Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
29 İkinci teşrin — 1936 ——— ——— 'HABER — Akşam postası Define .Kenar kahvelerden birinde, yeni bir | ;iş hakkında koönuşmak için sözleştiği - -Arkadaşını beklerken, vakit geçsin di- - <iye eline aldığı bir gazeteyi 'kekeliye, — oheçeliye okumağa çalışıyordu. Kulak- -lâri birdenbire yem kokusu almış bir © Veşek gibi dikildi; evet, yanlış işitmi- —- yordu. Arkasmdaki masada oturan iki vadam, alçak, fakat kendisinin işitebi- leceği bir sesle gŞunları konuşuyorlar- dı: — Birkaç bin liramız —olsa, şimdi milyoner olmuştuk. Köşkün saf taraf- taki bodrumunda bir define saklı ol- duğunu morük tam öleceği zaman be- ni oğlu zannederek söyledi. Halbuki köşk şimdi satılacak, Adnan beye söy- lesek de şu defineyi çıkarıp ortakla- tımalmak ama... Öteki buna itiraz etti: — Yok be!. Enai misin sen.. Adam evi satınca alıcılar taşmmak yahut ki raya vermek için bir müddet boş bı- rakacaklardır, biz de bu sırada işimizi bitiririz. İki ahbap bu muhavere esnasında evin adresini, müzayedenin nerede ya- pılacağını ve diğer lâzım olan malüma- tım hepsini söylemişlerdi. gramofon plâğı gibi kafasma yerleş- tirdikten sonra arkadaşını filân bek- lemeden kahveden fırladı. Gözleri hırs tan parlıyor, düşündüğü şeyin verdiği sevincle kendi kendine gülüyordu. Kahvedeki muhaverenin ertesi günü doğru köşkün bulunduğu yere gitti. Köşk denilen yer Boğaziçinde geçen - lerde ölen eski paşalardan birine ait koca bir yalıydı. Senelerdir tamir gör- mediği bahçe duvarınm yıkık, pence- şrelerin kırıkdökük olmasından anlaşı- i—. 'f nı—r" " " Böyle harap bir yere, olsa olsa yıkıcı- lar müşteri çıkardı. Onlardan birkaç Yüz lira fazla pey sürecek olursa bu- Tasının kendi üzerinde kalacağı mu- hakkaktı. İşi sağlam kazığa bağlamak için yalının sahibini bulup işi arala - rımmda halletmeyi daha münasip gördü. Fakatmal sahibi müzayede olmadan burasını satmak istemiyordu. Belki daha fazla arttıran bulunurdu? Hem kendisi bir müddet daha burada kala- Caktı. Ali Efendi ne yaptıysa fayda verme di, Adnan bey: — Müzayedesiz satamam, zaten mü- Zayedeye koyan ben değilim, alacaklı- lar ieraya verdi, diyor ve bir daha delnıyoı'du Lup Veleze rakip FM ÂAsterle birlikte yeni bir film Hirmekte olan Meksikalı Margot Tağbet kazanmaktadır. Müte- lar onun Meksikalı yıldız Lup Mda'“lflp olabileceğini söylemek- — ma paylaşsak, ne dersin? En iyisi sa-| Ali efendi bütün bunları hassas bir| âRM 4| Bu vaziyete Ha ğok müzülür ci Çaresiz müzayede gu.uünîı bekliye cekti. İple çektiği o gün de nihayet geldi çattı. Alrcıdlarım miktarı hayli kalabalıktı. Arttırma başladıktan bir az sonra fiat ümit edilemiyecek kadar fırlamış, salondakilerin yüzleri asabi- yetten renkten renge girmeye başla - mıştı. Şişman bir yahudinin son mik- tarı bin lira birden arttırması üzeri- ne ortalığa çöken sükütu müzayede memurunun gür sesi yırttı. — Haydi, yok mu arttıran, yirmi bin lira.. Satıyorum, satıyorum.. Sat.. Ali efendinin titrek sesi araya ka - riştı. — Yüz lira daha! Yahudi bırakmadı: — Yirmi bir bin lira! Eski bakkal artık kızmıştı; işin u- cunda nasıl olsa zarar yoktu, arttırdı. — Yirmi iki bin! — Yirmi üç bin! — Otuz bin!. Derin bir sessizlik ve sonra memu- — Haydi, yök mu arttıran? Otuz bin lira.. Satıyorum, satıyorum, sat..dım! Ali efendi büyük bir yükten kurtul- muş gibi derin bir nefes aldı. Oh!!. Ar- tık tamamen zengin olmuştu. Şimdi o iki serseri gelsinler de defineyi çıkar- sınlardı bakalım. Üç gün sonra, ömründe ilk defa ola- rak etraftan topladığı birkaç bin lira borç parayla otuz bin lirayı tamamla- yıp yalının ferağ muamelesini yaptır- dı. Adnan bey de o gün taşınmıştı. He- men boşalan binaya yerleşti. Yalının biri deniz tarafında olmak üzere ve dört tane kapısı vardı, aksi gibi dört tane de bodrumu. Acaba define hangi- sinde sâklıydı? İşe bu geceden başla- mağa karar vererek alt kata indi. O gün satınaldığı bir kazamyla bahçe rümu sabaha kadar altüst etti, yok, yok!.. Geriye üç bodrum daha vardı. Elbet de define birisinden çıkacaktı. Hem zaten kahvedeki adamlar, definenin hangi kapıya göre sol taraftaki bod - rumda olduğunu tasrih etmemişlerdi. Geceki yorgunluktan her tarafı sızlı- yordu, öğleye kadar uyudu. Kalktığı zaman bahçeye açılan büyük kapınm altımdan bir gazete atılmış olduğunu gördü. Bunu yalımın eski müvezzii br- rakmış olacaktı. Şöyle bir göz gezdir- mek maksadiyle birinci sayfaya ba - kınca gözüne Adnan beyin resmi ilişti. Evvelâ merak, sonra da dehşetle şu satırları okudu: “Zabıta büyük bir dolandırıcı şebe- kesini meydana çıkarmıştır. Bunlar eski evleri, içinde define varmış gibi göstererek bazı safdillere yüksek fiat- larla satmaktaymışlar. Elebaşıları, es- ki paşalardan birinin oğlu olan Adnan yakalanmıştır.,, N. Yoksul Satılmayacak eşya, kı ralanamıyacak ev, apar- tıman yoktur! Ancak yo- lunu bilmeli: — HABER GAZETESIİNIİN KUÇUK ILANLARI Çabuk ve iyi satmak kiralamak için en emin, en ucuz ve en kolay vası- tadır. 20 kelimeye kadar bes defasi 10 kurustur ' HABER GAZETESİ İstanbulda en çok satı- lan hakiki akşam gazete- sidir. HABER'in Güzellik Do toru kapısına nazaran solk tarafa düşen bod| Teoen Tonamca masa ve iİskemlesini düzeltiyor Yazan : Niyazı Anmet 346 sene evvel bugün Avusturya ile bir sulh aktedildi Sinan Paşa *“"Hediyeler gelmediği takdirde harp ilân edilecek,, diyordu. Hediyeler geldiği gün kendisi aziedilmişti. 1590 yılı 29 ikinciteşrin günü, 346 sene evvel bugün, Avusturyalı- larla Osmanlı hükümeti arasında bir sulh muahedenamesi imzalandı. Bu muahede yıldönümünün ehem miyetini, sulh yapılırken koşulan şartlardadır. Şartlar şunlardır: İmparatorluk, senede otuz bin du- ka vergi verecek ve bir sefaret heye- ti vasıtasile bir gümüş sofra takımı hediye edecekti. Anlaşmada vaadedilen hediye, bü- yük bir ehemmiyet almıştı. Bunun biran önce İstanbula gelmesi beklen- mekte idi. Fakat, bazı sebepler yü zünden imparator, hediyeyi gecikti- riyordu. Sadrıâzam Sinan paşa ile Budin Beylerbeyisi yazdıkları mek- tuplarda hediyeyi vakit geçirmeder fevkalâde sefaretle göndermelerini bildiriyorlardı. Hatta Sinan paşa, bir mektubunda, hediy.ler gönderilme- diği tekdirde harp ilân edileceğini ha- tırlatryordu. Hediye işi o kadar ilerlemişti ki. imparator saravy müşavirini elli kişi maiyeti ile İstanbula gönderdi. Bu maiyet arasında birçok büyük me- murlarda bulunuyorlardı. Heyet padişaha, otuz bin duka vergiden başka gümüşten kâseler, kuparar, şeker tepsileri, surahiler ve çok #anatkârane işlenmiş altı asma saat getirmişti. Bu saatlerin üç tane - sinde her çaldıkça bir takım resimler ortaya çıkıyordu. Birincisinde birbi- rile cenkleşen süvariler, ikincisinde, bir Türk tarafından takip edilerek yakalanan bir kurt, üçüncüsünde gözlerini, ağzını kulaklarını aynatan bir adam vardı. Sefir, pâdişaha getir- diği bu hediyelerden başka Ferhat paşaya, cerrah Mehmet paşaya, Siya- vuş İbrahim pasalara, kaptan paşa- ya, Ceneviz mühtedisi Cegale zade- ye de hediyeler getirmişti. Bunlar Fakat... da, kupalar, kâsele:, billür surahiler di, Bunlardan başka, sadrıiıâzama ü bin ve diğer vezirlere biner ekü ve riliyordu. Hediyeler gelmezse harp ilân edi — lecek diye amirane mektuplar yaza! Sinan paşa, hediyeler, İstanbula gel | diği vakit sadrıiâzamlıktan azledil. mişti. Bunun icin, Avusturya hak kında ötedenberi hiddetini göstermi * olan paşa, bütün vezirlerden sonr ziyaret edildi. Bu hadise, paşanı hiddetini kine çevirdi. — Elbet fırsat gene ele geçer.. de mekten başka çare bulamadı. V € fırsat bir gün hakikaten eline geçt | | | — Yani tekrar sadrıâzam oluverdi. ( ııîı.î Üi Kd günden itibaren catmak için fırsa | © aramağa başladı. Bir gün divand | sefire: — Verginin tediyesinde niçin B | kadar teehhür gösteriliyor?.. diy * © sordu. Sefir: Bi — Sebebini bilmiyorum.. Viyan: " 4K D ya yazıp cevap alayım.. Karşılığı ve * © rince, paşa hiddetini yenemiedi v | | orada bulunanlara sefiri kastderek: l — Adi bir yazıcıy: elçi yapma | İ iktidarını Viyana kralıma - tim vel | miştir?.. diye sordu. V» Sefir, bu ağır tahkir altında ka mak istemedi ve cevabı vermek ce || saretini gösterdi: — Padişah hir domuz çobanmı ve | zir yaptığı gibi imparator da bir yâ | zıcıyı sefir yapabilir. dedi. | Sinan paşa, çocukluğunda Arn: vutlukta çobanlık yapmıştı. Sefir bı nu hatırlatryordu. Bu sözü du;,_anlar birden Sina paşanın yüzüne baktılar. Bir hadise nin vukua geleceğini üumuüyorlard | Sinan paşa gülerek ve süküne'le ş | ' Ğ cevabı verdi: ll — Kâfir benim verdiğim paray' o cinsten akçe ile ödedi. t « vv — . CF w SÜa — Istanbul idare vellân » I-IAIBERİâ AKŞAM POSTASI IDARE EvVi Ankara Caddesi Posta kutüsu ! İstanbul 214 Telgraf adresi: Istanbul HABER Yazı işleri telofomu . 23872 : 24370 Türkiye Senelik 1400 Kr. 6 aylık 730 » 3 aylik 400 » * âylık 150 « ABÖNE ŞARTLARI Eenebi 2700 Kr, taso » 800 £ 300 £ Kubodbonu: 'J ——— Sahibi ve Neşrıyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası “rece faydalı ve elzemdir. Eseri hazırliıyan : M : ( N KÖŞE VURUŞLARI: Köşe vuruşlarından, hasım oyun- cuları müdafiler tarafından çok iyi marke edildiği takdirde gol olmak ihtimali çok azdır. Bununla beraber her oyuncunun çok iyi marke edil- mesine rağmen köşe vuruşlarının ba- zan gol ile neticelenmesini de tabii görmek lâzımdır. Buna sebep bazı oyuncuların kafa vuruşlarının çok isabetli olması ve kalecilerinde hata- dan salim olmayışlarıdır. Köşe vuruşlarında marke edilecek hasırmların boy meselesi çok mühim- dir. Meselâ | metre 90 boyundaki bir hasım muhacimini | metre 60 bo- yunda bir hafın marke etmesi hiç de doğru olamaz. Boy farkmı nazarı itibare almak, bu bakımdan son de- Diğer taraftan açık hafın uzaklar- dan yahut köşe vuruşlarında hasım açık oyuncusunu marke etmesi lâzım dır. Aleyhe çekilen köşe vuruşlarında müdafaanın vazifesi topu mümkür olduğu kadar süratle kale ağzından uzaklaştırmaktır. Meselâ sol haf ek- seriya kendi muhacimleri arasında sol acığı (hasım sağ hafı köşe vuru- şu için ilerlemiş bulunacağından) açık ve marke edilmemiş bir vaziyet- te bulunacağımndan topu derhal ona pas vermek suretile kale önlerinder uzaklaştırmalıdır. Bu tehlikeli mm- takada ise dripling yahut çalım kadar saçma bir şey olamaz. * Nüznet Abbas KÖŞE VURUŞLARI (Lehte) —| © Yan haflarmın mümkün olduği | kadar hücuma yardım etmeleri lüzu . munu bundan evvel de yazmıstık. Bi umumi kaide köşe vuruşlarında dahi , kuvvetle caridir. Ancak hasım kale | ; sinin ta içine kadar sokularak, kend , J müdafaalarına büsbütün uzak kal . © mamak da şarttır. Köşe vuruşlarındı * hasım müdafaası tepu kurtarıp çol * uzaklara kadar sevkedemez. K Bu itibarla hücum eden * tarafıi| ©— mensup yan hafları kaleden yirm * beş, otuz metre uzebta yer elırlarsi çok münasip olur. Bu süretle henl!' hücuma hem de lüzum hasıl olursi | — kendi müdafilerine yardım ı—dece'!*;! bir mevkide bulunr.uş olurlar. Saye | top kendilerine gelecek olursa biraz sürerek kaleye şüt cekmekte, vahui'* (Lop) tarzında topu havaya kaldıra: rak hasım kalesinin önünde dılımeli ten hangisinin daha münasip oldu. gunu bittabi o andaki vaziyet taym. edecektir. Maamafih kale ağzı çok kananlh1 | olduğu için şüt çekmekten zıvadgş_w hi topu havaya dikmek daha faydalıdır ! — ANTRENMAN VE PRAKTİSİ: | !ı! . Yan hafları, mevkileri itibarile sağli |— hada en çok koşmak mecburiyetin I b olan oyunculardır. Yan hafları h 0: cihetçe mükemmel bir futbolcu olâHı f mak ve aynı zamanda otomatil: bir | (| | makine çalışmak mocbunyetırıdedırııw lar. (Devamı oar) İ