Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.
N.___/'_, n g_"..';aış_ | Hatıralarını anlatan: Alman korsan gemisi Bdi nıluitm “" Ki '"- .Jlllf"l(n CA “Deniz kartalı” nm y süvarisi Kont Feliks fon Lukner HABER — Akşam postas. Hatıralarını anlatan * EFDAHI TALAT —241 -— Yazan: IHSA" ._u — 18 — Hesapları diğer zabitlerden yarım saat sonra bitirebiliyor, muhakkak elli mil kadar kata yapıyordum Tayfa sandığı yerine güzel bir ba - — vul, yeni elbiseler satmaldım, haya- — tımda ilk defa olarak kolalı yaka kul- Vf_ Jandım, Kolalı yaka bana çok zahmet — veriyordu ama yavaş yavaş alıştım. — Ellerimi bir zabit eline benzetmek İ- " çin epey uğraştım. Ama buna lâyıkile - muvaffak olamadım. Seneler süren tay : : fnhğım esnasında ellerimde hâsıl o- — lan'nasırları silmek mümktün değildi. Üç hafta sonra hareket ettik ve gü-| verte zabtiliği vazifesine başladım. Süvari elinden geldiği kadar bana yar- dım ediyordu. Koca vapurda benim İ- | çin yeni ve bana yabancı gelen birçok |— geyler vardı. Fakat sabır ve azim ile her şeyi yavaş yavaş öğreniyordum. Vapur Elbe nehrinden aşağı iner- ken kılavuzun yanmda bulundum. — Kolluklarım arasıra bileğimden kayı- — yoör ve acemiliğim her halimden belli rdu. Ama hüsnüniyetim her şeye ediyordu. Yavaş yavaş mesaha almxya başladım. Lâkin hesapları di- _' '__ Fer zabitlerden yarım saat sonra biti- - rebiliyor, muhakkak elli mil kadar ha- - ta yapıyordum, Çok şükür netice sor- _J_ —madıkları için mahcup olmadım. İlk |— defa vardiya aldığım zaman sanki dün - yalar benim olmuş kadar sevindiydim. j Gemide en zevkli dakikalarım kap- - tan köprüsünde yalnız başrma bulu - — nup da eski hatıraları yadettiğim za- Petropollı vapurunda dokuz ay hiz- gönüllü olarak girmem mümledin oldu—Gönüllü yazıldım ve Kiyele git- o tdm. © Kışlada ilk günler epey sıkmtılı geç — L Mole yürüyüş talimleri, sakat baca- _î ğim yüzünden, bana pek zahmet veri-- ; yordu. Maamafih yavaş yavaş kışla - hayatma da alıştım. Gönüllü müddetim bittikten sonra | Mars zırhlısmda topçuluk talimi gör- * düm, Ve nihayet uzun talimleri, dera- | İleri, imtihanları müteakip zabit nam- — zedi, zabit vekili ve ihtiyat zabiti ol - ': dum, Sevncimi imkânı yok anlatamam, *ı. Dünyalar benim olmuştu. Hemen tÜni- — forma, epolet, meç ısmarladım. Kart 'Iı dö vizit bastırdım ve aile yuvasma İk “dönmeye karar verdim. ge Bı.hı.mm bulunduğu Hal kasabasıma — vardığım zaman otele indim, eşyaalrı- — Tar biraktım. Üniformamı giyip kendi- -— me çekidüzen verdikten sonra evin yo- - Hizmetçiye kartımı vermiştim, İçer- “1, den babı.mm sesini duydum KABDINLAR BENİi gördükten sonra bahriyeye hir se-| »miri alıp üzerine “Feliks seni unutma- “Nakleden: Hatice Süreyya — Bahriye zabiti Kont Feliks Fon Lükner mi? Böyle bir adam tanımı- yorum. Maamafih söyle gelsin. Derhal içeri daldım: — Merhaba baba, sözümde durdum değil mi? İşte zabit üniformasını şe- refle taşryorum. Zavallı babam öyle şaşırdı ki, bayı- lacak igbi oldu ve boğuk bir sesle an- nemi çağırdı. Annem telâşla ve koşarak geldi. Be- ni görünce düşüp bayıldı. Babamla bir olarak ayılttıktan sonra kadıncağız boynuma sarıldı, heyecan ve sevinç - ten ağlamıya başladı. Babamın gurür ve sevincine ölçü yoktu, boyuna öğünerek: — Gördünüz mü, diyordu, benim oğlum işte böyle ailesine şeref veriyor. Zaten ben ötedenberi böyle ıöyleme - miş miydim? Serseri hayatıma böylece hateme çektikten sonra artık ailem arasında yaşamıya başlamıştım. Bahriye ihtiyat zabiti olmakla be- raber, henüz zabit olmamış ve kaptan şehadetnamesi de almamıştım. İki se- ne Hamburg - Amerika hattımda çalış- tıktan sonra yeniden bir imtihân geçi-- rerek kaptan şehadetnamesi almıya muvaffak oldum. 191i senesi Şşubatında da bahriye nezareti emrinde filt hizmete geçmeye teşebblüs ettim. parçasmdan her birini mmıyle öğren mek lâzımgeliyordu. Neyse bu imtiha- nı da muvaffakıyetle atlattım. — * İlk girdiğim harp gemisi Prössen oldu. Çabuk terakki ediyordum. Bir se ne staj devresini geçirince filf hizmete artık resmen dahil oldum. Bana deniz üzerinde ilk vazifemi bu lan Hamburglu ihtiyar kayıkçı Pedde- ri bahriye zabiti üniformasiyle ziyaret etmem mukadder değilmiş. Zavallıyı aradığım zaman öldüğünü öğrendlm'ıl Kulübesinde ihtiyar bir kadın vardı. Pedderi sorunca: — Üç sene evvel öldü, dedi, — Mezarı nerede? — Uhhdorw&u Zavallı Pedderin böylece aneık me- zarını Ziyaret edebildim. Zavallının mezarı çırçıplaktı. Eski bir gemi de- dı Pedder!,, cümlesini kazdığım bir pirinç levha raptederek mezar Üstüne koydum. ( Dwamı wr) Hissi Roman — A9 — ı - Onun uzanan dudaklarından ağzmı] geçmeden şehre inecekler... Öradaki kaçırmadı. İki vücut birleşti. Yumüu - | gşak ve sık otların üstüne yattılar.., | Ve aşklarmın ilk maddileşişi işte bu | gekilde oldu... o Bunları düşünen İsmet, şimdi de Jİ birdenbire belinin sarıldığını hissetti. | Başını çevirdi. Oğlu!... Ve başını, göğ İ._' »Ssüne dayamış... Anne oğlu öylece, baş - başa kaldılar... îı: — Ne düşünüyorsun, anneciğim... — Şimdi artık oğlunun sıhhatine ka - % vuştuğuna emin, gene aklı Muradla 4_î-.'mesgul oluyordu. — Doğrusu bu oğlan, çok dürüst dav- b ranmıştı. Beş ay zarfında hiçbir aşkım — lık, taşkınlık yapmamış, muntazam | fakat ciddi, * uslu akıllı mektuplar göndermişti. — L. Doktorun söylediğine bakılırsa, çok buluşmaları nasıl olacaktı?... Ertesi sabah, Enis bahçede dola_şı- yor, annesi balkona. dayanmış, onun yaramazlıklarını seyrediyor. Bugün| delikanlının bir fevkalâde hali var. Se- vinç içinde... Keçi yavrusu gibi sıçra- yıp duruyor. Dallara asılıyor.. Kendi- ni barfikste gibi çekiyor. — Yapma, oğlum... Şimdi büyük an- nen burada olsaydı, kimbilir seni ne- kadar paylardı. Doktor da, hiç şüphe- siz böyle şeylere müsşade etmez... — Anneciğim! Hayat, içimden fış- kırıyor... Yakında İstanbula dönece- ğiz, değil mi?.., Artık, ben de herkes gibi oldum... Kimsenin yardımma İh- tiyaç olmadan #okaklarda dolasabile- ceğim... Tramvaya binecefim!... Tram vay.» Düşün! Yalmz bs.şıma tramva— ya binmek... Halk Kumkapıdaki Fransız hapıshanesıle Krokere huc:urrı Bunüun için çare! — Eaçırmak! Hayır! Buna lüzum bile yoktu. Böy- lelikle tehlikeli bir maceraya atılmadan işi daha pratik bir şekilde bitirmek is- tiyordüm. Bunun için hangi vasıtadan istifade edebilirdim? Bunu düşünürken sanki birisi kulağrma fısıldadı: — Yalandan! Evet bir yalanla işi halletmek.. Meş- ru ve mukaddes bir yalan! Bir müddet için istirahat kararı ver- dikten sonra ortadan bililtizam kaybol- dum, Bir saat sonra meydana çıkarak, asık ve mahzun bir suratla miralay Bal| ların yanına girdim. — Halimdeki gayri tabitliği farketti. İş Üzerinde konuşur- ken sordu: ; —Neoıeninbugünbirdurgunıu- | ğun var? — Bir şeye canım — sıkıldı. Size de anlatacaktım Zaten! — Anlat bakalım. — Bilirsiniz ki hakkımda gösterdi - ğiniz teveccüh ve alâkaya — mukabele edebilmek için her fedakârlığa katlan- mağa hazırım, — Ondan şüphemiz yok, — Evet; bu hisle daima etrafla alâ- kadar oluyor, olanı biteni öğrenmek is-| tiyorum, — Bir şey mi duydun? — Evet! Şehirde dolaşırken eski ar- kadaşlardan bir kaçımna rastgeldim. A- ralarında bir şey konuşuyorlardı. Beni rww, ben-onla- rTınnazarında lekeli bir adamırm, Onla- rın süsmalarmma rağmen birkaç söz düy-| Mmuştum, İşi tahkik ettim, öğrendim ki halk, önümüzdeki gecelerden — birinde bir toplantr yaparak Kumkapıdaki Fran sız hapishanesile Krokere hücum ede- ceklermiş. — Niçin? — Bu iki yerdeki mahpusları kur- tarmak için. Ballar düşünmeğe vardı, Bir dakika sonra sordu; — Acaba bu haber doğru mu? — Doğru olup olmadığını tahkik et- tikten sonra size arzediyorum. — O halde buna karşı bir tedbir dü- şünelim, — Tedbirimiz ne olabilir? — Onu düşünelim, — Halka karşı bu iki yeri müselle- han müdafaa mı edeceğiz. — İcap ederse tabif! — Miralayım! Bu vahim bir âkibet doinrıbilir Şimdi ıallanmayı bırakmış, zıp zıp sıçrıyordu. Anne, evlâdının böyle kuv- vetlenmesinden memnün, onun şıma - rıklıklarını seyrediyor... -l m"»ı * — Ne var anneciğim? — Seninle gezmeye çıkalım mı?.. — Yok yok... Ben şimdi senin yanı- na geliyorum... Başka plânım var... Beyaz elbiseleri içinde sıcrıyarak yü| - rüyor, merdivenleri ikişer ikişer çıka- rak eve giriyor. Şimdi bahçede o yok... Onun için, bütün manzaralar, İsmetin nazarında manasını kaybetti, Kadımcağız arkasına dönüp bakr- yor. Nerede ya? Oğlu hâlâ gelmedi. Kulak kabarttı. Asşağıda hizmetçiyle konuşuyor... — Anladım küçük bey, anladım... İşte, söylediğin gibi pişireceğim... İsmet memnun gülüyor:; — Maşallah, masallah, aklı fikri hep yemekte (tahtaya parmağı ile vu- ruyör): Halbuki neydi o eski hali... Bır lokma zorla yuttururdum... 'Aşağıda, gene, ahçı: — Anladım, kücük bey dıyorum Merak etmeyin! - diye sabırsızlanıyor. İşte, Enis, hoplayıp sıçramalarında edecekmiş — Bu zamanda her şeyi sessiz sada sızca halletmek münasip olmaz mı? — Arkadaşlarımla konuşayım., — Konuşunuz! Yalnız isterseniz, şim diye kadar dürüstlüğünü çok tecrübe etmiş olduğumuz Esat beye telefon e derek işi bir kere de ondan soralım. Biz konuşurken odaya yüzbaşı Def- reytas da girmişti. Her iki zabit, bu hâ- beri aldıktan sonra bayağı telâşa düş- tüler, İkisinin de yüzleri sarardı. Göz- lerinde endişe bulutları toplandı. Biri- birlerine manalı manalı bakınmağa baş- ladılar. Kolonel Ballar düşüncesini açığa vur du: — Ben zaten işin bu neticeye varaca- ğını pekâlâ tahmin etmiştim. Defreytas da şu mütaleada bulundu: — Yapcağımız şey böyle bir hâdise- nin vukuuna meydan — vermemektir. Yoksa halk toplanıp kapılara dayandık tan sonra ne yapsak nafile., Evvelâ nü- fuz ve itibarımızı kuttarmalıyız. Ballar, bana dönerek: — Rica ederim, Odanızdaki şehir te- lefonile işi Esat beye sorunuz. Ben odama geçerek — telefonla Esat beyi aradım. Bu sırada Ballarla Defrey- tas yanımıza gelmişler, omuz başımdan beni dinliyorirdı, iki zabitin — türkçe bilmedikleri halde bizi can kulağile din lemeye savaşmaları işe verdikleri e€ - hemmiyete en güzel bir delildi. Esat bey telefonda karşıma çıkınca ona doğrudan doğruya şu suali sordum: “——alktin Krökere Hücüm edecefi| hakkında bir şayia. vardır. Bu — doğru mu? i Esat bey şu cevabı verdi: — Böyle bir hareket şehrin asayişile alâkadardır. Ben asayişin teminini İn- gilizlere karşı tekeffül etmiş bulunuyo- rum. Binaenaleyh müsterih olsunlar, Hiç bir şeyin olacağı yoktur. Esat bey, işin iç yüzünü bilmediği için bana böyle cevap vermekte çok hak h: idi. Fakat bittabi onün bu cevabi be- nim işime gelmezdi, Bilâkis ondan fena bir haber almışım gibi kaşımı gözümü oynatarak, yüzümü buruşturarak, hat- tâ önümdeki masaya — lüzumsuz yerde yumruklar atarak telefonda bağırıp ça- ğırmağa başladım, O dakikada Esat beyin benim çıldır- mış olduğuma hükmetmesi pek muh - temeldir. Çünkü saçma sapan söylenir duruyordum. Nihayet sonunda kısaca: — Pekâlâ! Ben sizi gelip — görürü. İşin içyüzünü anlatırım, diyerek telefo- nu kapadım, Büsbütün meyus ve mü - devam ederek, sekiz yaşmımda bir ço- cuk yaramazlığı ile, Mmerdivenlerden çıktı, annesinin yanına geldi. — Yok, oğlum, maşallah iyisin a- ma, bu kadarı'da olmaz.” Terliyecek- sin, merliyeceksin, sonra, büyük annen le doktordan çekeceğimiz var... Haydi, gel, yanıma otur bakalım... Hattâ is- tersen başmı dizlerime koy da uzan... — Amma da yaptın ha.., Benim si-| Şimdi, prog-| yest öğleden sonradır... ram mucibince, dolasmak hakkımdır! Fakat, gene de, hirdenbire, annesi- nin kucarrma yatıverıyor Beline sarı- lara,k' ' — Ah, anneciğim! Benim güzel anneciğim! Sen benim annem olma - malrydın da gösterirdim ben sana... Bu yaramazlıklar, şımarxklıklar, ka- dının pek hoşuna gidiyor: — Neymiş göstereceğin? — Ben de herkes gibi sana âşık o- lurdum... — “Herkes gibi,, mi?.. Mersi!... Kim herkes yahu... Burada.-doktordan bağ- kasını gördüğümüz yok... — Canın mı sıkıliyor, ânne.. Vallahi seni böyle ihtiyari bir mahpusa koy- duğum için çok memnunum... E ,_./ ni kedder bir vaziyette Ballara 00 — Maalesef! Benim ııtıhbıf.d ru çıktı. — Hücum edecekler mi imiş! | ,p’ — Evet Esat bey de teyit edif” P — Peki o ne yapacakmış?- — (P — O da bizim gibi telâş re arıyor. — Türk polisi bu işe mani © | — Bendenizce de işin dııgı'“'ıi '* ! Fakat... d — Fakatı da ne oluyor unll” K — Esat beyin konuşma tırz gi settifime göre o, bu iş karşısl çekniiyor. Boynumu bükerek sustum. — || Odaya uzun bir süküt hâkim | Uydurduğum yalan dalbudak * / heriflerde rahat huzur — bırak | Ben için için memnun neticeyi —— yordum, Sükütu yüzbaşı Defreltas Dü — Bence doğrusunu söyleme gelirse bu belâları başımıza â!“ hiçbir zaman aklım ermedi, — Hangi belâları. — Aşağidaki mahpusları, BiZ "j gardiyanlık için değil başka İ$” gelmiştik. — Şimdiki vaziyete çare Oları olmuştur. — Noktai nazarımda mıııxı'l'l”î de sonunda bize üzüntü ve maktan başka bir şeye yaram dertleri biran evvel bıgumzdli ! yız—Fekatçtalk Krokere nucüli İ gibi tehditlerden korkarak bütü | keri boşaltırsak o zaman şehirt kadar nüfuz ve itibarımız j naenaleyh, bu işi münasip bif _.“ hallederek işin içinden ni iyi çaredir. * Yüzbaşı Defreytasın bu .ısıl ÜY larım üzerinde müsbet bu.' “J dırmıştı. O da mhpuılırmw kılmasına taraftardı. Fakat gilizlik gururuna dokunM yordu. Diyordu ki: — Nasıl olsa bir gün serbett yi lacak olan bu adamları ;u'nw liye etmekte hiç bir mahzur e" Fakât bu işi, bu şayialar üzerif” | sak herkes korktuğumuza hüf” tir. O zaman yaverin dediği İ# nüfuz ve itibarımız kalmaz. Ben suretihaktan pörünertf — Bunun kolayı var. İkisi birden sordu: | — Nedir? c (nevwl'j İsmet, oğlunun ağmuknP'w' larmı çatarak: ,1 — Bir daha böyle şeyler SÖY işitmiyeyim. Anlıyor m% nim yeğâne zevkim, haya ten senden başka hiçbir Ze tur ve olamaz... M — ÖZ Tariki dünya gibi yorsun... — Öyle ya... Bu yaştan j deki cazbandların hasreti ini w değilim ya... 7 — Gene mi ihtiyarlıktaf yorsun, anne... Haydi blk':::'f yarladığını da iddiş et de ım L 4 *'X — Biliyorum: Senin ile 20 arasındayım, ' ğ — O kadar değil... Fık“',,#_ de otuzundan fazla | anne... Söyledim ya.. Ne ılf nemsin?.. Vallahi sana öyle —_ı' olurdum ki.., : ae Böyle, delidolu konu bugünkü sevincini art çe mek, oğlan annesiyle baş batt ya tegneymjı__ x ' £