İntikam Ramiz hastaydı, yatıyordu. Ro. matizmaları gene birdenbire az: miştr. Kapmın yavaşça açılmasın. dan ve yavaş bir ayak sesinin u- zanmış olduğu şezlonga doğru yaklaşmasından içeriye karısının girmiş olduğunu anladı: İ — Neden bu kadar geciktin?| Yarım saattir çay bekliyorum. Fakat, hayret... Gözlerine ina: namıyordu. O, karısının kendisine! ikindi kahvaltısı olarak çay getir- mesini beklerken karısı sokak elbi. sesini giymiş, başına şapkasını ge- girmiş, eldivenleri ellerinde duru-! yordu. — Ne o? Gezmeğe mi gidiyor- sun? diye sordu. Karısı cevap vermedi. Gayet sa-| kin ve mütebessim bir tavırla bir iskemle çekerek Ramizin yanına oturdu. Bu şekilde o, bir karıdan ziyade teklifsiz bir misafire benzi- yordu. , Ramiz gene söylenmekte devam etti: , — Bu yaptığ şeyden bir şey © — anlamıyorum. Ben, bu derece has- | getirmeni beklerken sen gezmeğe| gitmek için giyinesin... Refia birdenbire ayni şen ve mü- ta bir vaziyette iken ve bana çay! Cinayeti, seni öldürmeyi asla düşünmedim. Bana yaptıklarına aynen mukabele ederek seni bir geldi. Fakat bu bir yaradılış işi- dir. Ben namuslu bir kadınım. Kendimi lâalettayin karşıma çıka- cak olan bir erkeğin kollarına a- | tamazdım. Halbuki beğeneceğim ve seveceğim bir erkeğe de rasla- madım. Neler çektim, ne ıstıraplı, ne acı günler, geceler geçirdim. İntikam almak istiyorum. Fakat intikam almanın ne demek olduğunu çok ç iyi bildiğimden tam manasiyle ve hakiki bir intikam almak istiyor- dum. Sen bana çektirdiğin acılar, ıstıraplarla intikamm ne demek olduğunu çok iyi öğretmiştin. İtiraf ederim ki beni çok sevme- diğinide biliyordum. Yanından kaçmak, seni yalnız bırakmak se- ni kat'iyyen üzmiyecekti. Bunun için evvelâ tahammül etmeğe ka- rar verdim. Senin ihtiyarlamanı! bekledim. Seneler geçti. Senin yanında sana sadık bir köpek gibi, seni sevmeden, ve sen- den nefret ederek kaldım. Sana * baktım. Ve intikam saatinin yak- m tavırla konuşmağa başla- — Dinle Ramiz! Biz seninle ev- laşmasımı bekledim. j Nihayet, o mesut gün geldi. Bu ihtiyarlamış bir a başkasile aldatmak vakia aklımal........ usun? Tam 23 sene. Bütün bul man var. Kadınlar senden bıktı müddet zarfında sen beni müte-| Jar, Ve sen kadınlardan artık u- Tefrika No. 49 karş — ın. Bunun faydası ne? — Dur, acele etme! Hepsini an-! latayım da görürsün. Şövalye Do! büsson, sözüme iyi dikkat edin:! Bu iki Türkü ölü yahut diri olarak! ele geçirmeğe ve teslim (etmeğe muvaffak olacak olana tam bin duka altını vermeği taahhüt etmiş.| — Neden acaba? — Kimse bilmiyor. — Bu haberi nereden işittin? — Hani demin şövalyenin adam ları ve basmışlardı ya? — İçlerinde bir tanıdığım yüz- başı var. O söyledi. — Nasıl kaybolmuşlar? — Bunu onlar da bilmiyor. Yal- nız şövalye Dobüsson denilen ha- “sis adamın bu kadar parayı göz- den çıkardığına bakılırsa mesele ehemmiyetli bir şey demektir, Şim. di eğer kendilerini biz ele geçirip şövalyeye teslim decek olursak üç şey kazanmış olacağız. — Nedir? — Evvelâ şövalyeye yaranırız. İkinci olarak vadedilen bin altın dukayı alırız. Buda fena para değil hani... Uzi çekin! Meyhaneden ya biz, ya- an aldarmu Haa belli sr” er tanımadığım bir sürü kadın. 'arla hep bana ihanet ettin. mak şartile bütün kadınları sevi- | yordun. Esmer olsun, sarışın olsun, İ senin için hep birdi. İçkiye ne ka- dar düşkün isen, kadma da ayni derecede düşkündün. Ve her ikisi- le bol bol, istediğin kadar meşgul 5 Oluyordun. : Bunları yaparken beni hiç, am- «ma hiç düşünmüyordun. Yaptığın © #eylerden dolayı ne derece azap sektiğimi bir defa bile aklmdan © Zeçirmedin. Halbuki ben neler, ne İ ye” eN Gururumdan, i nefsimden ne bü; er e Vakia iIk zamanlar yaptıklarma « Karşıkıskançlık gösteriyordum, Ağ t , seni bundan vazgeçirtmek i- Sin ne mümkünse yapıyordum. Ve © nde zaman zaman bana dönü- ğ Yor gibi oluyordun. Birkaç gün E benimle meşgul oluyordun. «kat maalesef dediğim gibi bu, ç Meak birkaç gün sürebiliyordu. Her halde farkında olacaksın ki va beş senedenberi sana karşı kıs- , kançlık gibi haller göstermekten İ vay eestim. Seni tamamiyle ve is- ki ini erimli bıraktım. Çün- i ime bağlıyacak hiç n kuvvetin olmadığma kanaat 4, Artık yapacak tek bir iş kalmış. Köni terketmek. akat bu pek alelâde bir şey taş Anlıyorum ki bir erkek V ag, Pir kadınla meşgul olduğu d İğ ona kendi karısı bir yükten kıy, » bir şey değildir. Seni bıra- ai sen müteessir de- İl il dostlarım ve tanıdı — Ne demek istiyorsun? | Zaklaşmak luzumunu, daha doğru: su hissettin. Bana döndün; karma döndün. Sırf sana İ bir hizmetçi gibi bakması, sana hizmet etmesi için, hiç bir iç bağı ile bağlı olmadığın ve sevmediğin karına döndün. Şimdi senin için o kadın ve iç- kiden ibaret olan geceler çoktan bir rüya oldu. Kıştan, soğuktan ve rüzgârdan, geceden korkuyorsun. Gecelerini dışarıda geçiremiyor - sun, Romatizman var, O haldesin ki değil, dışarı çıkmak, uzanmış olduğun şezlongtan da kendi ken- dine kalkamıyorsun. Sence hayat çay, kahve, oyun kâğrdr, radyo, gazete ve kitap ha- line girdi. Bundan sonra yeniden iş de yapamaz, fazla para da kaza- mış olduğun paraların iradile geçi- nebilirsin. Benim ihtimamıma, benim hiz- metlerime o kadar alıştın ki, sen. den intikam almak için sana o ka- dar iyi baktım ki dünyada hiç kim. se sana bunu yapamaz. Sana bu kadar dikkat ve ihtimamla baka- maz. Ve işte artık vaktin gelmiş olduğunu anlıyorum. Çünkü göz. lerinde artık benimile enlenmiş olduğundan dolayı ne derece mem nun olduğunu belli eden ışıkları farkettim. Ben hayatımı bu ışık- ları görmek için harcadım, Ve bu ışıkları gördüğüm için artık sen- den ayrılmak zamanımm gelmiş olduğunu anladım. Ah bu dakikayı ne kadar bü- yük bir arzu ve emelle bekledim. Hayatımın en iyi 23 senesini bu dakika için harcadım. İki sene ev- vel de senin ihtiyarlamış ve vak- tin gelmiş olduğunu sanmış, seni terke ha: namazsm. Ancak eskiden kazan-| kü hâlâ eseri hayat gösteriyordun. | — Üçüncü? © — Üçüncü istifade yalnız. ba, ait olacak. Şövalye Dobüssona yal! varacağım. Bu iki Türke karşı cel. lâtlık vazifesini bizzat kendim ya- pacağım. — Her şey iyi.. Yalnız iki Tür- kü ele geçirmek lâzım geliyor. — Bu da o kadar güç olmasa gerek. Çünkü şövalye emirvermiş adadan hiç bir gemi hareket ede- miyecek. Esasen bütün ümidim de bundan doğuyor ya.. Onların Ro dosta gizlenecekleri bir yerleri ol. madığını sanıyorum. Bir taraftan şövalyenin adamları kendilerini a- rarlarken bir taraftan da biz çalr- şırız. Kendilerini şahsan tanıdı! ğrmızdan her halde daha kolay olarak onları bulabiliriz. Ah, ah allahtan bir şey iste- mem. Yalnız şu iki Türkü ele ge- girmeliyim. Yemin ediyorum Sen Pol kilisesinde azizlerin ruhuna yedi mum yakacağım. “Yalnız o gün gelmeli.. Valero coşmuş, bağıra bağıra iki Türkün aleyhinde söylüyordu. Söyledi, söyledi, söyledi.. Fakat birdenbire karşısındakilerin içle. Şimdi ise artık kımıldıyamıyor- sun bile... Oh, intikam ne kadar tatlı, ne kadar zevkli bir şeymiş. Seni bırakıyorum, Seni terkediyo- rum, işte... Yirmi üç sene evvel ba- na lâzım olduğun, aşkıma muhtaç olduğum zamanlar beni nasıl ter. ketmiş isen, şimdi de bana !htiya- cın olduğu zaman ben seni bırakı- yorum, Allaha ısmarladık. Refia ayağa kalktı. Eldivenleri- ni giydi. Ve ayni lâkayt vaziyette onu selâmladı. Kapıyı gürültü ya- parak kapadı. Ayaklarmı hızla ye- re vura vura çıktı, gitti... Murad SERTOĞLU| kat bize itaat ederseniz bu paranın Yazan: Murad Sertoğlu ' i Valero anlatıyordu: $ Şövalye Dobüsson'a yalvaracağım iki Türke rinde kırmızı sakallı Jak da oldu- ğu halde sapsarı kesilmiş oldukla- rını görünce şaştı. Başmı arkaya çevirdi.. Aman, allah, ne görüyordu? Dehşet! İki şeytan! Yarım saatten beri aleyhlerinde| atıp tuttuğu iki Türk, eski isimle. riyle Ancello ile Roberto, yeni i- simleriyle Kara Hasanla Genç Ali; kollarını kavuşturmuşlar, kendisi. ni dinliyorlar. Bu manzarayı görünce o da sap- sarı kesildi. Dili tutuldu. Meyhanede tahta bacak mey- haneci sayılmadığı takdirde tam on yedi kişi vardr. Bukadar kişinin de iki Türk kar- şısında beş dakika bile dayanamı- yacakları apaçık belliydi. Herkes ne olacak diye beklerken Kara Hasanm sesi duyuldu: — Dost mu olacağız yoksa bir- birimizle vuruşacak mıyız. Size her ikisini birden teklif ediyoruz. Sulh mu, harp mi? Eğer sulh ve barışmayı istemezseniz kılıçlarını. hut da siz sağ çıkmıyacaktır. Sulh! istiyorsanız bu sizin için çok -isti- fadeli olacaktır. Meyhanede müz'iç bir dakika geçti. Haydutlar reisleri kırmızı sakallı Jaka bakıyorlardı. Nihayet kırmızı sakallı Jakın sesi yavaş yavaş yükseldi: — Barışı tercih ederiz.: Otur-| maz mısınız? — Ayakta duralım daha iyi. Şövalye Dobüssonun bizi kendisi- ne teslim edene vadettiği mükâfa- tın miktarını biliyor musunuz? — Evet, bin duka.. — Bin duka güzel paradır. Fa- le her yıl kürk değiştirmiyorlar! AKSAM POSTASI IDARE EV! Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Teigral adreşi ; istanbul HABER Yazıişleri telotonu , 23877 idersvealön 24370 ıso ” 300 * ayın - Ç.İLÂN TARİFESİ miami Mürterie hg ” Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Besıldığı yer (VAKİT) matbaası ! ederim. Verin paraları. ı cellâtlık vazifesini bana versin diye... iki mislini de kazanmak mümkün olur. — Bunun için ne lâzım? — Bizi derhal Rodostan ayır mak.. — Nereye gideceksiniz? — Bunu gemi ile denize açıldık. © tan sonra söyliyeceğiz. Yalnız yo lumuz uzun olacak? i İki Türk Valeronun sözlerinden hiç bahsetmiyorlardı. Valero bun- dan, söylediklerinin Türkler tara- fından duyulmadığımı tahmin edi- yor, ve çok seviniyordu. İşte bü- yük fırsat karşısındaydı. Vakit kaybetmeğe gelmezdi. İki Türke hiç belli etmeden başını yavaş ya: vaş tahta bacağa çevirdi. Sağ gö- zünü kırptı. Ve sağ yanağını üç defa şişirdi. Tahta bacakda bu işaret üzerine tezgâhın altında bu lanup bir ucu dışarıda olan bir ipi üç defa kuvvetlice çekti. j Diğer taraftan Kara Hasanla kırmızı sakallı Jak konuşmakta devam ediyorlardı: İ — Mesele güç.. Şövalye adadan kontrolsuz olarak hiçbir geminin hareketine müsaade etmiyor. j — Gemi için lâzım olan ücreti ayrıca ödiyeceğiz.. — Bunu ne ile temin edersiniz? — Avans veririğ. “9 Kırmızı sakallı Jak, kırmızı sa. kalını karıştıra karıştıra düşünü- yordu. Kara Hasan devametti: — Sana düşünmek için üç daki- ka müsaade! ve sonra Valeroya döndü: ş — Şimdi gelelim sana! Ali şu kapını demirlerini koy! Genç Ali demir kapıya doğru ilerledi. Ağır demir kolları ve zincirleri takarak kapıyı dışarıdan açılamıyacak bir hale getirdi. Kara Hasan Genç Aliye sordu: — Valero bir şey yaptı mı? — Başını yavaş yavaş belli etmi. yecek şekilde tahta bacağa doğru çevirdi. Ve galiba bir işaret yap- tu. , Kara Hasanın gözleri Valero » nunkilere dikildi: — Biliyorsun ya? Tevhit reisin gemisinde Aliye kahbece vururken seni elime geçirmiştim. O zaman seni öldürmem lâzım geldiği halde hayatını bağışladım. Eğer bu se- fer de bir hiyanete uğrarsak kılı- crm ilk önce senin barsaklarını de- secek. Cevap ver şimdi bakalım: Yaptığın işaret neydi? Valero cevap vermeden gözleri- ni yere indirdi. Kara Hasan bu se fer tahta bacağa bitap etti: — Valeronun sana yaptığı işa. retin ne olduğunu söylersen on al- tın kazanacaksın. — Söylemezsem? — Söylemezsen söyletinciye kar dar kılıcımı karma sokacağım. Kara Hasanla, Genç Ali bir an. da kılıçlarını çektiler. Tahta bacak işin şakaya gelir tarafı olmadığını gördü: — Borçlarımı almadan geber- mek işime gelmez. On altını tercih Ml amk: sakli Din