16 Ağustos 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 8

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. 1 saat bekleyebilir veya abone olup limitinizi yükseltebilirsiniz.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—a — <u p * A —— eg ZL SŞ e a AT M A K — aa ği r ç K eC " M ıı' YA ŞE T ZR A G GA Kai Te LT —e sanea —— —— e GĞ l İT — t d L ŞER du Ai — ğüllklin. L d " L v ' ğ lüdarağı P BĞ Rr” ———T 5- - —1 —- ——— e zN F—EBĞB <A0 H i g suçdar — hem de kapatılırken sürgünün iyice ye- l * » İdi. Muhafızzabiti Hüı!eyin haydutlarla — ettikten sonra kapıyı açarak kendileri- - kişi koşarak yukarı kapıya doğru Halife haykırdı : — Şu haini derhal ölüm zindanına götürün! Bunu isbat eden en büyük delil kan izleridir.,İkinci olarak hiç kimse bu geca Hüseyini görmemiştir. Eğer kovaladığımız adam hakikaten Hüse- yin değilse, kendisi neredeydi? Ne ya- pıyordu? Yaralanmış bir halde Dicle- nin ortasında işi ne idi? İşte muhterem halife, bu kadar kuv- vetli ve kati isbatlar karşısımda hâlâ tereddüt etmek caiz midir? Mustasıim biran duraladı: — O halde işin içinde başka şeyler de olacak. Peki kovaladığınız adamdan başka vezir Müeyyededdinle saraya ait birde genç kadım vardı. Muhafızlar blrbırlerınin süratlarımna baktılar: — Hayır! Başka hiç kimseyi görme- dik, Hiç kimse yoktu. Bu zamana kadar ses çıkarmadan duran İbni Ömer birdenbire söze ka- rıştı: — Muhterem halife bendelerinin de bir sual sormasına müsaade ederler mi? — Sor! — Nöbetçi askerlerinin Hüseyin ol- duğu kati şekilde anlaşılan bu adamı ilk önce nerede görmüş olduklarmı an- lamak isterim. — Garp tarafındaki küçük kapmın yanında ü — Güzel! Acaba bu kapı içeriden ko- laylıkla açılabilir mi? — Evet. Kapı sadece bir sürgü -ile kapatılmıştır. Bu sürgü içeriden kolay- lıkla açılabilir. — Şimdi bir tek mesele var. Bu ka- piyı muayene etmeliyiz. Eğer kapı içe- riden açılmışsa o halde hadiseyi izah etmek kolaydır. Hüseyinin bu canavar- larla birlik olduğu anlaşılır. Ofrâdüki Höbötçilere beraber hücum ni kaçırmış ve içeride yalnız kalmış olacaktır. Bu mesele başka türlü izah edilemlez, Halifenin bir işareti üzerine birkaç gittiler.. Aradan ancak on dakika ka- dar bir vakit geçtikten sonra nefes ne- fese geri döndüler: — Kâapı açılmış muhterem halife, Bu -hem kapının dibindeki ayak izlerinden rine oturtuülmamış olmasından bellli. Bu sırada başka bir istikametten ge- len bir adam da şu sözleri söyledi: — Kapmın önünde baygın yaralılar- dan biri biraz kendisine geldi. Üzerle- rine dört beş kişinin ani olarak hücum ettiğini ve kapıyı açıp kaçtıklarını söy- _ Artık hiç kimsenin Zzerrece tereddü- dü kalntamiştı. Mesele apaçık ortada "bile tereddüt etmiyecekleri halde gözle- birlik idi LU Halife Mustasım da buna derhal ka- haat getirdi. l — Şu haini ölüm zindanıma atm! Kendisine geldikten sonra yarm onu ben sorguya çekeceğim! diye homur- dandı. Ve saraya doğru yürüdü gitti. Halife Mustasımın ağzından çıkan bu “Ölüm zindanı,, kelimesi gayri ihti- yari Herkesin tüylerini diken diken yaptı. Hüseyine okadar düşman olduk- ları, kendisini gebertmekte bir saniye rinde gayri ihtiyari bir merhamet ışı- ğı dalgalandı. Hatta, hatta Hüseyini bu felâkete sürükliyeri İbni Ömer bile biran Oona acıdı. Dört iri yarı asker Hüseyini kollla- rından ve bacaklarından tutarak kal- dırdılar. Bir onbaşı öne geçti. Ve ağır adımlarla saraya döğrü ilerlemeğe baş- ladı. Dar ve alçak bir demir kapr vasıta- sile saraya girdiler. Karanlık ve alçak tavanlı bir sürü dehlizlerden geçtiler. Mütemadiyen ve mütemadiyen merdi- venlerden indiler. Nihayet durdular, Önde bulunan ve elinde bir meşale taşıyan bir adam be- lindeki iri anahtarla demir kapıyı açtı. Burası her tarafı taş, dehşetli surette rütubetli bir mahzendi. Yerde yuvarlak bir delik bulunuyordu. Bu deliğin başına geldiler, Ve hâlâ baygın olan Hüseyini içeri atıverdiler. Hüseyin vücudu aşağıya düşünce bir şırpımtı sesi duyuldu, Yerden bir kariş yüksek sular etrafa sıçradılar. Sarayın üç kat altındaki mahzende bu vaka cereyan ederken yukarıda da başka bir hadise geçiyordu. Halife Mustasım bütün nöbetçi zas |. bitlerini yanma çağırarak kendilerine şu emri tebliğ etti: — Bugünden itibaren Bağdadın ka- pılarmdan kuş — uçurtmayacaksmız. Bağdattan hususi müsaade almamış hiçbir erkek ve kadın çıkmtyacaktır. Tüccarların bütün malları aranacak. Hiçbir veçhile gizlice bir kimsenin Bağ- dattan çxkıbilmeıine imkân verilmiye- cek. Bundan başka vezir Müeyyededin de- nilen haini yakalamak için de bütün tedbirler almacak. Açıkça söyliyorum, icap ederse Bağdat baştan başa yıkıla- cak. Taş üstünde taş bırakılmıyacak, fakat vezirilâin Mü saray- dan kaçırılan cariye Güzide ve bütün bu cüreti yapan, melun Hüseyinin ar- kadağı Aykut admdaki Türk yakalana-| cak, Bunları yakalamağa muvaffak ola- cak, yahut yakalanmalarına yardım edecek olana bin altın hediye edilecek- tir.. (Devamı var) F*“ı]"’ r [_x- LAİ Ü, - Besi titriyordu. Gözleri Yyaşarmış adeta çocuk gibi sokuluyordu. Nihal kocasmı uzun uzün süzdü, Bu erke- | ğin kalbinde ne bitmek bilmiyen bir muhabbet vardı! Ne derin, ne sıcak, ne kadar müşfik bir aşk!.. Onu sıkın- tıdan kurtarıp bu zengin hayata sok- muştu. Hiç bir şey esirgememişti. Bütün parasını dahi küçük ellerinin arasıma teslim etmişti. Halbuki buna mukabil o ne vermişti. Hiç! Üstelik te K biçareyi değeri olmıyan bir herifle ' al- - datmıistı. İçinde derin bir nedamet uyandı, — kocasının boynuna sarıldı boğuk bir sesle: B Ferruh' Affet beni, senin hak- | e ) br ada “böyle gey nasıl ummuşum! kında ne fena düşünmüşüm, senden Yatağından fırladı, erkeğin dizler.ne kapandı, kalbinde yeni uyanan bu kım tesirile yaptıklarına son derece nadim olmuş, içinden coşan derin bir hisle: — Beni seviyorüm Ferruhcuğum...| Bugüne kadar bir aptal, bir kör gibi dolaşmışım, seni anlamamışım... Affet beni, şimdiden sonra şenininî, e yen senin, bütün hayatımı seni mes'v etmeğe — vakfedeceğim... Adamcağız çılgmlar gıbi karısmı sardı: — Sahi mi / söylüyorsun Nihalci- HABER — Akşâm Pösinat. A ellicens fezy ıBir! "İWT İ N T '.»v"qı'.w T KSN U ÇN Y ."*”w_ w ÜRK Hatıralarını anlatan * EFDA& TALAT —168 — Yazan: İHSAN ARİ CARIF Zavallı adamcağız benim yvyü- zümden boğulup gitmiş mi idi? Burhan — Emniyet sandığında baş- muhammindir — hemşiresile — beraber oturuyordu. Kapıyı kız kardeşi açtı. Beni karşısında —su küpüne düşmüş sıçan gibi görünce hayretinden kendi- ni tutamıyarak bağırdı: — Ayol, Efdal bey bu ne hal? — Aman, sörguyu suali bırak. Bur- hanı uyandır. — Küzüm merakımdan çatlıyacağım. Bir tek kelime ile anlat... — Şimdi hepsini anlarsınız. Beraber yukarı çıktık. Bu sırada ar- kadaşım gözlerini oğuştura — oğuştura yanımıza geldi, — Ne bu hal yahu? — Bir kaza atlattık! — Denize mi düştün. — Öyle gibi bir şey... — Sen şimdi bir kat elbise, çamaşır, çorap, fotin ver bakalım. Arkadasım elbise dolabını açtı: — Beğen beğendiğini al... — Canım şimdi elbise beğenecek sıra mı. Ver bir tanesini... : Bürhan bana çamaşır, elbise verirken beri de başımdan geçenleri — anlattım. Burhan, temiz kalpli, memleketine bağ lt bir çocuktur. Fakat benim böyle ha- yatım bahasma yaptığım taşkınlıkları- ma kızar, annemle beraber beni müte- madiyen itidale sevketmeğe çalışırdı. Binaenaleyh, bu geçirdiğim macera- dan da bittabi memnun kalmadı. Bana gene bir sürü nasihatlerde bulunmağa kalktı fakat, onu dinliyen — kim! Ben giyinir giyinmez sokağa fırladım. Tesaj <? dül işime yardım etti. Bulduğum bir o- tomobil, beni beş dakika sonra Kroke- re bıraktı. Şimdi her şey geldi geçti ya.. İçime Miralay Balların — korkusu çöktü. Acaba geldi de beni aradı mı? Nöbetçi polise sordum: — Hayır, daha dönmedi, dedi. Bu da iyi bir şey.... Odamdan Harbiyeye telefon ederek sordum. Haringtonun riyasetindeki iç- tima devam ediyormuş. Bizim kolonel de oradaymış... Bitap bir halde karyola ma uzandım. Yarabbim, şu bir iki saat içinde ne korkunç bir macera — geçir- miştim. Vakar bütün dehşetile gözleri- min önünden geçiyordu. Acaba, zavallı İrfan reise ne olmuştu? ÂAkıntı ile mü- cadele edebilmiş miydi. Küçüklüğüm- denberi onun iyi bir yüzücü olduğunu bilirdim. Eğer bir aksilik çıkmamış ise mutlaka kurtulmuş olacaktı. Eğer kur- tulamamış ise, adamcağız benim yüzüm den boğulup gitmi;t: Bu acıyı ömrü- mün sonuna kadar unntımudım. N — BSeni seviyumm Seviyorum' İkisi birbirine sarıldı, ağlaşıyorlar, öpüşüyorlar, lâkin bu derece helecan Nihali fena halde sarstı, gözleri karar- dı kocasımın kolları arasında - bayıldı. Kendisine geldiğinde halsiz bir halde mırıldandı: — Sehi seviyorum ama, öleceğim.. Hem de ölmem daha doğru. — Allah göstermesin, yaşayacaksın. Bizim saadetimiz asıl şimdi başlıyor. — Hayır, hayır ölmeliyim! Ölmek istiyorum.. — Neden? Neden atrık seni kemiren sırrı söyledin. Benim katil olmadığımı da anladın artık birlikte mesut olma- mız için hiçbir mani yoktur. Nihal hazin hazin ağlıyordu. Ferruh bey afalladı. Aıı:ıhı. karısını bu derece sarsan şey ne idi? Bir saniye bakıştı- lar.. Kadınm gözlerinde okuduğu ma- nalar birdenbire onu irkitti. Sarardı bütün vücudu titredi. Filhakika şimdi kadın çok halsiz, tamamen bitaptı, fa- kat ne olursa olsun bu işi anlamak lâ- zım, İçinde müthiş bir şüphe ıwındı — Nihal! ceğini o zaten anlamıştı. Gözlerini ka- padı tevekkülle bekledi: l £ P j :-. Ş | h y y y" F A x AT L İşE | Zile bastım. Gelen nöbetçiye' sabah- leyin saat altıda beni mutlaka uyandır- masını tenbih ettim- ve lâmbayr söndür düm. Yarı kâbus, yarr buhrân "içinde dalmış gitmişim... ; Nöbetçi polis beni tam istediğim sa- atte uyandırdı. Birkaç saatlik uyku vü- cuduma taze küvvet vermişti. İki bar- dak da çay devirince aklım başıma gel- di. Yukarı kata çıkarak nöbetçiden mi- ralay Ballârın gelip gelmediğini sor- dum. — Saat dörtte geldi. Size bir mektup bıraktı. Ve kendisi uyanımcaya kadar mektupta yazılı emırlerm yapılmasını tenbih etti. Mektubu alarak odama indim. Kolo- nel mektübunda emirlerini — bir takim maddelere ayırmıştı. İçlerinde gn mü- himleri de şunlardı: 1 — Badema hiçbir İngiliz polisinin tek olarak devriye çıkmaması için İn- giliz karakolları kumandanlığına emir- verilmesi. 2 — Geceleri şehirdeki bütün dük- kân, mağaza ve eğlence yerlerinin bi- lâistisna azami saat on ikide kapanma- SI 3 — Mütareke senelerinde — İngiliz muüuhipleri meyanında bulunan ve halk nazarında İngiliz dostu olarak tanınan veya İtilâf devletlerine ait herhangi bir teşkilât ile alâkadar olan ve bu yüzden Kemalistlerle onlara taraftar olan- hal- 'kın gayz ve husumetini celbedenlerden İngiliz himayesine iltica edecek oölanla- n derhal kabül edilmeıi kendilerinin *ve aileletinim emiliyet ve selametlernin temini içi her türlü tedbirlerin alınma- SI. j 1 Kolonelin mektubunda bu üç 'madde haricinde teferrüat kabilinden daha bazı emirler var. Bu mektubu okuduktan sonra soluğu Esat beyin yanında aldim. Evvelâ ken-| disine 'gece başımdan geçenleri atlat-| tım, Fena halde müteessir oldu. — Evlâdım, neye böyle ihtiyatsızlık- larda bulunuyorsun? Vaziyeti hepimiz- den iyi biliyorsuri. Geceyatııı ne olur- sa olsun düşman gemileri — arasından kayıkla karşıya geçmek deliliktenm başka bir şey değildir, diye beni azarladı. Dedim ki : — Peki ama, size bildireceğim işler pek mühimdi. Vakit kaybetmeğe gel- -mezdi. Çünkü hayat memat işidir bun- lar. İhmale gelmez. Tam mukabil ha- rekete geçeceğimiz zaman (tehlike var- dır. İhtiyat lâzımdır.) diye işi savsak- lamak doğru olur muydü?. — Nihal, sen henl artık ıeviyorsım değil mi? — Bütün kalbimle,, Bu feryat genç kadmın kalbinden koptuğu belli idi. — Mademki beni seviyorsun, o halde bana doğruyu söyle. — Daha ne bilmek istiyorsun. — O gece harap değirmende ne işin vardı? Bu sual! İşte helecanla bekledi- ği bu feci sual nihayet soruldu! Buna nasıl cevap vermeli? Ne bahane bulup evvel korkusu sırf kendi hayatının teh- likeye girmesinden ileri geliyordu. Hal- buki şimdi karşısındaki erkeğin çeke- ceği ıztıraptan ürküyor, sevdiği adamın betbahtlığını görmek kadar acı bir şey olur mu? — Nihal niye cevap vermiyomm? Kadın inler gibi: — Sana demin de ölmek istediğimi söylemedim mi? Ah! Bir ölsem emin ol en hayırlısı bu olür. * —-—ısııımhılm..mıöderlnbıni hnı düşüncelere sevkediyor.. Neden| Kocasının kendisinden izahat lıtlyov K — Çünkü karşında rahat rahat yaşa- mağa hakkım kalmamıştır, çünkü se- ğt doğru bulmuyorum. Hattâ, seni V nin ne merhametine, ne de muhabbeti- !'_' | Si e Li t lll lll — Vazifende gösterdiğin samimi V? fedakârane hareketi takdir — etmemef mümkün değil. Fakat biz sabredelim Yakiın zamanda vekayi inkişaf edecek milli intikam almacaktır. Müjde vert” yim sana, bu sabah yeni — haberler ah dım. — Lütfen beni tenvir eder misiniz? — Çok iyi! Kahraman ördüumuz dof tü düşmanı hayrete düşürecek bir sür” atle mütemadiyen ilerliyor. " — Evet, Ballar da dün gece Harbiy* den aldığı raporlar üzerine bu gidişlt Türk ordusu önüne ne gelirse silip SÜ" pürecek ve denize dayanacak demişti: — — Ona hiç şüphe etme. Ordumuzuü! Akdeniz kıyılarına — varacağı ! yakındır. — İşte, düşman ve düşmanlara dost olan hainler bu halden fena halde ku$” kulanıyorlar. Muhalifler kaçacak de!î' arıyor. İngiliz makamatı, onları hima” _ ye edecek tedbirler alryor. h. — Balların müteessir olduğu bir nO' ta da son muzafferiyetler üzerine İS“ tanbuldaki Türk halkının tezahürat V& nümayişlere başlamak üzere bulunmf sıdır. Kolonel, bugünlerde inzibatıif ihlâl edilmemesini,çok istiyor ve maal' esef bazı vakalar yüzünden sizi deği mek kararını verdi. — Bunu tahmin etmiştim. Ç — Muhaliflerden bir kaçı tecavüz uğramış. Galatada bir İngiliz polisi dürülmüş, Karargâh allak bullak old“' — İngiliz polisinin öldürülmesine go" canım sıkıldı. Bundan mütevellit bâ ihtilatlara İnüzar ttimek fabitdirr bu hareketlere karşt tedbir aldım. 7' bunun akabinde Galata merkezini tâ “-- viye ettim. En ziyade hâdiseler orad çıkabilir. ş — İşte, ben de bütün bildirmek, bilhassa polis müdürlüğür de yapılacak tebeddülât işi üzerindi | zatrâlinizi ikaz etmek ve hainlerin 19 gilizlere iltica etmelerine meydarı miyecek tedbirler almak üzere g rısı size gelmek' istemiştim.., Esat bey bu son sözlerimi her nedt se biraz lâkaydane — karşıladı. Ya ç? dalgındı. Yahud da benim böyle hır bahasına olürsa olsun kendimi t K ye atışımı hoş bulmamakta Vıırır yordu. Cevabı şu oldu: — Bugün için cezri bir tedbir az fazla telâş eder görüyorum. © tektar Babır ve itidal tavsiye ederim ( Deuamı uar N # ne lâyılum Çünkü hugi.me kadar & o güzel aşkını anlamadım. Seni -- : tım!.. Şimşek çarpmış bir meşe s.ğacı ı' erkek bu darbenin tesirile sendele€ orada duran bir koltuğa yıkıldı bir $ niye öyle durdu, işittiğini bir türlü Ka rıyamıyordu. Sonra yerinden fırladı, P" ölüden farkı olmıyan karısının üstü! iğilerek: | — Ah! Sefi! ÂAh! Hain mıhlük — Ne desen hakkın var... Öldür P ni.. Vallahi memnun olurum! ” Fertuh bey geriledi. Çok yaklaşıf belki dayanamıyacak, her zarha.n ok$ mak istediği o güzel boynu parmakl arasmma alarak sıkacak sıkacak . — Nihal kollarımı uzattı: , — Gel, gel, beni öldür.. Sevap işle sBin! — — Bana ihanet ettin ha! Kadın başını önüne eğdi: — Demek bir dostun vardı öyle © Nihal ses çıkarmadı.. Bu süküt * büyük bir itiraftı! dŞ — Harap değirmende buluşuyo nuz demek... Kaç zamandanberi bu vam ediyor söylesene! Anlamak iıfî# rum.. Söyle.. (Devamı M) p “ Ş tar işer || DE bunları siz? || - İ bi kı İş İ| K 'ı. K ©& | h î | r Hİ .; ht

Bu sayıdan diğer sayfalar: