Hatırslarını anlatan: Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” am süvarisi gont Feliksa fon Lukner Hattı harbimizin başına ber otuz saniyede bir tamam yüz ton erimiş çelik yağıyor. Deniz bir kazan gibi Bir yaylım üzerimizden gitar sanki kulağımın dibinde birçok tay - yareler bulunuyormuş gibi sağır edici bir gürültü hâsıl oluyor. Bir aralık bir salvoy tamam Kroaprinzin ön tara fında denize düşerek patladı. Koca zırhlının baş tarafı sular altında kal dığı gibi infilâkm şiddetinden bütün gemi tepeden tırnağa kadar sarstldt. Yüksek süratinden İstifade eden düşman, kendisini toplarımızın menzi- Ji haricinde kalmak gertiyle bizi ateşe boğmak istiyor. Lâkin işte düşmanın Verspagt dritnavtı marçvra kabiliye - tinden mahrum bir Kalde sulerm ke- yif ve hevesine tâbi olarak çalkan » maktadır. Biraz sonra da hattı harbi terkediyor. Mermilerimiz kendisini K yice hırpalamış, kiç tarafından beyaz bir alev sütunu fışkırıyor. Bizim hattı harbimiz de yavaş yavaş şarka dönüyor. Lâkin bu taraftan da bir çelik ve mermi tufanı gelmeye baş ladı, Yeni İngiliz kuvvetleri işe karı- şiyorlar. Hava pek ziyade kesafet pey- da etti. İnfilikların dumanı lâyüat ba- caların dumanlârma' karışıyor. Diğer Jer de Sün'i duman perdeleri negvedi- yorlar. Adeta-etraf kapkaranlık. Bizim en ziyade hattı harbimizin bağında bulunan , gemilerimiz hirpa- Janmışlar.. Luctzof bir tarafma mey- Jetmiş olduğu gibi baş tarafı da suya gömülmüş, Torpidolar kendisini yeni bir duman perdesi altında gizliyorlar. yakn Minimdemin anevre kabili - ye mahrum bir kalmış ol. duğu görülüyor. Yalnız kıç tareti müte| yen âteş püskürmektedir. Düş - man bu küçük ve cesur gemiyi müte- merkiz bir ateş altında zebun birak mıyz uğraşıyor. Küçücük kruvazörün bazan demir cidarlarınm bir kısmı he- yeti umumiyesiyle denize dökülüyor a- ma ceşur Visbaden ateşte devam edi- yor. Birdenbire iskelemizden İngilizlerin birkaç eski sistem zırhlı kruvazörü meydana çıkıyor. Bunları kemali sü- ratle ateşimiz akma alıyoruz ve iki dakika sonra düşmanm iki gemisi pa- ramparça olarak denizin dibini boylu- tabakaları bu gemilerden bakiye ka- Jan yegâne iz ve nişandır, Bir aralık ufuk, sanki bir havagazi ocağıymış gibi, nısıf daire şeklinde yaylım parıltıları ile örtülüyor; İngi- Jiz kısmı küllisinin harp sahasma ge- Eşinden bu suretle haberdar oluyo- KABI NLA 2 ER ARM MEN / kaynamıya başlıyor Tuz. Artık bize yapılacak tek bir şey kalıyor ki, o da bire karşı dört nispe- tinde olan bu faik küvvet karşısında ricat etmektir. Hattı harbimizin başı» na her otuz saniyede bir tamam yüz ton emin naliir sn #swan Deniz bir ka: zan gibi kaynamıya başlıvor ve gemi- ler infilâklarm kamgçıladığı dalgalar arasında bocalıyörlar. Böyle olmakla beraber pek gile olan tebdili istikamet manevrası sanki tâlimlerdev "iz <ib kolaylıkla ve meharetle bazarılıyor. Ricati setir ve himaye İçin amiral gemisinin direğinde şu işaret uçuşu- yor: — Torpitolar; hep birden düşmana hücum!... Muhripler, siyah beyaz ve kırmızı bandıraları gönderlerinde saatte otuz mil ile düşmana saldırıyorlar, Ne ne- fis gemiler. Lâkin bunlardan birçoğu- nu bir daha görmekliğimiz mukadder değildir. İşte birisi ağır bir obüs alı- yor ve dalgalar arasmda kayboluveri- yor. Muhripler hedeflerine yaklaşıyor - lar, ateş açıyorlar, dilşmanm ateşini yiyorlar ve gene birkaç muhrip sula- ra gömülüyor. Bu milddet zarfında bizim etrafı- muzda süküt hâsıl olmuştu. Zira dilş- man ateşini muhripler Üzerine temer- küz ettirmiş bulunuyordu. Rota de- Ziştirmemiz bu sayede tehlikesiz icra edilmiş oldu. Cenuba doğru #eyreder- ken ertesi günü düşmanm, bize daha müsait şerait dahilinde harbe girişe- Geğini tahmin ediyorduk. Halbuki Britanya İmparatorluğu- nun mukadderatmm ağırlığını omuz larında hisseden Sir Con Celliko do- nanmayı ikinci bir talii harbe maruz! bırakmak istemedi, O günkü tecrübe İngiliz gurur ve nahvetine şiddetli darbeler indirmişti. İngilizler, Alman donanmasmın öyel kolay kolay yutu- luverecek olmadığını anlamıslardı. Bi- Iâhare bizzat kendisinin anlattığına göre, donanması harp iğinde manev- ra yaptığı sırada bir enkaz görmüş, İngiliz toplarının bu ilk kurbanının hangi Alman gemisi olduğunu anla- mak için dürbününe sarılmış ve bü- külmüş, iğrilmiş saç levhalar Wzerin- de bir İngiliz muharebe kruvazörü ©- lan İnvensiblin ismini okumuş. l Güvertemizin mermi #erpintileriyle dolu olacağmı düşünerek bir nefer gönderdim. Bunlardan birkaç tanesini hatıra ve kâğrt baskısı olarak kulla- Missi Roman Nakleden: Hatice Süreyya 2 Eski zamanları hatırlatan bu gülüş-i Bir puhu... Bir karga ve her yerde bö- melere, bu pek yakından mırıldanır gibi konuşmalara, İsmet, tebessüm et- ti. Yavaş yavaş alışkanlıkları avdet ediyor. Fakat hâlâ kararmı vermedi. Kendi kendini dinliyor... Henüz şaşkm — Çıkalım istersen... Sana evi gez- direyim.. Sonra, dışarda gezöriz.. Koruluk.. Ayazma, aşklarmın baş- ladığı yerler.. Buraları imdada çağı. Buralarını Murad da hatırlıyor... O-| rada başlıyan macerâlarinın gene 6 « Fadt yenilenmesini umuyor, Teklife razı olarak, İsmet'i dısarı çıkarıyor... İlk teklife rağmen, evi gezrediler... Sokakta kol kola yürüyorlar... Güneşin ışıkları, ağaçların zirvele- Ti üzerinde titfiyor... Kuşlar ötüşüyor | ceklerin ötüşmeleri.. Bütün civarda neşeden fazla bir hüzün ifadesi var, Murad, sadece: i — Hetirlıyor musun? « diyebildi. Elbbtte hatırlıyor... Mazisinin bü- tün teferrilatmı büliyor. Bunlar, onun mukaddes hazineleridir. Vaktiyle ken- disi bambaşka bir İsmetti. O İsmetin Muradını unutur mu hiç! Onu hatıra” sında hürmetle saklıyor. Geçmişinde- ki bogluğu dolduran o Muraddır! İşter Murad burada... Ayni insan...| Onunla yeniden başlasa ya.. Niçin te; reddüt ediyor?.. Niçin olduğunu bilmiyor. Hatıra-| ları canlandırmak, eski heyecanları ye| niden yaşamak, sak'nlegen kalbinin! dayanamıyacağı ihtisaslardır. Dün ak Hatıralarını anl, nılmak üzere getrimesini tenbih et) » : EFDAN TALAT Yazan: IHSAN Ekalliyetlere mensup halk | arasında başlayan bu korku | ve endişe beklenen neticeyi verdi: Hicret... İSTANBULDAN KAÇANLAR ÇOĞALIYOR İstanbul, günlerdenberi milli zaferi kutluluyordu. Hajkın sevinci bir türlü dinmek bilmiyordu, Tezshürat ve do - nanmanın devam etmekte bulunmasına rağmen bâlkın © ilk günlerdeki korku» lu galeyanından eser kalmamıştı. Ortada harp lâf, bitmiş, Ooartık sulh sözleri dolaşmağa başlamıştı. Bir taraf-| lı iki taraflı siyasi müzakereler devam ediyor ve bütün faaliyet yeni bir sulh konferans: hazıtlamağa matuf bulunu- yordu, Bu konferansa mukaddeme teş- kil eden konuşmalardan çıkan ilk netice lerden biri İstanbulun en kısa bir müd- det zarfında milli kuvvetlere teslim €- dilmesi idi. Bilhassa bu nökta İstanbul daki ekelliyetleri hiç memnun eden bir şey değildi. Onlar, Kemalistler İstarbu- Yu işgal ederse bir katliâma uğrayacak- larım zannediyor, düşman propaganda» Snuh tesiri altnda kalıyorlardı. Ekalliyetlere mensup halk arasında başlayan bu korku ve endişe beklenen neticeyi verdi: Hicret... Pılsmi pırtisi- nt toplayan kapağı bir başka memickete atmağa çalşıyordu. İşte o günlerden bi- rinde bir sabah odamda çalışırken ka » pım açıldı. Bir de baktım Matmazel T,. Kızcağmızı son günlerin fevkalâde meş- guliyeti içinde hayli ihmal etmiştim. Ya vaşça içeri girdi. Kapıyı kapadı. Halin- de bir fevkalâdelik hissediliyordu. Yü- xünde bariz bir mahzunluk , vardı. Bu Müzün've kederi boynunu matirçe “DÜ mesile daha bariz bir surette belli olu- yordu. Ben onun beni ziyaret büyük bir arzu ve memnuniyetle karşı» Jadığımı belli etmek için: — Vay sen misin güzel kızım! Beni aradın nihayet öyle mi? dedim, O gözlerime uzün uzun baktı: — Demek seni ben arayacaktım. — Benim işlerden ne halde olduğu - mu pekâlâ biliyorsun. — İnsanın işleri ne olursa olsun « bir parça sevgisi olursa gene arar. edişini! © — Haksız mıyım? Bak, ben seni ka dınlığımla arıyorum. — Ne desem seni inand'ramıyacağım — Zühmet etme! Hem Etfdalciğim sana, belki biraz üzülecek bir haber ve- receğim. , Yanıma gelmiş ellerini boynuma de lamıştr. Kapı açılacak da birisi bizi bu halde görecek diye ödüm kopuyordu. Bana üzüleceğim bir haber verezeği söylediği zaman evvelâ ciddi bir endi - şeye düştüm. Ayağa kalkarak kızın el lerini tuttum, — Çabuk söyle, ne var? O, benim bu asabi hareketim, telâş ve korkum karşında (irkildi. Başm: mahzun bir eda ile salladı: — Merak etme, söyliyeceğim şey se- nin işlerine ait değildir. Kendimden bah sedeceğim. — Kendinden mi bahsedeceksin? — Evet! — Ne oluyorsun, söyle... Kızım gözleri yaşlarla dolmuştu. Ha- linden çok müşteki görünüyordu: — Sen bahsedeceğim şeyin bu işe ta- allik edeceğini ve haberimden fena bir şey öğreneceğini düşünerek korktun. Fakat, düşündüğün gibi değil.. Üstelik memnun olmalısın söyliyeceğim şeyden. — Neden? — Başından bir belâ defedeceksin! — Beni meraktan çıldırtmak istemi. yorsan söyliyeceğini söyle.. — İki güne kadar ailemle Mısıra gidiyorum. — Söylüyeceğin bu muydu? Ağzımdan bu söz gayriihtiyari ola- rak çıkmıştı. Ve bu sözümde aşağı yu- karı: —Bende mühim bir şey zannetmiş- tim. Demek vereceğin mühim (haber bu öyle mi? Buna müteessir olacağım: düşünerek kendi kendini aldatıyorsun! beraber gibi bir mana vardı. Nitekim 6 da hunun farkına vardı. Gözlerini sildi, içini çek- ti: — Ben zaten biliyordum.Fakat arka- — Gene mi segimden şikâyet... Ge -| daşiığımızın ilerlediği son © günlerden nemi şüphe... tim. Nefer elleri karnıbaharlarla do- İu olarak avdet etti ve: — Güvertede bulduğum mermi ser. pintileri bunlardan ibaret! Haberini verdi. Gözlerime inanamı- yordum. (Devamı var) gevgekti, #inirleri yumuşa-; © O, fikrini değiştirmiş olabilir ama, sonra bu habere belki biraz ürülürsür diye düşünmüştüm, — Neye böyle daima sitemler etmeyi seversin? — Bunda sitem yok, hakikat! — Seni kaybetmek benimi için ne ka: dar 2cr bir şey olacak bilemezsin! — Aldanmak ihtiyacındayım. Fakat aldanamıyorum. mıştı. Çünkü dinlediği bir gramofon! İsmet'in helerini kim değiştirebilir? plâğı, onda hatıralar uyandırmıştı. Onu; mazinin mengenesinden kim kur- Enis iyileştiğindenberi de Muradı sık! tarabilir de, Muradın kucağına tekrar sık düşünmüş, hattâ aramıştı doğru. su.. Herhangi bir manzara, güzel bir; koku, göklerin bir maviliği sevgilisini aramasına sebebiyet vermiğti, Fakat, işte, Murad, Orsda, yanıba- şmda... Öyleyse?.. Karanlık bir hatıra geliyor, araya! giriyor, Dar bir yatak. İçinde bir has- ta kıvranıyor... Üzerinde yakı olan bir yara... Sonra, parlak çelik âletlerle bu yaranın deşilmesi.. Sonra, Zehra- nm sözleri: “Aile namına sade beni tanryormuş, böyle söyledi, han:mefen- di!,, Demek, bir zaman, Evis sahiden böyle düşünmüş ve böyle söylemiş. Bunun da sebebi, Muradla kendisi! Bu kâbusları kendinden uzaklaştır- mak için silkiniyor... Bitti, bitti ve bir daha âvdet etm!- yecek bunlar! Fakat 15'e, şimdi oğlu- nun da hisleri değismiş.. Hattâ onla- rın böyle başbaza kalmalarını bizzat Eniş tertip etm'ş... Fikrini değiştir- miş. Telâkkileri bambaşka olmuş. Öyleyse? atabilir? Delikanlı, kulağıma iğiliyor: — İsmetçiğ'm! İsmetçiğim... İşte ni- hayot sana gene kavuştum... Sensiz hayat, öyle manasız, öyel boş ki... A- deta bir çöl... Beş aydanberi çektikle- rimi bilmezsin... Sürdüğüm hayat, kâ- bustu. Aklımda fikrimde hep sendin. Seninle bir daha karşılaşacak mıyım, böyle yan yana, baş abşa olabilecek miyim diye düşünüyordum... Ah, azap- larımın derecesini anlatamam... — Beş ay uslu uslu mu oturdun bakalım? Bu saçma Suali niçin sordu? Adi bir sözle, bu ilâhi ant bozmak için m.? Hayır, başka bir maksat var bun- da! Murad, tuzağa derhal yakalandı. — Sana hiçbir zeman yalan söyle- medim, İsnet! Gene de söylemem. Esasen aramızda böyle şeylerin hiç bir kıymeti yoktur. Doğrusunu ister. sen hiç uslu durmad:m.. Senden teda- Şimdi bütün kuvvetimle birağ kırmış olduğum potu tamir meşguldüm. O bana senelerden? likeyi göze alarak, hiç de istisgi miyecek surette fedakârlıklar Ohun yardımlarile çok mühim © öğrenmiştim. İvazsız bir şekilde İ zaman genç kız kalbini bana beğ İ beni delice seven ve bu sevgisi İ den bana elinden gelen hizmeti # güzel daktilonun yaşlı gözleri Ki daki hitsırliğimden kendimden mutşım, Halbuki, bu O kızcağısâğ nankörlük etmek biç de doğru © değildi. İçimden ora tarziye bilmeden kırdığım kalbini tamir kararını verdim. İki elini de tut — Beni mazur gör; bu hare# daha çok heyecanımdan ileri g inan. Seni cidden ve için için Alayiş ve nümayişi seven bir âd madığım için sana karşı beslediği” lere bir türlü seni inandıramadı” — Samimiyetine teşekkür — Bu seyahatin nereden çıktığı” na anlatır mısın? 4 Gene gözleri yaşardı: — Buradan bilhassa senden bi$ mak ister miyim! Burada ne p#” olursa olsun kalmak istedim. liyorsun ki babamı burada ticareti€” guldür. Ayni zamanda Ermeni idare heyeti azasındandır. Akra” mn bir çoğu da bu işlerle met ler. Bu vaziyetleri dolayısili Tü , hitinin az çok husumetini celbefii lerdir. Binaenaleyh artık burads mak istemiyorlar. Çünkü heri şekil ve sürette tazyik. edilee den korkuyorlar. Ailemizin diğ mı da Mısırdadır. Binaenaleyh b” büyüklermiz, bütün ailenin Misif# lederek orada taşınmasını kara" dılar. Ben onların bu kararıns mecbur bulunuyorum. — Haklısm yavrum! Fakat 95 benim için ne kadar acı olacak. — Ya benim için... Oikendini ne kadar tutmak muvaftak olamıyordu. Gözlerini” Tar boşanıyordu. — Bunu miralaya söyledin mi? le haber vermeden gitmek mu? — Kolonele heniz bir şey sö Fakat onlara iaâte mecburum. (Devami bülün büv.yetimi isgal edebil niz bir kadın varmış, bunu O kadm da sensin! Geldim i8'* Bu samimiyet, delikanlıy& gl yakışıyordu Ötedenberi iki yüzlülüle, mürailik aleyhinf dele açmışlardır. İsmet, bu ti takdir ediyor. Başka bir kolları arasındayken onu hat söylemesi de hoguna gidiyor. Fakat şu noktaya da dikk* yor: Hiçb'r kıskançlık duy” Evet, bütün hassasiyetini m diyor ve görliyor ki, Murad” bir kadma vücudunu vermit “w bu dudakların başkasını öpP*” gi gözlerin başkasına bakmas! ve tarip etmiyor... Yahud da pek” tarip ediyor... Daha doğrusu. © hs sadece bir istihfaftır. gel bir damarı koptu, İçinin bİr “gf zuldu. Bu derece kilçük şeyi” tırap çekmesini, heyecanl | nutmuğ., Tenha bir yoldalar... sından ilerliyorlar.. Genç erkek kadının belin? vi olmak için, ne mümktlinse yaptım... Fakat, metice?.. Beni moggul edecek, doladı, Onu kendisine (Deva