11 Aralık 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

11 Aralık 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— #a bulamadım.. Fakat, bir “Acuzele- * Bi stralarda da bir mukabeledir tuttur- A Tüm yapıyor. Bu yılın köylü modası o- Vvardır... ' yalnız yüksek smıf kadınları arasında- *î yaşıyor... Derken zevk Ronald Kolma- | ö M tekinkine oturuyor bu sofülar mabu- hepAteır:?ıa»nıwııerm: sürükleyecek bir se- çi f a 11 Birincik jigolosu Bir gün, toptancı kumaşçılar ara- sında bir anket yapıyordum. Münevver olan tüccar, bana dedi ki: — Beyoğlu kadınları arasında moda Var da köylü kadınlar arasında yok sSanmayınız... Meselâ, işte bakın: Şu dallı bazen üç sene evvel fevkalâde sü- rülürken, bu sene satışı tamamiyle durdu. Artık gitmiyor. Fakat, öteki kırmızı benekli basma, son derece sü- dur!.. Köylü kadınmı gelişi güzel alış- veriş yapıyor sananlar aldanırlar. O- nun da kendine göre değişen zevkleri Onun gibi: — Zannetmeyiniz ki, jigolo modası dır. Meselâ, bunların bir zaman bey- nelmilel bir Rudolf Valantino'ları çı- kıverir. Bütün sosyete onun hayaliyle na istihale ediyor... Ondan da başkası- na. İlâh... Mabutlar, moda halinde mü- temadiyen değişiyor. Fakat yalnız Holivut mikyasında mrı bu böyle?"., Hayır! Her şehirde yüksek cemiyet içinde bir erkek mo- dası türüyor.. Faraza, İstanbulda son sene içinde bir doktor İzzettir belirdi. Şık giyinen, zengin, sağlam yapılı bir erkek.. Hoşsohbet, şirin gerçi ama, onun gibi daha niceleri var.. Var, lâkin hayır... Bütün İstanbul sosyetesinin kadınları doktor İzzete kmrılrp dökülür.. Çünkü, vaktile o, fi- lânca bankanın müdürü “F.,, beyin genç, güzel ve şık zevcesi “N.,, hanım efendinin amanı oluvermişti.. “N.,, bu bayın evsafını, samimi ar- kadaşı Reşideye methüsena etmiş.. El altından, - (pardon, masa altından di- yecektik) - Reşide ile doktor İzzet an- laşmışlar.. Derken, iki kadm, sacsaça, başbaşa geldi. Bu mesele şuyu bulunca da, bütün r(;:b.aL gaa 5 AA doktor ne menedir ki, “N., la Reşide gibi seçme iki kadını biribirine kattı diye, Oğgün bugündür merak eden edene. Artık, doktorun furyası var.. Elden ele dolaşıyor.. Hatta, şöhreti Şşehrimizin h_udutla.n dışma bile çıkmış: Yaz mev- simini İstanbulda geçirmeğe gelen ba- Zi Mısırlı prensesler, doktora âşık ol- Muşlar. Bütün masrafını çekerek önü Kahirelere, İskenderiyelere ve Nil üze- rinde Zehebiyelerle gezmelere davet &tmişler.. Aldı yürüdü sizinkisi.. Moda kaidelerinden istifade edip bir rağbet görüyor ki, değmeyin gitsin.. » . x #ai — F Bu, yüksek sosyetenin modasıdır. Fakat alt tabakanımki? O da var.. Ö. teden beri işitiriz: “Helvacı güzeli,, “Bakkal li., “Şerbetçi güzeli,,.. Bunlar, mahâü;e ka- arını zaman zaman kırıp döken, Mahveden erkek nümuneleridir. Kim bilir, köylerde de, ne “Dallı ba- Zen,,, “Allı basma,, tertibi delikanlılar Var.. Bunları henüz tetkik etmek fırsa- Tin Jigolosu,, tipine rastladım ki, bu Bün, onu anlatacağım.. * * & : Âh görseniz acuzeleri.. Son seneler çinde bir sofu kesildiler, bir sofu ke- Sildiler ki.. Ellerinden tesbih düşmiyor. » bunlar, daha iki üç yıl evve- line kadar dudaklarından badeyi eksik erdi.. İçerlerdi boyuna.. Akılları Zevk ve sefadaydı.. Şimdi ise, cami kö-| Şelerine devam ediyorlar.. Haydi Ra- neyse.. Fakat Ramazan olmadı- nUİ_ar.. Gelsin, “Sarı imam,, gitsin “Sa- imam,,.. Birinin minderinden kalkıp €si! Sanmayımız ki, acuzelerin bu iptilâsı Aslarının ilerlemesinden dolayı cehen- M korkusuna karsı tedbir almaların- h, esî:î suçlarından dolayı istigfar elerindendir.. Hayır! Bilâkis, bu %h“frît İbadet kaygusu, onları büsbü- v İr.. Cünkü fazlasile günaha giri- Acuzelerin “Sarı imam,, nerede.. Onlar da ora- da.. Kokuları sürüyorlar.. Buruşuk su- ratlarına pudraları ekiyorlar.. Sütlâç derileri büsbütün müstekreh bir hal alryor.. Gözlerinde sürmeler.. Kırıt efendim kırıt!.. Kimi cübbelik hediye eder, kimi al- tın kamçılı bir tesbih alır, kimi Rama- “zaniyelik diye bütün evinin harcımı dü- zer., Hülâsa el üsünde tutuyorlar ada- mı.. Ö ise, sesinin ve yüzünün güzelli- ğine mağrur, tesbihini aheste aheste parmaklarmda dolaştırarak, iki tarafa salma salma yürüyerek ve her dört elif çekişinin akabinde hanımların bi- rer iç çekişile aksi sada vermesine ku- lak asarak yaşıyor.. * & &* Birdenbire ortalıkta bir dedikodudur çalkandı: “Sarı imam,, karısını, altı çocuğu ile beraber, yüz üstü brrakmış.. Esma ha- nım efendiye varıyor.. “Varıyor,, evet, çünkü bir erkek, kendi parasile geçin- direceği bir kadmı “alır,,., Yoksa onun parasile geçinecekse buna “Varır,, de- mek daha muvafıktır. Neyse efendim, Esma hantmefendi, ehli vicdan bir kadınmış. Sabık rakibe- sine, Asma altımnda ayda altmış lira va- ridatlı bir dükkân hediye etti. Hafızı Erenköyünde on altı dönüm bağlıklı, bahçelikli bir köşke çekildiler. Mükem- mel bir “Sirke ayı,, (yani bal ayı) ya- şadılar.. o4 Fakat nasıl oldu? Öteki acuzeler onuu nerede buldular? Nihayet, günün bi- rinde şayi oldu ki, “Sarı imam,, la, Firdevs, Galibe, ve Fahrünnisa hanım efendiler, al takke ver külâh gidiyor- larmış. Ama, gizliden gizliye ha.. Çünkü, Es- ma hanrmefendi, “Sarı imamif,, alırken a M Tt eç camilerde — mukabele okumayacak. Yalnız “İbadetini,, evinde edecek.. Her şey mahfi.. Onun yemesinden içmesine, giyme- sinden gezmesine kadar hiçbir şeyini eksik etmiyordu. Bilhassa, Esma ha- nım, ev kadımı idi. Merhum paşasın- dan tevarüs ettiği servetle, İstanbu- lun en usta aşçı başılarını konağında | açlıştırıyordu.. Atlar, uşaklar, hususi bir otomobil.. “Sarı imam,, m bir de- diği iki olmıyor.. Fakat, herifin gözü yi ka âlemlerde.. Pek sevdiği &vıîlîn, helvaları gövdeye indirdikçe azıyor mübarek.. Kabına sığamıyor.. Esma hanrm acuzesi, onu tatmin edemiyor.. Sürtüyor hafız: O eski ahbap senin, bu eski ahbap benim., “Eski ahbaplar,, ın da kim oldukları malüm: Sabık âşık acuzeler.. Bir opera artistinin (yahut herhangı diğer bir artistin) şöhret ve takdir havası içinde yaşaması, tıpkı bir bah- ğın su içinde yaşaması gibi bir şeydir, Ondan çıkarıldı mi edemez. Artık ca- milerde mukabele okuyamayan Sarı imam da, hayatında aynı tertip bir boşluk, bir yokluk duymağa başladı; Şöhreti güme gidecek.. Güzel sesi, han- çeresi içinde boyuna vık vık ediyor.. İşte bunu göstermek, bununla etra- fına alkışçılar toplamak hevesini bir fürlü yenemiyor.. Otomobillere, bakla- valara rağmen, gizliden gizliye diğer acuzelere devam etmesi, bilhassa bu sebepledir.. Orada içki âlemleri tertip ediliyor. “Sarı imam,, gazeller okuyor. * & & Fakat, başka bir sebep daha var: Bir kadın!., ) Genç vücut, başka - bir genç vücut istiyor.. “Sarı imam,, Hayrünnisa ha- nımın otuz yaşlarında kadar olan hem- şiresi Fethiyeye yandı, tutuştu. Acu- zelerin meclisinde bu genç kadımı güce- rek onunla mercimeği fırma verdi.. Ve işte, kıskanclık başladığı İçin, Hicaz müftüst merhum Sadettin efen- Çtlar.. Maazallah camii bir flörtgâha dinin ikinci zevcesi Galibe, onu, imza- adeta bir köle gibi satın aldı. Birlikte, |. ç— — YA HMar ama İ Amcanın bir ziyafreti “Zevcinize sahip olun.. Eski muhahb- betleri tecdit ediyor.. Hayrünnisaların evinde Fethiyeyle “Alıp veriyor!,, diye yazdı! — Ya o, ya ben! Esma, “Sarı imane,, ın süslenip püs- lendiği ve sokağa çıkmağa hazırlandı- ği bir gün, bu ültimatomu bütün huşu- netile verdi. Iİk, pık.. Aman zaman nafile! Acuze diyordu ki: — Mademki bir şeyin yok.. Bunu is- bat et bana,, Meselâ, işte bugün evde otur.. Evde oturmak mı?.. Buna imkâa yok.. “Sarr imam,, mükellef bir sepet içinde helvalar dolmalar hazırlattı. Fethiye ile beraber Sarıyere gidecek- ler. — (Arkası yarın) Vâ-Na) HABER'in Güzellik Daovrtoru Kubdbonu: sız bir mektupla Esmaya fitledi: İ Yazan : Niyazi Arın'iet ç hapisten kaçı Büyük bir kuvvetle — Benim, siz kimsiniz? — Ben valinin kızı Fiyorença sı- zi kaçırmağa geldim. Çabuk beni ta- kip ediniz. Benç Leonida güldü. Ve erkek elbisebi giymiş genç kıza: — Zahmet ettiniz, dedi. Belki çok iyi kalplisiniz, fakat ben - sizi ta- kip edemem.. Fiyorença hiç ummadığı bu ce- vap karşısında şaşaladı. Bir şey söy | lemek istedi. Fakat şaşırdı. Leonida: — Siz beni mi kaçırmağa geldi- niz?.. diye sordu Valinin kızı: — Evet, dedi. Sizin adımızı du- yardım. Size haksızlık edilmiş, onun için geldim. — Fakat ben bir kızım sözü ile, onun peşinden gitmeğe razı olamam. Fiyorença, gözlerini yere indirdi: — Ben, dedi, şu anda ben de teh likedeyim. Beni kurtarmız. — Nasıl, sizde mi tehlikedesiniz? — Evet, şu anda beni kurtar- mazsanız mahvolacağım. — Sizi nasıl kurtarayım? Görü- yorsunuz ki, ben zindana atılmış bir adamım. — Hayır, siz isterseniz beni kur- tarabilirsiniz. Kolumdan tutar, götü- rürsünüz. Belki yolda sizi menede- cek kimse bulunmaz. Serbestçe çı- karız. Eğer bulunursa, erkekliğinizi gösterir, onları tepeliyerek beni dışa- rı çıkarırsımız.,, İşte Leonida, bu suretle hapisten çıkarılmış ve Girit bundan sonra alt üst olmuştu. Si sdide Ğ ! nin yeğeni idi. Halkı etrafma toplı- yarak mücadele ettiği için hapsedil- mişti. Leonida, 1342 — yılı 11 ilkkânun günü 594 sene evvel bugün Aksatı 594 sene evvel bugün Venedik valisinin kızı tarafından rilan Leonida hükümet kuvvetleri üzerine yürüdü. Bu genç, Giridi Türklere vermek İstiyordu ' köyünde birçok taraftar toplıryarak hükümet üzerine yürüdü. Aleksi lsı—_ larki, yeğeninin kaçtığını duyunca üç tabur askerle harekete geçti ve Le- onidanın bütün kuvvetlerini mahvet- ti. Genç asi, güç halle kendini kur- tarıp bir manastıra kendini attı; Hükümet, yerinde durmryan bu asiyi bulanlara büyük mükâfatlar vaadetti. Her tarafta araştırdı. Fa- kat papaslar, onu çıkarmadılar. Kim se onu gördüğünü söylemiyordu. En nihayet affolunduğu ilân edildi ve Kandiye valisinin yanma gelmesi bil- dirildi. rerek yola çıktı. Bu genç, Giritte Ve nediklilerin hüküm sürmesine taraf- tar değildi. O istiyordu, ki düşmanı olan Venedikliler mahvedilerek ada Türklere teslim edilsin. Venedikliler bunu anlamıslardı. (!) . (1) Bu hadiyesi anlatan tarihler den biri su satırları vazar: “Veneto vum excidium, guod tradenda Turcis insula egisset.,, İ * * * | Kandiye valisinin evinde hw bir ziyafet hazırlanmıştı. Leonida zi« yafeti görünce: 4 — Bunlar beni ele geçirdiklerini sanıyorlar, fakat. aldanıyorlar, diye düşündü. Sofrada yemek vyeniyor, konuşu- luyor ve gülünüyordu. Bir aralık ka- pı yavaşca açıldı ve sessizce üç kişi Leonidaya dağru atıldılar. İçi bos bir torba başma gecirildi. Sonra birkaç hançer havaya kalkm indi. Leonida —ölmüstü: Leonidanm — cesedini bile Giritte brrakmağa korkuyorlardı. O gece denize gömdüler. N Leonidanınm arkasından bütün Gi- rit ağladı. Şairler onun için acıklı. destanlar söylediler. Eseri hazırlıyan dK Y KÖŞE VURUŞLARI: Korner çekildiği zaman hasım oyuncularını iyiden iyiye marke et- mek için müdafiler arasmda evvel- den takarrür etmiş bir anlaşma mec- cut olduğuna göre müdafiler için haf larm yardımiyle bu iş başarılamıya cak kadar zor değildir. Korner soldan çekiliyorsa sağ müdafi de geri direk yanlarımda yer alır. Bu suretle korner çekildiği za- man kaleyi kaleciden maada iki o- yuncu daha muhafaza etmiş olur. Hasım taraf koörner çekilirken hafları da kale önünde biriktirmek gibi sakat bir tabiye — kullanırlarsa müdafaa sistemi de hasrm oyuncula- rını teker teker marke etmek suüretiv- le değiştirebilir. Gerek hasım muha- cimlerini gerekse haflarını sıkı sıkı- ya marke etmek lâzımdır. HASMI OFSAYD BIRAKMAK: Hasmı ofsayd vaziyetine sokma , için kullandları herhangi bir tabive sakattır.. Mekabil taraf muhaciml- - rini ofsayd vaziyetine — sokmak için her iki müdafiin de birlikte iİlerlem-- si lâzımdır kibu takdirde gol aöğr hakikaten acık bulundurulmus olur. Hasmı ofsayd bırakmak bir tabiye »- larak — ofsavd kaidesi değisti değisel' krymetini kavbetmistir. ANTRENMAN VE PRAKİTSİ: Koşulr, atletizm, jimnastik ve ip atlama müdafilerin ihmal etmeme leri lâzım gelen bir antrenman siste- midir. Müdafiler kısa mesafeler da- : Nüznet Abbas çıkışlar ayakta olmalıdır. 4 Top prakitsi ayak ve kafa ile ay. ni derecede yapılmalıdır. — Beklerin forvertler gibi şüt atma — prakitsine fazla kuvvet vermeleri lüzumsuzdur. Bunun yerine muhtelif zaviyel ' yuvarlanarak gelen toplara vuruşlar daha faydalıdır. A Vuruşlarda topü 40, 50, 60 hatta 70 metreye kadar düz bir hat üzerin- de vurmayı öğrenmek lâzımdır. Rüz gârlı ve yağış havalarda bu vurusları idman etmek ve topu istediği yere düşürmek hususunda kati bir mel, iktisap etmek şarttır. t Kafa vuruşlarr antrenmanma ge- lince bunları başka — kısımlarda tarif ettik. Yalnız şurasını söylemek is- teriz ki olduğu yerden havaya zmnla- mak şeklindeki antrenmanlar bekler için son derece elzemdir. Havavra çık- tığızaman ayaklar yanyana tutulma- İr ve havada karmakarışık bir vaziyet- almmamalıdır. ' Futblda kaleci pozisyonu kadar talibi az hiç bir mevki yoktur dense yeridir. İlk başlangız devtelerinde arkadaşlarından ayaldarını istimalde daha az mahir ve daha geri olanlarla kendisine en son müdafa mevkiini alkış toplama ve teferrüt etme bakı- — mından seçenlerdir ki kaleciliğe he.- ves edenlerdir. Topu uzun bir plon- jon yahut üst direği yalryarak çek- tiği zaman bir zıplayışla kurtarmak ve seyircilerden bu suretle alkış top- lamak kaleciliğe heves edenlerin a-. yırt edici vasıflarından biridir. hilinde sürat koşuları yapmalıdırlar.

Bu sayıdan diğer sayfalar: