KARA HAMDU. ze MEŞGUL Ol: 1 Rica - İÇİN SİZİ İS- TEMİŞDİM. BU HERİF HEM YY LK YAPIYOR V ARİ KOCAM $imbi GELECEK . SAKIN EALİ- (Siz Hiç MERAK wn vera ETMEYİN... BiZ GELEBILDİN... BiL. BUNLAR Po LiSDİR. SENİNLE GÖRÜŞECEKLER. O gün emniyet direktörü polis © hafiyesi X: 9 u davet ederek Kara - Haydut adındaki müthiş canavarı yakalamak vazifesini ona vermiş- ti. inci gerdanlığı çalınmıştır. Bunu dutlara yataklık vazifesini görür. Şimdiki halde o, bir haydutluk i- şinde daha rol oynuyor. Vilber a- dında birinin gayet kıymetli bir Emniyet direktörü dedi ki: çalan haydutlar, kaçarlarken ken- o — Bu adam birçok cinayetleri,| dilerini tutmak istiyen Brayan a- soygunları idare eder. Diğer hay-| dmdaki kapıcıyı vurmuşlar, şimdi BU CİNAYETİ EYİKİ SAG SALİMİNE YAZIK AZ EVVEL GELSE a AŞAMA Kara haydut za X9un harikulâde maceraları ŞEKLİNDE Bu BİR CİNAYET de bu cinayeti gören iki şahidi tehdit ediyorlar. X: 9 bu işi üzerine aldı. Ve dos- tu Şişman Corç ile beraber çalış- maya başladı. İlk iş olarak şahit- lerden Bilin evine gitti. Fakat Bil evde yoktu. Karısı kendilerini kabul ederek Bilin bi- VILBER ADINDA BİRİSİNİN EVİNDE ÇOK KIYMETL! BiR GERDANLIĞI ça: LIP KAÇAR LARKEN KAPICI BRA- YAN GÖRÜR HAYDUTLAR ONU |i VURUR. VAKAYI GÖREN İKİ , KIŞı HAYDUTLARDAN BİRİSİN! TSTAR.ŞIMDI BUNLAR TEHDİT EDİ- OLACA SENİN ANLAYACAĞIN Şii KARAHAYDUTU EE GEÇİRMEK CİM BİR OTOBÜS ALTINDA KALARAK KAZA ÖLOU... AMAİNE Di YORSUN İİ) KİMDİR MİCİMİ VUR DU-(BU cim... AKLIM E isMi HİÇDE HOŞ DEĞİL ... KARA HAYDUT O8 HiT OLAĞAN. raz sonra geleceğini haber verdi.| bı verdi: Şişman Corç telâş eden kadını te- selli etti. Ve hiç korkmamasını, haydutlara karşı kendilerinin Bili koruyacaklarını söyledi. Bu sırada Bil eve geldi. Fakat çok telâşlı ve müteessirdi. Ne ol- duğunu sordukları zaman şu ceva- i — Vakanın benden başka şahi- di olan Cim bir otobüs altında ks- larak öldü. Fakat bu bir kaza de gil, haydutların müthiş bir suikas tıdır. Bil kendisinin de öldürülmesim den korkuyordu. m 306 PARDAYANIN OLUMU Şövalye sıçradı bir taş ve direk yığın altında habasmı gördü. Dizleri mi yere dayamış olan ihtiyar asker hâlâ üzerine düşen yıkıntılara omuz Jarile karşı koymağa çalışıyordu. Mos mor kesilmişti, Nefesi kısılmış olduğu halde boğazından yalnız boğuk bir mı rıltı çıkıyor ve oğluna gülümsüyordu. — Işte geldim baba. Bu bir şey değil.. Cesaret. Yalnız şu taş kaldı. Oh, ak saçlarmız da yanmış. Bu dire ği de kaldırayım. Aman yarabbi. Baca | Zınız. Bacağınız ezilmiş. Cesaret, Cel saret.. Şövalye, son dereceye o varan bir yeisle çalışıyordu. Alevli tahtaları el. lerile kaldırıyor, kızgın taşları tırnak larile sökmeğe uğraşıyordu. İhtiyar Pardayan: — Hiç sözümü dinlemiyorsun.. Sa na kaç diye emretmedim miydi? dedi. Şövalye onu kucağına alarak kal dırdı. — Baba, baba. Yalnız o bacağınız değil mi? Evet, başka da yaranız yok galiba.. l — Galiba. Bir kaburga kemiğim | de verinden oynadı, Beni bırak, Hay'| di, git. Hiç olmazsa bir kere emrime| İtaat et! İ Ihtiyar askerin göğsü parçalanmış| tr Son sözünü söyler söylemez bayıl dı. Sövalye artık gözlerinden dökülen yaşları tutamıyordu. Babasını kuca ğında taşıdığı halde yürüdü. Sokaktaki halk ner bir uluma ile tören salonunun alevli o yıkıntılarına | saldırdılar. Şövalye babası kucağında olduğu halde geri döndü. » © Bahasını götüren bu oğulun yü- © sünde üsnomal:bir hal,'ateşli gözlerin X i p z 3 “ Kil İ kaklarda, meydanlarda, de eski şairlerin hayalinde yaşayan bir devin bakışı, müthiş bir o heybet yardı, Hakikaten de kan içinde üstü başı yırtık, yanmış, tanınmaz bir hale gelmiş olduğu için bir insandan çok bir devi andırıyordu. Bu cellâtlar ho murdanarak durdular ve geri çekildi- ler. Birkaç saniye sonra, şövalye hah» çeye çıkıp koşa koşa arabaya geldi ve ölüm halinde bulunan babasını Jan dö Piyenle kızının arasına koydu. Son ra kılıcını alarak Marşalin tuttuğu 2 ta bindi, Öne geçti ve en yakın olan kale kapısma doğru gitmeğe başladı- lar. Arabada, sarsıntı ile ayılan kurt ceplerini aradı, en sonra bulduğu bir kâğıdı Luize uzattı. Arabanın önünde eğersiz atın üze rinde giden şövalye büyük bir acı için de olduğu halde dünyada en fazla ser diği babasını ve nişanlısını götürerek Parisin kanlı sokaklarından hızla geçiyordu. Kan çanağına dönen gözle rinden düşen iri yaş damlaları karar- miş yanaklarından yuyarlanıyordu. —48— SON DURAK Sant akşamın yedisiydi. Ufka doğ" ru inen güneşin sararan ışıkları Pari- sin üzerinde toplanan duman yığınla" rına erguvani bir renk veriyordu, So evlerde hep adam öldürülüyordu. Giz ve dö Medi çi tarafından kanlı engizisyon boğa sına adanan bu müthiş katliâm, bu korkunç insan boğazlanışı çok feci bir hal almıştı. Adam öldürmenin önünü almak mümkün olmıyordu. Hügnolar dan sonra yahudileri bundan sonra 5 PARDAYANIN ÖLUMU 307 şüpheli katolikleri, adam öldürmek is temiyenleri öldürüyorlardı, Her yer de yağma şiddetle devam (ediyordu. Her evde namuslarına saldırılan kız- larla kağdmların, merhamet istiyen çocukların bağrışları, kana (o susamış cellâtların sevinç naraları duyuluyor! du, Sokaklarda kuduran halk, hiddet le yüzleri değişmiş çeteler koşuşuyor biribirlerine çarpıyor, yolları tıkıyor, dağılıp toplanıyordu. Yaşasın katolik dini!.. Ölüm! Ö- Tüm! Ölüm! Bu müthiş gürültü (o dinmiyordu. Tüyleri ürperten: — Ölüm!.. Ölüm!. sesleri, tüfek lerin patlaması, çanların haykırşı ara smda aksediyordu. Erkek, kadm, pa" paz, keşiş, herkes ayni şeyi: —öÖldürünüz! öldürünüz! öldürü nüz!.. sözünü tekrarlıyordu. O pazar gününün saat üçünde başlayan bu kanlı rezalet böylece günlerce devam edecekti. Eğersiz ata binerek kılıcını elinde tutan Pardayan bu feci sahnenin ara- sından geçiyordu. Hiç bir şey görmü yor, hiç bir şey. duymuyordu. o Yalnız bir düşüncesi vardı, Paris kapıların dan birisine varmak; bu cehennemin İ- çinden çıkmak! Fakat nasil? Bunu bil miyordu. Bütün bu kanlı bu katil sürü, sıç rayanlar, odun yığınlar, yangınlar gözüne bile görünmüyordu. Yalnız bir çeteye rastlarsa hemen kılıcı elinde olduğu halde bunların a- rasma atlıyor, deliyor, geçiyor, gene yoluna devam ediyordu. İleri? İleri?., Tüfekler patlıyor, kurşunlar vızık dıyor, Pardayan yıldırım gibi atılıyor, vuruyor, vuruyor, öldürüyor, delip geçiyordu. Tleri?.. İleri! Bir köprüden geçiyor. Kanlı Sen nehri hâlâ cesetleri osürükliyor, dak ma cesetler. Arkada tüfekler patlıyor, küfürler savruluyordu. Dur.. Dur. — Öldürün! — Tutun! Yakalayın, İleri!., İleri!.. Hız, dört nal oluyor, dört naldan dolu dizgine geçiyor. i İleri!.. İleri! Nerede bulunuyor, nereye gidi- yor? Bunu bilmiyordu. Kılıcı kabza sına kadar kan içinde, her tarafı kan lanmış, yüzü simsiyah, gözlerinden # teş fışkırıyor.. Ağzından bir ses çıkmı yarak Parisi dev kanatlarile ezen fır tınaya kapılarak deli gibi O koşuyoru Bu insan denizini yarıyor. Önünde herkes sağa sola kaçıyordu. Birdenbire durdu. Nerdeydi? Bir kapının o önünde Kapının ilerisinde bir subay yirmi tü fekli asker duruyordu. Şövalye bir sıçrayışta subayın & zerine atılarak: — Açınız! diye bağırdı. — Kahrolası aç yoksa. Luiz hemen arabadan atlıyarak subaya açık bir kâğıt uzatıp tekrar & rabaya bindi, Subay şövalyeye hayretle hakarski — Kapıyı açmız! Kralın em var. Askerler, ahaliyi dağıtınız! di79 bağırdı. Arahayı parçalamak için ww eden ahali ile arabanın arasına tüfekli asker girerek nişan aldılar. #