259 - Aelita içeride garip bir şarkı söyledi. Merih ananelerine göre, 202 — İvanoviçin sevgilisi hava gemilerinin bulundukları yerin anahtarlarını çalmıştı. st olur. 28 PARDAYANIN ÖLÜMÜ at kaçtı? Haberleri yoktu. Yalnız güneş bu kan ve duman ka- sırgası arasında epeyce yükselmişti. Çanlar hâlâ çalıyorlardı. Notr-! dam kilisesinin büyük çanıda çalm. mağa başlamıştı. Sent Etyen Sent Östaş, Sen Jermen o Depre, Sen Jak Lâbuşeri, Sen Jan Ogrev, Nontrdam dö Lâpe, Sen Vensan, Sen Nikola dö| Şardanne, Sen Pol, Sen Medar, Sen Severin, Sen Marsel, Sen Onare, Sen Merri. Bütün bu kiliselerin tunç ağız- larmdan: — Öldürünüz, öldürünüz, öldürü- nüz! çığlığı fırlıyordu. Sokağın bir köşesinde Pardayan- Jar taş gibi donarak kaldılar. Bu müt| hiş hayalden kaçmak istedilerse de ellerinden gelmedi. Yalnız bir evle ni- hayetlenen dar bir yolun ağzına soku- Jabildiler, Nerede bulunduklarmı hil. miyorlardı. Yirmi adım Ötelerinde bir çete kö şeyi dönüyordu. Bunlar (yanaşık ni- zamda yürüyen elli kadar cellâttı. Bunların arkalarmdan da, sopalar, eski kılıçlar, kanlı mızraklarla silâhlı bir halk sürüsü geliyordu. Önde yürüyenler hep hançerlerle silâhlıydılar. Bu hançer! # 1 namlu. ları kan içindeydi. Hepsinde de beyaz bir salip işareti vardı. Bunlardan on beş kadarı atlıydı- lar, Bütün bu çetenin önünde üç kişi yürüyordu. Bunların yüzleri kurt çehresi gibi vahşiydi. Gözleri sırtlan gözü gibi parlıyor, bağırmaktan kısı- lan seslerile boğuk boğuk uluyorlar. dı, İlerinde mızraklar vardı, Her mız. rağın ucunda bir baş takıliydı. © Bütün bu'sürü: # — Yaşasın Kereviyer, yaşasın Ke- reviyer! diye bağırıyordu. Kereviyer! Bu kitapçı Kereviyer! Bu sırtlan Kereviyer © ucunda beyaz saçlı kesik bir baş taşıyan (o imızrağını sallıyordu. Baba oğul bu kafayı tanıyarak dehşetle titrediler, — Ramos! Şövalye, bir saniye gözlerini ka- pıyarak bu ismi söylemişti. Bu zava'lı ve kimseye dokunmayan âlimin ba. şıydı. Kereviyer bu başı elile (keserek o sırada Ramosun misafiri bulunan iki dostununkile birlikte sokaklarda gez- diriyordu. Bağırıp çağıran bu sırtlan sürü, Pardayanların durdukları bu dar yo- Jun hizasına gelmişlerdi. Şövalyenin gözleri, mızrağın ucun da duran kafaya dikildi. Sonra bakış. ları mızrağı taşıyan Kereriyere dön- dü ve titredi, Kafasını kaplıyan deh- şet ve merhametten doğan bir acı, du. daklarını beyazlatan bir hiddet bütün yarlığını kapladı. Bir küfür savurmak, bir tahkir kelimesi o fırlatmak istedi, Fakat sesi çıkmıyordu. — Yumruğunu kitapçıya uzattı. Aradı.. Acaba neyi? Ve ne'yapmak istiyordu? Kereviyer, kendisine bakan bu he- vecanlı yüzü, hiddet ve hakaretle par- Iryan bu gözleri gördü. Bunun üzerine homurdanarak iki Pardayanı göster. mek istiyormuş gibi bir işarette bulun- du. Fakat ayni zamanda yere yuvar- landı ve ağzından: — Tânet olsun! sözü çıkarak ge berdi. Şövalye dö Pardayanm attığı bir 290 — Bu şarkıyı duyan 793 — Bu gemiler havada güneşten (aldıkları kuvvetle uçuyorlardı. 291 — Artık evlenmişlerdi. Kucaklaştılar, Işık kendikendine söndü, * 204 — İvanoviç kafasında müthiş plânlar taşi, yordu. Şehre indiler. PARDAYANIN ÖLÜMÜ —— — m ————— tabancanın kurşunu tam alnın or tasına rastlamıştır, | Kereriyerin işareti üzerine hemen) beyaz sâlipli iri yarı bir adam üzerine! atılmış, elindeki dola bir tabancayı sallamıştı. Şövalye bir yumrukta onu yere devirerek elinden (tabancasını *apıp Kereviyere ateş etmişti, Onun düştüğünü görünce yalnız: — Hiddetimi yatıştırmak için bu- kadarı yeter! dedi. Bu anda iki Pardayana (şiddeti:! hücum edildi. Bir cayırtı koptu. Tü. “ fekler havaya kalktı, Ortalık çınladı Beş yüzden fazla kuduz sırtlan ae: acı uludular, Hepsi de bu dar sokağa ay- ni zamanda girmek istediler, Fakat ceketindeki armadan Damvilin adamı olduğu anlaşılan dev vücutlu kırmızı elbiseli bir atlı hepsinden evvel ileri- se atıldı ve kılıcını uzattı: İhtiyar asker tuhaf bir sesle: — Kurtulduk! diye bağırdı. Atım sağrısmın gerisinde bir sürü| canavar kıyameti koparıyorlardı, At ilerliyordu. Kırmızı dev bu hareketine Pişman olarak atını tulmağa uğraşı. yordu. Birdenbire pek fazla korkmuş ol- malı ki, hemen atın sağrısından geri- ye sıyrılıp kaçmak istediyse de bir sar sıntı ile arkada bulunan halkın üzer. ne yuvarlandı. Şövalye belindeki kayışla atın ör, ayaklarını bağladı. Babası da hançe- rile hayvanın gösline o vurmak ve bu suretle bir engel teşkil etmek istediy- se de şövalye birdenbire ihtiyarm ko. Tunu tutup: — Galnor ! dedi, bakarak tanıdı ves — Eret, Galaor!,. Ta kendisi! söz“ lerini tekrarladı. Bacakları bağlanan aGlgor büyük bir hiddetle ileri atılmak O istiyordu. Yanları sokağın kenarlarına dukunu- yordu. İşte bu şekilde yol kapanmış- ti. Sokakta kuduran kurtlar gürültü. lerle ortalığı sarsarken iki Pardayan daha on dakikalık vakitleri bulundu- ğundan emin olarak dar sokağın içine daldılar. Fakat gitmezden (evvel şö- valye hanvanın burun deliklerinden öperek: — Teşekkür ederim dostum! de mişti, — Vay canma! Gene bir fare kas pamına kisıldık gâlibel. Çıkseak delik yok. Fakat beni bu dar sokağı tanıya» cağım. Buradan geçtim gibi geliyor» ” diye bağırdı. Sokağın sonunda birdenbire bir kapı açılarak bir kadın göründü. Bi ba ile oğulun ağızlarından: — Hüget! ismi fırladı. Hükikaten bu Hügetti. Ve onlar dü Deviniyer otelinin sokağında bu'v” nuyorlardı. Nasıl olmuş da bu 80'# ğı tanıyamamıslardır, Tesadüf onlari! Sen nehrine giderken Sen denis* gile rüklemişti. Sokak Kereviyerin ul0y5” cu çetesi tarafından kaplandığı sir# onlar da bu sokağa sığınmışlardı « Evvelâ karanlık odaya sonrâ valyenin gizlice hazır bulunduğu Gis taraftarlarınm toplandıkları oday* geçtiler. Hüget titriyerek onları yanda salona götürdü. Bura''a üç kişi “9 e Bir öl gibi sararan Lândri Gress”* böyle bir zamanda Içki iç'p yazı YAPİ iki şair: Dora ve Pontus Tiyar-