — Şu bizim Ahmet neden bu ka- dar yaşlı görünüyor; halbuki daha pek yaşlı değildir. — Neden olacak? Karısını genç | göstermek için yaptığı masraflar a damcağızı yıprattı! Baloda bir intikam! Elbiselik kumaş Bay Ahmet kendisine elbiselik bir kumaş almıştı. o Eve götürünce Sütün aile halkı etrafa toplandı, kı, maş muayeneye koyuldu. Bu ars. fakat tersine © baktığını gören Bay da oğlunun da kumaşı tetkik ettiğini — Çok kalabalık var mıydı? TI Palta hırsızı... 230 GÜZEL iki tarafına dizildiler. Böylece iki ark: daş birden dört tüfekel dört tabanca nın kendilerine çevrildiğini gördüle Vaziyet çok tehlikeli idi, Haydutlardan biri bağırdı: — Geri çekiliniz. Yoksa ateş edece- Ziz. © Adolar, bu tehdide aldırmadı. Fakat genç papas Dagober Kontun kolundan tutarak; — Ne yapmak istiyorsun? Beyhude kendini mahvedeceksin. Bu sırada Hokar, atın; şiddetle süre- rek yolun iki tarafına dizilmiş olan ar- kadaşları arasından süratle geçip uzak- Jaşmağa başlamıştı. Birden iki tüfek ve bir tabanca patladı. Adolar, acı bir feryat koparark yere yuvarlandı. Haydutlarm attıkları kur- gunlardan biri kolunu sıyırmış, öteki de büyük bir tali eseri olarak yeleğinin ce- bindeki saata raştgelerek kırmış ve vü- cuduna bir zarar vermemişti. Diğer kur- şunlar İse isabet etmemişti. Rahip Dagöber, Adoları ağır yaralan» dı zannederek hidedtle bağırdı: — Sefiller, onun İntikamını ben ala- cağım, Arkasından silâhını boşalttı. Haydut- Jardan biri yaralanarak beygirinden aşa- ğı yuvarlandı. En geride kalan diğer iki haydut bu hali görünce vaziyeti ileride yola devam eden arkadaşlarına haber ver mek Üzerk kaçmağa başladılar. Yarala- nan ahydudun ölüp ölmediğini muays- neye bile lüzum görmemişlerdi. Dagober, haydutları takip etmeği ha- tırına bile getiremezdi. Çünkü böyle bir Bareket ölüm demekti, Üsteliz Adolar da yaralı bir halde bulunuyordu. Hemen cebinden küçük bir şişe çıka- PRENSES ma ama olan Kontun önünde diz çökerek önu ıyıltmağa uğarşte. Biraz sonra Kont ayıldı. Hemen An- anın ne olduğunu sordu. Papas hiçbir ! $€y demeyerek elile ormanı gösterdi. Adolar inliyerek mırıldandı: — Mahvoldu. Bir kere daha elimiz- den kaçırdık. Papas dayanamadı: — Azizim Kont, dedi. Şimdi onu dü- şünecek sıra değil. Olan oldu. Yaralı sın, kolundan kan akiyor. Evvelâ sana bir çare bulalım. — Benim yaramın ehemmiyeti yek. İşte bak, ayağa kalkıyorum. O haydut- ların izlerini kaybetmiyelim. Haydi. Haydi.. Papas, lâkayıt bir tavırla dostunün kolundan tuttu. Sonra: — Adolar, dedi, Beyhude üzülme, Seni yeni bir tehlike ile karşı karşıya bulundurmağa razı olacağımı Ümit et- me. Can her şeyden kıymetlidir. Evve- IA kendini kurtar, Sonra onu düşün. Hem sen kendini kurtarmaz da tehlike- ye atarsan sonra onu kim kurtarır? O haydutları bü koca ormanda nasıl bula- bilirsin? Onların saklandıkları yeri bul- mak zannettiğin kadar kolay değildir. Bizim için yalnız bir çare var. . Adolar, göz yaşlarını rahibe göster“ memeğe çalışarak sordu: — Nedir? Ben #enin nasihatlarını dinlerim. Söyle, ne yapmamız Jâzim? Herhalde onu kendi teline bırakacak değiliz, — Hayır, Kont, Elbet kızcağıra yar- dımda bulunacağız. Fakat ikimiz ne ya- pabiliriz. Onlar kuvvetli, biz zayıf. Ev- velâ bizim kuvvetlenmemiz Jâzım, Biran evvel Sofyaya gidelim. İşi zabıtaya ha- ber verelim. Zabita şüphesiz haydutları np Adolara biraz şarap içir”. Bayılmış bilir. Bilmese bile sramağa çıkarlar. Di- Ahmet: — Budala, dedi, kumaşm yüzü. ve baksana! Çocuk boynunu bükerek cevap ediz — Ne diye bakayım? Orası beni alâkadar etmez ki | — Elbise bana göre yapıldığı za man kumaşın tersi kullanılacak deği" ? Bâyün Ayşe elektrikli süpürge myor.. GÜZEL PRENSES 21 ğer taraftan biz de araştırmalar yapa- rız. Bu menhus memlekette paranın gör- düşü işi hiçbir şey göremez. Bunun için zabıta ile beraber çalışırsak umarım ki para kuvvetile haydutlar yakalamağa muvaffak oluruz. — Hakkın var Dagober. Evvelâ Sof- yaya gidelim. Şu kolumdaki ehemmiyet- 8iz sıyrığı sardıralım. Sonra zabıtaya baş vuralım. Bulgaristan prensini de zi- yaret ederiz. Bu zat eski bir dostumdur” Fakat korkarım ki vaktinde yetişmeye- ceğiz. Papas arkadaşını teselliye devam et- “: — Müsterih ol dostum. Bu haydut- Tar bir genç kızı öldürmek için kaçır- mazlar. Öldürmekten ne istifade eder- ler? Mutlaka kendisinden veya diğer Birinden bir fidyei necat almak için ka- Şırmışlardır. — Peki ama, Anna bu memlekette meçhul bir biçaredir. Onu bu hale sok- makta kimin istifadesi olabilir? Anna için kim çıkarıp da br frank verr? — Belki hakkın var, Kont. Fakat her halde bu kızm kaçırılışı bana garip gö- rünüyer, Bana inan dostum, Ben Bul. garları pek iyi bilirim. Sebepsiz bir şey yapmazlar. Mutlaka Sofyada Annanm vücudundan istifade eden biri vardır. Eğer ortada bir pâra koparmak mesele- si yoksa mutlaka Annanm burada bir düşmanı var. Bu düşman her kim ise bu vesile ile kızı ortadan kaldırmak is- tiyor. Adolar, biraz düşündü. Sonra: — Para. Düşman. dedi. Mesele git- tikçe karışık bir hal alıyor. Hakkım var dostum. Bu haydutlar herhalde Annayı sebepsiz kaçırmamışlardır. Şimdi düşü- nüyorum. Annaya burada kimin düşman olabileceğini araştırıyorum. Maslesef bunu bulmak imkânsız gibi.. Herhalde bemen gidigp prense müracaat edeyim. Prensle kaplıcalarda tanışmıştık, Epey dostluğumuz vardır. Yarım saat sonra iki dost Solya s0- kaklarında bulunuyorladir. Buraya gel meden evvel Edvarı hadişe yerinde bir hayli aramışlar, seslenmişler, fakat on- dan hiçbir iz bulamamışlardı. Nihayet onun baydutlarm peşinden gitmek İste- diğine veya Sofyaya gidip zabıtaya mes leyi haber vermek için ortadan kaybol- duğuna bükmetmişlerdi. Solyaya girince Adolar bir eezahane- de kolundaki ehemmiyetsiz yarayı sar- dırdı. Sonra prensin sarayına doğru iler lediler. Saraya yaklaşınca muzik sesini işitip bir balo verilmekte olduğunu an- ladılar, Sarâya girmek istedikleri zaman müş- külütla karşılaştılar. Üstleri başları toz toprak içinde olduğu için şüpheli bir nazarla karşılandılar. Fakat Kont Ado lar hizmetçinin eline kartı ile beraber bir de altın sıkıştırmea iş değişti. Uşak bayretler içinde kalarak kartı prense götürdü. Birkaç dakika sonra dönüp geldi. Yanımda ptensin teşrifat memü“ ru da vardı. Teşrifat memuru Kontü hürmetle selâmlayarak kendini takip etmesini rica etti, Kont, rahip Dag© berle beraber yukarı çıkmağa başladı" lar. Biraz sonra Bulgaristan prensini” yanma girmişlerdi. », Ormanda arkadaşlarından ayrılan Eğ" Vara gelince, o, Annanın bir haydut 18 rafından beygirle kaçırıldığını görü“* hemen bir plân kurmuştu. Ormanda bi müddet koşarak ilerledikten sonra kenasında bir çaklığın arkasına sakla? rak heyecanla beklemeğe başladı. EĞ de hançerini sıkı sık: tutuyordu.