Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
Lord'un iftirası İngiliz lordlarından Sir Henri Per-. son, uşağı tarafından kabinesine soku- lan siyah elbiseli ve ciddi çehreli ya- banecıya bir koltuk gösterdi: —- — Polis müffettişliği tarafımdan ba- na gönderilen detektif sizsiniz demek. Memnun oldum... Herhalde uzun za . man evimde kalacağınızı sanıyorum... dedi. Hafiye, mütevazı: — Esrarı yakımda meydana çıkara- cağımı ve burada pek fazla kalmıya- cağımı umarım! - cevabını verdi. — Temenni ederim, fakat hiç um- | — mam... Çünkü, müdiriyete de yazdı. ğiım mektubu okumuş olacağınız üze- re, birçok tehditnameler alryorum.. On ların suretlerini leffetmiştim. Hepsi de, pek yakmda öldürüleceğimi bana bildiriyor... Bunlar, öyle dehşetli bir ifade ile yazılmış şeyler ki, beni korku ve endişeden öldürmeyi, bir tabanca kurşunu bile sarfetmemeyi istihdaf e- diyor.. Müstakbel katil, şöyle düşünü- yor: “Kendiliğinden bir an evvel ölür- se ne âlâ... Mesele hallolur. Benim de Üzerime şüphe sıçramaz!... Yok eğer ölmezse, ben hallederim...,, Polis, sordu: — Peki ama, efendim... Sizi öldür. Mekte kimin menfaati var? Ne düşü- nüyorsunuz? Lord, kaşlarını çattı: — Hiçbir şey düşünmüyorum, hiçbir Şey düşünmek istemiyorum! - diyerek asabiyet gösterdi. - Beni öldürmekte kimin menfaati olabilir? Bu, ölümüm- den sonra tesbit edilecektir. Meselâ, bir şey aşırılmış mı? Yoksa, öldüğüm Zaman “bazı kimselerin,, istifadesi o. lacak mı? Bu “bazı kimseler,, kimler- dir?... Hepsi de sonradan belli olur. — İnşallah aldığmız mektuplar, şar- latanlıktan ibarettir. Sir Henry Person, iç geçirerek: — TaşüNan ama... - diye başmı sal: ladı. . Çok yakmım olan ve kendisin- den şüphelendiğimi söylemekten bile çekindiğim biri var ki... Birdenbire, cümlesini kesti: — Hayır, hayır... Bu mevzuu mes - küt geçmeliyim... Zira, böyle bir itham da bm“nmm?akl:mı yoktur.. — * Lordun iki oğlu vardır: Edvard ve John.. Küçük oğlan, polisin yanmda ©- yor, ona diyordu ki: — Evet, büyük babam, ağabeyimi Pek sak severmiş. Onun için, serveti- Tn yarıstmı bahama brrakırken, öbür Yarısını da, büyük törunu olan Edvar- da terketmiş... Bu sebeple, babâmı vna 391 bir nevi soğukluk duyar.. Ama, herî' John'un hiç de fena bir çocuk ol. Suna kani değilim... Varsın, o ben- dîn_ zengin olsun... Babamsa, hemen hi tün servetini bana terketmek niye - indedir. Bunu hissederim... Daha doğ * Tüsu babam, bu arzusunu bana hisset- tî!'miştir! ı)ül:’f)lîs:. hafiyesi, Sir Henry Person ile oıdyü—k oğlu Edvard arasında mevcut Uğunu tahkik ettiği münaferete Satılmayacak eşya, ki- ralanamıyacak ev, apar- tıman yoktur! Ancak yo- lunu bilmeli: HABER ğGAZETESINI UÇUK ILANLA Çabuk ve iyi satmak, kiralamak için' en emin, | €en ucuüz ve en kolay vası- | tadır. 20 kelimeye kadar beş defasi N RI 100 kuruştur HABER GAZETESİ İstanbulda en çok satı- lan hakikt akşam gazete- sidir. &ir, John'a daha b el p T aşka sualler sor S Y mıya hazırlanıyordu ki, yazıhane oda. | sından, ansızın bir tabanca sesi işitil. di. İki adam, biribirlerine bir an ba- kıştıktan sonra, o tarafa doğru koştu- lar. Ve yazıhanenin methalindeki ma- vi salondan Edvard'ın heyecanla, kor. kuyla çıktığını gördüler. — Ne oldu? bu tabanca sesi nedir? Oğlan, bütün İngiliz soğukkanlılığı na rağmen sapır sapır titriyerek: — Yarabbi! yarabbi! - diye haykır- dı, - Şimdi babamın yanından çıkıyo- rüum.,, Fakat şimdi odada bir tâbarica patladı... Geri dönüp içeri girmek is. tedim... Fakat kapı kilitlenmiş.. Ka- nadı yumrukladım... Cevap gelmedi.. Bu, ne esrardı... Ne oldu? Kapı kırılıp içeri girildiği vakit, Sir Henry Person'un, yazıhanesi önünde, sağ elinde bir tabanca, şehadet parma- gı tetikte ve alnımnda bir delik, kanlar içinde yattığı görüldü. Tabanca, yakın dan çekilmişti. Ceket düğmelerinden biri eksikti. İhtiyaten Edvard tevkif edildi. Ba- basmın yanıma girmezden evvel, oto. mobilini hazırlatmış olması, ayrıca bir itham vesilesi teşkil etmişti. Lâkin, asıl itham vesikası, cebinde bulunan kâğıda sarılmış bir düğmey- di: Babasınm ceketinden kopmuş düğ me... Hattâ, iplikleri de üzerinde... Başka bir delil: Tabancanm tetiğin- deki parmak bir kaç gün evvel zede- lenmiş olduğu için, polis raporuna “şa. yet tabancayı kendisi — kullansaydı, mutlaka tetiği orta parmağı ile çeker. di!,, diye yazıldı. Edvard, ağlar gibi: — Ben mi babamı öldürmüşüm ?.. Bu na imkân mı var?... Otomobilimi ha- zırlatmamı, o bana emretti... Sonra, | yanma çağırdı. Müesseseleri kontrol etmem iİçin bazı tenbihatta bulundu... Ve kâğıda sarılı mini mini bir paket vererek “Oda hizmetçimi Londrada g: bir düğme vardır. Aynini alacak!, dedi. Ben de bakmadan, paketi cebime koydum... Babamı ben nasıl öldürmüş olabilirim... İşte, o manen beni öldürü. yor... Zaten bütün hayatmımca benden nefret etmişti.. .Bense, ona kendimi sevdirmek için her şeyi esirgemedim... Otopsi lâzımgeldi... Ve o zamana ka- dar bilinmiyen bir sır böylelikle mey- dana çıktı: Herkes, Sir Henry Perso. nu gayet zinde, sıhhatli bir insan Sa- nırken, anlaşıldı ki, meğer, müthiş bir okanser yarası varmış. Hususi doktoru: — Bunu kendi de biliyordu, - dedi. - Büyük bir yeis içinde, bir an “intihar edeceğim!,, dedi. Fakat birkaç gün sonra, ziyaretime gelerek “bu intihar fikrimden kimseye bahsetmeyin! Zi- ra, intiharı bir ahlâksızlık sayarım!,, dedi. Mademki Edvard üzerinde şüp. heler toplanıyor, öyleyse, ben de bu sırrı faşedeyim... Oda hizmetçisinin sahiden Londra- ya gönderildiği tesbit edildi. Lordun oğlunu bizzat yanına davet ettiği de anlaşıldı. Meğer, mavi salonu silen bir hizmetçi varmış. Tabanca sesini duyar duymaz korkusundan kaçıp aşağıya haber vermiş. Bu adam: “M. Edvard kapıdan çıktıktan sonra tabanca pat- ladı. Sonra genç efendimiz çıktığı ka- pıya koşarak: Baba! Baba! diye hay- kırdı. Lâkin içerden hiçbir cevap ala. madı!,, suretinde şehadet etti. . Niha - ye,t düğmenin sarıldığı kâğıt üzerin- de daktiloskopi tetkikleri yapılarak, | Sir Henry Person'un parmak izleri keşfedildi. İki şahsiyetin hususi ahlâkları, ha- yatlarının, kanaatlerinin, sevgi ve kin lerinin muhasebesi yapıldıktan sonra | verilen hüküm şu oldu: “Lord, kanser olduğunu ve yakında | azaplar içinde öleceğini öğrendikten Sonra, zaten intihara karar vermişti. Fakat, sevdiği ikinci oğluna bütün ai-; le servetini bırakıp nefret ettiği Fd -| Vard'ı da her şeyden mahrum etmek ve hapishane köşelerinde süründürmek için böyel bir hryanete saptı.,, | Polis yanılmamıştı. Esasen hakikat| böyleydi, ö l e| 1891800 WRSAY — NNSVE define peşinde - OYLI * * Ha h— Y . rf 7 - T Va. ae Tonton Amca r (— KŞ St <ü (eT- TP Yazan : Niyazi Anmet padişah, Sultan Süleyman ölmüş, taht Seli- me kalmıştı. Ordu harp meydanında idi. Selim çadırına girerken etraftan bir uğultu yükseliyordu. — Âdete riayet edilmedi... — Bize verilmesi lâzım olan ban- şıştan hiç bahsolunmadı. — Ey vezirler, niçin böyle yap- tınız ? — Müttehemler, ellerimizden kur- tulamazsınız. — Seni de ey padişah, Edirnekapı- sında avlamasını biliriz.. Vezirler, isyanın kopmak üzere ol- duğunu hissediyorlardı. Onun için ölü padişahın naaşını biran önce naklet- mek istiyorlardı. . . * İstanbul civarına gelinmişti. Padi- şah Halkalrda sadrâzama ait bir çiftliğe indi. Şehire giriş merasimi bitirilinciye kadar bekliyecekti. Fakat gece Ye- niçeriler meşaleler yakarak Şarap fıçı- larr etrafında toplanarak isyan plânını kurmağa başladılar. » & & Program hazırlanmıştı İstanbuldan Selimi karşılamağa gelen heyet padişah tarafından ihtiramla kabul — edildi. Resmi günlerde kullanılan alay çavuş- ları: — Padişahım çok yaşa... Diye bağırırlarken, — Yeniçeriler her taraftan halkı sıkıştırmağa, ezme- ğe başladılar.. Bir aralık vezir Pertev paşa ortaya çıktı: — Yiğitlerim, dedi. Sizin hareketi- niz münasebetsizdir. Yeniçeriler kaynaştılar. f biriz . — Bre fitne, sen serdarsın; ki böyle söylersin?.. Diye bağırdı. Arkasından bir harbe Pertev paşayı yere — yuvarla- dı. Bunu gören Kaptan — Piyale paşa müdahale etmek istiyerek: — Ne yapıyorsunuz yoldaşlar, de- di. Ayıp değil midir. Piyale paşa, sözünün dinleneceği- ni umuyordu: İçlerinden üü AA M — " 370 sene evvel bugün Yeniçeriler ayaklanmış: Isterük, isterük diye şehri dolaşıyorlardı Padişaha bağırıyorlardı: Seri deey Edirnekapısında avlamayi biliriz — Sen bir gemici azap ağasısın; Bize söz söylemek ne yolundur. Diye o- nun da üzerine yürüyerek atından yık- tılar. ; Yeniçeri ağası da, taşkınlığı bas- tırmak icap — ettiği kanaatindeydi. O da birkaç söz söylemek ıstiyordu. Fakat kendisini de yıkmıyacaklarına emin de- ğildi — Bu ihtimali —azaltacak — bir çare — buldu. — Boğazına kendi elleri ile uzun mendilini bağlıyarak ortaya çıktı: ; — İşte görüyorsunuz ki, sizin eli - nizdeyim. Arztı ederseniz bununla beni boğabilirsiniz. Fakat — evvelâ beni din- leyiniz... Dedi. ! Fakat Yehiçeriler bir şey dinlemis yorlardı: —— Sen bize seferde şekerli peksi - mat yedirdin. Lâkin şu suretle padişa - him, sadrâzamın hazinelerini kurtara - cağım zannedersen hata edersin, B de elimizden kurtulamıyacaksın.. Diye karşılık verdiler.. . Gürültü ve mücadele ile sarayın birinci avlusuna kadar gelinmişti. Yeni- çeriler bağırıyorlard: v — Eski âdete üy.. j — Eski âdete uy.. 'T Padişah en nihayet. — Peki, dedi. Ecdadımdan bana intikal eden teamül mucibince bahşış ve terâkkiye müsaade olunmuştur. — — # * *& 1566 yılı 10 İlkkânun günü, 370 sene evvel bugün Yeniçeriler İstanbul. sokaklarında nümayişe başladılar: — İsterük, isterük.. Diye bağırıyorlardı. ğ Evvelce ikişer bin akçe almışlar» ken gene istiyorlardı. ı Toplanan divan, istenen para ve- rilmedikçe isyanın — önüne geçilemiye - ceğine karar verdi. Padişah, Yeniçeri- lere istedikleri bahşışları verdikten son- ra ulemaya da culüs bahşışr dağıttırdı. İ Bu süretle Selim, tarihte ulemaya bahşış verme usulünü ilk defa çıkarmış- Müdafiin ilk mülâhazası “enı- niyet,, olduğuna göre hasım muha- cimleri tarafından sarıldığı zaman to” pu'her ne bahasına olursa olsun teh- likeli mıntakadan uzaklaştırmak en doğrusudur. Sözün kısası müdafi için mutlak surette uzun vuruş şart değil dir. Esas vuruş uzun olsun kısa ol- AKSAM POSTASI IDARE EvVi Iİstanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 , Telgrat adresi : İstanbul HABER Yazı işleri telofomu : 29872 ldâare ve llân 124370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Senelik 1400Kr. 2700 Kr. 6 aylık 730 , 1450 , 3 aylık 400 «&« a00 » 1 aylık 150 « 300 », Sahibi ve Neşriyal Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası 6 a HABER sun topun bir arkadaşa verilmiş - ol- masıdır. YER TUTMA: Yer tutmanın ehemmiyetini tak- dir etmiyen müdafi, takımı - için hiç bir vakit faydalı bir unsur — olamaz. Yer tutmada, oyunun tarzı inkişafı nı evvelden seziş cok mühimdir. Mü- dafilerden biri açıktan inkişaf etmel:- te olan bir muhasım hücumuna mârni olmak kale önlerinden açıldığı za- man arkadaşının ilk vazifesi sahanır ortalarını boş bırakmamak olmalıdır. Açığın ortalayışı muhasım santrfor” du tarafından yakalanarak — bir gole tahvil edilmek ihtimalini hiç bir za- man hatırdan cıkarmamalıdır. Haflarla, müdafiler arasında d« çok iyi bir anlaşma mevcut olmalıdır. Hasım iç muhacimine giriş yapmak üzere cenah haflarından biri onun ü- THABEĞ'in Güzellik Dostoru (Hatice Süreyya) Kuponu: Hd d İ — a LA dek g d Ş ğ UF zerine gittiği zaman müdafiin vazife- si hasım acık oyuncusuna doğru iler” lemektir. Ancak cak fazla açılarak Eseri hazırlıyan : Nüzhet Abbas — 46 — | çarpma daima ikinci bBir mülâhaza bu sanat, müdafi oyunu için şayant tavsiye değildir. Kati bir lüzüm ve lamaz. Her zaman için geriye koşe — mıyacak kadar pay bırakmak lâzım- Müdafiler, kaleci çıktığı zaman onun yerini doldurmağı da ihmal et memelidirler. Yalnız çıktığı zaman- larda değil, herhangi — bir köşeyi de boş bıraktığı zaman da kalecinin yar- dımına koşmak müdafiin vazifesidir. Bu hususta süratle karar vererek ha- rekete geçen müdafiler — birçok gol kurtarabilirler. kar ÇARPMA: ! Kollar ve eller kullanılmaksızın | omuzla fazla sert olmryan çarpmala- ra futbol kaideleri müsaade etmekte- dir Bu müsaadeden her zaman için istifada tavsiye olunamazsa da lü- zum hissedildiği takdirde de müra- caatte bir mahzur yoktur. Maamafih olarak kalmalıdır. Topu alma husu” sunda faydası olmıyacaksa adam krkutmak ve yıldırmak - için çarp- ma bence hiç makbul değildir. ğ DRİBLİNG - SURÜŞ: Muhacimlerde çok makbul olan ihtiyat olmadıkça müdafi topu sür- meğe kalkışmamalıdır. Sürüşte ve- — lev yüzde on bir tehlike de olsa bunun gene bir tehlike olduğunu—mî.şi" ' ) büsbütün yer değiştirmek de doğru o- MAT ” gn S A Ft . | i , b M | EEM ” ” SAA SN adakind _âg__k' ü # dafi unutmamalıdır. S v Tapt