m a K 4 i f Ydzan: Müteknit Amerikan Amiral: Riçart Evelyn Byrd Cenup Kutbuna seyahat 6500 lane gök taşı kaydettik. Gök yüzü sanki bunlarla dolu idi. Hayatımızda bu kadar çok gök taşı görmemiştik C—Bulut ve hava şartlarını! günde iki defa tarassut. “D — Dışarıdaki kuru termornet- reyi günde iki defa okuyarak netice lerini yazmak. E — Hararet derecesini iki âletle mütemadiyen kayıt. F — Barometrik tazyıkı mütema diyen tesbit. G — Günde iki defa barometre değişikliğini kayıt. Cenup şafağı büyük Amerikada- kilerle birlikte ve öyni zamanda ta- rassut edilecekti. Şafağı bazı günler dört defa tarassut ediyordum. Onun kesafetini, şekil ve şemailini, vtsati. ni ve gökte yüksekliğini kaydetmek lâzımdı. Bazan şafak hemen hemen bütün göğü kaplıyordu. Telsiz vasıtasiyle dostum |. V. Murfi ls daimi muharebede idim Böyle tek başıma bir ileri istasyonu. na gitmiş olduğumdan dolayı Ameri- kada yağdımlan müthiş protestola- bana bildirmediğine memnunum. Za: ten geriye dönebilmek için vakit çok geçmişti. Taraktörlerin küçük A: merikaya döndükleri gün köprüler benim arkamdan yakılmıştı. Güneş »ökte gok aşağıya inmişti. Kış gecesi basıyordu ve müthiş soğuktu. Bu ile- ri karakola gelmelerini adamlarım. dan istivemezdim. —10 METEORLAR SANİYEDE BİR PARLAYIP GEÇİYORLARDI Tarassutlarımız havanm açıklığı dolayısiyle şaşılacak derecede muvat. fakiyet gösterdi. Hava rasıtlarımız yalm gözleriyle baktıkları pürüzsüz gökte her saniye, bir Meteorun (gök taşı) parlıyarak geçtiğini görüyorlar» #. Kene "wine yıldızlar arasmda ola » bir tel kafes üstünde Meteortün yol culuk iskametini, uzunluğunu kay- renk ve mer'i kaldığı müdde*i de talı min edebiliyorlardı. Burada tesbit edilen kayıtlardın "a anlazlscağı üzere çök taşlarmin “ryüzüne evvelce tahmin # inle daha fazla düştükleri görül müştür. Hatta bir gece doktor Poul- " — Ben hayatımda bu kadar gök taşı görmemiştim. Gök yüzü sanki bunlarla dolu!... Diye bağırmıştı. Cenup kutbun- da tarassutumuz esnasmda 6500 Me. teor kaydettik. Bunlarm hepsi garp-i tan şarka doğru saatte 150 mil sür. atle bir seyir takip etmişlerdi. BUZ SEDDİ ESRARININ HALLI Doktor Ross cenuba doğru yolu- nu kapayan şakuli buz seddini ilk gördüğünden beri, fen adamlarını bu dedebildikleri gibi bunun : mevcudiyet şaşırtmış ve o günden beri hepsi de birçok sualler sora gel- mişlerdir: Yüzük Okalmlığı nedir? receği veçhile tamamiyle sabih midir, Set, kenarmdaki derin suların göste- yoksa katı bir kaide üzerinde mi o-İri turmaktadır? Eğer buz camit bir ka- ide üstünde oturuyorsa, acaba dipte kayalar bir kısmı suyun üstüne ka dar yükseliyor mu? Balina körfezi, Discovery koyu gibi birçok görfezleri vücuda getiren nedir ve seddin etekleri çevresindeki su derinliği 1000 kademi mütecaviz olduğu halde bu körfezlere şekillerini senelerce müddetle muhafaza ettiren e yerden köpek (kızakları, hava ? Bu suallerin karşılığını bulmak dan tayyarelerle binlerce kilometre. lik yolculuklar yaparak Jeofizik me- todiyle Sismik sundajlar yaptık. Böylece insanlar, bir buz çağın. da dünya yüzünü kaplamış olan buz örtünün ilk defaya mahsus olmak ü- zere kalımlığmı öğrendi. Çevre buz katınm büyük bir kıs- mun katı cisim üstünde oturmakta olduğunu gösteriyordu. Küçük Ame- rikanm cenubu şarkisindeki genis mürtefi saha deniz yüzüne kadar çikan ve daima karla örtülü olan biri adadır. PN lariyle oynamak,, dır. Bu kayalardan bazılarının tepe. leri, belki de su altındaki dağ tepe- İeridir. Çatlak sahalarla, sair mutat olmu. yan manzaraların hepsi buz seddinin altındaki kaya ile temasmdan ileri geldiği tesbit edilmiştir. MİKROSKOBİK MAHLOKLARIN FİLMLERİ Sıfırdan aşağıya 50 ve 60 derece- de hayat olamıyacağımı sanırken bi- zim mütehassıslar karda bir takım bakterilerin yaşadıklarımı . k görünce şa» Balina körfezindeki hayvan ha yatı merakımızı omucip oluyordu Dokter Perkins buradan ipekten pılmış ağlarla minicik eee nü, muneleri aldı. Bunların hepsi mikroskoplar ül tında muayane ten sonra, can» kı iken filmleri almdı. Şimalde olduğu gibi korkunç bi: Ti #ehnesidir. Simalde buz cağı sonr Balina körfezi seklini müha-| erdiktenberi orası cenun kutbuna nis faza etmektedir. Çünkü buz seddinin! betle âdeta gülistanlık bir yer olmuş- Kayakçılar vakit buldukça istikçaf İm en hoşa giden “F: mek âdetinde idiler, Sinema fotoğrafçılarımızdan birisi buralarda san bir resim almak için Fckla bir adamı dö çak uğraşı! Cenup kutbu (etrafında beş milyon mil murabbat sah van hayatı yoktur. Halbuki kutbunun ayni b ükteki dahilinde Müsk öküzü, kutup tilki, kurt, kutup tavşanı, Res) yiği ve deniz aygırı gibi daimi ler vardır. Cenpta bir tek ot parçası Cenup kutbuna yaz mevsim ziyaretçi hayvanlar gelmezler. V bir tek sakini vardır. O da Pet "“uşlarnın imparator denilen € Denizinde de birkaç balığı Buz çağı yerin üstündeki ya, denizin suyuna tesir eli bunlar da milyonlarca in yes) hayvanların hayatlarına mü maktadır. Arzın muhtelif kısımları maz höcreler sibi inşa edilmif dir. Kutup bölgelerinin buz larmda donan hava, hattı üstü" sıcak atmasferine doğru akmal! sıcak iklimin sıcak havası yük don mmtakalarma doğru ös mektedir. (Devamı 218 GÜZEL Anna, ihtiyar düşesin ellerine sarıla” “ öptü. Düşes de onun saçlarını okşa- yi bu sırada Anta, birdenbire tit- redi, Ellerini başına hafifçe vurarak: — Ama yarabbi, dedi. Size en mühim şeyi söylemeği unuttum. Haydudun bi- ri arkadaşımı “kaptan, diye çağırıyor- du. Kaptan denen bü adamın arkasn- da rabit elbisesi vardı. Bu adamı yalnız © harap camide değil, daha sönra bu- raya gelirken de gördüm. — Ya.. Nerede gördün yavrım? — Şurada balo verilen büyük bina- da, Orası, Bulgar prensinin o sarayıdır, sanıyorum. Bu adam saraya girdi. Hiz- metgilerin ve polislerin onu ( Bürmetle selâmladıklarını da gördüm. Herhalde bu, tanımış ve nüfuzlu bir adam. Düşes, birden ayağa kalktı. o Merak ve endişe ile odada dolaşmağa başladı. Sonra Annanın önünde durarak: — Beni dinle evlâdım, dedi. Bu ha- ber çek mühimdir. Anlatayım: Bulga ristan çök müterakki bir memleekt de- ğildir. Eşkiya ve komitesi (o yatağı bir yerdir. Birçok Bulgarların ne kadar 24- Tim ve şaki olduğunu bilmezsin. Bunla- rın bitçokları kan dölemekten ideta hoş lanır. Böyleleri için bir < insanın tavuk kadar ehemmiyeti yoktur. Ne kanun, ne adslet hiçbir şey bilmezler ve tâtmaz- lar. Eşkiyalık burada bir nevi sanat ha- İline gelmişti. Dağlar şkatlerle dolu. Bun lar Ata sıra şehre bile giriyorlar. İşleri- ni görüp kollarını sallaya sallaya kaçı- yorlar, Polis göya takibat yapıyor. Fa- kat hiçbir netice alamıyor. Hele birkaç aydanberi bir o haydut çetesi (o türedi. Diğerlerine rahmet okuttu, o Kimse bu haydut hakkında bir şey bilmiyor. Bu haydut her tarafa dehşet salmış bulunu yor, Getrai efradının kendisine çek s4- e Kö ile 2 mm Zİ saki ka sile dk idi PRENSES dık olduğu söyleniyor. Bu çete (o reisi bir bayal gibi her tarafta (görünüyor. Fakat görünmesile kaybolması bir olu- yor. Bu adama her tarafta "Ormanlar kralı,, adı verilmiş. Bütün bu bavalide bu haydudun şöhreti vardır. Hattâ dört hafta evvel bir banker Viyanadan yüz binlerce franklık bir servet getiriyordu. Bulgaristanda asayişin yerinde olmadı- &r bilindiği için fevkalâde tedbirlere haş vurulmuştu. Buna rağmen bu (büyük para Sofya istasyonuna gelir (o gelmez postahaneye nakledilirken çalındı. Bu şaşılacak hırsızlığı yapan da ormanlar kralıdır. Bundan başka beynelmilel bir vesika taşıyan bir devlet adamı gizlice ve baş- ka isimle Bulgaristandan geçerken indi- ği küçük bir otelde bu vesikayı çaldır- mıştır. Vesikayı yastığının altına koy- muş bulunan bu zavallı yüksek hariciye memuru sabahleyin uyandığı zaman ve sikanın yerinde bir kâğrt bulur, Bu k&- ğıtta ne yazıyormuş biliyor Oomusun? İşte şöyle bir cümle: “Ormanlar kralı, bundan sonra vata- nın menfaalerine taallük eden gizli iş lerde hariciye memurunun bir kat daha tedbirli hareket etmesini tavsiye eyler?,, İşte böylece bu siyasi vesikanın rakip devletlere satılmak Üzere ormanlar kra- Nr tarafından çalınmış olduğu meydana çıkmıştır. Anna, ihtiyar düşesin söylediklerini hayretle dinledi, Sonra ona dedi ki; — Pakat madam La Düşes, bu âdeta bir romana benziyor. Anlattığınız şey- lere kabil değil Inanamıyacağım. Düşes Dorote, devam etti: — Hakkın var, kızım. Bu adamın ma- ceraları âdeta bir romandır. Fakat ha- yali değil tamamen hakikattir. Bulgaris İm tan prensi istasyonda yapılan yağan çevresi kayalar üstünde oturmakta.| tur. ,debilir ve onu bir daha 'GÜZEHL PRENSES 219 sızlğı Üzerine hiddetlcnerek haydudun takibi için tam iki alay asker (o çıkardı. Bütün Sofya civarı, dağlar, ormanlar baştanbaşa haftalarca arandı. Dağlarda birkaç mağara şüphe üzerine berhava | edildi. Fakat bütün bu (gayretler hep/ boşa gitti. Ona dair en ulak bir iz bile ele geçirilmedi. Bunun üzerine prens bu haydudu yakalayan veya bulunduğu yeri haber verene yirmi bin frank mü- kâfat verileceğini ilân etti. Anna, galiba bu mükâfatı sen kazanacaksın. Bans büyük bir hizmette bulundun, istersen hükümete de büyük bir hizmette bulu- nabilirsin. — Ne gibi madam, hükümete nasil büyük bir hizmette bulunabilirim? — Gayet basit. Çünkü sen bu orman- lar Kraj: denilen baydudu bizzat gör- dün. Bu gece kaptan diye hitap edildi- gini işittiğin o adam ormanlar kralı 1â- kabile anılan o hayduttan başkası değil- dir. 'Tabij bu adamın eşkâlini de tarif e- görecek olur- sin tanırsın. Bilhassa bu adamın bir za bit olması büsbütün tanınmasına yar- dım eder, değil mi? Anna, düşünceli ve perişan bir tavır- la cevap verdi: — Zannederim ki onu bir daha görür sem tanırım. Çünkü eşkâli bâlâ gözü- müu önünde duruyor. — O halde hiç tereddüde lüzum yok. Kandisini nerede görsen tanıyacaksın demektir. Haydudun prensin sarayına girdiğini de gördün. Belki sahte bir ad- la baloya girmiştir. Bu gece davetliler arasında onu azar, bulur ve yakalanma- sma delâlet etmiş olursun. Anna, birden bir adım geri (o çekildi. Duyduğu hayret ve dehşet o kadar bü yüktü ki bir müddet hiç bir şey söyliye- medi, Sonra kekeliyerek: dar iğrar etti ki Anna nihayet . 7 vor ea şi — Ben ini, dedi, Ben (o hükümdarın balosuna gideceğim. Şüphesiz benimle alay etmiyorsunuz, Bu kıyafetle ben na- sıl olur da sarayda verilen bir (o baloya girebilirim? — Düşündüğün şeye bak kızım. Bun- dan kolay ne vâr? Üzerindeki elbiseyi çıkarıp başka bir elbise giyersin. Tabit kendi cibiselerimden birini o veremem. Fakar gelinim burada bulunduğu için onun elbiselerinden birini seçersin. Sa- na bir de kart veririm. Bu kartla kolay» ca baloya girebilirsin. Kalabalıkta seni kimse ne görür, ne de tanır, Zaten sen buranın yabancısısm. Seninle çok meş gul olmazlar, Bu sayede baloda o hay» dudu arayıp bulursun, Anna, düşündü. İtiraz etmek istedi. Fakat ihtiyar düşes ormanlar (o kralını yakalatmak hevesile o kadar heyecan- lanmıştı ki bütün itirazları reddetti ve Annayı iknaa açlıştı: — Bu iş senin için ük bir vazilğ dir, kızım. Mademki o haydudun izini sen keşfettin. O halde onu tekrar bul mak da sana ait bir vazifedir. Hem onu tutan veya haber © verene 20.000 frank verilecek. Bu, fena bir para değil. Niçin bu pârayı sen Ooalmayasın? Bu para ile saadetini temin etmiş olurşun.O zaman iş sana namuslu bir koca bulmağa kalır ki bu da zor bir şey değildir. Yirmi bit frank çeyizi olan güzel bir kızı (o hang erkek almaz? Anna, gene itiraz etti; — Rica ederim madam. Beni bu işten alfediniz. Korkuyorum, aldım başımda değil. Bu Işi kat'iyyen (O beceremiyece€” gim. Benim için çeyizsiz o olarak koc# bulmak kabildir, Fakat ihtiyar düşese meram (anlat mak kabil olmadı. Bu iş üzerinde o $* canın!