Bir adamın nasıl öldürüldüğü. “nü gördüm. w «Ooo.O kadar ehemmiyetsiz! şeyki, kuru bir silâh sesi.Gevşeyip bükülei dizler... Yıkılan bir vücut. İ En ziyade beni haykırtan ve © garibime giden şey, başın kaldırı. ma vururken çıkardığı sedaydı. Sonra s1s?... Hiç!... İ İnsan, ne olduğunu anlamıyor.. » 4 » Mahiri yerden kaldıranlar ara İ sındaydım. O,benim iyi arkadaş - larımdandı, i İnsiyaki bir hareketle bacakla- © rmı tuttum ve önde ben, ayaklarla beraber, bir eczahaneye girdik. — İmkânı yok! İnsan, bu kadar v çabuk, bu kadar kolay ölemez. . Hekim, alaycı bir bakışla: .—Anlaşılan, ölüyormuş! dedi: » » Nairtenin bir sokak köşesinden Şıkan kocasını tanımıştım. Ansızm göründü, nasızın âteş etti, Kurşun, Yanımda duran Mahirin göğsüne isabet elti ve sonra katil, sapsarı ilerek yanından geçen lâalatta-| Yin bir adama silâhmı uzattı ve bü. — Yük bir sükünla: — İşte efendim, bunu yapmam dı ve yaptım.. Şimdi bir po- in beni karakola götürmesini liyorum... dedi. © Mahirin gevşemiş vücudünü ecza sama taşıdığım esnada ahaliden © bikaç kişi, Cevadın (yani katilin) ç ine hücum etmiş ona dayak at. Rünler, Polisler,kendisini müdafa - “Ya mecbur olmuş. — Hepimiz, Naimenin Mahire met. | Yealik ettiğini bilirdik. Bu müna - oldukça gizli tutulmuştu. Ma ih, katili de tanırdık. O, cidi, Salışkan ve bol para kazanan bir er iel Naimeyi çok sevmişti ve rardan sonra evlenmeğe mu- nel olmuştu. Kadının bu izdi - > Vacındanı pek mesut olmadığı an- la Biz onunda sırdaşıydık. anlış bir koca seçtiğini bizden aa açıkca söylerdi. O kadar my zengin fakat sıkıntılı bir yaşamaktansa keşke daha Mek bir ömür sürseydim...,, derdi.! ye seviştiğini öğrenince| Yaşmadık. Zira, Naime, onda,! © mm ruhunu okşayan güler! sokulgan halleri bulmuştu. | Mei biç gün kocası kadının hi- Bamimmmam öldeğine bir türlü ime namıyordum Tesadüfen orada bu- lunan bir doktor:“her şey bitmiş ği tir!,, dediği zaman, hayretle cevap | vedim: yanetini duysa dahi pek o nde kızmıyacağını sanırdık. Çünkü Cevad işlerile pek meşguldü. Ha- yatında kadının daima ikinci safta kaldığı hissini verirdi. Hekim Mahirin kat'iyetle öldü. ğünü ve hiç bir çare kalmadığını söyledikten sonra, hemen genç kadını ziyarete karar verdim. Naimeyi bugün haberidd Naimeye bu kötü haberi her - kesten önce haber vererek onu her hangi bir manevi darbeden koru- mak istiyordum. Hizmetçi beni/ salona: HABER — Akçam postası Fakat her rıhtıma gelen talebe olduğu yerde donup kalıyordu. Çünkü karşımızda, hiç görme. diğimiz yabancı bir gemi yatıyor- du. Bu nereden çıktı? Hangi mille- tin gemisidir? Bir işareti de gö - — Buyurun! diye soktuğu za -| rünmiyor. Ortada bayrağa benzer man, genç kadın, lâmbanın yanın.) bir şey yok. Gülerek, beni karşıladı: — Hanşi rüzgâr attı? Felâketi kendisine yavaş ya - vaş anlatmak kararıma rağmen sesimin titrediğini hissettim. Odanın loşluğu içinde, genç ka- dın yüzümü iyi göremiyor, gülüm- semekte devam ediyordu. Feci kelimeler ağzımdan fırlıya. cak korkusile ancak şu sözleri söy- liyebildim: — Mahiri kaç gündür görmedi. niz ? Kaşlarını çattı. Sert bir sesle: — O mu sizi bana yolluyor? — Heyhat!.. Yollıyabilecek vaziyette değil... Zavallı oğlan a- ğır surette yaralandı. Bu sözlerim üzerine yemin e- derim ki, yüzünün rahatlandığını i hissettim, Sordu: — Ya... Zavallı çocuk... Otome. bil kazasma mı uğradı yoksa? — Hayır... Kurşun... Rövolver.. Kocanız.... Mahir öldü... Ve Şİ düşmesi İ icap eden Naimeyi tutmak için kollarımı uzattım. Herhalde pek narin vücutlarda umulmadık asabi kuvvetler var ki, sendelemedi bile... Ancak, heye - canlı bir sesle: — Ne diyorsunuz? Kocamın bu meselede ne alâkası var? lattım. Geçen vak'ayı olduğu gibi an - — Ama niçin?... Niçin bunu yaptı?... Vallahi anlıyamıyorum... Fakat, gözlerimiz karşılaşınca, önüne baktı ve aramızda oldukca ağır bir süküt hüküm sürdü. Son- ra, acı bir hıçkırık... Artık ben bir şey söylemiyor, onun ağlamasını seyrediyordum. Şimdi artık yaşlar, yüzünde iz- ler bırakarak akıyor, gidiyordu. Naime, onları zabta bile çalışmı - da oturmus, hilap okuyardu. Ti Hepimiz, şaşkınlık, heyecan içindeyiz. Ruslar müttefikimiz değildi ki onun gemilerinden birinin Kara - denizden geldiğini tabmin ede- lim, Yavuz, Midilli gibi başka bir Alman gemisinin itilâf devletleri- nin ablokasmı yararak Çanakka - İtilaf devletleri Akdeniz kuvvet - lerinin böyle bir teşebbüse müsa - ade etmiyecekleri âşikârdı. Peki amma, bu harp gemisi ne- reden çıkmıştı?... Elimizde genel savaştan evvel neşredilmiş bahri salnameler var- dı. Bu salnamelerde, her millete ait deniz kuvvetleri hakkında taf- silât bulunuyordu. Hemen bunlar- dan birini bulduk ve tetkik ettik. i Bu tetkik ile bir an için bu gemi - nin bir Yunan harp gemisine ben: tah - minlerimiz hakikat olmuştu. Karşımızda yatan bir Yunan harp gemisi idi. Suların gemiyi tuttuğu şekil, sancağmın tama - yordu. Ara sıra, hıçkırıklar fasr- la verir gibi , dudaklarmdan bir kelime çıkıyordu. Ve akabinde, yine kalbinden kopan derin bir i- nilti ile ağlıyordu. — Zavallı Mahir... O, ne iyi bir arkadaştı. Ne genç... Ne sevimli. Biribirimizi çok sevmiştik!... Ko. cam onu öldürdü, demek öldürdü ha?... Bana sormadan, benden i » zahat almadan.. Bir şey bilmeden. i leden geçmesine de imkân yoktu. En! iellicen fi | wan BirI ÜRK Mektepte gazete okuma yasaktı, buna rağmen elde ettiğim bir gazeteden felâketi öğrendim Bu işi nasıl keşfetti?... Fakat bu- nun manasızlığı meydanda... Ce - vad beni artık sevmiyordu ki... İ — Herhalde hâlâ sizi seviyor. | muş... Böyle anlaşılıyor... Dedim.. — Adam sen de... İ © Naime, hiddetle, böyle bağırdı. — Onu buhale sevkeden al - çakca kıskançlığı INamussuzca i izze ti nefsi... Beni mi. seviyor?... Ta - mam!Benona vız gelirim! O, e menfaatini, istikbalini dü- şünürl — Artık ne menfaat, ne istik - bal kaldı.. Bunların hiçbiri Cevad için... Sözümü keserek,genç kadın devam etti: — Bunu yapabilmek....Bir ta- banca kurşunile intikam almak... ahmakca, alçakca, haince... madem kibir şeyden şüpheleniyordu, ni. çin bana sormad:?... Kendim: mü. dafaa ederdim... Mahire haber ve. rirdim... Fakat hiç... Bir kelime bile söylemedi... Her günkü gibi karşımda yemek yedi.En ufak bir telmihte bulunmadı... En hafif bir sinirlilik alâmeti göstermedi. Şu- rada, masanın üzerinde bir mektup yazdı. Sonra, sümenimin içini ka- miyle görünmesine mani oluyor - du. Biraz sonra, gemi vaziyetini değiştirdi. Ve hepimiz, büyüyen ve acıla - şan bir ciddiyet içinde kıçta dal - galanan mavi — beyaz bayrağı gördük. Bir an için kafamda beliren bir istifham, zehirli ucunu beyni- me geçirdi. Sırf bizimle bharbetmek için, malüm bir takım sebeplerden do- layı genel savaşa en geç girmiş o- lan Yunanistana mensup bir harp gemisinin sularımızda ne işi var - dı? Bunun cevabımı bir türlü vere - miyordum. Çünkü acı hakikatin tamamen gafili bulunuyordum. Mütemadiyen hakikatin aksine o- larak aldatılmıştık. O kadar şaşırmış idim ki, he - yecânım beni hayalperverane dü- şüncelere sürükliyordu. Acaba, dyordum, donanma - mız, Yavuzla Midillinin İmroza yaptıkları bir akın gibi dış denize bir akın yaptılar da bu gemiyi esir mi aldılar. Fakat, bayrak? Adanın yakininde demirlemiş olan Kılkış zırhlışmın kıçmdaki bayrak, bu düşüncemle istihza'e - der gibi hafif bir rüzgârla ağır a - ğır sallanıp duruyordu. O dakikaya kadar, mektebin! en ağırbaşlı, disipline riayetkâr| talebelerinden biri idim. Mektep rıştırdı. Kurutma kâğadı aradı. — Yoksa o kâğıtların arasında. —Ne diyorsunuz?... Naime, yerinden fırladı. Kurutma kâğıdını açtı... Ora » da unutulmuş, karma karışık yir- mi dane mektup çıkardı. y — Şimdi hatırlıyorum... Diye inledi. Bundan üç ay evvel, kocam | mütaddan erken olarak eve dön - müştü, Ben de ö anda Mahirden gelen mektubu telaşla sümene, di. ğer arkadaş mektuplarının arasına sakladım. Nasıl oluyor da hemen gözüne bu ilişti?... Kocasını aldatan bir kadının ilk işi intizamlı olmak icabettiğini. söylemek dilimin ucuna geldi. O, başını sallıyarak: — Olur iş değil... Diyordu. Ve sonra, elimi yakaladı. — Sana her şeyi, bütün haki. kati olduğu gibi söyliyebilirim. Çünkü arkadaşımın. Altı hafta - danberi Mahirle aramızda hiç bir şey kalmamıştı. O, Dilâveri kıs- kanıyordu. Bu yüzden kavga edip ayrılmıştık. — Dilâver mi? Naimenin yanakları kızararak cevap verdi: — Evet, biliyorsunuz ya... Şu uzun boylu, şık ve bütün yaz te- nis oynadığım delikanir... Ve sonra, gözlerinin yaşlarını silerek yüzüne pudra sürerken ilâ- ve etti; —Hiç yoktan bir ölüm... Za- vallı Mahir... Nakleden : (Katice Süreyya) İ iie Sk el e z Mini GAİN, Hatıralarmı anlatan MEKAN eek nizamatına aykırı hiç bir şey yap- a mamaya çok dikkat ederdim. Ho- calarım da bunun için beni takdir * ederlerdi. Değil künye defterinde, © sınıf zabitleri tarafından tutulan hususi cep defterlerinde bile aley- himde alınmış bir not mevcut de. gildi, i Fakat, bu beklenmiyen düşman gemisi ve — sözüm o zaman için- dir — düşman bayrağı karşısmda geçirdiğim şiddetli heyecan asa» © bımı o kadar tarumar etmişti ki, irademi tamamen bey vazi- yette idim. tedi Bu çok şiddetli teessürün ver « diği asabiyet içinde talebeye su dağıtılan mahalle koştum. Hade - me Ahmet her zamanki yerinde © duruyordu. Talebelerin yanlarında para ta şımaları yasaktı, Onun için adamcağıza — sicm- da bulundum; N — Git bana bir gazete al, e 4 tilde sana bir lira vereceğim.,, | | Ahmet gitti ve biraz sonra ko « sa koşa gazeteyi getirdi. O da şaşırmıştı. Mektebe gaze- te sokmanın yasak olduğunu bir an için unutmuştu. gi Gazeteyi kaptim;'ceketimin al. tma sakladım ve mektep abdesha. nelerinin bulunduğu yeredoğra | ilerledim. Sınıf arkadaşlarımdan bir kaç sene evvel Ankarada ölen Şerafettin Fuat, Roma ataşe ha « valı, erkânıharp Fahri Sabit, şim. di Emniyet Sandığı Emlâk baş muhamminliğini yapan Burhan (© Arif, Deniz erkâmharp subayla « rından Tevfik Rifat ve daha bir sürü arkadaşlar etrafımı aldılar. Ceketimin altında saklı duran gazeteyi çıkardım. Bu bir (Va - kit) gazetesi idi. Birinci sayıfayı çevirdik. İri, siyah harfler bir yı - (| lan gibi gözlerimizin önünde kıy. y randı: 1 ş (Rauf Bey, Amiral Kaltropla mütarekeyi imzaladı.) Hepimiz afyon. sarhoşlarına dönmüştük. Bulanık ve manasız gözlerle bir an biribirimize bakındık,. Ümit, içimizde bir iki saniye için yanıp söndü. Ve alt satırları okuyunca benliğimiz sonsuz ve fe- lâketli bir karanlığa gömüldü. i (Devamı var) HABER AKSAM BOSTASI IDARE Evi Istanbul . Ankara Caddesi Posta kutusu ; İstanbul 214 Telgral adresi: Istanbul MABER Yazı işleri talofonu : 23672 igarsvelân : 24910 ABONE ŞARTLARI Türkiye “ Ernebi Yem ye ğe ayşe vu kişi İLÂN TARİFESİ izm ee lapa lari Mar A Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaası