HABER — Akşam postası Anasını Gör, Kızını Al Senenin en güzel, en kuvvetli romanı Yazan: Sermet Muhtar Alus Bu Roman Yarın “KURUN, da Başlıyor Eski tipleri yaşatmakta başlı başına bir şöhret kazanmış olan Sermet Muhtar Alus'un şimdiye kadar yazdığı romanların en cazibi... Yarın Mutlaka KURUN'u Okuyunuz. b, mandan PE ye lil azı Parçalar — Kaçarken herifi görmüşler. Yerden yapma, Karamusal sepeti Msi, : ” iye lâstik, köprüye Pul veretim?, derakap karşı kaldırıma atlayıp tabanı çoktan kaldırmışlar, herşe- ye burun sokan, üstüne düşene düş miyene karışan takım da, erkekli kadınlı, üşüştükçe üşüşmüşlerdi. Her kafadan bir lâf; — Adam mt vurulmuş?.. Kim- miş bu7. — Ayol sarası tutmuş! — Dere gibi kanları görmüyor musun, 8 büyükanım? — Kimmiş, kimmiş dedin?. Piç adamı? — Kahpenin bu akıbete uğrıya- cağı belliydi zaten. — Hak etmiştir gıllık!. — Kabahat ölende mi öldüren- de mi derler. Ölündedir, ölendece.. — Kâfir aym on dördü gibi de. — Mehel olsun, ayni toprak ört sin kahpenin!!... — Böyle güpegündüz, köprü üstü gibi bin bir ayağım arasmda bıçak sallamak, değme babayiğitin harci değildir. yayıklaşırken peltekleşen heceler de bir külhanbey nağmesi, bir omuz - daş fiyakası da vardı, Ses, durmadan ötüyor, şakrayor- du: — Şemşiye Jâstik köprüye pul verelim!.. Bu dane mi?. Kızın (şemşiye, Jâstik) dediği, kanatları açılmasın, derli toplu dur- sun diye şemsiyelere geçirilmesi İs- tanbulda o sene moda olmuş, yarım parmak eninde, kiremidi renkte, hal- ka gibi yuvarlak, bildiğimiz lâstik. köprüye mer. Eee ateş pahasma; Ke | iye Ce, gevrek, billür gibi ses, Köprüye pul dediği de, yirmisi bir Sürü, Sedit) denilen Galata köprü- arada, araları zımbalı, ilân pulları - ye Ülünde, Eminönü cihetinde. | Dn daha kabası, bir nevi müruriye tay, , Shsildarlarının 50, 60 a - rr vakayı İnme <p i yi lerinde metelik yoksa, pâra bozdur- Nü lada ter seret ya ma külfetinden kurtulmaları, cırt di- ye koparıp 'tahsildara dayamaları için... Bunların destesi de çeyreğe.. gibi bir şeymiş... — Benim gözüme ilişti ama pek kestiremedim, oZannıma kalırsa Orikilerden Kavanoz Mehmetti... Kızdan, hâlâ dere gibi kanlar â- kıyordu. Beti benzi kâğıt gibiydi. Kendinde değildi; hali bitkindi. Ne dersiniz, ortalık iğne aftsan yere düşmiyecek halde de ilâç için tek bir polis yok. Hattâ ne bir ka- nun, ne bir zaptiye, ne de bir bele diye kavası... « Nihayet, düşük bıyıklı, kır tr raşı uzamış, buruşuk setreli, süne- pe bir üçüncü komiser peyda oldu. Afyon tiryakisi gibi mızmız sesini çıkardı: — Hayrola!,. Sisamcr baemn gene babası mt tuttu? Hergünkü küllü çörek seyrine bıkmadmız ini ey cemnat? e m siye lastik, köprüye pul ve- Me şemşiye lâstiklerim vari. ve- a Pul verelim; köprüyü Mnlaz Eeçelim!., Beyler, Ha - eng Müsüler, Madamalar!.. Şem- Paşalar, beyler, efendiden kişi- ler bile kalabalık arasma karış mış kanlar içinde yatan Züleyha missli görür görmez, nefizleri t- kanarak, safraları kabararak, bu haltı işliyen (Habisi bidine) lânet- ler mırıldanarak savuşmuşlardı. İnce öleyip sık dokuyan, başma dert almaktan korkan tedbirliler, a ötüşü kadar şakrak, bil- Sekişi kadar civelek bir genç bae Hzarken yayıklaşan, GÜZEL PRENSES » vE GÜZEL PRENSES iğ Anna, dedi, beni tanıdın mı? ir *eretçi kadının yüzünde — tülden G,P*Se vardı. Fakat Anna onu tanı - oXta Küçlük çekmemişti : Vw. Püjes Vera,, siz burada ba? *r3? peçesini kaldırarak: bie Vet benim. Fakat ismimi söple- esin ki gardiyan kim olduğumu işit Mek Çünkü buraya son defa sizi gör- Ve elinizi sıkmak için geldim. ilgi teessilfle cevap verdi: haberi *mek bana hayırlı bir kurtuluş getirmediniz? Ben de böyle zan- o sahte bir teessürle: “lah...” dedi. Böyle bir şeye muvaffak ut G7 ne kadar sevinecek, mes'* ek Fakat ne yazık ki bütün tiş;, , , Sicrim neticesiz kaldı. Bana et- »i Siya tleri hiç hatırlamıyarak se » Blk stmemek en büyük vicdan - ii ağlamağa başladı, Büyük bir di, VS Yeis içinde Veraya cevap ver — Yata bizetler yüzünden bugün ha- iyorum. Fakat siz, düşes Müiaş kabil beni pek çabuk unutu - & Bana bir yemin ettirip ağzım kapadıktan sonra bir daha gö- Le arta. Halbuki, siz isteseydiniz iz Bi rabilirdiniz. Bunu yapmadı - Yün, m ben size kurban oluyo c - ani neler çektim ve neler şe- v di Arin ellerinden © tutarak — Bager çekti. Ve telâyla: Miraç, Pa Seni kurtarmak mümkün o- n ölen bu idam cezası nasıl hatı- ) Günk *m de bu işte sen kabahat SB, “Ü Yemininde durmadın.. Mİ, #yol daha nasıl durmalı? irice Çelli iiinim gir bi susüp nihayet mahküm olmadım mu? Her zahmet ve hakarete katlanmadım m? — Hakkın var, Fâkat sırrımızı Kont Adolara söylemişsiniz, Doğruyu benden saklama. Mezara girmek üzere olan bir insan yalan söylememeli... Yüzü sararmış ölan Anna, Düşesin bu sözleri üzerine mösmor oldu. Salla- narak cevap verdi: — Evet, ona her şeyi itiraf ettim. Fefat ben onu papaz O zannediyordum. Kahahat benim mi? Vera, istihza ile güldü, sonra: — Anlayorum, seni aldatmış. İyi bir komedya tertip etmiş ve seni de gafil avlayarak bu sırrı öğrenmiş. — Düşes, kont bana çok hlsnü niyet Ie hareket etti, Beni kurtaracağını va- adetti. Vera, hiddetle atıldı; — Yaman bir (o düzenbazmış. Seni kurtaracağım diye ne yaptı, haberin var mı? Senin yanmdan Çıkınca doğru ba- bama gitmiş, benim günahımdan bahse derek babam: tehdit etmiş. Kral ailesi- nin şeref ve haysiyetine taallük (eden bu sırrım kendisinden satın alınmasını istemiş! Anna, bu sözlerden çok müteessir ol- du. Yeisle murıldandı: — Buna hiç ihtimal veremem. Kont, benim sırrımı para ile satmağa tenezzül etmez. Acaba dünyada artık inanılacak ve güvenilecek kimse kalmadı mı? Vera, bu hale çok memnundu. Anna. yı gene kandırnuştı, Anna, nihayet bir kaç saat sonra idam ©dilecek, kendisi de artık günahınm meydana çıkması korkusundan Otâmamen O kurtulacaktı. Bunları düşünerek Annayı O ziyarette çok İsabet ettiğine memnun oluyordu. Onun verâne mâksadı, Annayı bavatı- için bu canbazhane düşkünlüğünü hoş görmüştü Vera nihayet bir gün ata binmeği çok merak ettiğini ileri sürerek Zingâ- ranm kendisine binicilik (o muallimliği yapmak Üzere saraya alınmasını işte- miş ve babası da razı (olmuştu, Kral, kızımı çok sevdiği için onun hemen her * arzusunu yerine getirmeğe Şalışırdı. Kralın emrile Zingara saraya mun- tazaman gelip Prenses Veraya ata bin- mek talimleri yaptırmağa (başlamıştı. Zingara, ilk derslerini sarayın bahçesin de diğer meraklı bazı kadınların önünde vermişti, Birkaç ders sonra artık kır. larda; ormanlarda tatbikat dersleri ver mek icap etmişti. Kır gezintileri esnasında birgün Zin- gara ile Vera atlarile şehirden çok u- zaklaşmuşlardı. Ansızın hava kararmış, siyah bulutlar gittikçe kesif bir hal al- muştı. Bardaktan boşanırcasına yağmur yağmağa başlamıştı. Sığmacak bir yer ararlarken kayalıklar arasında küçük bir koğuk bulmuşlardı. Canbaz hay - vanları ağaca bağlamış, Vera ile bera- ber ancak kendilerini alabilen bu mağa- racığa sığınmışlardı, Vera atım dört hal koşturmaktan yorulmuş, yanakları kızarmış bir halde (mağaranın içinde bulunan bir taşın üzerine (o oturmuştu. Zingara kızın kendisine karşı zaafı ol- duğunu hissetmişti. Bu fırsatı kaçırma- dı. Dışarıda yağmur ve fırtma olanca şiddetile devam ediyordu. İşte bu sıra- da Zingara kızın yanma (gelmiş, onu okşamağa başlamıştı. Vera esasen bu- nu bekliyormuş gibi vaziyeti hiç yadır- gamamış. âdeta kendinden (geçmişti. Bütün vücudunu sarsan müthiş bir ih- tiras içinde kendini canbazın kollar: 2-, rasina bırakıvermişti. Zingara bu fırsat| tan istediği kadar istifade etmisti. Biraz sonra artık her şey bitmişti. Ertesi gün ve daha ertesi günler bu (omağaracığa muntazaman gelmeğe başlamışlardı. Bu talimler iki ay kadar devam etti, Vera bir gün âşıkının hiç de hoşuna gitmiyen bir haber vermişti; Anne ol- duğunu anlamıştı. Aşıkma bunu haber vermekle beraber ondan bu hatayı örtmek için yardım is- temişti, İcap ederse önunla (o beraber kaçacaktı. Gittikleri yerde evlenebilir « lerdi. Nihayet Zingara ertesi güne ka - dar düşünmek için ondan müsaade iste- mişti. Pakat Veranın âşıkından dirledi- ği son sözler bunlar olmuştu. o Çünkü canbazın ertesi gün seyahate çıktığını öğrenmişti. Sonra öğrenmişti ki, Zin- gara ertesi günü beklememiş, daha o gece trene binerek hemen meçhül bir tarafa savuşmuştu. Bu âni gidişi her- kes merak etmişti, Canbazm kimseye borcu olmadığ ıgibi canbazhane müdü- rü de kalmas: için çek ısrar etmişti. Fakat Zingara dinlememişti. Vera, bu kaçışın manasını anlamsk- ta gecilrmemiş, hüngür hüngür güfler- ce ağlamıştı. Fakat bütün bunlara rağ- men © Zingarayı çılgınca seviyordu. Bu hâdiseden bir ay kadar (sonra bir gün kral kızını çağırmış, ve kendi- sile evlenmek istiyen Dük (o Jorju ona takdim edeceğini söylemişti. Vera, ba- basının emrine karşı gelemiyeceğinden bunu kabul etmişti, Babası bu evlenme yi çoktanberi tasarlamıştı. Birkaç ay sonra babası memleket da- hilinde uzun bir seyahate (o çıkmış ve Dük Jorj da manevralarda bulunmak ü- zere orduya iltihak etmişti. İşte bu sr- rada Vera çocuğunu doğurmuş ve bir- kaç gün sonra da Annaya çocuğunun anneliğini kabul ettirmişti. Sarayda hiç kimse onun cocuk doğurduğunu anlaya