Tarihten bir yabrik ER Karadenizden Izmit körfezine kanal 345 yıl önce tesbit edilen. bu iş neden başarılamadı? 1591 yılı 11 martında otuz bin kişi İstanbuldan İzmide doğru yo-| la çıkarılmıştı. Bunlar ne bir isya- | nı bastırmak için gönderiliyorlar dr, pe de bir harp mevzuubahisti. | Bunların hepsi işçi idi ve Karade- nizi Sabanca gölünden başlıyacak bir kanalla İzmit körfezine Lağlar | mak projesinin tatbiki iş'nde ça - lıştırılacaklardı. Bu iş Kanuni Süleyman zama. nında da Karadenizden İstanbula nakledilecek kereste masrafını kolaylaştırmak maksadiyle düşü - nülmüş ve yerinde bulunmuştu. Fakat Kanuni zamanında Şabam cadan İzmit körfezine kadar olan! mesafeden ancak yirmi bin zira' hk bir kısmı tesviye edilmiştir. İşlere o zaman Mimar Sinan ile; usta Nikola tarafından bakılmıştı Bu tesviye yapılırken başlıyan muharebeler, kanal işini yarıda baraktırmış, proje ikinci defa ola- rak 345 yıl önce 1591 yık 11 Martı Hicri 999 yılı 15 Cemazi - yülevvelinde tatbike baş'anmıştı Ameliyata, Sadrazam Sokullu. hun oğlu Hasan Paşa bakacaktı Otuz bin ameleden sonra Sadra zam ve Kaptanpaşa ile Anado! Kadıaskeri bir baştardeye bite. İzmide gitmişlerdi. Heyet üç güz yapılan işlere nezaret etti. Otuz bin amele, bu büyük iş! yapak için bütün gayreti ile ça hesrkan hir beklenmiven bir pay- dos borusu çaldı: — Bu iş yapılmamalı!.. Niçin?. Bunun sebebi Padişa - ha söyletiliyordu. Pad'şah. cetv-| işine muhalif olanların fikirlerini| dinli - “nliye yaptığı için fayda. sız ol “una inanmış: İ — Cetveller açmaktan İse ge miler yapmalıdır; İstanbula ke reste nakli, şimdiye kadar nasi olmuş ise gene öyle olur.. Demişt” : Bu söz, işin yarıda bırakılma sma kâfi idi. Otuz bin amele da ğıldı. Yapılan masraf havaya git- | ti Cetvelin açılmasına muhalif o- lanlar, dedikodunun çoğalmakta, her tarafta: — Bu hayırlı iş yarıda kaldr.. Yazık oldu... Denildiğini görünce, korkmağa başlamışlardı. Korkunun sebebi! şu idi: Padişah, bu sefer işin ha - yırlı olduğuna inanırsa, belki ge - ne başlarını ve cetvelin aleyhinde bulunanları da ipe çektirirdi. Mu- halifler, bir gün çareyi buldular. Bu çare, aleyhlerine hiçbir suretle bir hâdisenin çıkmasma meydan vermezdi. Bulunan çare iki keli - me idi: “Kelâmül Mülük, mülkülke lâm!” Yani: — Padişahların sözü, sözün padişahıdır?. Bu buluş, meşhur kanalın açil- masmı tarihe gömmeğe kâfi geldi. e — Sizin gibilerin otomobil kullar” masına müsaade etmemeli. — Benim de me müsaadem yok kit Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etti 6. cı keşide 77 Nısan 936 dadır. Büyük Ikramiye 200. 000 Liradır Bazı kimseler tarafından piyango bilet numaralarını havi cet veller tertip edilerek ihtiva ettiği bütün numaralarda iştiraki tazam mun etmek üzere satış yapıldığı ve alâkadarlara bilet verilmeyip yalnız bu cetveller verildiği işitilmektedir. Bu Suretle yapılan satışlarda Direktörlüğümüzün alâkası olma dığını sayın halkımıza bildiririz. Çıplaklar içtimai bir dâva, meraklı bir macera, özlü bır san'at Ne zaman, nerede? Bunu yakında öğreneceksiniz ! Hatıralarını anlatan ? EFDAL TALAT) We een fervifu | “Bir UBİ -3g— Yazan: IHSAN HSAN ARİF Krokerde raporumu yazarken birdenbire kapı açıldı ve karşımda... Krukerde çalışma odam birkaç defa değişti. Bir keresinde de, ko- misyon reisi miralay Ballar ile Rikatson Hatın odalarını biribi -! rinden mukavva bir bölme ile ayr ran küçük bir odada çalışmam emredildi, Bu küçücük mesai höc- reme yerleştim. O günlerde, bilmem ne sebep- ten dolayı, polis müdürü Esat (Bey) (Merhum Esat Paşa) resen benimle teması tercih etmeğe baş- barıştı. Bu sebeple arkadaşım Razi ile temaslarım artık eskisi kadar srk olmiyordu. Bir sabah erkenden Krukere gelmiştim, Hiç ümit etmediğim bir zamanda öğrendiğim bazı malömatı, vakit geçirmeden Esat (Paşaya) bildirmek lâzımdır. Ra - poru hazırlamak için, iki İngiliz kumandanının odalarına bitişik olan odamı müsait görmedim. O saatlerde en müsait ve tenha olan yer, yüzbaşı Difreytas'm odası idi, Oraya girdim, Henüz kimse işe başlamamıştı. Oda, bomboş - tu, Burada, yüzbaşı Difreytas ile Türk polisi irtibat komiseri Hu - lâsi karşılıklı birer yazıhanede ça- lışryorlardı. Hulâsinin bomboş ya- zıhanesine geçerek acele acele ra- porumu hazırlumağa başlamıştım. On dakika geçmemiş idi ki kapı birdenbire açıldı. Ve yüzba- şı Difreytas'ı karşımda buldum. Üst kattaki yatak odasmdan mu- tat hilâfına çok erken inmiş olan İngiliz zabiti beni odasında vakit- siz gördüğü için şaşırmıştı. Karşılık ayakta durmuştuk. Ben müthiş bir telâş ve heyecan içinde idim. Ele geçmesi hayatı - ma mal olacak olan rapor sağ e limde duruyordu. Yüzümde bir damla kan kalmamıştı. Kâğıdı © na göstermemek için hafifçe sağa dönerek avucumun içinde buruş - turmağa çalışırken, gayri tabil va- ziyetimden kurtulmağa, soğuk - kanlı olmağa çalışıyordum. Göz açıp kapayıncaya kadar kâğrt a - vuçlarımda buruşmuş, fakat şaş - kımlığım onun gözünden kaçma - maaşı. — Hayrola Efdâl, dedi. Beni vakitsiz görmeğe galiba çok se- vindin. Bu telâşın ne? Gülmeğe ve sesimi tabiileştir - meğe çalışarak cevap verdim: — Sizi gördüğüme tabiatiyle| memnunum. Boş bulundum, bir - denbire kapı açı'ınca ürktüm bir. AZ... Ellerim arkamda komiser Hu- lâsinin yazıhanesine ( dayanmış duruyordum. o Ötedenberi beni şüpheli bir adam gibi takip ettiği- nin farkma varmış olduğum yüz- başı Difreytas elimdeki kâğıda fazla dikkat etmedi ve konuşma- yı keserek yazıhanesinin başına geçti. Onun elindeki gazeteleri ve sigara kutusunu masasının gö züne yerleştirmesinden bilistifae avuçlarımın icinde sakladığım kâ- ğıdı arkamda bulunan irtibat ko- miseri Hulüsiye ait masnın üstün de bulunan bir dosvarm arasına sokuverdim. O vaziyette benim için, en az tehlikeli olan yer bura- sı idi. Ve birazdan Yüzbaşı dışarı çı” kınca raporumu tekrar oradan | lacaktım. Fakat bugün aksilikler biribirini takip ediyor, şeytan be- nimle uğraşıyordu. Beş dakika geçmeden Miralay Ballar da ya-| tak odasından aşağıya indi. Beni görünce; — Benimle gel, şimdi seni bir yere göndereceğim,, dedi. Kolo - nelin odasına girdik. Masasmın başında bir şeyler yazdı, zarfa koy du. Zarfı mühürledi ve bana tes lim ederken: — Bunu vakit geçirmeden, Harbiyeye Komvol| yazıhanesine götür,, diye tenbih etti, Artık orada daha fazla dura » mazdım. Mektubu alarak Harbi - yeye gittim, Raporum, dosyanm içinde kalmıştı. Öğleden sonra (Kruker) e dön düğüm zaman sıkıntıdan beynim zonklıyordu. Acaba raporum ne olmuştu? Bir bahane ile Kapiten Difreytasm odasına girdim ve giz- Nice irtibat komiserinin yazıhane. sini gözden geçirdim. Arasma kâ- gıdı sıkıştırdığım dosya yerinde yoktu! Çok geç kalmıştım. O da - kikadaki haleti ruhiyemi anlat - mağa katiyyen. imkân. yokdur. Müthiş bir ruhi buhrana kapılmış- trm. İçinden çıkılamaz bir karar- sızirk içindeydim. Acaba yakalan- dım mı? Kaçmalı mıyım? Rapo - rum kimin eline geçti? Bu vaziyette hatıra şu ibtimal ler geliyordu: İrtibat komiseri Hulüsi, dosya- daki kâğıdı bulmuş ve okumuştu. Polis müdüriyetine yazılan bu ra- pordan vaziyeti öğrenmemiş ol - masma imkân verilemezdi. Sonra, yazımı da tanıdığı için raporun benim tarafımdan hazırlanmış ol. duğunu anlaması lâzım geliyordu. Hulüsinin Krukerdeki vazife- si resmi idi. Ve benim gizli istih- barat işimle hiçbir alâkası yoktu, Hattâ benim buradaki mevcudi - yetime saik olan asıl vaziyetten haberdar değildi. Fakat, bunu an- ladıktan ve öğrendikten sonra ra- porumu saklaması ve beni kurtar- mağa çalışması icap ederdi. Mem- leketin menfaatlerine ve bir va - tandaşın hayatına taallâk eden böyle bir vaziyette, bir Türk poli- HABER AKSAM POSTASI DARE Evi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgrat âdresi : istanpul HABER Yazı işleri telofonu YAKI? idare ve lân , 24374 ABONE ŞARTLARI Türkiye Etmek «00 «r 2700'e 70 ASE «00 . Ere ” s0 , İLÂN TARİFESİ Vearet ilanlarının satırı 12.80 Mes udmarın v0 Kürustur. Senenin 3 ayr * aylk Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı ver (VAKİT) matbaası sinden mertlik, dürüstlük ve ica » bında fedakârirktan başka bir şey | beklenemezdi. | Fakat, her hangi bir şüphe ve korku üzerine veya tecrübe edil « mek mülâhazasiyle raporu İng'liz kumandanlarına teslim etmiş ol « | masr da pekâlâ varitti. Bir müna « | sebetle söylemiş olduğum gibi ca- susluk yapanların, en uzak ve en | zayif ihtimalleri bile hesaba kat maları lâzımdır. ! Raporumun Türk komiserin « den başka birisinin eline geçmiş olması da çok muhtemeldi. Bu | takdirde resmi bir muamele dos yasmm içine saklanmış olan bu Türkçe yazılı buruşuk kâğıdm tercüme ettirilerek mahiyetinin anlaşılmış olmasını düşünebil « mek için insanm kundakta bebek olması lâzımdı, Bu ikinci ve üçün cü ihtimal tahakkuk ettiği takdir- de hayatım sonuna yaklaşmış de « | mekti, Kalbim, tahammülsüz bir züntü ve korku içinde ağrıyordu. | Bir aralık, irtibat komiserine gide» rek dosyanın içindeki kâğıdı al. ; almadığını sormayı düşündüm. Fakat içimde garip bir his ona bu | şekilde açılmaktan beni menedi « | yordu. a Düşünüyordum ki , raporum Hulüsinin eline geçti ise onun ba - Da ait olduğunu anlıyacak ve sak- hıyacaktır. Bu takdirde bana da | raporun yabancı bir ele geçmedi- diğini, müsterih olmam lâzım gek | diğini söyliyecektir. Eğer bana böyle bir şey söylemez veya ihsas di etmezse kâğıdı do”rudan doğru - | ya miralay Ballara vermiş demek» | tir. Akşama kadar (o Krukerde ns | yaptığımı bilmez bir halde dolaş tım durdum. Her fırsatta yüzbaşı Difreytasın odasma giriyor, ko - miser Hulüsi ile yalnız kalmağa ! çalışıyor, ber okarşılaşmamızda gözlerinin içine bakıyor, ağzm» dan ümit ve teselli verici bir söz bekliyordum. Fakat, o, hiç bir şeye den haberi yokmuş gibi lâkayt bir tavır takınıyor, ve benimle hiç meşgul olmıyordu. — Onun bu haline bakarak, ra » porumun doğrudan doğruya İngk liz zabitleri tarafında bulunduğu. na hükmediyordum. İşte düşün - celerim bu karara vardığı zaman içimdeki korku hakiki bir ıztırap halini alıyordu. Adeta, idam ka « rarını bekliyen bir suçlu haleti | ruhiyesi içindeydim. Zabitlerin beni her çağırışlarnda: gi — İşte, şimdi beni yakalaya- caklar,, y diyor, bana doğru gelenleri | gördükçe kaçmak veya kendimi müdafaa etmek arzusunu duyu» | yordum. ği Bu heyecanımı fazla bulmamak ve mazur görmek lâzım. Çünkü on sekiz yaşında böyle tehlikeli iş- lere atılmış ve henüz hayata doy- | mamış genç ve toy bir çocuktum, Geçirdiğim heyecanlı hayat, asa» bım: berbad etmişti. i (Devamı var). )