29 Kasım 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

29 Kasım 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

zak Hatırâlarmı ahlatan; Alman korsan gemıs'ı “Deniz kartalı” nih süvarisi Kont Feliks fon Lukner ...43_ Mafsa[larımız ve bilhassa dizlerimiz şişti. Sandalımızda kımıldıyamaz bir hale gelmiştik. Biraz sonra ayağa bile kalkamaz olduk .müddet zarfında hırşays kemali sü'künetle kasabaya giderek kendisine va,s.dedılmış olan birkaç portakalı al - mak istiyordu. Mümessil Şehadeftna - meyî ha.zırlatmıştı Yerli — kılavuz hareketimizin" Birkaş saat daha tehir etmekliğimin Muvafiık olatcağını söylü yördu: Bâkin mümessil derhal hareket edehileceğimizi kat'iyetle söyliyerek berikiti süstürdu. Ben de bu fikirdey- Kirşays döndükten sonra bu tehli - keli limanı terkettik ve Açıldık. Ön üc gün müddet sema ile denizden başka bir şey. görmedik. Bu müddet zarfıînda. ta.Biî kuru hıçbır tarafımız kâlmb.mıştf ' fşte bu seferimiz esnasmdadxr ki en büyük mkmtm çektik; Bğece gündüz dâlgalâarla uğraştık. Hiçbirimiz gözle- rimhizi bile kirpamiıyor, mütemadiyen motöre dölan 'suyu boğaltıyorduk. “Gündüz çektiğimiz: bu zahmete mu- kabil; geceleyin şöyle uzanıp dinlene - bileceğimiz kuru bir yer olsa neyse... Fakat o da yok, sırsıklam vücutları: maz.soğuktan adeta- tütüyordu. HaGıda-olarak su ve bayat-ekmekten başka bir şeyimiz kalmamıştı. Geceleri hava pek serin olmaya başlamıştı. Halbukı yıpranmış vücutlarımızı ısıt- mak ıçın ıslak battaniyelerden başka bir şeyîmiz yoktu. Suyumuz azalmak- tâ oldugundan doya doya ıçemıyonduk Hattâ bu yüzden susatır korkusuyla neüsüömuzsucqgunşelsüramıol- ' m vei Yelken eâîen bırısıyle yagmur suyu toplamıya teşebbüs ettik. Halbuki yel- kenderiz-süyü icmiş-olduğfundan Bul suretle topladığımız su çok tuzlu ve a- deta deniz suyundan farksızdı. Bu sürette parmaklarımızı emmeğe baş - ladık. Bu suretle tükrükle girtlağımızı ıslatmıya çabalıyorduk. Mopelya adasmda kürtulmuş oldu- ğumuz iskorpit hastalığı yeniden baş- gösterdi. Ayni zamanda mafsallarımız ve bilhassa dizlerimiz-de şiştiler; San- dalırmız da kımıld:yamaz bir hale gel- miştik, Biraz sonra ayağa bile kalka-| - maz olduk. Dillerimiz: şişiyör, badem- ciklerimiz beyazlaşıyordu. Dişlerimiz sallanryorlardı've'bu itibarla bâyat ek meği artık çiğniyemiyorduk, Birer kap sıcak yemeksve rahat'yatak içi çin-hürri yetimizden ba.şka her şeyı vermeye ha- zırdık, Yalpalar dolayısıyle hâsıl olan sade- melerden dizlerimiz o kadar fazla sız- İryorlardı ki; bilâihtiyar ba.gmyor&uk SAT Artık sabır *ve tahamimülümüz tüken- | mişti. Bizzat kendi kendimizden iğre- niyorduk, Her ğün mafsallurdaki Şiş- |kinlik yukarıya doğrü çıkıyordu. Ken- 'di kendimize söyleniyorduk: — Su ka.IpTerimıze çıktı mı, kurtulacağız! — Hiç şüph&'yök'ki ölüm bü halden| bin kat daha ehvendi. Hattâ bir aralık hepimiz birlikta: ölmenin daha müuva -< fık olacağımı düşündük. Tâm lava de-|- liğini açmak'üzereydik ki içimizde en cesur olanı Friç Röyterin kitabinı - aldı ve iddia, edebilirim ki,bu.kitap ye- is ve nevmidimizi dagıtmak suretiyla bizm hakki halâskârmız oldu..Muhar- ririn yazıları hepimizin kalbindeki ke- deri giderdi: Biribirimze: _ — Evlerimize, donecegız dedık öl- mek ıstpmeyız ; Nörastenik adani: tıpkı bir: çoculr gi- bidir. Vatanı: bize * hatirlatmak idin bir kitap kâfigelmisti. Ve ö âralik his- settiğimiz daüsseda':kalplerimizdeki ©- lüm arzusunu: 'silip Süpürmüştü. Bir sabahleyin erkenden gözümüze | küçük bir ada-pöründü Burası İngil- tereye ait Niue adasıydı. Buradan be- #dinz? ölüp i .), törü.vardı. O gece kendisini tüyamda hemehal tazeorzak- ted:t'nk etmeklığı Haa (S e) A BAD — Bu küçük adalara bir geminin mu- vasalatı ada halkı için daima büyük bir hâdise teşkil eder. Biz adaya yak- laşırken halkmım iskeleye doğru koşuş- tukları görülüyordu. Mitralyozlarımızı ve tüfeklerimizi hazırladık. Ayni zamanda Alman harp bandırasını da çektik, O zamana kadar silâhlarımızı kullanmamıştık. Maama- ifh harp bandıramızı çekmekliğimiz düşmanı diz üstü getirmeğe kâfi geldi. Yaklaştığımız zaman ahali bayrağımı- zı tanıdı ve ümidimiz hilâfımna bizi memnuniyetle karşıladı. Bizi görünce: — Almanlar, ey kahraman milletin evlâtları! diye haykırdılar, geliniz. Siz ki bütün bir cihana karşı harbedi- yorsunuz, bizlerden çekinmeden geli - niz. Biz de muharibiz amâ diğer ada- larm bütün muhariplerine karşı harbe- demeyiz. Halbuki sizler o harikayı gösterdiniz! Bir kenarda duran bir grüpü işaret ederek ilâve ettiler: — Bunlar sizlere: karsı harbetmek üzere büyük bir gemiye * bindirilerek garp cephesine sevkedildiler. Ama ik- lim onlara pek sert geldiğinden hepsi hastalanarak dönmek mecburiyetinde kalmışlardı. Macera ve aşk rormanı -—-18-. Yâ (Devamı var) Diri diri yakılıyorum. Fakat ıztıraplaı mülfersa olduğunu sanmayınız. H hayatımda sinirlerimi saran çaresi: nazaran bu, hiçtir! Geçen tefrikaların hülâsası: ' Habeşistan sahillerinde Tantu kasabası bir baskma uğramiış, bütün — erkek ço cuklar, göçebeler tarafından hadım edil miştir. Yerli bir âdet mucibince, znrri yet vermiyen erkek çocuk, utanılacak bir şeydir. Onun için, halk, — evlâtlarını esir' tacirlerine satıyor. Fakat — bu bas kını tertip eden, esir taciri hacı Musta fanm adâamı ihtiyar Anber laladır. Her kes kayıklara biniyor. Son — dakikada mesele anlaşılryor. Yalnız o Tantululara esir: oluyor . & 8 <ü Gelen süvari, atmı durdurduktan sonra canbaz gibi, hayvanının üstüne gıçradı. Ayağa kalktı, Dedi ki: — Ey ahali... Her şey anlaşıldı... Bizim evlâtlarım ne suretle hadım e - dildikleri meydana çıktı.. Şu yakaladı- ğım esir, bütün esrarı anlatacak, şa- hitleriyle, ispatlariyle her hakikati or- taya köyacaktır. Söyliyeceklerini din- leyiniz... Bizim çocuklara bu suikasti yapan... Fakat, cümlesini tamamlıyamadı Havada, bir ok vınladı. Süvari kalbini tutarak, yere yuvar- landı. — Herkes, onun başına üştü, Adamım gözleri kaydı. Yerde çırpmdı... Buh - ran içinde, eliyle oku çekmek istedi: — Birakmayın.. çekmesin.. Kan böü- şanır, derhal ölür.. — : — Fakat, kim attı bu oku?... — Esiri koruyun... Esrar onda.. İki üç yerli, esiri getiren atın etra- fını aldılar Fakat onun da gözlerinin döndüğünü, ancak akının goruldugu- nü farkettiler. ada Ölmüş... . — Kalbine bir hançer saplanmış... “— Kim vurdu bunu?.. Bunlari öldü- ren ha.ın, çocuklarımızın da cellâ.dı— dır.. Demek ki içimizde.. Herkes biribirinin yüzüne hakar- ken, bir ses duyuldu: — Anber lala.. : Bu ses, yerin dibinden gibi geliyor- du: Fakat, hakikatte, yaralı muhâri- bin ağzından, son “nefesiyle beraber çıkmıştı. Bütün kasabalılar kin ve nefret için de: : — ÂAnber lala... - diye tekrarladılar.. Reis dehşetle iki adım attı... İhtiyar hadmıağasmm önüne dikildi: — Seh ha?.. Sen yaptın bunları ha?. Öyle ya.. İşte bakın.. Kınında hançeri yok., Esirin kalbine o saplamış hançe- Prens, bu mağrur kızı kehdi' dâirââi'n— de kolaylıkla soyduğundan memnun görünüyordu — Dün akşam Rovayal lokantasında sizinle beraber değilmiydik? Birkaç gün beni bekliyeceğinizi söz vemermş miy- Şatanke çok heyecanlıydı.. Şapkasını çıkardı: — Oturmiyacağım.. Saray teşrfatçı- sını beklediğinizi biliyorum. Lütfen bir dakikanızt beni dinlemeğe ayıtınız.. he olur? — Ne var.. Bir tehlıke 'niz? ” içinde misi- — Hayır: Tehlike içinde olan ’nen de| Zilim. sizsiniz! Ve alnının terini silerek ılâve etti: — Bu gece bir rüya gördüm, küçük bebeğim! Ben rüyaya çök inanmam a-| ma..'Gece uykumda ne zaman bir kara öküz görsem, ertesi günü derhal döst- larrmdan birinin başına bir felâket gel- diğini görür veya duüyarım. : Semra gülmemek için. —kendini zor tuttu: «*— Öküz mü dedımz? — Evet., Buna inanmız yavurm! Ka- ra, kudurmuş bir öküz.. Hem de sizin Üzerinize saldırıyordu. Semra gülmekten kendini alamadı. » — Haydi canım, bunlar — manasız! Bu asırda sizin gibi bir erkânıharp za- bitinin böyle şeylere — inanmasımı pek gülünç bulurum doğrusu. Zabit tecrübelerinden bir kaçını izâh etti; '— Harbin ilk yılında.. Bir yılbaşı ge- tesiydi... Komşumuz bir lâstik fabrika- bir. kara: öküzle gördüm. Ertesi günü zavallı fabrikatör dostumuz bir amele tarafından öldürüldü. Semra- sinirli adımlarla odanın içinde .dolaştyordu. Yüzbaşı sörzüne devam edreek: ” — Bir gece de rüyâmda amcamın ge- ne böyle bir kara öküzle boğuştuğunu A görmüştüm. Ertesi gün bir mektüp al-L . Mana vardı. Semra aldırmadı: niz değil mi? gerli bir alay kumandanı idi.. Yüzbaşr sözünü tamamlayamadı. O- tel garsonlarından biri kapıya geldi ve Semraya şu sözleri söyledi: — Prens Vilhelmin teşrifatçısı otel sâalonunda sizi bekliyor.. Yüzbaşı başını sallıyarak odadan' çık- tı. Semra da yüzbaşının arkasından sa- lona indi.. Prens Vilhelmin - .bir teklifi)!.. Semra saraya vardığı zaman şiddetli bir yağmur başlamıştı. Prens Vilhelm kendi daıresınde Sem- rayı bekliyordu. Semranın o gece tiyatroya gitmiye- tek, geceyi prensin tertip edeceği eğlen tide geçirecekti. Otomobilden çıkıp da saray kapısından içeri girinceye kadar |,bütün dikkat ve ihtimamlara — rağmen biraz ıslanmıştı. Yağmur — kova ile su boşanırcasına yağıyordu. . Prens, Semrayı karşılayınca elinden öptü ve gülümsedi. Prensin bu gülüşünde: “İşte şimdi j parasız öpüyorum!,, demek istiyen bir «— Islandım biraz galiba., Diyerek yürüdü . Büyük, geniş ve muhteşem mohılyesı olan bir salona girdiler, İkisi yanyana oturuyordu. sordu: — Öğlenden önce gelmemiş olsaydı- niz Caritlm sıkılacaktı. Müzik seversi- Vilhelm — Şüphesiz.. Çok severim. Ve hemen ilâve etti: — Beni öğle yemeğine davet “ettiği- nizi üunutmadım.. Sizi nasıl beklötebilir- dim ? — Yalnız öğle — yemeğine mi ya?,.. Akşamı tda sizinle ve misafirlerimle be- raber geçireceğiz. Berlinin en meşhur mosikişinaslarından birini davet ettim. ı? Yazaın: iskender F. Sertelli — 15 — — Hakkınız var, prens'ım! Müzik, ruhun gıdasıdır. Bilhassa böyle tanın- mış kimseler tarafından çalınırsa.. Bu sıarda Vilhelmin gözüne Semra- nın elbisesi çarptı. Ehnı uzattı. Muaye- ne ederek: “ — Omuzlarmız ıslanmış, dedi, îster- seniz şurada elbisenizi çıkarınız da ku- ler. Semra burada yani prensin dairesin- de — hem de gelir gelmez — soyunma him çirkin ve manasız olacağını biliyör- du. Fakat üşümekten korktu, itiraz et- medi; — Fena olmaz, dedi, o halde emredi- niz de bana bir rop dö şambr getirsin- ler,.. Hava serincedir.. Arkama alayım. Prens uşaklardan birine emir verdi.. Derhal zarif ve ipekli bi rop dö şambr getirdiler.. Semra tuvaletini çıkardı. U- şağa verdi. Rop dö şambri arkasına alıp şöminenin önündeki koltuğa oturdu, Sernra nereden bilsindi ki, prens onun elbisesinin ıslanması için - teşrifatgsma _gızlıce talimat vermişti! Işte şımd: Vilhelm, bu mağrur kızı kendi dairesinde kolaylıkla soyduğun- ' dati memnün görünüyordu Yemek salonuna birlikte gidecekler- di; Semra bir aralık prense sordu;: :—> Öğle yemeğinde başka misafirleri niz var mı? ç —— Bayır.. Ogîe yemegmı birlikte, başba;a oturarak ve müzik dinliyerek yiyeceğiz. Mısafırîerıml akşarn yemeği- “ne davet*ettim. |- — Semira dudağının ücuüylâ güldü: — Çok - davetliniz var mı? — Kırk kişiden fazla değil. Prensin sabrı tükenmiş gib görünü- yordu. Bu kadar güzel ve — şakrak bir kız karşısında esasen tahammülsiüz olan Yemekte arkadaşlarile birlikte bize klâ- “Vilhelm büsbütün iradesini kaybetmiş rini. İ Adamı Anbı | tuz Gö kekliği sini ka nü kah —E Faki dekiler —E meğe ( mahvo. decekle —A miden yapalın tehdit Fake tacirin lanm r dam, t bile or ölüyorı kâr va ği hald kendinı tuyu ti 'yan eti taralıy fazla it yet bul Zencile tıktan | — Y Zaten | det mi yacak « bizim r Kinile —N dan? P nayeti? Anbe rutsunlar ve.çarçabuk ütüleyip getırsın- ; kaldırd — P: — .. Herk da, mar — İn Ve a —K Şseneleri sizin de ni sure' erkekli; Yetimde içindeki dâar sür kıvrand yilesme asıl felâ ra, uzy yör, diğ yim old şin felâ şılıyan | Kanımd tuşüyor nını bul boyuna türlü m gibiydin olsa, ra: Üstelik, rın büul Aç bir ; seler na; öyleydir nelerim. gecelerir

Bu sayıdan diğer sayfalar: