in e/li A İlel YT. 130 (Nakil, Rabianın sesi heyecanından tit-| redi, fakat ihtiyar sütninenin sesi sakin. Yalnız belirsiz bir itiraz! Rabianın eski bir âdete isya-! nma itiraz. Âdetler birer nas.. Onlar kaza ve kaderin eli gibi. “Çerkesler kızlarını satarlar, | fem...,, Fakat Rabiaya şimdiye kadar| gündelik bir vak'a gibi gelen esa» var. ret o dakika çok feci görünüyor.| Belki fena muamele edilen esir) görmediği için, bati birçok” eajr| kadınları hür kadınlardan fazla! yüksek mevki tuttukları için, esa-| reli fena bir şey telâkki etmemiş- ti. Hilminin odasında esaret aley- hine felsefe yapılırken kulak bile vermezdi. Şimdi çatık siyah kaş- İı Toktamış onu bu hakikatin çir- kin içyüzüyle karşı karşıya ; getir mişti, Belki Rabianın teessürü, yüzün- deki mana İkbal hanıma da acı bi vak'a hatırlattı. Bilhassa Rabia “Sizi çocuğunuzdan âyıracakları; vakit ağlamadınız mı?,, dedikteni sonra,. | Evet, ağlamıştı. Saçını başını yolmuştu. Hattâ teessürü kızın dünü bozar, getireceği fiyatı düşü rür diye bey telâşa düşmüş, İkbal! hanımın evinin kapısına kadar onu teskine çalışmış. | a gelince - ihtiyar kadın zihninde, beli gümüş hançerli, kar: eyin-ayağına”gelmesin:! yı ne kadar gurur bissetti- e hâlırladı. Ve hikâyesinin! kısmında bir daha lı Toktamıştan bahsetme-| Rabin, ihtiyar sütnine hikâyesi: ni bitirsin diye bekledi. Kadın gitmek için ayağa kalkınca âlakoy.| mağa teşebbüs etmedi. O da kalk! tr, sokak kapısına kadar Ikbal ha- nımı teşyi etti, Kapmın dışında arabanın atları yerleri deşiyor, ye-| lelerini sallıyorlardı. Süslü bir se- yis araba kapısını açtı, İkbal ha-| nım girer girmez, atlar uçar gibi gittiler. Rabia merdivenleri, yeni yürü) yen bir çocuk gibi tek tek çıktı,| bir düziye trabzanlara abandı.! Dizleri titriyor, içi bom kafa- sına tokmakla vuruluyor gibi ağrr yordu. Hiç şüphe yök ki İkbal ha. nımın hikâyesi onu altüst etmişti. Nereden de bu kw hikâyesini din ti? Kaza ve kader... Kaza ve kader | Rabianm içine gömmek istediği, | unutmak istediği heyulâ! blm. üç aylık çatık kaşlı oğullarından ayiran kör, sağır, dilsiz zulüm he- yulâsı! Kimbilir karnındaki çocu-| ğa nasıl bir istikbal hazırlıyor! Böyle şeyler düşünmemeli... Fa-| kat elinde değil ki. Bu kara düşün-| ce sırf kocakarının hikâyesinden gelmiş olmıyacak. O hafta ilâçla- rmt muntazam almamıştı. Fazla| olarak iki defa külbastı yemişti.| Penbe, hayali fener oluyorsun diy başmı yiyerek ona et yedirmişti. Halbuki doktor Kasım etin onun için zehir olduğunu anlatmıştı. Merdivene oturdu. Ellerini mu- ayene etti. Biraz şiş gibi. Gene ak Bomin başlamış olacak. Zihninde| © hesap ediyor. Birinci kânunun da-! ha biri. Yirmi gün kadar vekti var.! Bir yukarı kendini atabilse... Pen-| akkal tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) be şimdi çörotu, üzerlik tütsüsü vermek için odasına gelir. Deli çingene, Aklı fikri hep cin ve pe- riyle meşgul. İnsanla konuşur gi“ bi onlarla konuşuyör. “Senin perin gâvur, Rabia!,, diyor. Ve bu gâvur periye fikrini açık söylemekten de çekinmiyor. Karanlık gecelerde Rabianın penceresini açar, altın- : : | Koklamasını bilmemiş da duran muhayyel bir mahlüka “Seni gâvur, imansız seni.,, diye çıkışırdı. Rabia gülüyordu. Fakat içi ra- hat değildi. Neolurne olmaz. Ba. şına belâ istemiyen insan görünür görünmez her nevi kudrete mey- dan okumaktan çekinmeli, Rabia merdiven ayağından kal- kacağı zaman yer altından gelir gibi, inilti gibi sesler duydu. Bu Osmanın tılısımlı kuyusu. Ne ga- rip melodi. Durup durup başlıyor. Başını trabzana dayadı, dinledi. Biraz evvel içini karıştıran korku, göğsünün üstünü bastıran ağırlığı unutmuştu. Aralarında elle tutul- mıyan, gözle görünmiyen şeylere gülen, inanmıyan bir Osman var- dr. Onun yukarda oluşu Rabiaya yürek verdi “Şimdi kovanın dibe vuruşunun gürültüsünü yapmak istiyor.,, di- yor, hep Osmanın operasının sah- nelerini düşünüyordu. Ne de olsa kendisinin bu operanın: yapılışın- da emeği vardı. Osman ona ge celeri eski havâlar söyletiyor; bil hâssa rüzgârın, eşyanın. çıkardığı sesleri taklit ettiriyordu. “Şimdide ne yapmak istiyor? Ha, bu kırk birinci kova. Peri çık- tı, Elinde define. Su çeken sarışın kız donmuş, kalmış...,, Hayır, hayır. Osman bunu hiç de beceremiyor. Define getiren, kuyu kovalarından çıkan - periler böyle muntazam, uslüplu, alafram ga şarkı söylemezler. Bu peri acaba ne şekil şeydi? Rabianın dimağının gözünde, in- ce belinde gümüş hançer, çatık si- yah kaşlı bir Çerkes delikanlısı canlandı. Su çeken, donmuş gibi duran sarışm kız İkbal hanımın gençliği. İçini çekti. Kafasındaki facia düğümü çözüldü. lesi elli sene birbirine hasret ana oğlu kavuşturmuş, ORabiaya ra” hat ettirmiş. (Devamı var) Muhayyi-| HABER — Akşamı postası Prens İbrahim bu vesile ile bü | tün duygularını ve mahrem düşün: | celerini söylemek fırsatını bul -| muştu. Artık ne Zeynepten, ne de Ömerden çekiniyordu. — Ömer eline bir gül geçirmiş: onu ben koklayacağım. Diyordu. Gülerek, konuşarak içiyorlar - dı. Birdenbire arkadan uzanan bir el, Leylânm omuzuna şiddetle çarptı.. | Hepsi birden şaşaladılar. | Ömer ayakta duruyordu.. Çok heyecanlıydı. İbrahimin yüzüne bakmadan bağırdı: — Sizi buraya kim getirdi?| Haydi yürüyün eve..! Leylâ elindeki sığarasını so - ğuk kanlılıkla yaktı.. Cevap ver - medi., ve İbrahimin yüzüne baka- rak gülümsedi. İbrahim birdenbire asabileş - mişti.. Ağaboğine döndü: — Zeynebi alıp götürebilirsin... İ Artık ondan başkatma hükmün geçmez! | Ömer gözlerini açtı: — Beni tehdit mi ediyorsun? | Ben o kadını İstanbuldan ye dim... Leylâ atıldı: — iyi ama, Prens . hazretleri, sen beni İstanbuldan satılık bir kumaş gibi almamıştm ya! İnsan hoşlandığı bir kumaşı bile birkaç ay olsun sırtında taşır.. Ondan son ra yere kaldırıp atar. Ben sizin bu kadar çabuk bıkıcı bir tabiatiniz| olduğunu bilseydim, memleketim. den ayrılırmıydım? Ve alay edici bir tavırla güle. rek: — Haydi eşinizin yanma gidi. niz! Dedi. Böyle umumi yerlerde bir erkeğin yanmdaki kadından ayrılması bilhassa İngiliz kadın - larının affedemiyeceği bir kaba - lık sayılır! Ömer iradesini kaybetmiş gi - biydi.. Leylânın sözleri demir leb- lebi gibi yenir, yutulur şeyler de. gildi. O isterse, bir erkeği bu ka- dar büyük bir nezaketle tahkir e- yakalayıp oturtmamış olsaydı, de | anlarsın? Haydı koş, o casus ka O 5KOCALI AZAN: İSHAK F ECDİ maalammamamamnmmm -5O0— Prens ömer hiddetle Ibrahime idönerek: Meğer bu, kardeş değil ırz düşmanı bir canavarmış!,, diye haykırdı derek yerin dibine sokup çıkarma-| sını da bilirdi. Zeynep yalvarır gibi bir tavur la Ömerin kollarina sarılmıştı: — Ağabey..! Burada, içimizde | Ib rahim var. Neden hiddetleniyor - | sun? bir yabancı yok. Yanımızda Ömer bıyıklarını hiddetle yo ; | lar gibi'bükerek: — Yabancı yok mu? dedi. A | sıl yılan içimizde; Ömer bey kardeşini hainane | bir bakış! lenerek geriye döndü: üzdükten sonra, söy. | — Meğer bu, kardeş değil, arz düşmanı bir canavarmış! Leylâ, İbrahimin kollarından | likanlı, kardeşinin * bu e sözlerine yumruklarile mukabele etmekte tereddüt etmiyecekti. — Namussuz... Diye homurdanarak viski ka dehine sarıldı. İbrahim bir iskan | | dale meydan vermemek için hır sını içinden alıyordu. -— Ben'wz'düşmanı ha..?! Pe ki. senin alçakca başladığın bir işe çok nâimüslü bir erkek sıfatile'ni hayet vermek ve bu suretle aile alacağm olsun Ömer..! Ben mizin haysiyetini kurtarmak iste dim. Sen faziletten, kibarlıktan n | dmın kollarına atıl.. Sana, o lâ. yıktır! Ömer, uzaktan kulağına akse den bu sözlerin yarısını . duydu yarısını da duymamış gibi görüne rek madam Nelsonun yanına git ti. İ Zeynep kardeşine yalvarmağa başlamıştı: — Haydi gidelim, . ibrahim! Herkese karşı rezil olmadan, şu menhus yerden uzaklaşalım. O, ne de olsâ; senin kardeşindir.. Se- nin b mdür! Ona karşı gel me, İbrahim! Bu, senin terbiye ne, senin insanlığma yakışmaz! — Ya ne yapmalıydım? Gözü kocakarının| — KOCAMLA K müzün önünde bir İngiliz kadmi.” le kol kola dansederken.. Sen söyle Leylâ hanım, buna taham- İ mül edilir mi? Leylâ; — Beyhude sinirleniyorsunuz, Ibrahim bey! Keyfinize bakmız! Diyerek bir kahkaha savurdu. Zeynep bu sırada, ortaya, iki- sini de düşündüren bir fikir at - mışlı: Ya, ağabeğim, Leylâyı se- viyorsa..? Ya o, İngiliz kadınına karşı siyasi bir zaruretle kompli- man yapıyorsa... O zaman, böyle bir hakikat karşısında nasıl yüz yüze bakacaksmız? “Beni kimse anlamıyor!,, O gece Otel Bristoldan çıktık» ları zaman saat ikiye vuruyordu. Eve otomobil ile gelmişlerdi. Üçü de heyecanlıydı.. Üçü de düşünceliydi, Bu komedyanm bir facia ile bitmesinden korkan Zeynep, yem gesini odasına kadar çıkardı. İb | rahim de kendi odasına gitti.. So- yundu . Fakat, başı döndüğü hak de gi , üne uyku girmiyordu. Prens Ömer otelden eve gelince ne yapacaktı? İbrahim bu işin sonunu düşüğ. nerek Leylâya talimat vermişti!” — Ömer fazla patırdı yaparsa, benim odama gelirsin..! Bu suret” le mesele kendiliğinden halledil miş olur. (Devamı yas) IYI BIR Terzi mi arıyorsunuz ? işte size bir adresi: iHSAN YAVUZ Kadın ve Erkek Terzisi Istanbal - Foto Nar y Yenipostane karşısınd? 714 İDE Ğ İLİM Tetirka No. SO af ederek: dakika büyük bir yeise düştüm. Bü- iorılmıştı. Fakat o eminim ki sözüme Mübhem bir hareket yaparak: — Kimbilir! dedim. Bir kere gittikten sonra ne inizi almağa gittiğim için ângâryeden kurtarmak fikrile Yoksa sandığınızdakileri görmek için değil tekrar göndermek istemedim. Bir otel ki raya yapyalmız gidil kaç gün yaşandı.. Sonra bir akşam... Geç vakit bir erkekle birlikte çıkıldıl.. Şaşkın bir haldet — A. Bunun için miydi? — Başka ne icin olacaktı? Sizinle birlikte otel. den çıkmamız da yüzünüzü kızartacak bir şey olma» dığını biliyorum. Fakat herkes ne bilsin! Alem aklı- na geleni söyler! İnsanlar dalma görünüşe göre hü. küm verirler.! Haksızlığımı anliyarak icna halde bozuldum. — Bunu hiç düşünmemiştim. diye kekeledim. Bütün hareketlerini ne kadar k niyete o çek- miştim. Şu çok sade izahr beni pek utandırmıştı. Ba- na doğru eğilerek: — Bana gücenmediniz değil mi? dedi. — Affedersiniz. Hata ettim. dedim. Barışmak i- çin elimi uzattım, Devam etti: — Size bunları öğle vakti söylemeliydim. O za. man bunlar olmıyacaktı. Fakat sükütünuz öyle mü. essir ki... Birdenbire bütüm iştiham kaçtı. Güllümsiyerek : — Sizin öyle kolayca bir şeyden müteessir ola- cağmızt pek zanretmivonum,. Ayri neşeli şive ilet — Bu huy annemden bana miras kaldı, sön arora soğuk İkanls hir adre mine nem pek içliymiş. Keşki babam da kendisi gibi bir kadın alsaydı çokiyi ederdi. .Soyunun karakterlerini Pabsm “a & i.m karmakarışık etmezdi, — Peki ya siz? di — Ben kendim seçmedim ki. Beni zorla evl€”” diklerini biliyorsunuz. ii — Sizin için daha her şey bitmedi. İlerde yer gustonuza uygun bir kadın bulabilirsiniz. pi — Benim de emelim budur! Eh. Şimdi” dem ki aramızdaki ihtilâf bertaraf edildi. Bugü” leden sonra çıkmak istiyor tousunuz? Hafif bir tereddüt geçirdim: — Çıkmam lâzmm.. Gardirobumu görseniz” — Gardirobunuzda ne var ki? Biraz sıkılarak: — Biraz.. noksanlar var... ye Ben yalnız kendi gardirobumu kasdede”* lemiştim. Fakat o kalbimde doğurduğu mes” yetten haberi olmıyarak sadece: p — Belki de içerisinde antemin mektep gi ğı vakitki elbiseleri olacak. Fikrinizi doğrü P* sr) Şimdi bir mektepli kız elbiseleri giyecek “ ye ya.. Söyliyeyim de arabayı hazırlasınlar. yi” da sizinle birlikte gelsin. (Devamı var)