Hara haydut * H A B R X9un harikulâde maceraları mL, ç YANDİM amaca mızı İKİ, N ; Gülman N ven BER ĞELDIM... BU YARIŞI OLSAYDI KAZANDIM Yi MAHKEME SBÜR VAFTA ESER BiL'i SUSDURAMAZ. ) ELEKTRİK ASA OLSUN ONU © KURTARACAK. - çi $İiN To d TAVFA vazım”* $u. KARSIDAKI KADIN KİM. KAR. ri SiZE BAŞKA ıı MAN DA VERSEM Raz, OLUR MUSUNUZ e YALININ TEKLİFİN, YANSI. LER KAaBvL ETMİŞLERD.. YAZIYET, RGİYLER, ETRAPDA. VE “ALSIN BiR MEK TUR YAYIYOR YAN YAŞ ERİR KIRALI vYAMşiLER MEKTYAY KÖYE GÖNDER.YORLAR YAA ŞLE Kura NASIL OK YAPTIK a v DONMEZ Yanı, MER “Al tasını Yalçın TüTME EDİ ALELADE BİROKLAJ.— Dm LARLA AMBAB OLMYUŞDU Ür NE SÖZEL MŞAN A! AldırLaRınm, mmm MALBUK. YABANCI Avcı MAL Siki Sıkı BAĞLI v8 muHâ FAZA EDİLYORDU . SayınNDI BiR DE NÖBETE, gem voxpU mi 30 FAUSTA FAUSTA 31 danarak dolaşan Belgodere korku dolu bir bakış:fırlatarak; — Hayır.. Dedi, anneme çiçek almak için bir kaç para toplarım! diye kendiliğimden şarkı söyle - yordum, Dük Dangulemin tüyleri diken! diken olmuştu. Bu anda Grev meydanında bir. danbire derin bir sessizlik oldu. Borular susmuş, halk bağır - msktan vazgeçmişti. Kriyyon ile Dük dö Giz biribirleriyle konuşu- yor ve biribirlerinin sözlerini duy- mağa çalışıyorlardı. Viyolettanın elini tuttu. Kız tit- redi. Genç Dük onu arabaya ka - dar götürdü. Merdivenlerden çı- kartarak kendisi de beraber ara - baya girdi. Simonun cesedini ya - tağın üzerine uzatılmış gördü. Şapkasını çıkartarak ölüye doğru eğildi. Viyoletta ise bu sırada diz çökmüş bulunuyordu. Dangulem sevgi ve merhamet! dolu bir sesle: | Annenizin ölüsünün yanımda! kalınız. Onu koruyan bir melek olunuz. Tabutua gelince, müsaade! ederseniz onu ben süsliyeceğim Viyoletta Düke teşekkür dolu bir bakış fırlattı. Dük, son derece| müteessir olmuş, gözleri yaşarmış olduğu halde kalbi çarparak kapı. dan çıktı. Doğruca karşıda duran çiçek sergisine gitti, Serginin 8 - nünde şişman bir kadın duruyor - du. Dük hiç bir şey söylemeden kadmın önüne bir Düka altını fır- latarak kucak kucak kırmızı be « yaz gül demetleri, kokulu karan filler, yaseminler, zanbaklar aldı. Sonra tekrar arabaya döndü. Ge- tirmiş olduğu çicekleri ölünün et- rafma ve Üzerine serpti, Ceset güllerin, karanfillerin altında gö - rünmiyecek bir hale gelmişti. Â - deta çiçekten bir kefene bürün - müştü. Viyoletta diz çökerek ellerini bitiştirdi. Şaşkın, kendisinden geçmiş, rüya görüyorum sanarak Simona bakıyordu. Şarl Dangulem o zaman genç kıza döndü. — Sizinle konuşmanın şimdi ne vakti ne de yeridir... Sizin bu çingenelerle birlikte kalmanıza da imkân yoktur... Yarn sabah, bu arabanın sahibiyle görüşmeğe geleceğim. Kaba ve alaylı bir ses: — Sizi dinlemeğe ve lâzım #e- len cevabı vermeğe hazırım Men « senyör, dedi, Dük, önünde iki büklüm duran maskara kılıklı herifi tepeden tırnağa kadar süzdü. — Seninle nerede konuşabili - rim Metr? — Buraya çok uzak olmıyan Esperans otelinde Mensenyör. A, tımır, arabamı, Leoparı kısaca a « damlarımı orada gecelendiririm. — Peki, yarın sabah beni ora-| der sen misin? Dedi. da bekle! Şarl, son defa olarak Viyolet taya, iki eliyle yüzünü örterel duran sevgilisine, sonra sapsarı yüzü gülümser gibi duran ölüye baktı ve: — Şimdi sıra intikama geldi babacığım... Göreceksin oğlün neler yapacaktır. Diye mırıldana- rak kapıdan çıktı. Ve Dük dö Gize doğru ilerledi. Belgoder, merdivenlerin üze rinde durmuş, kollarını kavuştur- muş alaylı bir tavırla şunları mı - rıldanıyordu. — Yarın gel, evet, seni mutla - ka bekliyeceğim.... Ahmak! Yarm Viyolettanm yerinde yeller ese - cek! Sonra omuzlarını silkerek aşa-| ğtya indi ve söylenmesine devam | etti: — Gideyim haber vereyim de bu cesetten beni kurtarsınlar. Ne kadar çabuk olursa o kadar iyidir. Haydi bakalım Simon, hazırlığma bak... Bugün yolculuğa çıkacak - sın... Allah selâmet versin. Dışarıya çıkarken merdivenle- rin alt basamağında siyah kadife elbise giyinmiş, henüz mezardan kalkmış, ölü gibi sapsarı yüzlü bir adama rastladı. Bu adam insanın tüylerini ür - pertecek kadar soğuk bir sesle: . — Bu arabanın sahibi Belgo - | Çingene bütün vücudünüş tit- ediğini hissederek: — İşte cehennemden çıkmış bir surat! diye düşündü. Senra: — Evet Monsenyör, benim ve emrinize hazırım, cevabmı verdi. Yeni gelen adamın “Cehen - nemden çıkmış surat,, ı kendi ken. disiyle mücadele ediyormuş gibi büzüştü, Bu büzüşme koyu renkli bir gölün üzerinde rüzgârdarı ha- sıl olan kırışıklara benziyordu. — Demek ki, şu genç Şantözün, Viyolettanın © sahibi sensin? Sualini yavaşça sordu. Belgoder titredi. Bir elini al « nma vurarak hürmetle eğildi. Kendi kendisine: — Anladım. Dük dö Gizin e - mirlerini getiren adam bu olacak. Ah, Klod ah! Bu kadar araştırma» lar yaptığın halde benim izimi bulamadım. Fakat kızın hakkın * da gene benden haber alacaksın! Dedi. Belgoder doğruldu. Üstünü ba şını düzeltti ve: — Bana bildirecek olduğunuz şeyleri zaten bekliyordum! Dedi. Yeni gelen, çingeneyi kolun - dan yakalayarak hafifçe ona doğ” ru eğildi. Biraz tereddüt ettikten sonra boğuk bir sesle: — Beni çok büyük ve kuvvetli birisi gönderdi. Bu kız... Bu Viyo- letta...