29 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 9

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İ q_% doğru ileri yürüyüş suyun A Odaki Şeyh Hasandan Şemsıye dN ? doğru ikti kilometre uzunluğun Hı Cephe ile harekete geçmiş — bulu: Odu. Neticeler hakkında kat'i ha- "almak için henüz pek — erkendi. (* telgraf âletimi tekrar yüklenerek . — ilerlemekte olan süvari kollarını ü ' ? €tmem için emir verildi. Bu kollar “hî'i geride bırakmış ve K * Olan muazzam bir “Tkzt:neğe koyulmuştu. ehu telgraf âleti toplanıp yükle- t ben de dürbünle ortalığı gözet- bir eyin damma tırmandım. (Halilürrahman) yolu üstünde ilil'el!;e!: görmek için tam da vak- ea d"rinmı!ım Karşımda insanın l:esen bir hayat memat facia- oynaıuyordu : %ünüm beni hareket — sahasma o * yakın — gördü ki, kolumu uzat- ' '“H askerleri omuzlarından tuta- . Fakat hiçbir şey İşitemiyordum h tüfek sesi pek o kadar uzaklara | ltı rezeleri kapı gibi , et 3i ""“ç dolusu yeni Zelândalı, dağın * bir evin damına yerleştirilmiş _'hılıinen tüfeğini yerinden söküp İçin yokuşu * tirmanıyordu. Hü- “ edenler şmdilik örtü altında bulü- | , * Türkler onları göremiyordu. .““ göreceklerdi! Son merhale, üs Evin bf bir tek çöp bile — olmayan, açık A İÜİ. Burasını |gecmek âdeta bile Yazanlar : lnıııll: ordusu hava zabitlerinden Kenneth Brovn Collins, Meşhur seyyah ve muharrir Lovvell Thomas hlisalib muh arebele'i O 4 — E DA 8 — 29 — Hedefe yalnız bir adam varabildi içine açık pencereden bir el bombasi fırlattı ve makineli tüfek birdenbire sustu bile ve kendi ayaklarile salhaneye git-! mek demekti. Hakikaten de öyle oldu. Setrenin ete ğine varan yeni Zelândalılar biran bile tereddüt etmediler; sıçradılar ve koştu lar, Açık meydana çıkarlarken saydım; tam on iki kişi idiler. Bunun üzerine Türk makineli tüfeği ölüm saçmağa başladı. İlk kurşunlarla üç kişi yere serildi. Daha bir adım atma mırşlardı ki kurşunlar iki kişiyi — daha topraklara çiviledi. Hücum eden ÂAnzak ların yartar kalmış, fakat onlar eve olan şolun yarısına varmışlardı. Şimdi git- tikçe daha yaklaşıyorlar, lâkin makineli tüfeğin taktakları onları bir orak gıbı tiçiyordu. Eve yirmi beş metre yaklaşılmış; üç kişi kalmışlardı! Yedi metrede — yalnız iki kişi. Hedefe yalniz bir adam varabildi. E- vİn içine açık pencereden bir el bomba- v fırlattı ve makineli tüfek birdenbire sustu. Dürbünümlü indirdiğim zaman terden rırsıklam olmuştum. Ne hücum! Ne yi- gitlik! Benden başka bu manzarayı hiç kimse görmemişti. Vaka — mahalli ile, cereyan ettiği saati not defterime yaz- dım: Sağ kalmış olan yiğit kahramanım mükâfatlandırılması için elimden geleni yapacaktım. onları v *& * Türkler Birsebi'i elden çıhrmskla fe| plânının derinliğini henüz anlayamamiş lardı. Falkenhayn bizim iç yoldan, Halilür- rahman şosesi üzerinden Kudüse doğru yürümek istediğimizi — sanıryordu. Bu sebeple Alman kumandan — Gazzeden tasarruf edebildiği ihtiyatları alı_ğı ö min takayı takviye için gönderdi. Böylece onları tam da deniz kıyısında bulunma- ları lâzım olduğu bir zamanda içeriye sevketmiş oldu, Biz de çarkederek denize doğru yürü meğe başladık. Bu hareket zayıflayan Trükleri bir kıskaçm kapanmakta olan çeneleri arasında yakaladı. - Ordumuz bu kıskaçın bir kolu, Akdeniz de ıkmcı koluydu. Dilimiza çeviren: A. E. Atlı kıtalar ilerlemiş, tepesine doğru sürüyordu. Ben de fir- sat ve imkân buldukça rapor verevert bu kıtaların peşini takip - ediyordum. Eşşerada yegâne müukavemeti gördük. Türkler bizi durdurabilmek için' cepha- ne depolarını ateşliyerek berhava etmek mecbuıryetınde kaldılar.. : (Devamı mr) na ha!de nr!ılmüa'lcrdı Fakut A!Ienhg ea pama- 184 ğ GÜZEL PRENSES v Bizim görüşümüze göre Gazze meydan muharebeleri —— 9 — KUDÜS DÜŞTÜ Gazze muharebeleri başlarken İngi- liz hükümeti Türkiyenin artık büsbil- tün halsiz düştüğüne kanaat getirmiş- ti. Türkler şarkta İngilizlerin 850000 insaniyjle tam 1000 gemisini işgal edi- Yordu. Böyle büyük kuvvet ve mudz- sam masraflarla fedakârlıklara mal ol- makta bulunan bu şark harbine hem de acele olmak Üüzere bir nihayet ve- rilmesi kat'i bir surette kararlaştırıl- miştı. Zaten Allenby'nin Filiatin etek- lerinde toplamış olduğu kuvvetler bu- nu, pek aşikâr bir surette gösteriyor- du. Fakat ne yazık ki bizim başkü- mandanlık vekâleti bunu bir türlü an- lamak istemiyor, Türkün en son insan kuvvetini de çorak çöllerde lüzumsuz yere israf ediyordu. Daha Kudüsün 'suk utundan. sonra NehrifahIk - Celcvliye gibi. manasız ,,.' ş Bu sırada Edvar lâfa karıştı: — Pu çingene kızınmım adı nedir? bir hat üzerinde tutunmağa israr 8 - dilmektense, Türk ordusu 380 kilomet- re küdar daha gerilerdeki Karmel dağlarına çekilmiş olsaydı, 1918 Filis- tin cephesi felâketi bu kadar büyük ve şümullü olmazdı; İngiliz orduülairy- le çöl bedevilerini Anadolu kapılarına getirmezdik. Başkumnadan vekili Enver paşa her nedense Ösmanlı hükümetinin yük sek menafü için arazinin karış, karış müdafdası için kat'i emir vdmüşti_ Bir taraftan bizzat Osmanlı İmparatorlu- ğunun artık bir enkaz haline gelmekte olduğunu kör kör parmağım gözünde gibi görürken, öte yandan yabancı top- rakları karış karış mildafaa için halis Türk kaninı hem de merhametsizce dökmek, akıl ve mantığın alamıyacağı bir çılgınlıktır. İngiliz orduları Gazzeyi düşürüp Ku düs yoluna davanabilmek tçin 15.000 ftelefat vermisler ve her yundan’ râoat -— etmekte olan Türk - ordularının genie bir fırsatını bülarak şurada * burada toplanmaları ve müthiş mükâvemet » ler göstermesi üzerine general Allen- bi bir solukta Kudüse giremiymğid anlamış ve harbe fastla vermişti. Fa» kat kış basmadan evvel ve mukadder yerleri muhakkak kurtarmk kararı verilmişti, Genergl Allenby Küdüs he- rekâtını kânunuevvel 1917 nin ilk hâf tasında yapacaktı. ' Asıl İngiliz taarruzu 8 kânunuevvet de güneş döğarken başladı. Kudüsi müdafaa 20 inci Türk kolordusuna ve- rilmişti. Bu —kolordunun kumandamı şimdi knmutayda miüştalil saylav o * lan Ali Fuat (pam) *di. Hmkets gu çen Ingılızler Türk kolordusunun şid. detli muknvenwtine uğramaları üzeri— ne plânlarının ancak birinci kısmımı, # da bin bir güçlükle, başarabildiler. GÜZEL PRENSES 181 — Bak Sanışo, bu sefer kömisyon, yavaşça açarak içeri gitdi. Alt — katta |) . - — Baruta yazık. Hattâ demin attığım Bdi — $ | Bundan sonra Adolar, İspanyola sör- 4 — Muhafıza sattığın kızın adı neydi? !:; O cevap verdi * w —— Adınt sormadım. Sattığım kızların y Ve kadınların adlarını sormak — âdetim | ::iî.ldir. Bunun bana lüzumu da yok- ) ş ğ a g — Pekâlâ, bu kız nasıl olup da eline K “Beçti. yi Şi — Kaçırdım, yani onu kurtardım de— r y ek istiyorum... f — Bu ne demek ? ğ " Çingeneler kendisini kaçırmak v K ttâ öldürmek istiyorlardı. Acıdım ve.. ö — Âcıdın ve satıp para kazandın de- y ıiıl m.? Neyse, çingeneler niçin onu ka- g| Sirmak istiyorlardı. Kurşuna bile acryorum.-Onu söyletecek|. WC var. Edyar, böyle söyliyerek hemen yerde .duran İspanyolun zehirli hançerini al- “dı ve onun yanına yaklaşarak hançerin - MUcünu gırtlağına dayadı. İspanyol, gırtlağının üzetinde parla- Yyan hançeri görünce titremeğe başladı. Boğuk bir sesle mırıldandı: <» — İstediğinizi sorunuz. Bütün — bil-|. diklerimi söylerim. Yalnız canıma kıy- 'Mayınız, Hançeri çekiniz. Ucu dokunür “Yokunmaz insanı bir saniyede öldürür. “Edvar, cevap verdi: — Biliyorum. Fakat yalnız bizi alda- tacak olursan hançeri vücuduna sapla:- Yacağım. h';ı- Çingenelerden bir kız, ondan inti- “almak istiyordu. — Lâlenka, Edvar, bu ismi işitince yıldırrmla vu- rulmuşa döndü. Bitkin bir, halde: — Şimdi her şeyi anladım. Daha baş — ka ne öğreneceğiz. Adolar, İspanyola sordu: — Lâlenka dediğin bu çingene kızı niçin kaçırdığın kızdan intikam almak istiyordu.? — Bir kız, diğer bir kızdan niçin in- tikam almak ister? Bunu - anlamıyacak ne var? Bir delikanlırı iki kız sevecek alursa elbet ikisi de biribirlerini kıska- rırrlar. — Peki kaçırdığm kız nerede bulu- nuyordu? — Kız bir. çiftlikte bulunuyordu. Adolar, hiddetle sordu: — Dünyanın her tarafında — çiftlik var. Açılı konuş. Bu çiftlik nerede? Sanşo dudaklarmı ısırdi, bü. — süzle cevap vermek istemediği anlaşılryordu. “Bu sırada Edvar lâfa karıştı: — Mösyö kont, daha fazla — bir şey sormağa lüzum yok, Ben her şeyi an- İadım. Bu sefilin kâçırıp muhafıza sat- “diğı kız Anna Paskaldır. Kont Adolar bu acı hakikati işitince çok müteessir oldu. Bitap bir halde sart dalyeye oturdu ve söylenmeğe başladı: — Demek hakikat anlaşıldı. Zavallı Anna mahvolmuş sayılır. Şimdi onu kur tarmak lâzım, Belki de çok geç kalmiş tulunuyoruz. Ah sefil haydut, beş on para için işlediğin bu cinayetin cezasık - nt Emrün oldukça çeksen gene azdır. fazlaca isterim. Bugün Silstirede zen- gin ve asil bir ecnebi var, Sana bir sipa rişte bulunmak için görüşmek istiyor. Bu adam bir çingene kızı-satın — almak istiyor. Sansö, biraz düşündü, sonra! — Bu kolay bir şey. Fakat bu adam- dan emin misin? Sakın gizli polis me- murlarından olmasın. — Hayır, hayır, Şüphelenmeğe * ma- hal yok. Bu adam çok zengin bir ecne- bi. Otelci Silstirede bulunduğu — müd- detçe beni ona kılavuzluk — etmek için tanıştırdı. Bu adam &öz — arasında bir çingene kızı almak istediğini söyleyin- ce aklıma sen geldin. Bunu kendisine temin edeceğimi ve seninle görüştüre- teğimi söyledim. Sanşo, bir müddet düşündü. Bir ta- arftan bu zengin ecnebiden alacağı bol paraları düşünüyor, diğer taraftan. da onun bir zabita memuru olması ihtima- linden korkuyordu. Nihayet. — paranin tazibesi galebe çaldı; — Bir çingene kızı öyle mı’ Kolay, Beş ön kuruş da bu işte kazanırız, E- limde hazır bir tane var, demektir. Bu adamla ıbir kere görüşmeliyim. Yalnız emniyetli bir yerde görüşmek lâzım. KCHĞİSİ_ şirmdi nerede? — En muvafık yer benim. — evimdir. Bir saat sonra evime gel. Eecnebiyi de ben otelinden alır, daha evvel eve geti- ririm. Orada seni bekleriz. Artık benim evimden de şüphelenmezsin sanırım. —. — Yok canım, seninle bu — kadar iş yaptık. Tam bir saat sonra evine geli- rim, Şimdi gidiyorum biraz işim var, — Pekâlâ, bekliyorum. İki ahbap ayrıldılar. Sanşo — Yahudi bankerin bulunduğu semte gitti. İlyas Durbar da evine gitti. Evinin kapısını bir masanın etrafında kont Adolar, Ed- var ve papaz Daguber Kont Adoların yardımı neticesinde Ed- var kryafetini düzeltmiş, yeni avcı' biçi» / mi elbiseler ve ayakkabı giymişti. Ev “sahibinin gc'ldıgmı goren Adoh-t ona sordu: i — Nasıl Durbar, şeraiti * hbul_etd mi? İ di. Sonra paratim cazibesine dayanama dı. Bir saat sgonra ge!ccek 'Rica'ederim: İhtiyatlı hareket edelim de benim sir.ınv le birlik olduğumu anlamasın. Sanrı benden müthış bir intikam ı,hr Adolar: - ' — Korkma, dedi. Senden intıkam ala maz. Çünkü bu eve 'ayak bâsar başmaz polisin eline geçecek. Hemen Sofyaya sevkedilecek ve orada müstahak öldü- , il ğu cezayı görecektir. Hapiıhaneyı hoy—' layınca aklı başma gelir , Hapishane lâfmı 'işitince llyıı Düs bar sarardx ve sordü! ., . . — Ben de hapishıneyc gıdecch ml— yim? Benim bir kusurüm yok.. — , ; Rahip Daguber ona temuıat verdi: — Sana vaadettim, Sen onun rezalet lerine şahitlik edeceksin. Mademki kızmı muhafız paşaya satılmasına delâlet et- tikten sonra pişman oldunuz. - Vicdan azabı çektiniz ve meseleyi gelip bana haber verdiniş. Sizin hiçbir kabahati- niz yoktur. Sonra kont daâ size İspati- yolu tüzağa düşürebildiğiniz takdirde büyük bir mükâfat vaadetti. Bunu ala« caksınız. İlyas Durbar müsterih oldu. kür etti ve: — Ben bu mükâfatı cebimde 'hîlırıın. Yalnız Sanşonun benden - - intikam al- Teşeh- masindan korkarım. Bunun emrine uh_l ; oturuyorlardı;. — — Evet. Evvelâ emniyetsizlik göster

Bu sayıdan diğer sayfalar: