» ; iü v Ken. YE h e * ke Hatrrülarımı ahlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nın süvarisi Xost Feliks fon Luknor Mafsâflarımız ve bilhassa dizlerimiz şişti. Sandalımızda kımıldıyamaz bir hale “gelmiştik. Biraz sonra ayağa bile kalkamaz olduk Ru müddet zarfında Kirşays kemali sükünetle kasabaya giderek kendisine vakdedilmiş olan birkaç portakalı al - mak istiyordu. Miimessil şehadetna - meyi İlazirlatmıştı, Yeni o kılavuz bareketimizle Birkağ sint daha tehir etiekliğimin imuvufik olacağını'söylü ; Lâkin mtimessil derhal hareket edehileceğimizi kat'iyetle söyliyerek berikiri süstürdu. Ben de bu fikirdey. dim. |. Kitşays döndükten sonra bu tehji - keli imanı terkettik ve Asıldık. On üç gün müddet sems İle denizden başka bir gey görmedik. Bu müddet zarfinda tabif kuru hiçbir tarafımız kölmamıştı. $ İşte bu seferimiz esnasındadır ki en büyük sıkintiyi çektik, gece gündüz dilgüldrla uğraştık: Hiçbirimiz gözle” riMizi bile kırptimıyor, Mütemadiyei Meotöre dölan suyu boşaltıyordüuk; ©“ Gündüz çektiğimiz bu zahmete mu- kabil geceleyin şöyle uzanıp dinlene - biğeceğimiz kufu bir yer olsa neyse... Fakat o da yok, sırsıklam vücutları: © muaz.soğuktarı adeta. tütüyordu. oGizdaolarak su ve. bayat ekmekten başka bir şeyimiz kalmamıştı. Geceleri hava. pek serin olmaya başlamıştı. Halbuki yıpranmış vücutlarımızı ısıt mak için ıslak battaniyelerden başka bif şeyimiz yoktu. Suyumuz azalmak- ni daya doya içemiyorduk, ttâ bu yüzden susstır korkusuyla muadili. e” Yelkenlerden birisiyle yağmur suyu toplamıya teşebbüs ettik, Halbuki yel- dep sdeğiz-süyu -İcmişoldüğündat "Bu! suretle topladığımız sü çok tuzlu ve a- deta deniz suyundan farksızdı. Bu surette parmaklarımızı emmeğe baş - Jadık. Bu suretle tükrükle grtlağımın slatmıya çabalıyorduk. Mopelya adasmda kurtulmuş oldu-| umuz iskorpit hastalığı yeniden baş. İ gösterdi, Aymi zamanda mafsallarımız ve bilhassa dizlerimiz de şiştiler» San- dalımız da kimıldıyamaz bir hale gel- miştik. Biraz sonra ayağa bile Kalka- maz olduk. Dillerimiz şişiyor; badem- ciklerimiz beyazlaşıyorüu. * Dişlerimiz sallanıyorlardı' ve bu itibarla bâyat ek meği artık çiğniyemiyorduk; Birer Kap sıcak yemek”ve rahat'yatak için hirri yetimizden başka her geyi vermeye ha- aırdık, - Yalpalar dolayısiyle hâsıl olan sade- melerden dizlerimiz o kadar fazla 312. iyorlardı ki; Bilâihtiyar bağırıyorduk. Artık anbırve'tahanımilimüz tiken- mişti. Bizzat Kendi kendinizden iğre- niyorduk. Har gün mafsailsrdeki giy- ç Kinlik yukarıya doğru çıkıyordu. Kep- di kendimize söyleniyorduk: — Su kalplerimiz$ çıktı mı, ölüp! kurtulacağız! © “© Hiç şüphe Yök”ki ölüm bü halden bin kat daha ehveriâi, Hattâ bir aralık hepimiz birlikte ölmütün dzha muve - fık olacağını düşündük, Tam'lava 'de. liğini açmaküzereydik” Iri İşimizde en ccsur olanı Friç Röyterinkitabim « aldı ve iddiaedebilirim ki bu kitap ye. İs ve nevmidimizi dağıtmak suretivle bizm hakki halâskârmniz oldu. Muhar- ririn yazılapı .hepimizin kalbindeki ke- deri giderdi; Biribirimze; * — Evlerimize döneceğiz, dedik, öl mek istemeyiz. ? ük : Nörastenik adan tipki bir çocuk'gi- bidir. Vatanr Bize” hatırlatmak idi bir kitap kâfi gelmisti, Ve & aralik hiz- gettiğimiz dağsıla: kalplerimizdeki' ö- Tüm ATZUSUMİ” silip Yünürmüştü. Bir sabahleyin erkenden gözümüze Kilçük bir sdn göründü. Burası İngil. tereye aft Niue adnsıydr, Buradan be hemehal taze erzak tedarik etmekliği- e e mi Bu küçük &dalara bir geminin mu- vasalati ada halkı için daima büyük bir hâdise teşkil eder, Biz adaya yak- Taşırken halkın isköleye doğru koşuğ- tukları görülüyordu. Mitralyozlarımızı ve tüfeklerimizi hazırladık, Ayni zamanda Alman harp bandırasını da çektik, O zamana kadar silâhlarımızı kullanmamıştık. Maama- İfh harp bandıramızı çekmekliğimiz düşman! diz Üstü getirmeğe kâfi geldi. Yaklaştığımız Zaman ahali bayrağımı- zı tanıdı ve ümiğdimiz hilâfma bizi macmnuniyelle karşıladı. Bizi görünce: — Almanlar, ey kahraman milletin evlâtları! diye haykırdılar, geliniz. Siz ki bütün bir cihana karşı harbedi- yorsumuz, bizlerden çekinmeden geli - niz. Biz de muharibiz ama diğer ada- larin bütün muhariplerine karşi harbe- demeyiz. Halbuki sizler o harikayı gösterdiniz! Bir kenarda duran bir grüpü işaret ederek ilâve ettiler; — Bunlar sizlere karşı harbetmek üzere büyük bir gemiye * bindimlerek garp cephesine sevkedildiler. Ama İk- lim onlara pek sert geldiğinden hepsi hastalanarak dönmek mecburiyetinde kalmışlardı. i (Devamı var) Mzcera ve aşk romanı ee Diri diri yakılıyorum. Fakat ıztıraplai mülfersa olduğunu sanmayınız. H hayatımda sinirlerimi saran çaresi: nazaran bu, hiçtir! Geçen tefrikalarm hülâsası: Habeşistan sahillerinde 'Tantu Kasabası bir baskma uğramış, bütün erkek ç9 cuklar, göçeteler tarafından hadım edil miştir. YerM bir âdet mucibince, zürri yet vermiyen erkek çocuk, utundacak bir şeydir. Onun için, balk, evlâtlarmı esir tacirlerine satıyor, Pikat bu bas kımı tertip eğen, esir taciri hacı Musta fanın adamı ihtiyar Anber Jaladır. Her kon kayıklâra biniyor. Sen dakikada mesela anlaşılıyor. Yalnız o Tantululara esir.oluyur » . 3: 4 Gelen #ilvarl, atmı durdurduktan sonra canbaz gibi, hayvanmın üstüne #ıçradı. Ayağa kalktı, Dedi ki: — Ey ahali... Her gey anlaşıldı... Bizim evlâtlarm ne suretle hadım 6 - dildikleri meydana çıktı., Şu yakaladı- ğım esir, bütün esrarı anlatacak, Ş2- hitleriyle, ispatlariyle her hakikati or- taya koyacaktır. Söyliyeceklerini din- leyiniz... Bizim çocuklara bu suikasti yapan... Fakat, cümlesini tamamlıyamadı , Havada, bir ok vinladı. — Ah... Süvari kalbini tutarak, yere yuvar- landı, Herkes, onun basına üştü. Adamın ran içinde, eliyle oku çekmek istedi:; rini. Y — Bırakmayın. çekmesin.. Kan bo! Adâfar şanır, derhal ölür.. Anb — Fükat, kim attı bu oku. te Pa — Esiri koruyun... Esrar onda.. | ii İki üç yerli, esiri getiren atın etra- nik kah fini aldılar Fakat onun da gözlerinin —E döndüğünü, ancak akının görüldüğü- Fakı — Ale dekriler — Kalbine bir hançer saplanmış... dö — Kim vurdu bunu?.. Bunları öldü-| mahvo ren hain, çocuklarımızın da cellâd| decekle dır.. Demek ki içimizde. Zene Herkes biribirinin yüzüne bakar- Esir ken, bir ses duyuldu: kürek — Anber Jale. yandan Bu ses, yerin dibinden gibi geliyor.) lârda du: Fakat, hakikatte, yaralı muhari-) dular, bin ağzımdan, son nefesiyle beraber ek | çıkmıştı. Bütün kasabalılar kin ve nefret için) | — A de: miden — Amber lala... - diye tekrarladılar.| YAPŞl Reis dehşetle iki adım attı... İhtiyar Fak: badımağasının örüne dikildi: tiril — Sen ha?.. Sen yaptım bunları ha7.| lanmr Öyle ya.. İşte bakın. Kmmda hançeri dam, t bile or gözleri kaydı. Yerde çırpındı... Buh - yok. Esirin kalbine o saplamış hançe- Prens, bu mağrur kızı kendi dâiresin- de kolaylıkla soyduğundan memnun görünüyordu — Dün akşam Rovayal lokantasında sizinle beraber değilmiydik? Birkaç gün Beni bekliyeceğinizi söz vermemiş miy- - din»? Şatanke çok heyecanlıydı. Şapkasını çıkardı: gerli bir alay kumandanı idi. Yüzbaşı sözünü tamamlayamadı. O- tel garsonlarından biri kapıya geldi ve Semraya şu sözleri söyledi: — Prens Vilhelmin teşvifatçısı otel salonunda sizi bekliyor., — Oturmıyacağım.. Saray teşrfatçı-! Yüzbaşı başını sallıyarak odadan'çık- sm: beklediğinizi biliyorum. Lütfen bir! t. Semra da yüzbaşının arkasından sa- dekikanız; beni dinlemeğe ayıtmız.. het lona indi. clur? — Ne var, Bir tehlike (içinde misi- niz? ” — Hayır. Tehlike içinde ölün ben de Zilim. sizsiniz! Ve alnının terini silerek ilâve eti — Bu gece bir rüya gördüm, küçük bebeğim! Ben rüyaya çok inanmam a- ma, Gece uykumda ne zaman'bir kâra öküz yörsem, ertesi günü derhal döst- larımdan birinin başına bir felâket gel- diğini görür veya duyarım. Semra gülmemek için tutzu? “- Öküz mü dediniz? — Eset,, Buna inanmız yavurtm! Ka- ra, kurlurmuş bir ökür, İlem de bizin Üzeriniz$ saldırıyordu. Semrs gülmekten kendini alamadı. , <— Haydi canımı, bunlar Oo manasız! Bu asırda sizin gibi bir erkânharp za- bitinin böyle şeylere ( İnanmasını pek gülünç bulurum doğrusu. Zabit tecrübelerinden bir kaçmı izah etti: kendini zor i — Harbin ilk yılında. Bir yubaşt ge- cesiydi..- Komşumuz bir lâstik fabrika. “Börü vardr. O gece kendisini rüyamda bir. kara. öküzle gördüm. Ertesi günü zavallı fabrikatör dostumuz bir amele tarafından öldürüldü. Semra. sinirli adımlarla odanm içinde dolaşıyordu. Yüzbaşı sörtine defam edretk; r “— Bir gece de rüyamda amcama ge- ne böyle bir kara öküzle boğuştuğunu görmüştüm, Ertesi gün bir mektup al- Prens Vilhelmin bir teklifi?., Semra saraya vardığı zaman şiddetli bir yağmur başlamıştı. Prens Vilhelm kendi dairesinde Sem- rayı bekliyordu. Semranın © gece tiyatroya gitmiye- cek, geceyi prensin tertip edeceği eğlen tide geçirecekti. Otomobilden çıkıp da saray kapısından içeri girinceye kadar bütün dikkat ve ibtimamlara o rTağmen biraz ıslanmıştı. Yağmur Okova ile su boşanırcasına yağıyordu. Prens, Semrayı karşılayınca elinden öptü ve gülümsedi. Prensin bu gülüşünde: “İşte şimdi! parasız öpüyorum!,, demek istiyen bir , mana vardı. Semra aldırmadı; — Islandım birsz galiba. Diyerek yürüdü . Büyük, geniş ve muhteşem mobilyesi olar bi: salona girdiler, İlesi yanyana oturuyordu. sordu: — Öğlenden önce gelmemiş olsaydı. nız cariim şıkılacaktı, Müzik seversi- niz değil mi? — Şüphesiz.. Çok severim. Ve hemen ilâve etti; — Beni öğle yemeğine davet” ettiği- rİZİ unutmadım.. Sizi nasıl beklötebilir- dim? — Yalnız öğle oyemeğine mi ya?.. Akşamı da sizinle ve misafirlerimle be- râber geşireceğiz. Berlirin en meğhur| mosikişinaslarından birini davet ettim.! Yemekte arkadaşlarile birlikte bize klâ- Vilhelm !skender F. Sertelli — 15 — Zamaranasrmmasasaaeuyrasane se sanane sunmasameman, — Hekkmız var, prensim! © Müzik, ruhun gıdasıdır. Bilhassa böyle tanın- mış kimseler tarsfından çalınırsa. Bu starda Vilhelmin gözüne Semra- nm elbisesi çarptı. Elini uzattı. Muaye- ne ederek; — Omuzlarınız ıslanmış, dedi, “İster. seniz şurada elbisenizi çıkarınız da ku- rutsunlar ve çarçabuk ütüleyip getirsin- ler, Semra burada yani prensin dairesin. de — hem de gelir gelmez — soyunma nin çirkin ve manasız olacağını biliyör du. Pakat üşümekten korktu, itiraz et- medi; — Fena olmaz, dedi, o hslde emredi- i niz de bana bir rop dö şambr getirsin- ler,, Hava serincedir. Arkama alayım, Prens uşaklardan birine emir vergi. Derhal zarif ve ipekli bi rop dö şambr getirdiler.. Semra tuvaletini çıkardı, U- sağa verdi. Rop dü şembri arkasına alıp şöminenin önündeki koltuğa oturdu. Semra nereden bilsindi ki, prens onun | elbisesinin sslanması için 'teşrifatçısına .gizlişe talimat vermişti ! i İşte şimdi Vilhelm, bu mağrur kızı kendi daireşiride kolaylıkla koyduğun. dari memnun görünüyordu Yemek. salonüna birlikte gidecekler. di; Semra bir aralık prense sordu: — Öğle yemeğinde başka misafirleri nz varmı? k — Hayır... Öğle yemeğini — birlikte, başbaşa oturarak ve müzik dinliyerek yiyeceğiz. Misafirlerimi akşam yemeği ne dâvet'ettimi. * Serira dudağmın ucuylz güldü: — Çokdavetliniz var mı? — Kırk kişiden fazla değil. Prensin sabrı tükenmiş giib görünü- yordu. Bu kadar güzel ve (o şakrak kir kız karşrsmda esasen tahammülsüz olan “Vühelm büzbütün iradâsini kaybetmiş! — Pi Herk da, maz — İn Ve a — K seneler sizin de nİ sure erkekli; yetimde içindeki dar sür © kıvratid yileşme asıl felâ ra, uzv yor, diğ yim old gin felâ şılıyar | Kanımd tuşüyor nu bul boyuna türlü m Eibiydin olsa, ra: Üstelik, rn bul Ac bir. seler na öyleydi rislerim. geceleri