30 İkinciteşrin — 1936 Fasıki mahrum Bu sabah gazetelerde gözüme — bir ilân ilişti: RESSAMLARA KADIN MODEL Gayet güsel vücutlu, sanatının ehli bir kadın; ressamlara modellik et- meye amadedir. Adres: Filân ma- hallede filânca sokakta $i numa ral hanede Madam “Kafya,, Kendi kendime; —Heh beh hey.. - diye güldüm »- ne mal olduğun ilinmdan belli. Elâlemin karşısında çırılçıplak soyunursun ha.. Anlaşılıyor ki ben ne kadar ressam - Sam, sen de o kadar “model, sin! Sonra düşünceye vardım. Sw, pideyim mi seaba?.. Son zamanlarda o kadar ciddileştim o ka- dar ciddileştim ki. İnsan hayatında bazan da eğlenmeli.. Bütün arkadaşlar Tım, kelebek misali, çiçekten çiçeğe ko Düyorlar; halbuki ben, misteid, çalış- kan bir tüccar olduğum halde, evim - den mağazama, mağazamdan evime Mekik dokumaktan gayri bir şey yap- Miyorum... Arabacı!!! Çek filân mahal) lenin filânca sokağının 31 numarası- nal, Kalbimi elimle tutarak merdivenleri çiktım.. Çat kapı. Eski zaman deli - kıskandıracak derecede ter biyıklı ellilik bir hizmetçi kadınla kârşı karşıya geldik.. — Kimi aradınız? — Bu evde bir kadın model oturdu- ğunu gazetelerde okudum da... — Buyrunuz... Ressam muışmız? — Evet öyle... Baz mai birtakım hoş tahlolar yaptığım vakidir. — Salon şurası efendim. Salonun bir kapısından ben girdim; öbür kapısından da sırtındaki “ben- Yuvar” m ince kumaşı altından vücu- dumun bütün güzelliği faş olan iri ya-! “Piliç enfes bir-kadm.. Güzel elini bza- tıp tatlı bir sesle sordu: — İlânım üzerine geldiniz, değil mi? Her halde ressam olsanız gerek?.. İçimden; “Derhal sadede gelmeliyim!,, diye düşündüm ve sesimi tatlılaştırmıya ça Bisarak; — Ne malüm ?1.. Ressam olduğumu mereden anladınız? dedim. Güldü. — Bunda 'anlamıyacak ne var? El bette ressamsınız ki buraya geldiniz! akademisi azasından mr mız? Hazin hazin içimi çektim. — Hayır, o mevkie henüz yüksele- Medi, — Demek, hususi müesseselerden birinde çalışıyorsunuz.. Hangi mües - Besedesiniz? Nibal endam sebularm gölgesine iki beyaz güvercin yavrusunu tani minimini ayacıklarına bak- z — di. — İltifatmıza teşekkir ederim; fa- ye Düngt milmsecde çalıştığınızı söy << — > Siz tahmin edin bakayım, ne tah- MİN edersiniz? — dar Ne kadar güzelsiniz, hanrmefen- İnsaf buyrun... Şehrimizde o ka- Sok hususi müessese var ki, han- mü) çalıştığınızı kestirmek hayli e #kül olacak. İhtimal resimli mec- Valarm birinde, ihtimal “Asri ressam kore bi, nde, ve gene ihtimal “De- Yon,, da çalışıyorsunuzdur. Bel- > attım, dolu vurdum... “emiyeti,, nde misiniz? il biİ tahil... diye meselenin bu) . ÖD ört bas etmek istedim - Öyle “Amatör. Alat e e ndet.. ai Yeniii ağ iyi. Yalnız şey. *w. — Ne?? Ne diyecektiniz?? Sakm üs tada bir hal olmasın? — Yook. Allah esirgiye.. Arkadaş- ları zavallıcığı içkiye alıştırıyormuş da onu söyliyetektim - diye aklıma ilk ge len yalanı uydurdum. (Kadın model) siyah sürmeli ceylin gözlerini hayretle açtı. — İçkiye mi alıştırıyorlarmış?.. Ne- İer söylüyorsunuz, Allah aşkma?.. Kırk yillik şarap kırbasma ayyaşlık talim etmek kimin haddine düşmüş?.. — Demek ki ötedenberi ha?. O hal de verdiğim haberde ufacık bir bata var: Arkadaşları maestro (Cozeppeyi) değil, Maestro Cozeppe arkadaşlarını içkiye alıştırıyor! — Ha şunu şöyle söyleyin!.. Üstada benden çök çek selim. Arzı hürmet ederim... Kendisini çoktandır görme - dim... (Yılan kadın) tablosunda beni model ittihaz etmişti O tarihten itiba- ren sohbetinden cüda kaldım.. Müteessirane: — Siz sahiden ressam modelisiniz, öyle mi? Diye sordum. Demek, elâlemin kar- şısmda vaziyet alıyorsunuz? — Oda nasil sunl?. Aksi takdirde model olur muydum ki?.. — Yani, şey. Uzun bir zaman zar- fımda ayni vaziyeti muhafaza etmek suretiyle yorulup yorulmadığınızı #or- mak istedim. — Eskiden yorulurdum, fakat son- Taları alıştım. — Anadan doğma mı soyunuyorsu- nuz? — Soyunmadan vlicut teghir edilir mi? Cam elbise giyecek halim yok ya.. Hem niçin bana böyle suzller soruyor- sunuz? — Hiç efendim hiç.. Çırılçıplak olur. sunuz da üzerinize &fiyet nezleye ya- kalinmaz mısınız diye: meraklandım. yani... — Soyunduğum zaman oda harare- tini on altı dereceye yükseltirim.. Fa» kat vakit geçiyor, geç kalacağız. Eğer beni beğendinizse derhal çelışmıya başiıyalım.. (Poz) mu, (Büst) mü, yok Ba (Vücut) mu emredersiniz? — Evet evet! - dedim - Maalmemnu- niye!! Elbette vücut... Mutlaka vücut lâzım bana... — Takımlarımız nerede? — Ne takımları?? — Ne takımları olacak, resim takım Jarı.. Bernberinizde yağlı boya, tual; sehpa filân getirmediğinize nazaran resmi karakalemle yapacaksınız gali- ba! Gene sadede gelmek niyetiyle, gü - Tüp: “Yanıma ne palet, fırça; ne de ka- rakalem aldım.. Fakat ne zarar?*!. Si- sin vücudunuzu beyaz kâğıt üzerine resmedeceğime, beyaz yatak çarşafna! sererim..,, diyecektim, fakat sözümü ikmal! edemedim, ya ancak; — Yanıma ne palet, fırça, ne de ka- rakalem aldım, Fakat ne zarar?! di. yebildim. . — Evet, ne zarar?!. Ressamlık te- tümmatının hepsi bizim evde vardır; size de ariyeten bir şeyler uydururuz! diye sözümü kestikten sonra, içerki o- daya seslendi: — “Aleksandır.,!! Bu - raya baksana, “Aleksandr”!! Salon kapısı aralandı. Sarı kıvırcık saçlı, sevimli bir erkek göründü. Elin- da ressam paleti vardı. — Ne o, cicim? — Gel, seni bir meslekdaşmla tanıs- tıracağım! Beyefendi benim resmimi yapmak için teşrif etmişler ama, bü - tün artistlerde mevcut olan dalgmirk illetiyle kendileri de mall bulundukla rından takımlarını evde unutmuşlar... Haydi sarı papam, git de içerden boya, palet; sehpa filân getir.. Ben de soyu- Bayım... Korku ve hayretle gözlerim çeşimha nelerinden uğramıştı. ,— Aran efendim!.. Nasıl Olur”. Vallahi sıkılırım., Bendeniz evime gi- deyim. Şey, şey. Maksadım., — Bunda sıkılacak ne var? Dalgın HABER — Akşamı postası Ten Ton amca lık hepimizin baş belâsı.. Meslekdaş- Jar biribirlerine ezher cihet müzaheret etmelidirler... Böyle söyliyerek ressamlık levazı - matını getirmek üzere öteki odaya git ti. (Kadın model) üzerinden mavi (pen yuvar) mı atmıştı bile... Çıplak vücu- diyle mermer bir Yunan heykeli şek - inde meydana çıkmıştı.. Sanki hususi hamamda yapayalnızmış gibi, zerre ka dar sıkılıp utanmadan, kolunu budu- nu sallıya kıvıra odanın içinde dolaşı- yordu... Enfes bir tenasübü vardı a - ma, gel gelelim ben seyredemiyordum. ki., Korku ve heyecandan gözlimde pır Pir kıvılcımlar uçuşuyor; boğazıma bir şeyler tıkanıyordu. (Sonu yarınki müshamızda) (Hat « Sür) HABER'in Güzellik Do toru Kuponu: Yazan zan : Niy&zı Anmat © 414 sene evvel bugün Rados adası fethedildi Bu harpte Türkler ilk defa bomba, ve yer altındaki ameliyatı haber veren bir nevi davullar kullanmışlardı Radosun zaptından, günü günü” e tarihte kısaca bahsetmiştik. O ya zi, daha ziyade yapılan hücumlar ve askeri vaziyete dairdi, Rados adası, 1522 yılı 30 ikinci- teşrin günü alındı. Bu tarihi günün bugün, tam 414 üncü yılıdır. Süley- man, yüzden fazla muhasara topları nın selâmları arasında Radosa çık- mıştı. ... Süleyman, Radosun üstadı aza” mına hil'at giydirdikten sonra: — Ülkeler kaybetmek, dedi. Hü- kümdarlarn nasip ve taliidir. Onun için üzülmeyiniz. İstediğiniz gibi ser best gidebileceksiniz. Süleymanın bu sözleri, umulmı - yan bir tesir uyandırdı. Mağlüplar memnundular. Yalnız ikinci gün, ge ne umulmıyan bir hadise oldu. Hadi” seyi gören ve duyanlar inanmıyorla: dı. Şehzade Cemin tebdili kıyafetle Avrupaya geçmek ümidinde olan oğlu meydanaü çıkarıtmış, erkek oğlu ile beraber idam edilmişti. ... Üstadı azam, Radostan gitmeden önce, padişahın elini öpmeğe geldi. Bir hatıra olmak üzere dört altm va- zo getirmişti. Süleyman, yanında bu lunan İbrahim paşaya: — Bu hıristiyanı, dedi, ibtiyarlı- Zinda ev ve emvalini terke imecbur ettiğinden dolafı müteessif olmuyu. Eserı hazırlıyan : Radosun zaptı, harp tarihinde ay» ni zamanda bir dönüm noktasıdır. Ecnebi tarihciler,Türklerin bu harpte bomba, lâğım ve davul kullanmakla harpte görülmemiş bir yenilik yarat tıklarmı kaydetmektedirler. Hammer mütercimi Ata, bu davullar için “Yer altında ameliyat icra olunduğunu his- settirecek hassas (o davullardır., de- mektedir. Bu da gösteriyor ki, Rados fet- Hiridö bugün tekemmül etmiş “İba âletlerinin iptidaileri kullanılmıştır. ... Radosun fethi ile ona tâbi sekiz © ada da alınmıştı. Bunlar Leryos, İs- tanköy, Kalimna, İncirli, Telos, Hal. © ki, Limanya, Sambeki adaları idi. ». Yüzgeçlikteki mebaretleri ile mus (İ hasara esnasında (o padişaha büyük hizmetler göstermiş o olan Sombeki kadınları, fetihten sonra beyaz tük bentten serpuş taşıma imtiyazma nail oldular, Süleymanm Radosu fethi ile ka- © zandığı parlak muvaffakıyet, o za- © mana kadar dostluk göstermek iste- & miyen hükümdarları da herekete ge" 7, tirdi. İran ve Şirvan şahları, bundan sor--, ki Süleymana babasınm 5s Tümünden dolayı taziyet ve kendisi- nin cülüsunu da tebrik ettiler. Bu ara © da, Radosu fethinden dolayı da mem nun olduklarmı bildiren mektuplar i gönderiyorlardı. Nüzhet Abbas OR Oyunun her safhasmda; kafa vuruşlarımda, pas vermekte, topu roi çalımda, şüt çekmekte hasmın üzerine gitmekte, tabiyede velhasıl her hususta mükemmel ol. mayan yan haflarının muvaffak ol maları biraz güçtür. Yan haflarına sürat de son derece elzemdir. Bunun için sürat koşuları antrenmanı yan hafları için son dere- ce faydalı bir antrenmandır. Ancak çıkışlar çömelerek değil, dik bir va- ziyetten olmalıdır. Sürat koşularma ilâveten uzun mesafelerde son derece fay'lalıdır Haftada iki defa (1500) metre koşu hiç de fazla bir antrenman sayıla- maz. Top praktisine de son derece iti- na ile devam etmelidir. Bilhassa top kontrolü, pas verme, üzerine gitme ve kafa vuruşları sühimdir. Nazar* sahada ve tabive hususunda kafası» Bı işletebilmek için antrenör tarafın- dan verilecek nazari bilgiye de ehem- miyet vermek şarttır. SANTRHAF: Takımın mihveri ismini alan san- trhaf kadar modern futbolda vazifesi | deşiğen bir oyuncu yoktur dersek ye- ridir. Üçüncü bek oyununu ayrı bir fasılda yazdığımız için burada daha kısa olarak santrhafın ortalardan in- kişaf eden tehlikeli © hücumları dur. durabilmek için bazı bedeni evsafını zikredeceğiz. Santrhaf mevkiinde tor çok havada dolaştığı için bu oyuncu- nun uzun boylu ve kuvvetli olması son derecede faydalıdır. — İskoçların çok iri adam futbola yaramaz dedik- lerine inanmakla beraber santrhafır. herhalde küçük cüsseli olduğu tak- dirde birçok avantajlar kaybedeceği» ne de şüphe yoktur. Bu mevkide kü- çük bir oyuncunun şahsiyet ve mezi- yet noksanı yüzünden çok güç muvaf) fak olacağı aşikârdır. Kombinezon: Santrahaf yan haflara, beklere & ve iç muhacimlere kısa ve ayağının içiyle pas vermesine mukabil açıklara ve merkez muhacimine de uzun pas- lar yollamak mecburiyetindedir. Ha» sım müdafaası ve bilhassa (o bafları, karşı tarafım santrhafı topu ayağına geçirir geçirmez yanlardaki oyuncu» ları marke etmek © üzere kenarlam& doğru dağıldıkları esnada (o vaziyeti” kavrıyan santrhaf topu uzun paslar- 5 la açıklara dağıtmalıdır. Bu uzun pas © lar açık oyuncularmın koşarken yaka lamak üzere önüne doğru vermeli ve arkaya vererek arkadaşmi topu al- mak üzere geriye koşturmamağa çok itina etmelidir. , Açıklara verilecek ara paslarma * gelince bunları sık sık tatbik edip et» # memek hususunda her şeyden evel hasım santrbafının oyun tarzı tetkik $ olunmalıdır. Şayet hasım santrhafı $ üçüncü bek gibi geri müdafaa hattın- da oynuyorsa bunlar beyhudedir. Es- ki futbol tarzında ve ileride ovnuyor sa bu paslardan çok kolaylıkla istifa- de olunur. Takımmıza mensup mer- kez muhacimıni hasım santrhaf çok $ iyi marke ettiği takdirde, ona verile. cek pasların da çok itinalı ve hasım ! santrhafını mürakün merbele üzerine çektikten sonra verilmesi muvafık o-$ Vur, Esasen santrhaf, merkez muha. $ Âmine pas vermek için bu oyuncus İ nun iyiden iyiye demarke bir vaziyet & 28 wi İ ii te olduğu zamanı beklemeli, aksi dirde açıklarla işlemelidir. Merkez muhacimini çok açık ve demarke vaziyette bırakan hasım san trhafma da modern futbolda cok er El iğ ii rastgelineceği için en iyisi ekser yan İ ii | açıklarla işlemektir. l 10) (Devamı var) | ii i 0) me