Kara haydut © X9un harikulâde maceraları ABUR SER | İRAJDA "İİ AMAN DİKKATET i öromomni 3ön-İİ | KUZAEA eN MUYAZE NEN Bozue| o ap: 1 ATLBYACAĞIM » Ne ” AN | çi 7 Ta ğ a KAR AYDUN ğa Mi OLAYI NY. 4 3 YARALAN “İpi iz 4 1 ekibe K EEE TN 2 p ti MAR. 4 a 4 4 Va “DERMAL A YATTI» ZAR CA >. bi FAUSTÂA — Sus Farnez! Bu sefer Faustanın sesi gök gürlemesini andırıyor, gözlerin - den şimşekler saçılıyordu. Kardi- nal bu hali görür görmez kendisi- ni şaşırdı. Yüzü korkuyla sarardı. Karşı gelinmez bir irade kuvveti- nin kendi benliğine kadar işledi - Bini hissediyordu. © Prenses, birdenbire sakinleşen bir sesle; Rİ — Bu akşam saat onda! Hay- idi kardinal, hemen işe başlayınız. /Su mektubu da Dük dö Gize tes - lim ediniz, dedi, Şimdiye kadar kardinal ünva- niyle tanış olduğumuz janti - yom kapalı ve üzeri mühürlü olan mektubu alarak ağir adımlarla uzaklaş kapıdan çıktı. Bu sırada kalbi inliyor: — Ah, bir an olsun kötü tali yakamı bırakmıyor! Yürü baka . lem mel'un! Bir cinayet daha işle. O kadar günahm arasında bir de bu bulunsun! Diye haykırıyordu. Grev . maydanmda bir daire teşkil ederek toplanmış olan hal- km arasından o, yüzü içinde ko - pan fırtmayı hiç anlatmıyan bir ciddilikte Belgodere doğru yürü- dü. Arabanın ön tarafmda Viyo- ççletta titriyerek ustasının emrini bekliyordu. Atın yanmda Saizü -| ma kımıldanmadan duruyordu. Bu anda Dük dö Giz çingenenin kulağına doğru eğilerek: — Belgoder, şimdi bir janti - yom gelecek, benim tarafımdan bazı emirler verecek. Eğer kemik- lerinin kırılmaması istersen on- ları hemen yerine getir, ş — Baş üstüne Monsenyör! — Öyle ise, parayı hak edersin. Altınlar senin; kız benim olacak. Kimsenin şüphe etmemesi için kıza biraz söylet! — Şimdi! Heyx Viyoletta! Vi- yoletta!.... Kız hafif titredi. Tatlı bir rü- yadan uyanıyor gibi oldu. Kendi. sini seyreden Dük dö Gizin far - kında bile değildi. Uzaktan tâ meydanın öbür köşesinden görü - nen genç bir jantiyom gittikçe yaklaşıyor, gözlerini ondan ayıra- mıyordu. Her ikisinin bakışları miknatis gibi biribirini çekiyordu. Güzellik ve aşkm ilkbaharında bulunan bu genç senyör, dokuzuncu Şarlın oğ. lu Dük Dangulem idi. Belgöder şiddetle: n — Viyoletta! Diye bağırdı. Müthiş bir çığlık, çingenenin sözünü kesti, Arabadan boğuk bir hırıltı yükseliyordu. — Viyöletta hemen içeriye atıla rakı — Annem... Annem ölüyor! Diye bağırdı. KAK VAHŞİ <ÜCELERİN Iı OLACAK 'FAUSTA 23 Kızın “annem,, dediği kadın, elleri altındaki şilteye yapışmış, Diye bağırıyordu. Viyoletta ise öl- mekte olan kadının yanına diz kalkmağa çalışıyor, gözleri yerin-| çökmüş: 'deri uğramış, yüzünü döşeme hi - zasındaki pençereye dayamış ol - duğu halde duruyordu. Viyoletta: — Anneciğim, o anneciğim! Diye hıçkırıyordu. Belgoder dışardan: — Monsenyör, bir dakika sab- rediniz. Şimdi Şantözü * çıkarır, getirin, Canmız sıkılmasın, ben bu işle uğraşırken Saizüma da $i- zin falmıza baksın! Saizüma kımıldanmadan du - ruyordu. Kırmızı maskesinin 'altmdan parlıyan gözleri kardinal Farne - ze, Viyolettanın ölümünü hazırlı « yan kardinala dikilmiş duruyor - 'du. Saizüma siyahlar giyinmiş o- lan bu jantiyomu, arabanın icin - .den can çekisen kadınım hırıltıları duyulduğu arda, etraflarmda bi- rilen halkayı yarmp kendilerine waklaşırken gördü. , — Kardinal, kurmızi maskeli ka. dımı görmüstü.., Her ikisi de ner eski, mazinin karanlıklarma ka . rısmış bir takım batmaları tekra» canlan4rrmağa çalişiyor görünü - yorlardı. Belgoder, arabanın merdiven- lerini çıkarak: — Viyoletta, Viyoletta! Gel... le akn 24, a — Anneciğim. Anneciğim... Sözünü tekrarlıyordu. O zaman kadm, maderin bir şefkat manası taşıyan yüzünü kız- cağıza döndürerek boğuk bir ses- le: — Annen!.., Viyoletta ben ö- lüyorum... Fakat şunu öğrenmeni isterim ki, annen ben değilim! Dedi, i Genç kız kendisini iyice şaşır- mıştı. — Oh, size ne oluyor. Fakat bu ufak bir nöbet... Kendinize geliniz anne! r — Ben senin annen değilim... Baban da, senin sandığın gibi Klod... değildir... Evet.. Sen Klo- dun... Kızı değilsin... — Oh, annem ölüyor! Bütün bunlar ölüm sayıklamalarıdır. Hasta kadın, boğuk bir hırıltı ile ve Kesik kesik devam ediyor - du: t — Annen!.. Onun nerede oldu- ğunu... Bilmiyorum... Fakat baba- nı Viyoletta... Babanı tanrmak is * ter misin?.. Onu.. Görmek ister misin?... İşte.. Bak!.. Kadmcağız bir ölüm çırpıntısı içinde gözleriyle yiyecek baktığı birisini göstermeğe çalıştı. Viyoletta şaşkın şaşkın kekeli” yerek: i