? © Ç “başlamıştım ki, limana beyaz bir gem! © beyaz boyalı Hatıralarını anlatan: Mi Alman korsan gemisi “Deniz kartalı” nm süvarisi Kont Feliks fon Lükner Hayatımda ilk defa girdiğim Alman harp gemisinden bir köpek gibi kovulmuştum. Lâkin sonra bu tayin edildim Sekiz hafta sonra hastaneden çık- tım, Fligiug Fiş isimli bir Kanada yel. 'kenlisine tayfa yazıldım. Jamayksya gidiyordu. Lâkin bu gemide bana bir seferden fazla tayfalık nasip değil MİŞ. Jamaykaya varacağımız gün am- bar kapağını açarken, daha kemiği İ- yice kaynamamış olan bacağımı dik- katsiz bir hareket neticesi kırdım. Jamaykada gemiden hastaneye ya - tırildım. Bacağımı âlçıya koydular. Sırtımdaki elbiseden başka ne varsa, nem var nem yok hepsi gemide kal - mıştı. On beş gün sonra hastane mü— fettişi gemide param olup olmadığını gordu. — Var, altı İngiliz... — Pek âlâ! Konsolosluğa (adam göndererek paramı arattılar. Kanadalı kaptan na- muma ancak Üç İngiliz lirası bıraka- rak bütün eşyamı ve paramın yarısmı kabullenerek limandan gitmiş. Para- mz bir tayfa ile kim alâkadar olur” Bacağımın alcısıyla beni hastaneden kapi dışarı et : on tedarik ederek deniz ke- m. Evi olarak buradaki im. Geceleri burada sıcak İ ceğe kalıyord distance arma müracaat sü - lettim. Bu tagaddi tarzma ımil edemezdi. Ben yasağıg- .. > sabahı Timana bir Jiyle Kagit um ama, ç J yka sefer başlangıcı bir Timan olmadığı için başka gemilerde de bulmak imkânsız gibi olduğunuda böylece öğrendim. Dört gün daha Hindistanceviziyle| geçindim. Nihayet şehrin arkasından | dolaşan nehrin kenarmı topallıyarak yürüyüp bambu kamışı kesen bir zen- biye yardım teklif ettim. Gemici bıça- (rm işe yaryordu. Akşama kadârki hizmetim mukabilinde zenci bana mı- sır unundan yapılmış bir nevi çorba ikram etti, geceyi ahırmda geçirme. me izin verdi. Ertesi günü gene bambu kesmeye ihti nin girmekte olduğunu gördüm. He — men işimi bırakarak bacağımın mü - saade ettiği nispette süratle limana! koştum, Limana gelen ogemi bacalı ve Panter isimli Alman harp gemisiydi. Bir yat kadar güzeldi Öyle sevind sevindim ki... Fakat sevincim çokl KADINLA? RE Meli LAME AN / Nakleden: Ha —46— — Söyle... Bana her şeyi anlat... Ben senin dostunum! Seni seviyorum. — Ya... Gördün mü işte. Bu “se Tin bana şaka gibi geleceğini sanıyor. sun, Fükat değil işte.. Bilâkis... Beni az daha anlaman için ne yapayım.. Bi- lemiyorum... Sen, bana kendi kendimi korkunç gösteriyorsun... Emin ol ki, bütün hislerim! - söylüyorum... Sana bakınca, kendi kendimi mahvetmek armasunu duyuyorum... Sert bir hareketle, Gözlerinin İçine baktı. — Buna hakkın yok! » dr. . Kadm, gülümsedi. — Hayat, Yalmz ben değilim. Başka varifelerin da var.. Bari onlar İçin yaşa... 'Ne kurnazca bir çevirme hareketi!.. kadmı çekti. diye bağır.- İ şarak icabet etmiştim. Artik yüz bul- gemiye süvari sürmedi, nekadar sefli bir kıyafette olduğumu hatırladım, O zamana. kadar hiç o derece utan- miş olduğumu bilmiyorum. Bu nefis ve tertemiz harp gemisi karşısında $e- faletimin, hacaletimin derece ve aza-! metini idrak ettim iğrenç, pis bir haj- de sanki durmakta olduğum yere mıh-| lanmıştımı, Maksadım hiç olmazsa âna dilimin konuşulduğunu işitmekti, Dört zabit Panterin merdiveninden inerek rıhtıma çıktılar. Arkalarında! kar g'bi beyaz elbiseler vardı. Önüm -| den, bana bakmıya tenezzül bile etme- den geçtiler. Yeisimden ağlıyacak hale geldim ve nevmit bir halde kırık ba-| Cağımı sürüyerek oradan uzaklaştım. Öğleden sonra Panterin mürettebatı karaya çıktı. Bunlardan iriyarı biri tarzı telâffuzu itibariyle nazarı dik. katimi celbetti. Kendisine seslendim: — Uğur ola, hemşeri. Tarzı telâffuzumdan o da hemşeri.) İ si olduğumu anladı. Bu adam ateşçi- lerden birisiymiş... Sergüzeştimi ken disine anlattım ve biraz ekmek iste-| dim. — Sana elbet yardım ederim, dedi bu akşam saat altıda rıhtıma gel. Bu dakikada vaktim yok. Çünkü hemen gemiye dönmek mecburiyetindeyim. Randevuya bir çeyrek kadar evvel gelmiştim. İşte o da görlindü. Elinde nefis Alman ekmeği vardı, Yarabbi ne zevkti ol HER, kendisine teşekkür edi- yor, hem mpeg »eryordum. O, ” seyrettikten | — Her akşam saat gel emi! dedi. — Yahu sen ne iyi adamsın... Fazla söyliyemedim. Elimde tuttu- Bum somtünu kemirerek kumsala dön- düm. Ertesi günü tabii randevuya ko- altıda buraya dum ya: — Bana eski bir kasketlebir çift eski kundura vermez misin? — Yarın pazar, dedi, seni çıkarırım. Evvelâ tereddüt ettim, fakat yeni arkadaşım tereddütlerimi izale etti ve ertesi pazar günü gemiye tırmandım,. efrat kahve fincanlarınm ve pastala- rın etrafına dizilmişlerdi. Bir tentenin altında pırıp pıril yanıp tutuşan bir| top uzanıyor ve ağzını tehditkâr aç mış duruyordu. Hayatımda gördüğüm ilk top buydu. frat beni aralarma oturttular, Benim gibi fakir bir topa- İa su efrat güvertesi muhteşem ve müdebdeb bir şato gibi geliyor, k kendi- gemiye Hissi Roman tice Süreyya Oğlunu ileri sürerek, onu melhuz teh- Ukelere karşı korumak için, adetâ şan taj yapıyor... — İlâhi... İntihar edeceğimi mi #anı- yormun?... Deli misin? Bu dersce kor. kak miyım?... “Kendimi mahvet- mek,, sözünden kastim başka... Yani, demek istiyorum ki, bende sevdiğin neler varsa onları mahvedeceğim! Murad, âdetâ haykırır gibi: — Demek benden bu derece nefret ediyorsun, İsmet? Heyecanından sapsarı (kesilmişti. Anne şefkatiyle, başmı göğsüne doğru çekti: | — Hayır, böyle düşünme, yavrum... Senden nasıl nefret edebilirim? Bu- nun irskânı var mı?... Nefret ettiğim hayattır... “Onun,, harleinde cazip ne HABER — Akşam postası Tep, 7 V OE pieliicer KARŞI Bi PT Hatıralarım anlatan ; EFDAW TALAT —238 — gep a * JE Yazan! 1HSAN “Şu defter sayesinde, şu bind içinde yaşayan bazı yılanlar! temizlemiş olacağım — Bunları ne vasıta lie sevkettiler. | — Trenle., İ — İmkânı yok. — Ben de Sirkecide tertibat almış - tım, Oradan trene binmiş © olsaydılar! bir tanesi sağ kalmazdı. — Sirkecide binmediler ki... — Yanal. — Evet, kapiten Benet (o bu işte de| şeytanetini gösterdi. Herifleri kamyon- larla Yeşilköye götürdü, Oradan trene! bindirdi, — Atladık desene... — Evet atladık. — Sen, Yeşilköyden sevkedilecekle- rini öğrenmemiş miydin? — Son dakikalarda öğrendim ve size Saip ile haber gönderdim. — Bu haberi almadım. — Saip sizi bulamamış. — Yazık! Esat beyin evvelce şu veya bu sebep-| lerle doğru bulmadığı bir işle sonradan bu kadar hararatle alâkadar olmasının derin manaları vardı. Fakat ne yazık ki, karşımızdakilerin maksatlarma pek geç vâkıf oluşumuz ve biribirimizle te- mas temin edemeyişimiz yüzünden ar- zularımız tahakkuk sahasma intikal e- demersişti. Esat beye firar hâdisesinin tafsilâtı- nı anlatırken aklıma Tahsinin defteri geldi. Çıkartıp kendisine uzattım; — Bu nedir oğlum? — Muhterem selefinizin defteri. — Tahsinin mi? — Evet | — Nasu ele geçirdin bunu? — Kamyona binerken evrak çanta - sından düştü. Esat bey defterin sayfalarını çevire- rek tetkike başladı. — Beyefendi! Tahmin ettiğinizden daha enteresan notlar bulacaksınız bu defterde! O bu sözleri duymamış gibi okuma » ğa devam ediyordu, Bir aralık; — Vay vay vay! Çok (omühim, çok mühim diye söylendi. — Evet; bendeniz de öyle zannediyo rum, O, sayfaları karıştırmağa devam ede- rek: 1 a m ama mi onların yanında iğrenç Ve pis bu. lüyordum. Bu sunda nöbetçi zabiti geçti, Efrad ayağa sıçrıyarak selâm vaziyeti aldı. Ben de onlar gibi ayağa kalktım. Za- bit beni görünce nöbetçi çayuşuna seslendi; — Nöbetçi çavuşu... — Efendim. (Devamı var) 7 ymm geçen ı fırsattan istifa-| de etti. — Oğlunun ne düşündüğünü gayet iyi gördün, anladın cicim! Hattâ zan- nedersem... Kadın cevap vermedi... Yalnız. ici- ni çekti ve Muraddan uzaklaştı, Deli.| kanlı, sevgilisini hâlâ tutmak icin bir! harekette bulunduğu İçin, kadm onu itti ve ayağa kalktı. — Bırak da bütün bunlar Üzerinden zaman geçsin, Murad... Daha bekliye- bilmek kudretin var mı? — Neyi beklemek? — Bilmiyorum... Şu anda, hiasiyatı- mn tahlilini yapamıyacağım... Başımı dinliyeyim, kendi kendimi uzun zaman dinliyeyim... Ondan sonra... Kolları sarkmış, inkisar içinde, Mu-| rad, bakıyor... Rengi solük... Gözleri delgm... Kafasına mütemadiyen dar - beler yemiş gibi sersemlemiş... i Hissediyor: Hİ Her şey elinden kaçmaktadır. Ne yansa kâr etmiyor! İ Ve, içi isine st#miyor. Kendi trendi. ne lânet ediyor: O mektubu İsmete İ dan müphem bir şekilde bir — Bu küçük defter, bizim için meç-| hâl olan birçok noktalarm aydınlanma» sına yardım edecektir. ! — Küşki diğer kâğıtları da aşirsay dim. İL Yüzüme, şefkat dolu bir bakışla bak-! u; | — Sana çok teşekkür ederim yavrum! Şu delter sayesinde, hiç olmazsa şu bi na içinde bâlâ suretihaktan görünerek! yaşayan bazı yılanları temizlemiş ola! cağım. Bu da genin sayende olacak! — Estağlurullah! Ben vazifemi ya pıyorum. — Bu noktada bana ettiğin yardımın | kiymetli olduğunu bil! — Beyefendi! Size daha uzun müd- det hizmet etmek isterim. Fakat bir ri-| cam var, — Söyle yavrum! — Üç seneye yakın bir zamandır ma: iyetiâlinizde çalışıyorum. Hizmet et - meğe çalıştım. Bir gey (o yapabildiğime| kani değilim... | — Senin hizmetlerini biz takdir cde- riz. — Teşekkür ederim. Fakat bugün sizden bir ricada bulunacağım. Bu be- nim şabsıma aittir. — Sana her yardımda hazırım, — Kolonel Ballar, benim İngiliz biz- metinde çalışan bir adam olmam dola- yısile artık şehirde serbestçe yaşamam doğru olamıyacağını ileri sürerek an - nemle birlikte Krokere yerleşmemde 15- rar ediyor. Diğer memur ve o müsteh:| demler ailelerini getirerek yukarı kat- lara yerleştile. — Sen de dedikleini yap! — Yapmak istemiyorum, Anâmc a - Lp onlara iltica etmek bana o çok ağır geliyor. — Gelmesin, buna da tahammll ge rek, — İyi ama, artık yükü taşımağa lü - zum kaldı mı? Artık bügün büyük kü- şük bütün teşkilât mensupları hüviyet- lerini meydana çıkardılar. Onlar açık alınla, gergin bir göğüsle fahr: gurur içinde dolaşırlarken benim hâlâ maske taşımam ve halk nazatında şüpheli bir adam olarak kalmam doğru olur mu? — Sana hak veriyorum. Fakat... Sözünü kestim: bulunmaya — Bu ricamı kabul O buyurunuz. Bu ayni zamanda hâyatta benden (başka kimsesi bulunmayan annemin tieasidır Ben de artık maskemi kaldırarak, İngi- lizlerin hizmetinden ayrılmak istiyo - rum., Esat bey düsünceye dâlmırtı. Kendi. okuttuğu için pek büyük hata etti! / “— Ah, ne demeye aptal gibi öebi- Ne demeğe mi?... Bu mektubu İs-| mete okutmayı bizzat istemiş ve bun şeyler ummüuştu... Kapının eşi İsmet dedi ki: — Rica ederim benimle beraber gol- meye kalkışma... Yolu biliyorum... ta şallah yakında gene görüsürüz.. He.| men şimdi, vak.t geçirmeden gitmeli. yim... Buradan kasmak, bu muğlâk vasi. yetin daha müğlâklaşmasını önlemek istiyor! Fakat, eldivenlerini iliklerken, bü - tün bu muhite, hatıralarla dolu ola bu eve çepecevre b'r veda nazarı at maktan kendini menedemedi. Delikanir, bu hissin farkına vardı Nefsine hâkim olamıyarak, gevrilisi- nin beline sarılıverdi. Onun her Ve- rini delice önmeye baslar, Saelarmı yana'darınr, bovnumi., Dudakları, ka- dmm ağzımı yakalamak istediği vakit,| | teselli etmek istiyor sine bundan evel'de müteadölf bu işten bahsederek artık be cı ve Üzücü vaziyetten rica etmiştim. Fakat, o het i bir bahane bulmuş, beni bir © ha çalışmağa ikna etmişti. seler ben kat'i bir karar â nun için ona tekrar şunları : — Hem artık benim hizm kalmadı. Kahraman ordu di İ raber bütün müzmin işleri de“ temizledi. b Esat bey hâlâ dalgındı. Bt o halde kaldı, Sonra ağır #ğif © ğa başladı: di asil rum, ben senin Vi iğine kani değilim. — Artık ortada meşgul ol kaldı ki, 4 — Eğer, sen, senden çok n dileceğini bilmene rağmen # radan ayrılmak istiyorsan asri yeceğim, — Siz benim yalnız Smirii niz. Merhum babamın da af mak sıfatile benim bir baba? kırsınız. Evvelâ sizi dinlemek — O halde bak yavrum! Senin bundan evvelki (om is'af etmiş olsaydım, şü küçük kiymetli defteri nasıl ele tim. Daha buna göre ne isti öluyor, — Demek siz hâlâ benim muhafaza etmeme taraftars bu bana ağir gelmeğe bü — Vasiyetini takdir ediy kat üç senedir uğraştım. İşi alalım. Biraz daha gayret sin? ” — Mutlaka isterseniz edectii — Çok rica ederim oğlus8 gilizlerin içinde bulunman onların düşünce ve kararl&i mek bile bizim için büyük bit — Benim bu işimin dahâ " devam edeceğini tahmin ed — Pek kısa! eti — Tahminen? — Onu bilmem ama, uzün müddet seni Üzmiyedö adederim, — Vaadinize teşekkür — Şimdi işine devam ze gil mi? "| 1 li lr ir beni gene si ti. O beni tekrar yumuş# memnun, defterin yapraklari” N yordu. Bir aralık bana #' Derdi İsmet, haşin bir — il yakalanmış balık gibi siki gi larmın bir darbesiyle deliksöi cağından kurtuldu. Sesinin gözlerinin sert bir bakış? rek: m m Pe — Rica ederim! Rica © di. yaf Boynundaki kürkü, çok ” a ee gib Murad, ona, sitamle baki?” Kadın, bir cenazenin 1” çek atar gibiş — RBuhranlı anlarımda yapmama rağmen beni cek ve sevecek misin? B: 5 ta devam eğecek mi? © / Bu, atılmış bir oltaydr Fİ yakalandı. İsmet, hass3$ tu. — Affet beni eicira? var. Sen, benim m ei İnsanların en iyi kalpli pere" p ru kaldırdı, Teselli