KE e Tefrika No.6Z Yazan; Murad Sertoğlu şimdi bu vaziyet karşısında ne ya:| palım, söyle! Papa İnosanla hekimbaşı Fari yani başbaşa verdiler ve uzun müd det konuştular. - : # Gene Romanın kenarında meç- hul markinin evindeyiz.. Ayni sa- londa gene üç kişi var. Baba, oğul, kız Borjiyalar, Yalnız bu sefer ba- ba Borjiya kafasını esefle sallr- yor: — Vatikanm çanı bu gece ölüm havası çalmadı. Halbuki mektup bugün kart'i surette papanım eline geçmiştir. Fariyani anlaşılan gene papayı efsonlamağa muvaffak ol- du. Ah, ah... Bu adam işimize çok mani oluyor. Ve sen Sezar, hâlâ bir şey yapamadın. Ümidimin ya- rısı bu mektupta idi. Yazık, yazık. Bu sırada Lükres oturduğu is - kemleden ayağa kalktı: — Ben gidiyorum, baba! — Nereye? — Vazifemin başına! Borjiya kızını takdis etti: — Allah muvaffak etsin! İ Lükres çıktı. Sezarla Rodrik sa-| londa yalnız kaldılar. Biz Lükresi takip edelim: Lükres beş dakika sonra vücu- dunu iyice örten siyah bir manto-| ya bürünmüş olduğu halde esrar engiz markinin konağından çıktı.| Sokakta kendisini kapalı bir ara ba bekliyordu. Sür'atle arabaya bindi ve araba derhal hareket et-! ti, Bir müddet sonra Vatikan civa-| e bir evin önünde dur du. Lükres indi ve araba derhal ha reket ederek yoluna devam etti.| Lükres kapının bir tarafında bu- lunan ufak bir manivelaya basar| basmaz kapı kendi kendine açıl- mıştı. İçeri girdi. Sol tarafta ufak| bir rafın üstünde bir mumla bir çakmak duruyordu. Mumu yaktı. Ve doğru mahzene indi. Mahzende birçok büyük fıçı- lar duruyordu. Bunlardan birine yaklaştı. Elini bir müddet etrafın- da dolaştırır dolaştırmaz fıçı he. men sağ tarafa doğru kaydı. Bir| delik açıldı. Ve hiç vakit geçir- meksizin bu açılan delikten içeri daldı. Bu yol, Vatikanm hariçle irti- batını teşkil eden gizli ve papanın bile bilmediği yollardan biriydi. Biz Lükresi bu yolda ilerler bı- rakalım da Vatikanın içine, kar- dinal Fernandonun dairesine gide. lim. İhtiyarlamış ve bunamış olan kardinal, dairesinde heyecanlı da- kikalar geçiriyordu. Porsumuş du- daklart titriyor: — Bu gece on üçüncü gece,. Mu- kaddes gece.. Meryemin bana gön- derdiği melek bu gece on üçüncü defa olarak odama gelecek. Bana Mesihin sırrını öğretecek... diye| mırıldanıyordu. Nihayet tam saat 12 yi vurdu. Kardinal Fernando birdenbire ye-| re kapandı. Odada ufak bir tıkır. dı oldu. Ve lâtif bir koku odayı! kapladı. Melek gelmişti. Fernandonun yüreği, ihtiyar ka. burga kemiklerini parçalıyacak de recede şiddetli çarpıyordu. — Başmı kaldır, Fernando! Bir orgdan daha ahenkli bir ses yecan ile başını yavaş yavaş el ien kaldırdı. Evet, doğru... Harikulâde güzel vücutlu olan melek gene çırçıplak olarak karşısında duruyordu. Ge- ne her zaman olduğu gibi bir elin- de yaldızlı kapaklı bir incil, öbür elinde küçük bir İsa tasviri tutu- yordu. Ve siyah kadifeden bir mas ke yüzünün bir kısmını gizliyordu. Kardinalin başı dönüyordu. O, papa olabilmek için hayatından ka dın denilen mahlüku ebediyen çı- karmıştı. Hayatmda asla kadını bilmemiş, tanımamıştı, Meşgul ol- duğu yegâne kadın Meryemdi. Fakat şimdi... Bu melek... Onun bütün benliğini sarsmış, bülün ak- ını başından almıştı, Melek konuştu: — Mesih sizi takdis ediyor. Ve şimdiye kadar işlemiş olduğunuz sevaplardan dolayı size büyük bir mükâfat vermek istiyor. İşte size söyliyeceğim sır budur. Beni bü i-| şe memur etti. Ne isterseniz yapa-| cağım, Bütün emirlerinize itaat e- deceğim. Bu sözler kardinal Fernandoya yıldırım gibi, tesir etti. o Vücudu şiddetle sarsıldı. Sürünür gibi me- leğe yaklaştı. Damarları fırlak ih tiyar ellerini meleğin © vücuduna değdirdi. Fakat bu tesir bir ateşe dokunmuş g'bi onu sarstı. Elleri ni çekmek istedi. Fakat muvaffak olamadı. Çünkü melek de onu kol- larından tutmuştu. Kardinalin gözleri kararıyor, nefes alamıyordu. Adetâ büyülen- miş gibiydi. Gözlerini yumdu. Fa-! kat birdenbire yüzünün çok yaki- ninde sıcak bir nefes hissetti. Göz- lerini açtı. Melek, harikulâde güzel ve ta- ze vücutlu meleğin yüzü, © yüzü- nün çok yanına yaklaşmıştı. Siyah kadifeler arasmda mumların ışı - ğında ışıl ışıl yanan iki göz ve kandan da kırmızı hafif aralı iki! dudak.. Kardinal Fernando, ayaklarının! yerden kesildiğini hissetti. Hafif aralı iki kırmızı dudak onu ateş- ten bir girdap gibi çekiyordu. (Devamı var) İ mandan çıkıyoruz. HABER — Akşam postası HKOCALI YAZAN: İSHAK FERDİ 11 MART — 1936 68 — Polisler Prensi yakaladılar.. Kaçacak sanıyorlardı ve kapıyı kapayarak koltuğa oturdu. Garson kamaranın önünden çe-f kildi, bir diğer kamaranın kapı - snr vurmağa başladı: Ve Leylâ kapıyı kapayarak kendini bitkin bir halde yatağın içine attı: — Aksi şeytan.. Hiç yoktan yü- reğimi oynattı. Bu sırada son düdük ötüyordu. Geminin pervanesi dönmeğe başlamıştır. Artık vapura ne Prens Ömer! girebilirdi; ne de poliş memurları. Leylâ kamaranm pençeresin. | den dışarıya baktı: — Allaha çok şükürler olsun.. İngiliz polisinden kurtuldum. Li- Kapı birdenbire açıldı. Fakat, artık Leylâ korkmuyordu.. Emir Sait gülerek içeriye giriyordu. Leylâ, Emiri görür görmez: — Prens Ömer vapura gireme-| di, değil mi? Diye sormuştu. Emir Sait başını salladı: -— Polisler Prensi yakaladılar.. Kaçacak sanıyorlardı. Ve kapıyı kapayarak koltuğa oturdu. — Hiçbir tehlike kalmadı, Ley. lâ hanım! Şimdi İstanbul yolun -! dayız. Leşlâ sevinçle yattığı yerden frladı,. Emirin boynuna sarıla - rak: — Sakın bana mani olmayın, dedi, yeminim var.. Yapaklarınız- dan öpeceğim. Beni Prensin elin. den kurtardığınız için size teşek. kür ederim. Emir, Leylânın kollarından! tuttu; — Size karşı vicdanen borçlu olduğum vazifemi bitirmiş deği- lim, Leylâ hanım! Selâmetle İş - tanbula varalım.. Oradaki kontor! çenberlerinden de sizi böyle ko - laylıkla geçireceğim.. Ve bana o| zaman teşekkür ederseniz, cidden memnun olacağım! Haydi, istira- hat ediniz... Akşama yemek salo - isin adına, onun adıyla nunda buluşuruz. Ben gidip pasa:İ port kayitlerini yaptırayım.. Sizi| de galiba bunun için rahatsız et- tiler. İ — Beni rahatsız ettiklerini ne- reden biliyorsunuz? — Merdiven başında etrafı ta-| rassut ediyordum. — Vallahi siz tıpkı bir polis hafiyesine benziyorsunuz. İsken- deriyeden beni bu kadar kolaylık- la kaçırmağa muvaffak olan bir adam isterse Şarlok Holmeslere taş çıkartır. İnsan sizinle yaşar - ken her tehlikeyi kolayca atlata - bilir.. Ve hiç Bir zaman sırti yere! gelmez. Leylâ, Emirin ellerini bırak - muyordu: — Sizin kamaranız nerede? — Uzakta değilim.. Size biti. şik tek yataklı kamarada da ben yatacağım! Artık İskenderiye ve Mısıra ve- da etmiş bulunuyorlardı. Hava müsait, deniz dalgasız olduğur-| dan vapuru büyük bir neşe kapla- mıştır. Eşyalarını kamaralarına yerleştiren yolcular derhal güver.| teye fırlıyorlar, yavaş yavaş göz- den silinmekte olan Kleopatra di. yarının sahillerini seyrediyorlardı. Bu gruplar arasmda Leylâ da bulunuyordu. Sağında şişman, es- mer yüzlü 50 yaşlarmda bir adam, solunda geminin ikinci kaptanı duruyordu. Doğrusunu söylemek lâzımsa Leylâ, Mısır sahillerinden fazla bunları tetkik ediyordu. Sağındaki şişman adamın par. mağında fevkalâde kıymetli oldu- ğu anlaşılan fındık büyüklüğünde pırlanta taşlı bir yüzük vardı. Sol tarafındaki ikinci kaptan İse otuz yaşlarında, fakat gayet yakışıklı ve sevimli bir adamdı. Emir Sait ise henüz meydanda yoktu. Anlaşılan kamarasındaki eşyalarını henüz yerleştirmemişti Belki de iyiden iyiye serinleşen | hava onu rahatsız ediyordu. i a bitlikte Leylâ bir müddet tereddüt *! tikten sonra sağ tarafındaki yA# fakat zengin adama doğru döndü — Şu görülen şey nedir? — İskenderiye feneri. — Ya? Hani şu dünyanm © büyük deniz fenerleri arasmd! sayılan fener bu mu? Bu sefer sol taraftaki ikin“ kaptan da söze karıştı: — Evet madam. Bu fener $* celeri çok uzaktan ışık verir. is terseniz size dürbünümü v: bu şekilde daha iyi görürsünü” Yakışıklı ikinci kaptan Leylâr? derhal dürbününü uzattı, Leylâ t* İ şekkür ederek aldı. Ve fenere döİ ru çevirerek uzun uzadıya ti, Sağ taraftaki şişman adami ! $ kinci kaptanın bu müdahalesi” fena halde içerlemişti. Kendi konuşan bir kadınla ne hakla “ kadar oluyordu. — Hava pek soğudu. Diye # ze başladı. Arzu ederseniz ya salona inelim. Birer koktey! * lalım. Leylâ bu teklife derhal razt öf du. Fakat dürbünü teşekkür rek genç kaptana iade eder gözlerinin ta içine bakmakta t9" reddüt etmedi. : Şişman adamla Leylâ aşağ"* salonda pek çabuk ahbap olmus | ardı, Leylâ mahirane suallerle * damı skandil etmiş, Mısırlı oldi ğunu, İstanbula birkaç ay bü i adada yaşamak ve para yemek | çin gittiğini öğrenmişti. İsmi Abdulvahabdı. i (Devamt af) 4 ZAYI 2 4542 numaralı pilakamı zayi ©” tim, Yenisini çıkaracağımdan “ kisinin hükmü yoktur. 4 Unkapanı, Sandalcı Mek $ 3917 numaralı pilakamı ettim. Yenisini çıkaracağım” eskisinin hükmü yoktur, Unkapanı, Sandalcı Mehmet LA mecbur edecektiniz, — Suçum affedilemiyecek kadar büyüktü” yükseldi. Ihtiyar kardinal ayni he- Tetirka No, 68 O dereceye kadar ki karınız ayni saatte bir çay masasında yapyalnız olarak görülüyor, kocası ise başka bir masada dilber metresile olan © rabttasını hörkese göstererek iftihar ediyor, Birdenbire durdum. Kocamın fena halde bozulan çehresi beni şaşırtmıştı. Bu kadar büyük bir muvaf- fakiyeti kat saplamamıştım Mod adı onun için bir topuz darbesi gibi olmuş tu. Sapsarı kesi farkında olmıyarak bütün kibir ve e nden sıyrılmış bir deli gibi yüzüme bakr yordu. Kekeliyerek; — Mod dedi. Size kim söyledi? ER Hiç kimse. Daha doğrusu bütün kâinat! Bir gün sizi onunla beraber Turkuvazda gördüm. Garso na sordum. Bana aklıma getirmeğe cesaret edemiy& ceğim daha bir çok seyler öğretti, Bir gün gene ikinizi Maksim barına girerken gördüm. Siz sevgiliniz!e öyle meşguldiinüz ki kiç bir ya öretek halde değildiniz. Onu gene bir gün de gördüm. Bir tfivaleti hakkında sizin gustolarınız münakaşa ediliyordu. Velhasıl, her za nm terzimin facialı bir tün birikmiş kadar acıma me bakiyordu. kinlerim y abarmıştı. Zerre dan gene devam e iyolsunuz ya Arif Nedret © beyefendi. Kendimi sirin karınız olarak © görmemekte ve size karşı yapılacak vazifelerim olduğunu kabul etme mekte haklıyım. Düşlüncelerini ve fikirlerini sanki İdare etmek ir ter gibi elini alnmdan geçirdi. Sonra bana o doğrü geldi. Elini kolumun üzerine koyarak boğuk bir ses le: —Hatilarımı biliyorum. Sizi böyle şeylerle kar şılaştırmamalıydım. Bunu önceden düşlnememekli ğim affedilemez.. Sinirli bir gülüşümle sözünü keserek itiraz ettim: — Hayır! Müsterih olunuz. Size» darılmadım. Metresiniz oluşundan bana ne! İsterse on tane olsun. Aldırış bile etmem! Sizi koca olarak tanrmıyorum ki, bunun içindir ki kendimde de size karşı hiç bir hak görmi m. — Samiye! Bunu bana söylemeyiniz. Bugün be nim adımı taşıyorsunuz. Sizi herkese karşı böyle kü» çük düşürmiyecektim.. Canmızı #rkan bu değil mi? yapan, beni küçük düşüren gene ? Siz ki bu isme herkesi (hürmete siz değil misiniz? nu İtiraf ediyorum. Artık beni daha fazla ez — Sizi ezmek arzusu, tikrimden bile geçse” reketlerinizin bana verdiği fırsattan istifade il «mi saruyorsanız aldanıyorsunuz. Müsterih O Sizin ayaklar altına aldığınız şey benim için bö”. a sizden çok daha mukaddestir, Çünkü hiç, biç Dİ se Arif Nedretin karısı Samiyeyi sirin ve gif nizin bulunduğu yerde gördüğünü söylüyern” karşılaştırmaktan sanki bir zevk duyan ber i görülmemek için bir köşeye çekildim büzüldün” çüldüm.. — Teşekkür ederim Samiye. Kendisine bir poz verdi. Uzun bir süzerek söyledi: N — Bunda yalnız şeref ve onurumu düşündü sanmayınız.. Size yaptığım fçnalığa... Tekrar sözünü kestim: — Size biraz evvel söylemiştim. Metr olması benim için müsavidir, g — Böyle söylüyorsunuz... Fakat size gu Bu sizin için bir İzzetinefis meselesidir! Si gri bakışla * esiniz darcık söyliyebilirim ki.. O kadmla.. Artık V“ sadüfler olmıyacaktır. — Canımız nasıl isterse, Fakat çok 19 kendinizi benim için sıkmayınız. / (Devamı vat