— Seni gebertmek benim için ayıptır. Sana sadece ufak bir ders vereceğim. keskin palayı tehditkâr bir surette sal lamakla tamamladı, — Bir şey daha sorayım. Buraya bun Dünkü kısmın hulâsası Esirci Kanbur Reşid Halife Minlenn'n Giizldü Benli feika; ru yar bir ka- lâde güzel birkız getiriyor. Ha. | “va dir esirci geldi mi — Sen galibe lâf anlamıyorsun! Son defa ihtar ediyorum. Çekip gidiyor mu- sun hayvan herif? Bu son iki kelime atlıya, göksüne sap lanmış iki ok gibi tesir etti. İnce bir kayışla beline bağlanmış kalın bir kker) sıyirmasiyle nöbetçinin üzerine yürümesi) bir oldu. Nöbetçiye gelince yabancınm küş- tahlığı karşısmda ağzını büsbütün bozdu, Ve kendisine iyi bie ders vermek için palasını savurarak yabancıyı karşıladı. Çarpışma çok kısa sürdü. Bir da. kika bile geçmemişti ki nöbetçinin elin. deki pala kırılmış, sırt üstü yere yuvar. Tanmaştı. Yabancı yaklaştı: — Seni gebertmek benim için ayıptır. Sana sadece ufak bir ders vereceğim. Sözünün sonunu nöbetçinin ağzına bir tekme vurarak bitirdi, Bu esnada vaka yerine derhal diğer nöbetçiler yetiştiler, Gayet galiz küfürler savurarak mızrak, kılıç, balta, ve pala- İariyle yabancınm Üzerine © galâ:rdılar. Yabaner ou hücüm karşısında zerre kadar irgilip çekinmedi. Sadece: — Siz ne ahlâksız adamlarsıniz ? Uşaklık ettiğiniz efendileriniz sizi ne fe- Da terbiye etmiş. Anlaşıldı. Sizi patak- İamadan sizinle konuşmak imkânsız, Ma- dem ki dayak istiyorsunuz, haydi, han- giniz dayağı birinci yemek cesaretini ve arzusunu beşliyorsanız önüme çıksın! Bu söze karşı nöbetçiler yeniden ağız den yabancının üzerine yüklendiler, Hat #â bunlardan biri geriye doğru: — İmdet! haydutlar sarayı basıyor» lar! diye bağırarak yardım bile istedi, Yife kız vütudunu yoklamak iş. tiyor, Kız ona tokat atıyor. O da kızıp Esircinin gözlerini çıkartı- yer. Bu sırada Sarayın kapısına bir serseri musallat oluyor. Cellâd Beşirin bir hususiyeti de dil- siz olmasıydı. Kulakları duyar, fakat konuşamazdı. Böylelikic ayni zamanda Halifenin emriyle yapmış olduğu cina- yetler de ebedi bir zulmet içinde kalır- dı. Okumak yazmak da bilmediğinden hiç bir sırrın sızmasma imkân yoktu, Bir dakika sonra Beşir pırıl pırıl yanan palasıyle birlikte içeri girdi, Kan bur Reşit korkusundan bayılmak dere - celerine gelmişti. Bir şeyler kekeliyor, beyhude yere Halifenin hiddetini yatış- tırmak istiyordu. Fakat nerede. Söz- İcri Halifeyi bilâkis daba ziyade kızdırı- yordu — Ben sana göstereceğim. Kör göz lerini açacağım! İyi aklıma geldi. Çıkar kan müthiş bir sayha kopardı: — Merhamet, affet! Köpeğin ola - yun. Fakat bu en vahşi hayvanların bile kalbini sızlatacak kadar acı sözler Hali. feye vız geliyordu. Zerre kadar mer- hametini “tahrik etmiyordu. Beşirin kocaman kara eli, bir kara ike gibi Reşidin omuzunu kavramıştı, Bir hamlede ont yere aldı. İki müthiş Meye baktı. İşte esircinin bütün hay- ratı ancak bu birkaç saniye süren ba- ml —134— eieensfervi#' xarBirTUB| Hatıralarını anlatan * EFDAS TALAT Yazan: İHSAN” Fakat o tehlikeyi de göze almasai dım, bu haritayi elde edemezdim Poliş müdürlne haritayı ele geçir mek için nasıl başımı tehlikeye koydu” ğumu, geceyarısı Kolonelin yazıhanes” ne girdiğimi, yazıhaneyi nasıl söktü” gümü anlattım, O, beni dikaktle dinliyordu. Hikâyemi bitirdikten sonra kendini tutamadı, Be” ni kucaklıyarak alnımdan öptü. — Eidal oğlum! Allah senden razı olsun. Hizmetlerinin kıymeti büyüktür. | Sana nasıl teşekkür edeceğimi bilemi yorum. Yalnız şimden sonra daha dik- katli ol. Ya sen yazıhaneyi sökerken geri birisi girseydi. — Mahvolurdum, Faket o tehlikeyi de göze almasaydım, bu haritayı elde edemezdim. — Haklısm! Teşekkür ederim çocu" Zum. — Estağfurullah... Bana teşekkür et- meyiniz. Çünkü vazifemi yapmağa çalı” şıyorum. — Evet, bu toprak için çalışmak bor cumuzdur. Hepimiz vazifelerimizi yapı yoruz. İkimiz de heyecan içindeydik. Bu 852” ler gözlerimi dolu dolu etmişti. Polis müdürünün nezdinden yüksek bir manevi kuvvet içinde ayrıldım. Ona tevdi ettiğim bu vesikanın kıymeti çok büyüktü. Esat (Bey) ilk bakışta onun ehemmiyetini kavramıştı, e Bittabi onu vekit geçirmeden alâkadar olen yere gönderecekti. Ve benim, artık bu işteki gain BİRLİ emeği dürli İĞ | KROKER'DE GECELERİ DE KALMAK LÂZIM Öğleden sonra Krokere döndüm. Daireyi telâş içinde buldum! Birden kadar merak ve şüphe içinde değildim. Çünkü, tesadüf beni hâdiselere karşı hâkim bir vaziyete koymuştu. Artık, Krokerde, İngiliz istihbaratında geçen her gizli şeyi öğrenmek (imkânlarına maliktim. Bu imkân © iki vasıta ile ta” hakkuk ediyordu. Biri, Sevgililerim © lan daktilo kızlar, diğeri de Kolonelin arkadan sökülen yazıhanesi.. Artık her şeye kulak kabartmağa, onu bunu sual yağmuruna tutmağa pek lizum kalmı yordu, Her gizli raporun yazılmak üze“ re tevdi olunduğu mini mini ellere âşr kane bir buse kondurmak ve her mah- rem yazınm saklandığ: kilitli göze ar" kadan açılan delikten el uğatmak işimi” xe kâfi gelecekti. Odamda uzanmış bünları düşünüyor- dum ki adamlarımızdan olan tercüman Necati içeri girdi. Ona vaziyeti sermak”| ta bir tehlike yoktu: — Gel bakalım, yahu! Nerelerdesin? — Sen nerelerdesin? — Her zamanki gibi oburada.. Nedir bu telâş, bu gelip gitmeler?.. — Evet, ortalıkta bir fevkalâdelik var, Galiba aşağı kata yeni misafirler gele cek.” — Deme yahu! Yeniden tevkifat mı yapılıyor, — Öyle gibi bir şey. Fakat bu sefer geleceklerden herhalde sen de memnun kalacaksın!,, Tam bu sirada odaya Yahüdür terci man Ba irdi ve Necatiyi alıp gitti, Söz de bu suretle yarıda kaldı. Geleceklerin kim olduğunu o öğrene memiştim. Wakat, öğrenmek güç bir şey Bunu da buldum: Küçükken uzun müddet Boğaf Vaniköyünde oturmuştuk. çok ahbaplarımız vardı. Annemi Pt aile dostlarından birinin evine # olarak gönderecektim. Kendim © kârdem, Her akşam geç vakit Sari daki eve gidip dene yapacaktım | köy-de uzaktı. Geceyarısı gidip. erkenden işe dönmek müşkül Binaenaleyh, Krokerde kalıveri:© Bu plân mutedildi ve herkes | fından tabii görülebilirdi. i Akşam üstü miralay Ballarin Yİ girdiğim zaman bir münasebetini) rerek dedim ki; — Kumandanım, annemi Boğf zak bir köyüne hava tepdiline gö dim. Ben de büsbütün yalnız Bö Her gece annemin yarına gitmek? kün olamıyacak. Yalnız başıma e bir şey yapamam, Bu sebeple gö burada kalmayı düşünüyorum. Bİ ziyette size karşı daha faydalı oi mı düşünüyorum. Çünkü gündü” her emrettiğiniz zaman beni bu! siniz, Bilhassa gece servisleri fena bir şey olmıyacak gibi geliyfi na.. Acaba siz ne emir buyurursüf — Ben memsim olütum, Evveli söylediğim gibi akşamları sokaği çıksam gideceğim yerlerden seni # dar ederim, Bir iş olursa beni köl bulabilirsin. ! Kölonelden sonra tercüme dasına giderek orada da ayni ileri sürerek badema geceleri geçireceğimi anlattım. Bu suretle hiç kimsenin kışlara bağlı kaldı. Kanbur Reşit de Halifeye bakarak gözlerinde nafile yere son bir merhamet ışığı aradı. Ne beyhude ümit! Şimdi beş nöbetçi ile yabancı öldü. resiye çarpışıyorlardı. Yabancı: — Siz ne biçim silâhşorsunuz? Be- yüreğim ağzıma geldi. Harita işinin far kına varmış olmasınlar? değildi, Asıl mesele, siyasi faaliyetin hararet Geri dönüp! esbettiği bugünlerde geceleri de Kro şüphe uyanmadan bu işi halle! Krokerde bir çok tercüman ve kalırdı. Bunlar hepsi alt katta nim bildiğim silâhşorlar bir kişiye karşı ancak bir kişi olarak döğüşürler. Koca bir Halifenin böyle karı tabiatlı, kahpe ruhlu adamlardan'başka tuhaf? O bu- lamadığına şaştım doğrusu, Tam bu sırada nöbetcilerin şefi o- lan Hüseyin koşarak vaka yerine gel. mişti, Ve işte esirci kanbur Reşidin haya - tında en son olarak gördüğü şey hiddet hiyanet, ahlâksızlık ve denaetle dolu bu gözler oldu. İki kalın kara parmak bir anda göz « lerine girdi. Esiri son bir çığlık kopar dr. Şimdi Beşirin kara avucunda İki be- yaz ölü göz duruyordu. Kanbur Reşit kaşmalı mı? Yoksa bir şeyin farkında | kerde geçirerek istihbarat randımanını değilmiş gibi mi yapmalı? ün Bia'd Merdivenlere yürürken kararımı ver” İndir diri icimi iy p ye — cak fevkalâde işler olduğu zama Kro- Haritayı benim alıp kopyesini çıkar türde nilin Em dığımı gören olmadığına göre bit şey- Ke iü ii den haberdar değilmiş gibi görünmeli. ll b akşam, riya ir Odama çıkarken, koridorda Galata is” - tikbarat bürosuna mensup bir sürü me tkten sonra, her gece olmasa bile, mi dr. Yazıhane katmda yalnız ben caktım. Bü da işlerimi kesmen tebii bir halde görebilmem için iyi bir taj demekti, j ; LEDİ DÜSMUND GİDİYOR | O gece, Ledi Düsmundu tesi kendisini kaybetmişti. Bir uçurumdan daha derin kalan göz boşluklarından koyu kırmızı renkte kan akıyordu, Halife homurdandı: — Şimdi * öbür rezile cezasmı ver - mek lâzım. Bunu da bizzat ben kendim yapacağım, Ve hareme doğru yürüdü, —2— Bir yabancı Ayni gesedeyiz. Fakat Esirci kan. bur Reşidin gözleri heniz kör edil. memiş, bir inci tanesinden daha güzel ve daha beyaz olan Güzideyi Halife ka- zanlık odaya hapis etmemişti. Çalğılar,' büyük bir hararetle çalmakta, Halife keyif etmekte devam ediyordu. Bu #ırada sarayın taş kapısı önünde, gayıl bir ata binmiş genç ve fena kılık- K bir delikanlı durdu. Atın mütemadi. yen #oluması, saatlerdenberi durma « dan yürümüş olduğuna delildi. Solğun benizli, zayıfca görünen su- yarisi nöbetçilerden © birinin yanına| yâklaşarak sordu; | — Halifenin satay: burası mıdır? Nöbetçi bu serseri kıyafetli adamı dikkatle başmdan ayağına kadar süzdü! — Burasıdır. Fakat sen şöyle alarga et! Fazla yaklaşma! Yabancı sanki bu sözlerin son kısmı- pt işitmemiş gibi sormakta devam et- ti: — Galiba bu gece sarayda eğlence| var? — Çok sordun, haydi bas, git bu- radan. Yoksa... Nöbetçi sözlerinin sonunu elindeki — N: var? ne oluyor? hani haydut- lar nerede? — İşte! — Bu bir kişi... — Bir kişi amma, herhalde arkadaş- ları arkasında olacak. görüşüyordu. mur gördüm. Kolonel Ballar, bunların! him hâdiseler ve vakalarla geçen gün- bir kısmını grup halinde, bir kısmını da teker teker kabul ederek kendilerile| zımdı. Yalnız ekser geceleri, mutat hilâfına Acaba ne vardr. Bu herifler neden geli dairede geçirişim belki şüpheyi mucip mişlerdi? İçeriki odada neler Konuşuku-| (Devamı var) | yordu? İnanır mısınız ki artık o eskisi lerin gecelerini Krokerde geçirmem 18“ olurdu. Binaenaleyh, buna bir sebep bir mazeret icat etmek Jâzımdı. Sirkeciye gittim. İstasyon çok lıktı. Başta Kapiten Benet oldu! de bütün istihbarat âmirleri Yanuyordu. Müttefikin orduları rinden bir çoğu da bu meşhur teşyie gelmişlerdi. (Devamı er Bir iftira yüzünden Aşk ve macera romanı Nakleden : Meziyet Çürüksulu Dönmüş, elile Mahirin durduğu yöri işaret edi. yordu. Fakat deliksnimin yerinde yeller esiyor, dört nsla koşan bir at sesi işitiliyordu. - — Korkak herif! Nasıl da kaçtı, sefil! — Öyle acı acı neye bağırıyordun kardeşina ?, Ne vardı? Ne oldun? Bir tehlike mi? Bu sözleri söyliyen yirmi yirmi beş yaşların. da, basit giyinmiş, yüzü temiz ifadeli bir gençti, Mavı gözlerinde parlıyan doğruluk xisana derha! emniyet bahsediyordu. Genç kadm, iki erkek arastada kavga çiknek ihtimalini düşünmeden heyecanla: — Evet, Mahir Bey geldi!. Dedi. — Anladım. Alçak herif. İstediği kadar kaçam, ben onu yakalarım Merak etme bir dsha seni rahatsız etmez! Şadiye korktu: — Yok, yok. Kavga etmeyin, istemem! — Cezasını vermek lâzım, — Olmaz, hen ne hakla. Filhakika çocuk'ek Aârkadaşıyız, komşu çocuğuyuz. Lâkin benim yü. zümden atışacak olursanız herkes ne der? Delikanlı boynunu büktü, meyüs bir sesle. — Hakkımız var!, Dedi, O'da Şadiyeyi seviyordu. o Çoçukluğundanberi ona karşı kalbinde derin bir muhabbet hissediyur. du. Hattâ düğün günü intiher etmeği biledüşün müştü. Senelerce ıztırap çekmiş, fakat cn ulak bir imada bile bulunmamıştı. Elden ne gelebilir. di ki?. Kadın kocasını seviyordu. Yavrularma da baği.. Rahatımı bozmakta mara yoktu! İyi bir arkadaş kalmağa ahdetmişti, Genç kadın bunlarm hepsini biliyordu Için Ahmede karşı sederdi. — Beni bu akşam kurtardm. Eksik olma! Sen benim en iyi arkadaşımsın, buna eminsin değil mi? — Eminim Şadiye. Dostluğun benim için pek kıymetlidir, — Ban dinle» Bu son zamanlarda içimi kemi. ren bir derdi söyliyeyim. Çok yalnızım. Benli hi. maye edecek ne kocam, ne de kendi tarafımdan bir akrabam var, Celâl gideli garipliğimi bir vat daha hissettim. Kimse ile görüşmüyorum Çekik bir hayat yaşıyorum. Bir gin başıma bir felâket gelecek olursa babaları dönünceye kadar çocukla, rıma kim bakacak? Ahmet. onları daima vikiye edeceğini bana vaad et, Delikanlı: telâşla sordu Own pek derin bir dostluk his —Ne var. Başmda bir tehlike mi daş — Yok. Vallahi bir şey yok. Yalnız b lerde biraz rahatsızım. Çok asabyim (Hf. karanlık görüyorum. Bana Söz ve ark ğımiza hürmeten beni her zaman ımüdafaâ imisin?. Çocuklarımı kaymacak mısın? i — Een yaşuğıkça elimden gelen “her şefi, den ve çocuklarından esirgemiyeceğime ii emin ol, Sana namus ve vicdanım Üzerine ederim. . — Teşekkür ederim Ahmet, içim rahat ett, tık geç oldu. Kızlarım besi bekler. Güle Ahmetçiğim. ! Samimiyetle birbirlerinin ellerini sıktıl", den içeri girinceye kadar genç adam kal ledi, Sonra içini çekerek arabasma doğru Y ob Mo Köy derin bir sessizlik içinde uyuya küçük köşkün bitişiğinde kayalıklar “ kireç ocakları ve âlçı fırmı harıl harıl işli Burası henüz iki #ydanberi açılmıştı çe beyaz tekneler karanlıkta insana müthiş b. yulâ hissini veriyordu. o Zehir saçan ei“ varlar! z Bir kaç gecedenberi Sadiye kenininde bir rahatsızlık bissetmeğe başladı. Rahat oz (Devamı ©