Düşe kalka... Yatağında birden doğruldu.| Yanık bir yolcu sesi. | Ümitlerim hep kırıldı, Yarim artık gelmiyecek. Göz yaşlarım dökülürken İ Busesile silmiyecek. Birkaç aydanberi hasretini çek-| tiği kadının dilinden düşürmediği| şarkı. Odanın perdesini aralık etti. Sa bahın alaca karanlığı. Kar, Yere iri iri parçalar dökülüyor. Ne candan sevişiyorlardı. Ne kadar bahtiyar bir erkekti. Sev-| ginin sıcaklığını koruyacak kadar parası da olsaydı bu aydınlık gün- ler daha çok sürecekti. Bir gün an- Vayıverdi ki, maddi sıcaklıklar için lâzım olduğu kadar gönül ateşi i- çin de para istiyor Mangalının soğumuş küllerini karıştırdı. Bir kıvılcım damlası bi-| le kalmamıştı. Ayın yirmi sekizi. Cebinde pa- ra olarak bir yirmi beşliği var Kari rını kredi ile doyurabiliyor. Fakat mahallenin, insanlara hiç güven- miyen kömürcüsü, parayı görme- den küreğine el sürmüyor. Nefesile odanın havasını kont rol etti. Ağzından çıkan, sanki ©- cak dumanı. Yanık ses, dalga dal- ga uzaklaşıyor: Beni bir gün güldürmedi, Elbet o da gülmiyecek. Ayrılsam da, ağlasam da, Bende bu aşk ölmiyecek. Onu uykusundan uyandıran bu! ini vasartarak kadar da. i kadin şisidi öy- le içten özlüyor ki.. | Onu böyle boynu bükük bırakıp kaçmakta haksız da değil. Kupkuru bir genç lik, bir kadını ne kadar oyalıya- bilecek? | pırıl yanan bir bardak soğuk su i- i maz bir bahtiyarlık olurdu. | İ sulistimale uğradığını bilmelerini ! hemen dimdik iiyağa kalkmak lâ- termaklandı ve gönlümü acıtmağa! başladı. Her yanımdan alevler fışkırı-| yor. Zor solüyabiliyorum. Boğn-| zım kupkuru, Onun bir marti ka- nadı gibi bembeyaz elinden. pırıl çebilmek, şimdi benim için unutul-! # Gözlerini açtı. Etrafına bakın- dı. Geniş bir nefes aldı. Odasm- daydı. Çarpan yüreğinin atışını dinlerken şimdi soğuk odasını ka- löriferli bir apartıman gibi değer- li buluyordu. Ateşsiz mangalına, ıslak ıskar- pinlerine tatlı tatlı baktı. Hayalin-| deki öksürüklü, iniltili, sayıkla- malı hastane kovuşunu silmek için yataktan fırladı. Sevgilisini kay- betmişti. Fakat umudunu ve sıh- hatini kaybetmemek için elinde geleni yapacaktı. Ayın yirmi do- kuzu idi. Maaşa bir gün kalmıştı. Gene otuz lirasını alacak, bir ban- ka direktörü gibi, dünyaya mete- lik vermeden, hiç olmazsa on beş gün yaşıyacaktı. Belki sevgilisi de ona bir kelime yazardı. Yarını karanlık görmek için hiç bir se- bep yoktu. Onun için hayat de- mek, düşe kalka yürümek demek- ti. Düşünce yere serili kalmamak » # zımdı. Paltosunun eskimiş yakasını kaldırdı. Cekim kalan un bes ku.! ruşun beş kuruşu ile çay içmek i- çin köşedeki kahveye yollandı. ingiliz daktiloları hayatlarını tanzim | etmek istiyor ingiliz daktilo kızları ve bürolarda Hemen giyinmeğe başladı... Gömleğinin yıpranmış kollarma, söze batacak kadar kirlenmiş ya-| kasına bakmak istemiyordu. Sirel nlak ve delinmeğe başlamış ıskar- | Pinlerine gelince içindeki üzgün-| lük çoğaldı. ! Paltosunun eskimiş © yakasını kaldırdı. Cebindeki yirmi beşliğin| beş kuruşu ile bir çay içmek için| köşedeki kahvenin yolunu tuttu. # # a Gece. Sağanak camları kamçı: İyor. Uzakta bir köpek uluyor. Hastanedeyim. Etrafımdaki yatak larda ara sıra öksürükler ve inle- meler. Sayıklıyanlar, belki benim | gibi uzaktaki sevgiliyi ananlar, ça- İtranlar da var. Günlerdenberi ondan bir ha - ber bekliyorum. Belki tek kelime- Yik bir mektup gönderir, diyorum. | Su bekleme ömrümün sonuna ka- dar uzayacak mı acaba? Boğazım yanıyor. Başımın içi- Me sanki zehir akıtıyorlar. Alnım- da onun yumuşak parmaklarını ne| kadar arıyorum. Kulaklarım o -| Bun “yavrum,, diyen sesine ne ka- dar sıftamış. Hayatta tek kalmak Me acı... Sertleşen sağanağa sobanın çı- tirdıaı karışıyor. Canı yanmış gibi ykıran bir tren düdüğü. Sevgili- i kavuşturan, sevgilileri ayıran İtenin düdüğü. O da insanlar gi- İ hem iyi, hem kötü.. Benim cici izımı düşünüyorum şimdi. İlk ta- Biştığımız zamanlar ne kadar du- çalışan kadın işçiler, İngiliz parlâmente- sunda müzakere edilmekte olan ve ken- dilerine daha iyi daireler tahsis edilme sini istiyen bir kanun lâyihasna müzar| heret etmesi için kendi mebuslarına bir deleğe heyeti göndermişlerdir. “Kadın Kâtipler Cemi ,, sekreter) ri Godvin Deyli Herald muharririne de miştir ki: “Daktilo kelimesi sizde ipek çoraplı) genç bir kadın hayali uyandırır. Bu ka dınlar rahat ve güzel plânlı, hoşa gide sek surette boyak dairelerde. çalışıyor sanırsınız. Fakat ne yazık ki, bu sade ce bir tasavvurdan, bir hayalden iba- rettir, Her ne kadar müterakki patronlar varsa da ve bunlar daktilolarına güzel, güneşli çalışma yerleri tahsis © etmekte iseler de, bir çok diğerleri daktilolarını herhangi berbat köşede çalışabilir sanr yor. Kadın daktiloların çalıştığı yerler den bir kaçının vaziyetini görseniz, me deni bir memlekette inanılmaz bir man zara ile karşılaşmış olacaksmız. Biz, dak tiloların çalıştıkları yerlerin de insana Yarar bir yer olmasını istiyoruz.,, İngiliz parlâmentosunda İkinci defa olarak müzakere edilecek (daktiloların lâyihası, daktilolar için daha temiz dak reler tahsisi ve bu dairelerin fazla kalaba lık olmamasını, çalışma saatlerinin inti- zamını: ve mürakabesini ve yeraltı büro- ları kat'iyyen inşa (edilmemesini teklif etmektedir. Babadan oğula kan nakli Tanınmış İngiliz profesörü D. 5S. Haldeyn'e oğlun D. 5. B. Hal. deyn kanımı vermiş ve böylece ba. basının hayatını kurtarmıştır. Profesörün kızı da meşhur İn. M yürekli, ne kadar uysal ve içten giliz romancılarından Naomi Miçin yan bir kadındı. Zaman aka a- ka kumlar çekildi. Altndan sert Sakıllar çıktı. Yumuşak pençeler| sondur. Babasına, erkek kardeşin. den birkaç defa kan nakli yapıl. ! dığını söylemiştir, | ri ile Rekenatı isminde bir şeker | kendilerinin Türk, memleketin de / bulunduğunu ileri sürüyor ve bu i gibi davaların, böyle farsmajör! Puma meatgaş RA feri e —a X4RS'BirTIURK “Hatıralarım anlatan : EFDAL TALAT Sn Yazan: İHSAN ARİF Yedi ceddinin Türklerden iyilik gördügünü söyleyen Yunanlı / İngiliz kumandanlarının bana gösterdikleri emniyet ve itimadın de hiç istemiyordum. Çünkü böy- le bir hal vukuunda İstanbulda yaşamaklığım mümkün clamaz dr. Bana dokunmasalar bile önü -| me açılmış İrrsat kapısmı kendi elimle yüzüme karşı kapamakta bir mana yoktu. İ O gün eve döndüğüm zaman vücutça yorgun değildim. Fakat, manen çok bitkin ve kararsız bir halde idim. Sabaha kadar elim - deki kıymetli hazineden memle - ket hesabına nasıl istifade edebi- leceğimi düşündüm. Büyük işler karşısmda kararsız kalmış bir a -| dam buhranı gecirdim. Babamın dostları, benim mek - tep arkadaşlarım gözümün önün - den geçti. Fakat bunların hiç biri si benimkinden farksız olan vazi- yetleri itibariyle bana bu noktada yardım edecek vaziyette değiller. | di. Bir aralık, bundan bir ay ka - dar evvel, Kırmızı konakta Mister Rikatson Hata misafir iken önüm- de cereyan eden garip bir dava hatırıma geldi. Yapmak istediğim iş üzerinde hanı > idir düşünürken, büy— le bir dava hatırlayışımın mani - dar bir tarafı vardır. O zaman çıkmakta olan İleri| âzetesi sahiplerinden Suphi Nu - tüccarı, külliyetli miktarda bir şe- ker alış verişinden çıkan bu dava bütün detaylariyle kafamda yer bulmuştu, Suphi Nurinin vekili Nurullah, Türk vatanı olduğunu ve bu işleri görecek müteaddit mahkemeler zamanlarda teşekkül etmiş olan askeri polis mahkemelerinde rü - yet edilemiyecek kadar derin ve| hukuki bir mahiyeti bulunduğunu | iddia ediyordu. Fakat, Rekenati, Yunan tebaası idi. Ve kendisi ifa. | desinde yedi ceddinin Türk'erden mütemadiyen iyilik #örmüş oldu » ğunu!! söyliyordu. Bu iki vaziyet ele alınarak davanın İstanbu! İn - giliz zahıtai askeriye mahkeme- sinde rüyet eilmesi ica- edeceği kararlaştırılarak diğer tar-fın is - teği retdeliliyordu. Ben o zama - na kadar suçlu deil. şahit ve din- leyici erfatiyle bile hiz bir mah - kemede bulunmamıştım. Fakat, bu- na rağmen, dava safahatını takip ettikten sonra Suphi Nurinin kaklı olduğunu arlamıştım. Bu muhakemenin yezine ve mutlak hâkimi olan (Rikatsen (Hat da ayni karatte idi. İki ta- raf hâkimin tebliğine intizaren dı. şarda bekl:rken bana: — Mister Efdâl: bu Türk hak- lıdır. Fakat bize ittihater olduğu » na dair ihkar varlır. Hü'ümeti . mizden ittihatçıları mümkün mer- tebe ezmek'iğimiz hakkında ta'i - mat »İdık. Bilmem ne yapacğrn,, demişti, Evvelce de söylemiştim Ki, Ka. ! piten Rikatson Hat asil ruhlu, dü- rüst bir çocuktu. Bir müddet va - zife hissiyle vicdanı arasında bir mücadele geçirdi. Ve bu mücade- lede hakikati hâkim kıldı. Suphi Nuriyi haklı çıkardı; hükmünü de bu şekilde verdi. İLERİ GAZETE"NDE BIRGÖRÜŞME ; “Babam ittihatçı idi, Bir aralık, merhum Mahmut Şevket (Paşa) nın kalemi mahsusunda da bulun- muştu, Binaenaleyh, kulaklarım, | ittihatçıların namuslu ve vatan »| perver adamlar oldukları, mem- lekete de faydalı hizmetlerde bu- lundukları lâflariyle dolmuştu. | | İ İngiliz kumandanının ifadesiyle ittihatçılığı tevsik edildiğinden dolayı Suphi Nuriye karşı içimde bir itimat uyanmıştı. Esasen baş- ka müracaat edecek kimse tanı - mıyordum. Ertesi günü erkenden İleri ga-| zetesi idarehanesine giderek Sup- hi Nuriyi gördüm. Davasının gö - rüldüğü sıralarda bir iki görüştü- öümüzden aramizda küçül” bir göz âşinalığı vardı. Bir odaya kapandık. Kendimi, ailemi iyice tanıttım, geçirdiğim macerayı ve teferrüata girişme - den, elde ettiğim malümat ve ve- saiki anlattım ve dedim ki: — Şimdiye kadar geçirdiğim hayat dolayısiyle memlekette bu malümattan bihakkın istifade e - decek ve lâzım olan yere gönderi- lecek kimseyi tanımıyorum. Bu sı- rada kimseye itimat caiz değildir. Bilhassa böyle bahislerde... Dava- | nız dolayısiyle sizinle bir iki kere| görüşmüştük, İngiliz mahafilinden İttihatçı olduğunuz hakkında da malümat aldım. Namus ve hamiyetinize iti- mat etmek istiyorum. Elimdeki malümat yerine giderse çok işe ya- rıyacaktır. Ben bu işi sırf mem- leketime âcizane bir hizmette bu- İunmak maksadiyle yaptım. Bu hizmetime mukabil maddi hiçbir menfaat beklemiyorum. Sizden çok rica ederim: Bana mert ve namuslu bir erkek gibi söyleyiniz ve söz veriniz Sizin bu raporları icap eden yere götürecek! vesaitiniz var mıdır? Eğer vesai- tiniz varsa, siz de benim gibi bu malümatı hiç bir menfaat bekle- miyerek ve yalnız memlekete hiz- met etmek arzusiyle hareket ede- rek yerine gönderebilir misiniz?,, Subhi Nuri hakkındaki bütün bildiğim, bir iki defaya münhasır sathi görüşmelerimizle ogünkü mü lâkatımızın verdiği intibadan iba- retti, Verdiği cevap beni mutmain edecek mahiyetteydi. Bu itibarla tereddüt etmeden Yunan ordusu- nun vaziyet ve mevcudu hakkında bir gece evvel hazırlamıs olduğum İ raporun bir suretini çıkardım ve| kendisine verdim. TÜRK POLİSLERİ b A İZ PEŞİNDE! Akşam üzeri eve döndüm. Vic- danımda bir rahatlık duyuyor- dum. İlk hamlem güzel olmuştu. Ve bu amatör casusluk işinde ü- midimden fazla muvaffak olmuş- tum, Ne bir tehlike atlatmış, ne kimsenin şüphesini celbetmiştim, Odama kapandım. Ve Kolonel Haring'e verilecek olan ingilizce raporu hazırlamağa başladım. O rapor ki Londraya götürülecek ve o zamanki İngiliz kabinesinin, A- nadoluyu istilâ vazifesini üzerine almış bulunan Yunan orduları hak kında müsbet veya menfi surette alacağı karar ve tedbirlerde az ve- ' ya çok müessir olacaktı. Bittabi raporu, esaslardan ay- | rılmamakla beraber lehimize ma- na verilecek bir tarzda yazmağa başladım. Geç vakit kapımız çalındı. Ben kilitlemiş bulunduğum oda kapısı- nın arkasından gelenin kim oldu- ğunu anlamağa çalışıyordum. Ge- len, o zaman polis müdüriyeti bi- Rİ rinci şubesinde taharri memuru st fatiyle çalışan arkadaşım Feridun idi. Şimdi İş Bankası Bartın şube- si müdürüdür. Fefidün ile Hafız Aşir ve oğlu şimdi beden terbiyesi mütehassıslığı eden Vildan vasıta» siyle tanışmıştım. Misafir içeri girince, ben de ö- ş teberiyi toplayıp saklıyarak salo- na çıktım. Bir saat öteden beri- den konuştuk. Feridun hiç bir maksatla değil de, şöyle bir uğra» mış görünüyordu. Ortalık iyice ka- rarmış ve vakit hayli ilerilemişti.' Nihayet, gitmek istedi ve kapıdan çıkarken: — Efdâl, dedi, burası hıristiyan muhitidir. (Kumkapı Nişancasında oturuyorduk) Burada birçok kim- seler benim Türk polisi olduğumu biliyorlar. Belki bir kancıklık et- beni çünkü, doğrusu yalnız gitmeye çekiniyo- rum.,, mek isterler. Rica ederim, Beyazıda kadar çıkart; Feridunun bu arzusundan hiç şüphelenmedim. Ve hakikaten muhitten çekiniyor zannederek o- na refakat etmeğe karar verdim, (Devami var) HABER AKŞAM POSTASI “DARE Evi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi; istanbu! HABER Yazı işleri telofonu : 8: idâre ve Hân 4 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenabı Senelik 1400Xr. 27006. 6 ayi 3 ayi * övme Sahıbi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Basıldığı ger (VAKIT) matbaası