jigolosu Bir gün, toptancı kumaşçılar ara sında bir anket yapıyordum. Miinevver olan tüccar, bana dedi ki: — Beyoğlu kadınları arasında moda Yar da köylü kadınlar arasında yok Sanmayımız... Meselâ, işte bakın: Şu dallı bazen üç sene evvel fevkalâde sü- rülürken, bu sene satışı tamamiyle durdu. Artık gitmiyor. Fakat, öteki kırmızı benekli basma, son derece sü- rüm yapıyor, Bu yılm köylü modası o- dur!.. Köylü kadınmı gelizi güzel alış- veriş yapıyor sananlar aldanırlar, O- Nun da kendine göre değişen zevkleri Onun gibi: — Zannetmeyiniz ki, jigolo modası yalnız yüksek smıf kadınları arasında- dır. Meselâ, bunların bir zaman bey- nelmilel bir Rudolf Valantino'ları çı- kıverir. Bütün sosyete onun hayaliyle yaşıyor... Derken zevk Ronald Kolma- »a istihale ediyor... Ondan da başkası- ha. İlâh... Mabutlar, moda halinde mü- temadiyen değişiyor. Fakat yalnız Holivut mikyasında mı bu böyle?”. Hayır! Her şehirde yüksek cemiyet içinde bir erkek mo- dası türüyor.. Faraza, İstanbulda son Sene içinde bir doktor İzzettir belirdi. Şık giyinen, zengin, sağlam yapılı bir €rkek.. Hoşsohbet, şirin gerçi ama, onun gibi daha niceleri var. Var, lâkin hayır... Bütün İstanbul 8osyetesinin kadınları doktor İzzete kırılıp dökülür.. Çünkü, vaktile o, fi- ânca bankanm müdürü “F., beyin genç, güzel ve şik zevcesi “N.,, hanım ©fendinin amanı oluvermişti.. *“N.,, bu baym evsafını, samimi ar- kadaşı Reşideye methüsena etmiş.. El altından, - (pardon, masa altımdan di- yecektik) - Reşide ile doktor İzzet an- laşmışlar,, Derken, iki kadın, saçsaça, başbaşa geldi. Bu mesele şuyu bulunca da, bütün MY YA İğ Acsba doktor ne menedir' ki, “Ni, İs Reşide gibi seçme iki kadını biribirine kattı diye. Ogün bugündür merak eden edene. Artık, doktorun furyası var., Elden ele dolaşıyor.. Hatta, şöhreti gehrimizin hudutları dışma bile çıkmış: Yaz mev- $imini İstanbulda geçirmeğe gelen ba- m Mısırlı prensesler, doktora âşık ol- muşlar, Bütün masrafını çekerek onu , İskenderiyelere ve Nil üze- rinde Zehebiyelerie gezmelere davet etmişler. Aldı yürüdü sizinkisi.. Moda Kaidelerinden istifade edip bir rağbet Börüyor ki, değmeyin gitsin.. e i : — Bu, yüksek sosyetenin modasığır. Fakat alt tabakanınki? O da var. Ö- | a beri işitiriz: | lelvact gilzeli,,, “Bakkal Şerbetçi güzeli,... Bunlar, ki ya dınlarını zaman zaman kırıp döken, mahveden erkek nümuneleridir. Kim bilir, köylerde dö, pe “Dalir ba- 2en,., “Allı basma,, tertibi delikanlılar Var., Bunları henüz tetkik etmek fırsa- tanı bulamadım. Fakat, bir “Acuzele Tin jlgolosu,, tipine rastladım ki, bu Kün, onu anlatacağım.. #4 Ah görseniz acuzeleri.. Son seneler İçinde bir sofu kesildiler, bir sofu ke. ildiler ki.. Ellerinden tesbih düşmiyor. bunlar, daha iki üç yıl evve- kadar dudaklarından badeyi eksik .. İçerlerdi boyuna.. Akılları #ovk ve sefadaydı.. Şimdi ise, cami kö- Belerine devam ediyorlar.. Haydi Ra- & neyse., Fakat Ramazan olmadı. m da bir mukabeledir tuttur- iy iar.. Gelsin, “Sarı imam,, gitsin “Sa- i imam,,.. Birinin minderinden kalkıp kine oturuyor bu Sofular mabu- ya mayını ki, acuzelerin bu iptilâsı #larmın ilerlemesinden dolayı eehen- »t korkusuna karsı tedbir almaların- eski suçlarmdan dolayı istigfar islerindendir.. Hayır! Bilâkis, bu t ibadet kaymusu, onları bilsbü- tün €shenneme sürükleyecek bir se- payet. Çünkü farlaafle günaha giri- ar.. Maazallah camli bir flörtgüha Acuzelerin türlü yenemiyor.. Otomobillere, bakla- valara rağmen, gizliden gizliye diğer) netile verdi. acuzelere devam etmesi, bilhassa bu Ik, pik.. Aman zaman nafile! sebepledir.. Orada içki âlemleri tertip) (o Acuze diyordu ki: ediliyor. “Sarı imam,, gazeller okuyor. Bir kadın! istiyor.. “Sarı imam,, Hayrünnisa hs- nım otuz yaşlarında kâdar olan hem- $iresi Fethiyeye yandı, tutuştu. Acu- zelerin meclisinde bu genç kadını g”-e- rek onunla mercimeği frrma verdi. Hicaz müftüsti merhum Sadettin efen- dinin ikinci zevcesi Galibe, onu, imza- sız bir mektupla Esmaya fitledi: Tonton Amcanın bir ziyafeti “Sarı imam,, nerede.. Onlar da ora- da., Kokuları sürüyorlar.. Buruşuk su- ratlarma pudraları ekiyorlar.. Sütlâç derileri büsbütün müstekreh bir hal alıyor.. Gözlerinde sürmeler. Kırt efendim kırrt!.. Kimi cübbelik hediye eder, kimi al- tm kamçılı bir tesbih alır, kimi Rama» zaniyelik diye bütün evinin harcmı dü- zer. Hillâsa el üsünde tutuyorlar ada- mı.. O ise, sesinin ve yüzünün güzelli- ğine mağrur, tesbihini aheste aheste parmaklarında dolaştırarak, iki tarafa salma selma yürüyerek ve her dört elif çekişinin akabinde hanımların bi- rer iç çekişile aksi sada vermesine ku- Jak asarak yaşıyor.. » #4 Birdenbire ortalıkta bir dedikodudur çalkandı: “Sarı imam,, karısını, altı çocuğu İle beraber, yüz üstü bırakmış. Esma ha- nım efendiye varıyor.. “Varıyor,, evet, çünkü bir erkek, kendi parasile geçin- direceği bir kadını “alır, Yoksa onun parasile geçinecekse buna “Varır,, de- mek daha muvafıktır, Neyse efendim, Fsma hanımefendi, ehli vicdan bir kadınmış. Sabık rakibe-| |40 sine, Asma altında ayda altmış lira va-| ($$ ridatlı bir dükkân hediye etti. Hafızı adeta bir köle gibi satın aldı. Birlikte, Erenköyünde on altı dönüm bağlıklı, bahçelikli bir köşke çekildiler, Mükem- mel bir “Sirke ayı,, (yani bal ayı) ya- şadılar.. »... Fakat nasıl oldu? Öteki acuzeler on nerede buldular? Nihayet, günün bi- Ama, gizliden gizliye ha.. Çünkü, Es- ma hamrmeferidi, “Sarı imarit, alırken e ar ea e er GRE GE mukabele ookumayacak, Yalnız “İbadetini,, evinde cdecek.. Her pey mahfi.. Onun yemesinden içmesine, giyme- sinden gezmesine kadar hiçbir şeyini eksik etmiyordu. Bilhassa, Esma ha- nım, ev kadını idi. Merhum paşasm- dan tevarüs ettiği servetle, İstanbu Tun en usta aşçı başılarını konağında açlıştırıyordu., Atlar, uşaklar, hususi bir otomobil. “Sarı imam,, m birde. diği iki olmıyor.. Alemlerde,. Pek sevdiği baklavaları, helvaları gövdeye indirdikçe azıyor mübarek.. Kabına sığamıyor. Esma hanım acuzesi, onu tatmin edemiyor.. Sürtüyor hafız: O eski ahbap senin, bu eski ahbap benim. “Eski ahbaplar,, ım da kim oldukları malüm: Sabık âşık acuzeler.. Bir opera artistinin (yahut herhangı diğer bir artistin) şöhret ve takdir havası içinde yaşaması, tıpkı bir ba'r- ğın su içinde yaşaması gibi bir şeydir, Ondan çıkarıldı mı edemez. Artik ca- milerde mukabele okuyamayan Sarı “Zevcinize sahip olun.. Eski muhab- Mü aynı tertip biri petleri tecdit ediyor. Hayrünnisaların » bir yokluk duymağa başladı: evinde Fethiyeyle “Alıp veriyor! Şöhreti güme gidecek.. Güzel sesi, han-| yazdı! yağ şa çeresi içinde boyuna vık vik ediyor. — Ya o, ya ben! İşte bunu göstermek, bununla etra-| | Esma, “Sarı imar, m süslenip püs- fına alkışçılar toplamak hevesini bir) lendiği ve sokağa çıkmağa hağırlandı. ğı bir gün, bu Ultimatomu bütün huşu- — Mademki bir şeyin yok.. Bunu is- bat et bana,. Meselâ, iste bugün evde otur.. Evde oturmak mı?.. Buna imkâa yok.. “Sarı imam,, mükellef bir sepet içinde helvalar dolmalar hazırlattı. Fethiye ile beraber Sarıyere gidecek- ler. o(Arkası yarın) ».. Fakat, başka bir sebep daha var; Genç vücut, başka bir genç vücut vâa-Na) Ve işte, kıskanrlık başladığı için, HABER'in Güzellik dovtoru Kuponu: Yazan : Niyazi Anmet 594 sene evvel bugün Venedik valisinin kızı tarafından hapisten kaçırılan Leonida Büyük bir kuvvetle hükümet kuvvetleri üzerine yürüdü. Bu genç, Giridi. Türklere vermek istiyordu — Leonida siz misiniz? i — Benim, siz kimsiniz? | — Ben valinin kızı Fiyorença sı- zi kaçırmağa geldim. Çabuk beni ta-| Benç Leonida güldü. Ve erkek elbisebi giymiş genç kıza: — Zahmet ettiniz, dedi. Belki çok iyi kalplisiniz, fakat ben izi ta- kip edemem.. Fiyorença hiç ummadığı bu cs- vap karşısında şaşaladı. Bir şey söy lemek istedi. Fakat şaşırdı. Leonida* — Siz beni mi kaçırmağa geldi- niz?.. diye sordu Valinin kızı: — Evet, dedi. Sizin admızı du- yardım. Size haksızlık edilmiş, onun için geldim. — Fakat ben bir kızm sözüile, onun peşinden gitmeğe razı olamam. Fiyorença, gözlerini yere indirdi: — Ben, dedi, şu anda ben de teh likedeyim. Beni kurtarmız. — Nasıl, sizde mi tehlikedesiniz? — Evet, şu anda beni kurtar- mazsanız mahvolacağım. — Sizi nasıl kurtarayım? Görü- yorsunuz ki, ben zindana atılmış bir adamım. — Hayır, siz isterseniz beni kur- tarabilirsiniz. Kolumdan tutar, götü- cek kimse bulunmaz. Serbestçe çi- karız. Eğer bulunursa, erkekliğinizi gösterir, onları tepeliyerek beni dışa- rı çıkarırsınız. İşte Leonida, bu suretle hapisten çıkarılmış ve Girit bundan sonra alt nin yeğeni idi. Halkı etrafma topl yarak mücadele ettiği için hapsedil mişti. Leonida, 1342. yılı 11 ilkkânun günü 594 sene evvel bugün Aksatı Korner çekildiği zaman basım oyuncularını iyiden iyiye marke et- mek için müdafiler arasında evvel. den takarrür etmiş bir anlaşma mec- cut olduğuna göre müdafiler için haf larm yardımiyle bu iş başarılamıya cak kadar zor değildir. Korner soldan çekiliyorsa sağ müdafi de geri direk yanlarında yer alır. Bu suretle korner çekildiği za- man kaleyi kaleciden maada iki o- yuncu daha muhafaza etmiş olur. Hasım taraf korner çekilirken hafları da kale önünde biriktirmek gibi sakat bir tabiye © kullanmlars» müdafaa sistemi de hastm oyuncula- rmı teker teker marke etmek suretiv- le değiştirebilir. Gerek hasım muha cimlerini gerekse haflarını sıkı sık: ya marke etmek lâzımdır. HASMI OFSAYD BIRAKMAK: Hasmı ofsayd vaziyetine sokma» için kullanılanı herhangi bir tabive sakattır. Mekabil taraf muhacimle. rini ofsayd vasiyetine o sokmak için her iki müdafiin de birlikte ilerlem. si İâzrmdır ki bu takdirde sol aör hakikaten acık bulundurulmus olur Hasmı ofsayd bırakmak bir tâbiye o- larak ofanvd kalesi değiati değisel kıymetini kavbetmistir. ANTRENMAN VE PRAKTTSİ: Koşulr, atletizm, jimnastik ve ip atlama müdafilerin ihmal etmeme leri lâzım gelen bir antrenman siste. midir. Müdafiler kısa mesafeler da. hilinde sürat koşuları yapmalıdırlar, köyünde birçok taraftar toplıyarak hükümet üzerine yürüdü. Aleksi Ka: İski, yeğeninin “kaçtığını. dıryemi üç tabur askerle harekete geçti ve Lex onidanın bütün kuvvetlerini mahvet- ti, Genç asi, güç halle kendini kur- tarıp bir manastıra kendini attı. Hükümet, yerinde durmıyan bu asiyi bulanlara büyük mükâfatlar vaadetti. Her tarafta araştırdı. Fa- kat papaslar, onu çıkarmadılar. Kim se onu gördüğünü söylemiyordu. En nihayet affolunduğu ilân edildi ve Kandiye valisinin yanıma gelmesi bil dirildi. rerek yola çıktı. Bu genç, Giritte Ve nediklilerin hüküm sürmesine taraf- tar değildi. O istiyordu, ki düşmanı olan Venedikliler mahvedilerek ada Türklere teslim edilsin. Venedikliler bunu anlamıslardı. (1) (1) Bu hadiyesi anlatan tarihler den biri su satırları yazar: “Veneto vum excidum, guod tradenda Turcis insula egisset.,, Kandiye valisinin evinde büyük bir ziyafet hazmlanmıştı. Leonida zi yafeti görünce: — Bunlar beni ele geçirdiklerini sanıyorlar, fakat, aldanıyorlar, diye düşündü. Sofrada yemek yeniyor, konuşu- İuyor ve gülünüyordu. Bir aralık ka- pı yavaşca acıldı ve sessizce üç kişi Leonidaya doğru atıldılar. İçi bos bir torba basma gecirildi.. Sonra birkaç hancer havaya kalkm indi. Leonida “ölmüştü: Leonidanm — cesedini bile Giritte brrakmağa korkuyorlardı. O gece denize gömdüler, Leonidanın arkasından bütün Gi rit ağladı. Şairler onun için acıklı destanlar söylediler. Eseri hazırlıyan: Nüzhet Abbas m çıkışlar ayakta olmalıdır. ği F Top prakitsi ayak ve kafa ile ay» KÖŞE VURUŞLARI: ma derecede yapalim Bakla forvertler gibi şüt atma ( 'prakitsine fazla kuvvet vermeleri lüzumsuzdur. Bunun yerine muhtelif zaviyelerden yuvarlanarak gelen toplara vuruşlar daha faydalıdır. Vuruşlarda topü 40, 50, 60 hatta 70 metreye kadar düz bir hat üzerin. de vurmayı öğrenmek lâzımdır. Rüz- gârlı ve yağış havalarda bu vuruşları idman etmek ve topu istediği yere düşürmek hususunda kati bir meleke iktisap etmek şarttır. Kafa vuruşları antrenmanma ge lince bunları başka (kısımlarda tarif ettik. Yalnız şurasını söylemek is- teriz ki olduğu yerden havaya zıpla. mak şeklindeki antrenmanlar bekler için son derece elzemdir. Havava çık- tığırzaman ayaklar yanyana tutulma. kı ve havada karmakarışık bir vaziyet alınmamalıdır. UMUMİ: Futblda kaleci pozisyonu kadar talibi az hiç bir mevki yoktur dense yeridir. İlk başlançız devtelerinde arkadaşlarından ayaklarını istimslde daha az mahir ve deha çeri olanlarla kendisine en son müdafa mevkiini alkış toplama ve teferrüt etme bakr- mından seçenlerdir ki kaleciliğe he- ves edenlerdir. Topu uzun bir plon- jon yahut üst direği yalıyarak çek» tiği zaman bir zıplayışla kurtarmak ve seyircilerden bu suretle alkış top- lamak kaleciliğe heves edenlerin «- yırt edici vasıflarından biridir. “Devamı var)