Sahte altın! Pariste bir şebeke,rehin sandık- Belediye rehin anldkrie.i mücevherat tüccarlarını, hattâ bazı bankaları sistematik bir su- rette tavlamak suçile Vilyam Kup perman adl: bir adam üç suç orta- ğile birlikte Paris ağır ceza mah. kemesinde muhakeme edilmişler . dir. Tavcılık pek az tanılan ve an. cak muntazam bir lâburatuvarda tahlil edilmekle anlaşılacak olan bir maden vasıtasile yapılmakta idi. Bu maden yeşil altın olarak sürülmekte idi. Kupperman 1934 senesinde Lon indi kurulmuş olan büyük bir tav <ılık şirketinin ajanıdır. Şirketi de © kıymetli taşlar mütehassısı olup bir yakıtlar muhtelif devletlerin ban- kaları tarafından muhammin $i - fatile kullanılmış bir adam kur - muştur. Bu adam Almanyada ve Bir . leşmiş Amerikada pek az tanılan “inkonnel,, madenini ithal ederek bundan cigara tabakaları, yüzük. ler, bilezikler, sofra takımları ve. saire imâl etmiştir. Bundan sonra ortaklar bu malları halis altın di. ye elden çıkarmak için Avrupaya saldırmışlardır. Tavcılar önce Fransada bele. diye terhin sandıklarma yanaşa- rak mallarını göstermişler ve ci- gara tabakalarının beherine mu - kabil 40 İngiliz Tirası (bizim para. mızla lira) kadar borç alabil- mişlerdir. Belediye terhin sandıklarında bu muvaffakiyetten sonra altın tüccarlarıma yanaşmışlardır. 1935 yaz mevsiminde tagiltere.| | den Fransaya sözde altın olan bir kaç sandık çubuk gelmiştir. Tav. cılar bu sahte altın çubuklarını doğrudan doğruya bankalara arz- etmişlerdir. Çubuklardan hiç kim. se şüphelenmemiş ve tam pazar. lık bitmek üzereyken, polisin her - nedense şüphelenmesi üzerine bun lar lâburatuvara gönderilmiş ve uzun tahlillerden sonra kilosu üç yüz kuruşa satılan bir maden ol. duğu anlaşılmıştır. Mütehassıslar bile bu madenin altına çok benzemesine şaşakal - mışlardır. Sahte altını meyda na çıkarmak için kullanılan asit) ler bu maden üstünde hiç bir tesir yapmamaktadır. Dediğimiz gibi ancak uzun uzadıya yapılacak lâ- buratuvar tahlilleri işi meydana çıkarabilmektedir. İşim anlaşılması tesadüfi ol. muştur, Kupperman Pariste ayni kuyumcuya iki defa gitmek ted - birsizliğinde bulunmuştur. Bu se- fer de parasızlık yüzünden gile ha tırası som altın bir tabakayı elden çıkarmak mecburiyetinde oldu - ğunu söylemiştir. Kuyumcu bu tabakadan hernedense şüphelen - miş ve Kupperman'ı meşgul eder. ken bir taraftan da polise haker vermiştir. Polis Kupperman'nın evrakını tetkik edince, kendisinin hapse girip çıkmış bir sabıkalı olduğunu anlamış; bunun üzerine elindeki cigara tabakası belediye lâbura - tuvarına gönderilerek tahlil etti- rilmiştir. larile bankaları kafese koymuş! Yapılan muhakemede bu ada. mın ortaklarile birlikte sadece bi- rer vasıta oldukları ve asıl dolan- dırıcının İngilterede bulunduğu anlaşılmıştır. Kupperman altı ay hapse ve cezasını bitirdikten son- ra Fransadan hudut haricine çika- rılmağa mahküm olmuştur. Suç ortakları da dört aylık hapis ce- zası geymişlerdir. Domuziu kadın Engliş isimli bir İngiliz kadını, kedi, köpek yerine, beraberinde bir domuz yavrusu taşımaktadır. Bu domuz yavrusu tıpkı kedi ve köpek gibi saltâ durmakta, burnunun üzerinde şeker durdur - maktadır. İngiliz kadını bir yere misafir olarak gittiği vakit de, bu domuz yavrusunu dizi üzerinde oturt - maktadır. Ancak, yavru gittikçe büyüdü- ğü için ağırlaşmaktadır. HABER — Akşam YAZAN: İSHAK — Hayır canım,. Ne münasebet. Ben ondan sonra üç erkekle daha yaşadım.. Üçüyle de o evlenecek- tim. Yılmazın tuzağma düştüm, nasılsa.., — Burada herkes ondan korku- yor. Eğer bütün polisler | Yılmaz 7 lenmiş bahçeleri, * boyları, isfenksleri, YİN bey gibi aktör rolü oynamağa mu- vaffak olsalardı. Hapishaneler a- dam almazdı. — Neden..? Sen de mi yoksa o- nun tuzağına düştün, Eleni? — Ah, sorma hanımcığım! Pin- ti bir kokainoman kıyafetiyle ya- nima sokulmuştu.. Yavaşçacık e- lime bir papel sıkıştırdı: (Haydi, teyze, bana da bir paket ver!) de- di. Bu, bizim parolamızdı. Teyze demeyene kokain satmazdım, Ne- reden öğrenmiş gâvur herif bu pa- rolayı..! Paketi uzatınca şıp diye ensemden yakaladı. — Tıbkı bir kedinin fareyi ya- kalaması gibi... * Leylâ içini çekerek (yatağının kenarma uzandı. Kahirenin hurma ağaçlarile süs. gök rengi Nil ehramları ve nihayet yılanla zehirlediği Mis Nelson.. Prens İbrahim. Bütün bu baş döndürücü dekor- lar ve kanlı hâdiseler arasında şim di Leylânm kafasında izi yerleşen bir tip yaşıyordu: Emir Said. O ne mükemmel makyaj.. One Kadar zeki bir aktör.. O ne müthiş bir Şerlok Holmesti yarabbi! - Leylâ, basık tavanlı tevkifhane Kovuşunda geçirdiği ilk gecenin 1s- tırapları arasında en çok, Emir Saide Mısırda nasıl kapıldığını dü. şünüyordu. -— İşte, hayatta beni yenen er- kek... Diye mırıldandı. O5KOULI CALI | FERDİ 7 Leylâ 25 koca ile yaşadığı halde, ibu kadar çok erkek arasında ken- disine saadet temin edecek bir koca neden intihap edememişti ? Kovuşta herkes Leylâ ile meş- gul oluyor, onun heyecanlı, merâk uyandırıcı maceraları etrafında de dikodular yapıyordu. Leylânın, sefahat hayatında bu kadar çok erkekle © yaşamasmın, kendisini hâlâ tatmin edilememiş bir kadın gibi göstermesinin sebe- bi neydi? Leylâ 25 koca ile yaşadığı hal- de, bu kadar çok erkek arasında kendisine ebedi saadetler temin e- decek bir koca neden intihap ede- memişti? Okuyucularımız çok iyi hatır- larlar ki, Leylâ hiç bir zaman ken- disine iyi, zengin, güzel bir koca aramamıştı. O, sert erkeklerden hoşlanıyor- du. Hilkatin ancak birkaç (mil yonda bile bir eşini yaratmadığını gördüğümüz bir korkunç zekânın: “Beni bir erkek yendi!,, demesi; nihayet onun aradığı erkeği bul- duğunu gösteriyordu. Fakat, ne yazık ki, Leylânın bul duğunu zannettiği erkek, vazife- sinden başka bir şey tanrmıyan çok namuslu ve değerli bir zabita memuruydu. Yılmaz onu İskenderiyeden İs- tanbula getirirken, Leylâya el u-' zatmak, onün şeytani zekâsına ka-! pılarak boynuna sarılmak bir kere bile hatırından geçmemişti. Leylâ, Yılmazın taştan: daha sert ve duygusuz bir adam oldu- 17 MART — 1936 > e a Kİ die e (m vd İli / m“ iz dı? Yılmazın eline düşen bir #* dam, adaletin pençesine . düşmüf (* demekti. Onu bundan sonra kin kurtaracaktı?.. Leylâ düşünürken gardiyan kö şarak geldi: — Leylâ hanım, size bir tek graf var... Leylâ m kaşmı kaldırarak hor 1 f murdandı: — Telgraf mr...?! * Eleni koştu... Telgrafı ald 3 Leylâya verdi. Leylâ telgrafı okurken gözle | leri sulanmıştı. | Telgrafta kısaca şunlar yazılı , dı: “Geçmiş olsun anneciğim.. Ye ha kında ziyaretine geleceğim!.,, o hn Nesrin. Leylâ yatağının kenarda dak & gın dalgın dolaşıyordu. Elindf (X tuttuğu telgrafı birkaç kere okü” | duktan sonra, gözlerinden o » yaşları sildi. v 1 — Haâyat benimle istihza başladı. Bu acıya tahammül lir mi hiç...? l l Sonra birden telgrafın geldiği İp yere baktı: — İzmit... Meğer çok yakınd? Wi — Leylânm kızı, annesinin ter” | i kif edildiğini gazetelerde okumUf aj olacak ki, kendisine telgrafla g€€ ' miş olsun diyordu. di İl İ EW. 1 A İM) Tefirka No. 74 İhtiyar hiç temkinini bozmuyarak; — Dediğinde haklısın hârımcığım. Benim bir şey demek haddim değil. Yalnız elimde büyüttüğüm © fendinin huylarını söylemek istedim. “ Dün keşki bir yere gizlenseydin de onu işitsey» — Ne işitecektim ki.. Hiddetten boğuk çıkan ka" ba bir erkeğin bağırmalarını işitecek değil miydim, — Hayır hanımcığım. Efendi öteki hanımın za marında dediğin gibi bağırır, haykırırdı.! Ama düm kü gün. Ağzından çıkacak sözleri işitmemek için elimle gene ağzını kapattım. — Kfendine ne kadar da güzel avukatlık yapıyor sun Ahmetağacığım, Artık sözü uzatma, Efendin bir nu bilse sana kızacak. Çok ileri gittiğini anlayacak. Hem efendininafile boş yere kayırıyorsun. Çünkü zaten, benim yüreğim kocama karşı sevgi ile doli- dur. İhtiyar adam sükütla bana baktı, Başını sallıya- rak içini çekti. Sonra sanki bu ısrarlarının beyhude” liğine teessüf ediyormuş gibi düşünceli bir tavırla ve yavaş adımlarla uzaklaştı. Ah yeğit ve sadık kalb! Şu dakikada sana ne acı bir elem ve keder vermistim!.. Onun sözleri düşünce lerimin mecrasın: değiştirmişti. Gözyaşlarım durdu. Kupperman karakolda herşeyi İçerime incelemeğe cesaret edemediğim gizli bir se i dör gibi in tir. vinç doğmuştu. Bu sevinç ıstırap ve elem verdiğim sevine miydi. Bütün yüreğimi doldurmuş ve varlığı ma büyük bir sükün vermişti. Kibirli, soğuk kanlı Arif Nedret benim yüzüm den gerçekten hiddetlenmişti. Karısı olan ben her hangi bir kadın gibi onu gülünç vaziyete düşürebile ceğimi öğrenerek erkeklik gururu içerisinde ıstırap çekmişti ve ben ilk defa olarak onun adımı taşıdığım için derin bir bahtiyarlık duydum. Biraz sonra yemekte Arif Nedretin-karşısına'© turduğum vakit gizli bir bakışiz onu Bana öyle geldi ki sabahki hödisenin şiddeti yüzünde derin İzler bırakmıştı. Beni arzularına boyun eğdirdiği muydu? Yoksa metresini birdenbire yüzüne haykır” dığım vakit olan şaşkın ve muzdarip tavrını mr di hafaza ediyordu. Onun çehresinden bunları anlamanın kat'iyyen imkân yoktu. Belirsiz düşünceler girdabına dalmış gibi tavrı dalgındı. Yetek salonuna girdiğim sırada bana kısaca bir göz attı, Sonra yemek devam ettiği müddetçe kat'i sükötünu muhafaza etti, — Rfendi şimdi de somurtuyor! diye düşündüm. Ve bu düşüncemden pek eği büyük bir işti. ha ile yemeğimi yedim. Fakat bu ayni hâdise ertesi akşam da böyle ok du! Ondan sonra keçen günler gene hep bu birinci gün gibi oldu! Arif Nedret Dalgın, karşısında kimse (o yokmuş gibi sükütla yemeğini yiyordu, Kendisine söz söyle diğim vakit yavâşça ve tek bir kelime ile cevap veri yordu. Eğer onu dalın gittiği bu uzun düşüncelerden kurtarmak için ısrar edersem sanki rahatsız edilmiş gibi başını kaldırıyor, muzlim gözlerle ( bakıyordu. alir dığı için aramızda geçen o günkü sözleri hatıf ğa uğraşıyor, başlıca sebebi bunda aramak lâzıf diğini düşünüyordum. 4 Bana öyle geliyordu ki o gün biraz giğderi P reket etmiştim. Şiddetli mi? Evet.. Fakat bu Sözler tabif caya karşı şiddetli olabilirdi. Eğer Arif Nedret gerçekten benim ( kotâ* muş olsaydı eminim ki o akşam söylediğim 4 ona söylemiyecektim. U Bugün bulunduğumuz hâdiseler içerisinde ti müşterek bir komedinin iki oyuncuları çini ge rüsu şimdiye kadar benim gayem buydu.. Evet durmadan çarpışan taban tabana sızm tekrar ediyordum: o (Devamı var/ kömedidedeki iki oyuncudan her birisi : zıt giden iki oyuncu.. kinin zararına gidecek şeyleri yapıyordu. Müşterek bir Kömedi! an Fakat şu kelimelere kendimi pek de İl rl vir ğuna hükmederk: imiş, Fakat, Nesrinin buraya — İşte o, tam aradığım erkekti | mesi hiç te hoşuma gitmiyecek Diye söyleniyordu. Kocası beni burada görürse, os? Leylâ, şaşkın değildi.. Muhake-| acaba neler söylemez! Ah, tecr | — mesini kaybetmemişti. Fakat çok| besiz kız.. Beni görüp te eline #€ Â'ti sinirliydi.. Müteredditti. geçecek? Ben senin saadetini Ne yapacağını bilmiyordu. Za-| mamak için , seni ebediyen göf” e ten yapılacak ne vardı ki..? rtık| meden ölmeğe razıyım... | onun için kurtuluş ihtimali mi var- (Devamı var) A Ar 8 Öyle ki birdenbire sıkılarak susuyordum. İlkin beni o kadar keyiflendiren ve iri g Y, rünen bu duruş vakit geçtikçe beni rahatsız ete“ , N fena halde sıkmağa başladı. Ziza evvelce e mün aksi olarak anladım ki kocam bana küserek *7 > murtmuyordu, Benim bilmediğim başka (bir şeyi vardr. Tavrı yalnız bana karşı değil, herkese e da böyleydi. Hattâ dışarda sanki fikri bir yer€ 0 lanmış, gizli bir elem ve rstırapla daha bezgin, 5 ka tetkik ettim. £ bitkin görünüyordu. İk Hangi gizli bir düşünce, nasıl acı bir keder şim AS ye kadar o kadar alaycı ve şen görünen bu ğ için seviniyor (o karakterini böyle birdenbire değiştirivermişti? Bu tahavvül o atıştığımız günden itibaren >