Da SN ıı 947 — 1918 Yazanlar : ingiliz ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brown Collins, ) Meşhur seyyah ve muharrir Lovveli Thomas Kudüsü teslim almak için hlisalib Muh aebeleti Dilimize çeviren: A, E, kısılınciya kadar nutuk söylettiler İki asker gidip işi (o binbaşılarına am ihlar. Binbaşı da havadisi kalkıp li Umandanı genaral Watsona götüt- Mgiliz ordusunda her general, şeh. 9m almak için sağ kolunu verir. sebeple general Watson mafevk *mlara bir tek söz söylemedi. Belediye reisini tekrar bulup bütün in yeni baştan tekrarlanmasını için binbaşı ile ahçısını gönderdi. wp getirilen belediye reisi nutku- At ettikten sonra general atına bin #ekânıharbiyesini de © beraber ala- Kudüse girdi. | piğ rin bütün ahalisi generali karşı- ik içini sokaklara döküldü. Bavrak | tinde kaldi, Pistin. me esir edilen bir bagiiz tayyaresi ve zabitleri 220 GÜZEL lar sallandı; alkış sesleri ortalığı çın- lattr, Belediyeğrcisi bir nutuk daha söyledi; general on da bir nutuk irat etti ve mesele resmen oldu; yani Watson böyle| sand: ve lüzumundan fazla (yorulmuş olan belediye reisi de böyle ümit etti Faakt mesele hiç de ballolmuş değil di, Watsonun Arka (O kumandanı ferik general Sir John Şea idi.Şea bir İrlanda k idi ve kirpsenin kendisini atlatmasına tahammül edemezdi. Kudüsü teslim almak (Üzere ertesi günü geleceğine dair belediye reisine haher gönderdi. Belediye reisi de bütün! işi yenibaştan tekrarlamak mâçbüriye- Bundan sonra general Şea meseleyi ATlebiy'ye bildirdi. Başkumandan sabık teslimlerin hepsini büyük bir bilmemezlikten geldi ve şehre sükünla resmen gireceği gün için bir tarih (o tayin etti Tabiidir ki-ancak © Allenby'nin dühulü resmen makbul zavalk şehre sayılabilirdi - reisi de belediye bunu da ba evvelden bilmediğine çok pişman ol müştüu, (Devamı var) | kolordumuza “Erikayı PRENSES Bizim görüşümüze göre Filistin muharebeleri —İ9 — Müşir fon Falkenhayn bu muharebe- lerde gene eski âdeti veçhile 20 inci kanımızın son damlasma kadar müdafaa ediniz!, emrini verdi. Filistinin bu köşesinde Anadolu yavrucuklarının ne işi vardı ki, elden çıkarmamak için son neferine kadar burada mahvolsunlar? 20 inci kolordunun temiz bir Türk vatanperveri olan kumandanı, Alman müşirinin emrini dinlemedi. Ali Fuar paşa 20 inci kolorduya muvaffakıyetli bir ricat manevrası yaptırdı. Bütün ko- Tordusunun mevcudu zaten 5000 tü fekti, Sarp dağ ve korkunç uçurumlar- da günlerce müddetle İngiliz saflarını hallaç pamuğu atar gibi sarstığı hal de, bütün harekâtta yalnız 45 telef vermiş ve 150 neferini esir veyahut kap olarak bırakmıştı, Tel Nomrin- de ihtiyatla bulundurduğu 48 inci fır- kasını ise harbe hiç sokmamak #üre- tile çok aküllken hareket etmişti. TAFİLEDE HAREKETLERİMİZ Şeria *rmağının geçitlerini tutarak Emir Faysalın Muabededeli tecavüzle» N 2 Ingiliz zabitleri belediye reisine sesi Pikat hikâye bununla bitmedi Loweli ç ö rine bir nihayet vermek bizce çok © hemmiyetliydi. Medinedeki Türk gar - nİzonunu yaşatmakta olan Hizaz de . miryolu istasyonlarında muhaj re mız vardı. Bütün yanını düşman sar- mıg, hattâ oradan yüzlerce kilometre şimale sarkmış olduğu halde bu garnı zon düşmüyor, Arap asilerine teslim almayı aklından bire geçirmiyordu. Bundan başka sengin Muab yayld. sından büyük bir Hiza ormanı vardı. Buradan mahrukat için odun *edarik ediyorduk; hububat alıyorduk; bunla rı Tojileden, Mezrondan ve Ölüdeniz. deki birkaç kayıkla Şeria vadisinden naklediyorduk. İşte bu sıralarda Emir Faysal çöl kabilelerinin başında olduğu halde Mu abda göründü; Şubak ve Tafileyi ele| geçirerek Mezraa üstüne bir akın yap| ti (Kâmunusani 1918). Başkumandan vekili Enver paşa e- lmizde tululması lâzım olan bu mn takadan Arap asilerinin tardlarını em retmekle beraber Muab halkını gilcen- dirmemek için bu işe Almanların karış rırımamasım'da ayrmon istemişti, Telâmların kutlu bölgelerine giden demiryolu boyunda, heristiyanların gö- GÜZEL PRENSES rünmesi hiç hoş kaçmaz ve müslüman- lar bunu kabul edemezlerdi. O vakitler yedinci orduya kumanda etmekte olan Genel Kurmay Başkan mız Fevzi Çakmak, ordusunda Alman kıt'alarının bulunmasına itiraz ediyor bunların her halde Türk üniforması giymelerini şiddetle istiyordu. ubat 1918 de, Kerekden Tafileye ferlik Uk Türk sefer wwe i, Fakat Bedeviler bu kuvve- kuşuttlar ve hemen hepsini e- sir aldılar. derild Ayni aym sonumla ikinci bir sefer tertip edildi, Bu kuvvet iki Türk tabu- ru ile Alman Asya kolardusuna met- sup ve muhtelif smıflardan mürekkep 703 numaralı müfrezeden mürekkep- fi. Bu kuvvet bir taraftan Kerekden diğer taraftan da demiryolu boyunca iki kolda Tafileye yürüdü. Almanlar buraya o dayanamadılar. Türklerden çok daha iyi iaşe edildikle- ri halde hastalık çoğalmış, lekeli küm- ma Almanları toptan öldürmeğe baş - lamıştı, Hasta ve yaralıların bir türlü geriye gönderememişlerdi, bölükler 70 nefere inmiş bulumuyordu. (Devamı var) 217 dişine takarak bu İsteği yerine getirme-| ği kabule mecbur oldu. Bunun üzerine, düşes önde, Anna ar- kada yemek salonundan çıkıp düşesin gelininin yatak odasına gittiler, Filip ve öteki uşaklar buraya saklanmışlar, baysf bekliyorlardı. Dü.| dutların gelmesini Şes, içeri girince uşağına sordu: — Daha kimse görünmedi değil mi? — Hayır madam. — Biraz dışarı çıkmiz. Bu genç kız burada elbisesini değiştirecek. İş bitin- Ge sizi çağırırım. Kapının önünden bir yere ayrılmayınız. Hizmetçiler dışarı çıktıktan sonra dü ges içi elbiselerle dolu bir dolap açarak birini seçmesini OAnnaya (teklif etti. Genç kız bu elbiselerden bir ( tanesini gelişi güzel aldı. Bu beyaz ipek bir elbi seydi. Sonra elbiseyi giymesi için düşes Annaya yardım etti. oOBu işte o kadar gösteriyordu ki öz kızını Biydirivormuş gibi genç kıza hizmet edi Düşes, onun sözünü kesti: — Nafile, hiçbir şey söyleme. Dinle- mem. Baloya gitmemek O İstiycceksin deği mi? — Filvaki baloya gitmek © istemiyo- rum, Fakat başka bir şey soracağım, — Ne gibi? —Haydutlar reisini baloda görecek olursam ne yapacağım? — Gayet kolay kızım. Onu takip eder sin. Saraydan çıkarken nöbetçi zabitine veya oradaki zabitlerden, o polislerden birine onu göstererek: “Bu adamı yaka ayınız. Ormanlar kralı adıyla haydut- Tuk eden adam budur,, dersin, Halbuki işin en zor tarafı da buydu. Böyle tehlikeli bir adamı (o yakalatmak iv maharet, sür'at ve cesaret İstiyen ir işti. Düşes, Annayı alnından öptü. Sonra bale için bir davetiye kartı verdi ve bir uşak'a onu baloya gönderdi. Diğer iki uşakla üç müsellâh hizmetçi «Yor. onu teselli ve teşvik ediyordu. An na tamzmen giyindikten sonra düşes o na baksrak hayretle söylendi: — Gördün mü © yavrum. Ne kadar güzel bir kızmışsın. o Güze Meydana çıkıyor. İddia edebi Röre balodiki kadınların en g olacaksın. Fakat bir Onoksanın Dur onu da tamamlıyalım, Düşes böyle söyliyerek gelininin mii. &evber kutusunu açtı. İçinden güzel bir *lmas yüzük alarak Annanın parmağına taktı. Sonra ona: — Haydi bakalım tamam, dedi. Saat biri geçiyor. o Çabuk ol evlâdım. Eğer 20 000 frangı kazanmak istiyorsan ace- Me etmelisin. Anna, biraz düşündükten sonra: — Müsasdenizle size bir şey söyle kaldı kız gene yatak odasına girerek gizlice beklemeğe başladılar. Arna, uşak tarafından takip edildiği balde prensin sarayına vardı. Düşesten aldığı kartı gösterince kolaylıkla içeri girdi. Kalabalığa karıştı. Sarayın salonları baştanbaşa bayrak» ler, kordelâlar ve çiçeklerle donatılmış tı. Baloda Sofyanın bütün kibar sileleri ve büyük rütbeli zabitler vardr. Arna, bir müddet Obhayretle etrafı gözden geçirdikten sonra ormanlar kra- na bulmak için salonları dolaşmağa baş tadı, TesadiWflerin ne garip cilveleri vardır. Zavallı kız daha iki saat evvel cami ha- rabesinde mermer taşın üzerinde çalgı ittiği bu balodaki o insanirm neşe ve saadetine gıpta ediyordu. Hal- buki ne şekilde olursa olsun şimdi o da İhtiyar düşes, Annayı alarak yemek salonuna götürdü, Akşamdan kurulan yemek masası toplanmamuştı. o Gümüş tabaklar içinde bir çok nefis. yemekler duruyordu: Düşes masanın ortasında duran billür sürahiden bir bardak şa- rap doldürarak içti. Şarabın verdiği zin delikle hemen Annayı masarın başında ki koltuklardan birine oturttu. o Sonra bizazt ona hizmet etmeğe başladı. Genç kızın önüne evvelâ soğuk bir balık koy- du. Kız bunu yerken o bir tabak kebap et istttu. Onu da önüne (koydu. Sonra kızın bardağını da şarapla doldurdu. Anna, bu nezaketten mahcup olarak kendi işini kendi görmek üzere birkaç kere yerinden kalkmak istedi ise de dü- şes mani oldu ve ilâve etti: — Ben etrafımdaki adamların hepsi»| ni mes'ut ve bahtiyar görmek isterim. Bahusus senin gibi bana büyük bir hiz-| mette bulunan bir kızcağıza ne yapsam azdır; Nasıl, şarap biraz aklını getirdi mi? Fakat bedbaht çocuk, nasıl olup da sen buhale geldin? Anna, gözleri yaşarmış bir halde ce- vap verdi; — Ah, düşes. Bunu hiç sormayınız. Maceramı size anlatacak olsam mütces- sir olur, belki de inanmak istemezsiniz. Beni serseri smıfından bir kız gibi kabul nizi düşündükçe utancımdan titri- yorum. Bununla beraber sekiz günden- beri tam bir serseri hayatı geçiriyorum. Ben vatandan ayrı düşmüş bir bedbah-| tım, Fakat bugün vatanıma dönememek| mecburiyetindeyim. — Peki yavrum, sana bir $*y yımi O iki haydut konuşurken sen ne- redeydin ve nasıl işittin? — Bu civardaki büyük bir cami ha- rabesinde idim. Geceyi orada geçirecek tim. Çünkü otelde kalmak için param sora” başma| yoktu, Bundan başka nereye iltica ede- bilirdim? Bahusus yanımda hüviyetimi isbat edecek bir vesika da yok. Tam se- kiz gün evvel Silstirede idim. Beni bir esirci oranın muhafırma sattt, Çok şü“ kür, harem dairesinden kaçıp kurtulma» ğa muvaffak oldum. — Sistireden burüya kadar yürüye rek mi geldin? — Evet. Bundan başka çarem yöktu. Ormanları, dağları, (nehirleri ağarik buraya kadar indim. Fakat nasıl geldiği me ben de hayret ediyorum. Gittikçe ıstırabı ve teessürü artan dü- şes daha fazla dayanamadı: — Kızım, bu dakikadan itibaren yet siz kalmıyacak, benim yanımda buluna- caksın. Seni elinden gelen bir hizmetle burada alakoyacağım. İster misin? Anna. sevicinden çıldıracak dereceye gelmişti. Telâşla bağırdı: — Ah düses, ne iyi ka böylece ne kadar sevindirdiğin edemem, E ve haya ne saad: i tarif da kalabilmek asla batır en geçmemişti. Ne saadet, — Kırım, sazdet öyle bir şeydir ki gizleni nden çok defalar geçtiği» miz halde göremeyiz. İşte (sende bu tesadüflerden birine uğradın. düşes, bunlerr — söyledikten sonra Annanın yanına oturdu, Bir elini kızın omuzuna koyup ve onun (mavi gözlerinin içine, bakarak: daima bir kenara sokularak Biz onun ör ihtiyar — Ben senden pek hoşlandım kızım, dedi. Seni yanımdan ( bırakmıyacağım, Oğlumla gelinim buradan gittikten son ra ben burada hizmetçilerimle (yalnız kalacağım. O zaman sen bana gazete ve kitap okursun. Beraber dolaşmağa çe- karız. Hülâsa hayatın tam bir o sükün içinde burada geçer, olmaz mı?