HABER — AXşam postasr “Tam Bir Hafta,, 19 MART — 1935 Manifatura Ltd. Şirketi ZAMAN Merkezi: İstanbul, Sultan Hamam, No, 26 Şubesi: (İzmir Peştemalcr'arbaşı No. 46 Fantezi, ipekli, yünlü, pamuklu ve kazmir mağazası Büyük Parça Sergisi İstanbulda başka şubemiz yoktur. Bi IM19H GTA İLA MAY YAPİ k arif : M. M, V. Merkez Satınalma Komisyonundan: 1 — Tahmin edilen bedeli 126.000 lira olan 12.000 ton Rekom- poze kömürü kapalı zarfla münakasaya konmuştur. 2 — Münakasa 14 Mart 936 tarihine müsadif cumartesi saat 14 de yapılacaktır, ELER, Z|U,ENOJDLDA YY ONYLOH Pi aye SE, eyue 91asjpgy 9,49 ozşs psaşazey EYE 3 — 630 kuruş mukabilinde şartnamesini almak istiyenlerin her gün, münakasaya iştirak edeceklerin de 7550 liralık teminat mektup- lariyle yevmi mezkürda Ankarada M. M. V. binasında merkez satınal. ma komisyonuna kanuni belgeleriyle müracaatları, 4 — Zarflar münakasadan azami bir saat evveline kadar komis- yona yerilmiş bulunacaktır, (1100) eyeH 4g WEL npAhp izis 4jg opUJİJ «ap Yil uetiez pİnpNB (ujsoşozug eyeH 4g Wwel MpUNUZM YOİ Jepey oK'pL;& SUyYp gere 7(8s)4 epulsığdey (daj9s;pgu eKunp Ufdj nünpınmuok ueydez İnhisarlar U. Müdürl, Levazım ve Mübayaat şubemizin Kabataştaki yeni binasına taşınmasiyle değişen telefon numaralarınm kataloğda yazılı (— bulun- mamasından dolayı arayan ve arananlarca müşkülâta uğranıldığı gö- rülmektedir. Bundan sonra aşağıda yazılı telefon numaraları nazarı dikkate alınarak müracaat edilmesi ehemmiyetle ilân olunur. (1294) Levazım ve Mübayaat şubesi müdürü, alım satım komisyonu reisi 49367 Doğru telefon 44688 Santral Şube müdür muavini, mübayaa şefleri, mes'ul muhasipler, güm rük ve anbar âmirlikleri. 44688 Santral 1 YE 4 32 FAUSTA 4 Burada biraz durdu. Müthiş! bir hıçkırık göğsünü şişirdi: — Zavallı yavrucak, zavallı kızcağız... Ah Fausta... Korkunç mahlük! Vicdanımı kavramış o - lan pençelerinden kendimi ne za- man kurtaracağım. Diye mırıldan- dı. : Belgoder: — Viyoletta ve ben sizi gön »- « gren kimsenin her türlü emrine hazırız. Şimdi lütfen emirleri bil- diriniz. — Peki, evvelâ şunu haber ve- Teyim ki, bildireceğim emirleri ta- mamen yerine gelirirsen senin için... — On kese Düka altını verecek değil mi? Bunu kazanmak için ne Yapmak lâzımdır Meonsenyör? Kadife elbiseli adam herifin göreceği işin karşılığı olarak bu Parayı istediğini sandı ve daha gururlu bir tavırla cevap verdi: — Ne mi yapmak lâzım? Din. le, Sitede, Notrdamın arkasında, hehrin sardığı adanın sonunda ö- tesi berisi yıkılmış, âdeta harabe halini almış bir ev var, bu evi ko- Yca tanıyacaksm. Pencereleri büyük ve simsiyahtır. Etrafı yük: tek duvarlıdır. Kapısı demirden tokmağı tunçtandır. İşte oraya... Bu akşam saat dokuzda bu kızı 0- Yaya götüreceksin! — Bu akşam.., Saat dokuzda... > Mutlaka orada bulunacağız. Bize inanabilirsiniz. > Siyah elbiseli jantiyom bir an kadar derin bir hayale dalmış gibi durdu. Sonra bütün vücudü titri - yerek gayet hafif, evvelkinden daha titrek ve daha boğuk bir ses- le; — Şu kırmızı maskeli kadm... Demin hani şurada idi... Şu sarı saçlı... O kimdir, bana söyler mi» sin? Dedi. — Benim kabilemden bir çin- gene karısı... — Bir çingene karısı mı? Peki, ismi nedir? — Saizüma! — Sahi mi? Bir çingene de. mek?.. Ve ismi de Saizüma ha? — Evet, yalnız Saizüma! — Başka ismi var mı? — Hayır. Belgoderin, o “Cehennemden çıkmış surat,, İı dediği jantiyom doğruldu, Yüzünün ifadesi tama- men değişmiş, daha yumuşak ve daha sakin bir hal almıştı. Çinge- neye veda işareti yaptıktan senra bu siyah elbiseli adam, Prens Far- naz, Faustanın Dük dö Gize veril. mek üzere yazmış olduğu mektu- bu yeleğinin cebinden çıkartarak gürültüsüzce arabadan inip kir k- miş olan halka karıştı. Bulanık bir suda dibe çöken bir taş parçası gibi gözden kayboldu. Bu sırada ise Belgoder sevinç- le: FAUSTA 29 Krıyyonun İsviçrelileri!,,, Geber- tin, suya atın! Bu muhafızlar, bu İsviçreliler, dün halkın sokaklarda kurmuş olduğu Barikadları kaldırmak ve isyanı bastırmak için çalışan as * kerlerdi. Briessak, Krüse, Buva - dofen tarafından tâ şehremaneti ne kadar sürüklenip tıkılmış olar bir avuç kral taraftarı kahraman- dı. Geceyi orada geçirmişler, şim- di de boru çala çala dışarıya çıkt yorlardı. Dük dö Giz müthiş bir küfür savurarak yerinden fırladı. Jan - tiyomları da kılıçlarını çekerek kendisini takip ettiler. Halk, bir gin evvelki düşmanlarını görün - ce hiddetinden tepinmeğe, bağı - rıp çağırmağa başladı. Bir anda sessiz ve sakin duran meydan gü- rü'tüyle doldu. Ahali biribirini itip kakarak silâhlanmağa koşu - yor, ka'ınlar, çocuklar ayak a'tın- da çiğnenerek bağırışıyor ve bu sırada bir çokları da haykırıyor - du. — S:lâh başını! Dinsizleri öl. dürün! — Muhafızları suya atm! Kriy. yonu suya atın! Halkın silâh al mak için çıkardığı gürültü arasın da, tüfeklerin patlıyacağı sırade Şarl Dangulem ile Viyoletta, Bel- goderin arabası etrafında kayna-| o Kızcağız er: şan halk arasında birinci kere o - larak görüştüler. | Gizin Kriyyona doğru koş- tuğunu görünce Şarl Danguem kılıcını kınımâa koymuş, çocuğun yanında durmuştu. Viyolettanın güzel gözlerinde bir ümit ışığı belirdi, Her ikisi de genç ve gü - zel, fırtınayı andıran şu karışıklık içinde biribirlerinin * karşısında durmuş, birinci kere olarak biri - birlerini yakından görüyorlar ve konuşuyorlardı. Renkleri uçmuş, etraflarında olup bitenleri görmez olmuşlardı. — Rica ederim, korkmayınız. Ağlıyordunuz... Mutlaka şu ter - biyesiz jantiyom yüzünden.. De »- ğil mi? — Hayır, bayır... Ağlıyordum, gördünüz, değil mi? Sebebi... Viyoletta yaş dolu gözlerini indirdi. Çok yavaş ve çok titrek bir sesle: — Annem öldü!... Orada... ya» payalnız.. Zavallıya bir dua oku « yan bile yok... Böyle olsun bir sa» daka vermiş olan yok, dedi Sonra bir eliyle gözlerini ka - payarak ağlamağa başladı. Şarl sevgisi kadar büyük bir merhametle büsbütün sarardı: — Anneniz orada. Ölmüş... Size ise zorla şarkı söy'etiyorlar. Öyle mi? Zavallı çocuk! Ah, bu pek alçakça bir şeydir. Dedi, larında ho