| We ALLİ LL ik m. on . GMABER — Ben aşkımı bilirim İsmi Kadriyeydi. Bir terzi dük- ânında makastar başıydı. Şimdi kirk yaşma gelmiş, ihtiyar kız ol Muş, gençliğinden hiç bir eser kal- Yamıştı. Kıvırcık saçları şakak- rmda ağarmıştı. Girdiği terzihaneyi gülerek gös lörir; — Ben burada ihtiyarladım, bu- ida öleceğim! - derdi. Patronları onu çok «everdi. Se- deler geçi kçe aylığı da artmıştı. 9, çok neşeliydi. Hayatında hiç bi, zaman bir erkeğe 'htiyaç olup Madığını soranlara, bermutat tülerek cevap verirdi: — Erkek mi? Babam bana ye po öldüğünden beri ihtiyar- asiyle başbaşa kalmış onunla çocuk gibi meşgul olmuştu. Gü. birinde adamcağız öbür dün- Ke göçünce Kadriye yalnızlığın! aalini anladı... Artık kendisin! Yüzünü aydınlatan o eski neşe yg, şir. Kimse bu kadar ih- * Ve ters bir adamın ölümün- ha, bu kızın bu kadar müteessir Yağını tahmin edememişti, kaydi bile, anlaşamadığı bu yi, o ayrılığın sarsıntısı nasıl a olur, >> şaşmıştı. eri yatağında yattığı za- m düşünür, derdini tahlile ça hate. Nihayet, kalbinin sırrmı Yay | — Mz Yaşayamıyor. Tamay oca?... Bir dost?... Benim Miz a bunların ikisi de buluna- A tir, kn karşısında böyle söyle- 5 "m hazin başını sallardı. anı zim, sen hayatını pek âlâ ? Yorsun, Kendi yaşında sa- a olacak, hattâ sana bi- My Yapacak bir erkek Na . Ne Kadriyeye terzihanenin i ük e. Hattâ tr ında karısı ölmüş yi bulunduğumu da ima et. ik t Kadriye, eski kah- Atarak; ! l © . dek mi? Allah gösterme Ni, i mek imkânsızdı. Yavaş Yaşça, kendine bile itiraf — İtemiyeyer. j Yaparak istyorum... Sevilmek b” mırıldanmıştı. dogg ede çırakların alşazı 3 gidişi daima kak #ar SİN geneliğini mah. yi atı düşünürdü. in ye Bet, büsbütün tatsız olaca- * ğını tahmin eden Kadriyenin evi- ne, o sıralarda bir anne ile on dor) kuz yaşlarında bir oğlan kiracı geldi. Çocuk hastaydı. Doktorlar ona tam manasiyle istirahat tavsiye &- diyorlardı. Çünkü veremmiş... Kadriye, anneyi teselli etti ve zihninden hiç bir suiniyet geçmek- sizin kadıncağıza yardımda bulun du. O derece ki zavallı anne, kom- şusunu her gece odasına çağırır, hem birlikte hastaya bakarlar, hem de dikiş dikerler, çene şalıp hallesir, dertleşirlerdi. Birkaç zaman sonra, bahar ge lince, Atıfın sıhhati düzelir gibi ol. NN du.. O da Kadriyeye alışmış oldu- ğu için, karşılıklı oturur, tavla oy- narlardı. Havalar büsbütün ısmınca Kad. riye, genç oğlanı ara sıra sinetıaya götürimeğe, dolaştırmağa başladı. Zavallı anne, oğlunun neşelendi- ğini gördüğü için, bu alâkadan de-| layı memnun oluyor, hattâ Kadri- yeye minnet hisleri besliyordu. Böylelikle yaz geldi. Mehtaplı! gecelerde dolaşmalar kaşladı. Oğ-! lanm ateşi, yazın ılıklığı rolünü) oynadı. İhtiyar kızın artık bir dostu vardı. Bir akşam, Atıf, sokaktan dönüşlerinde, odasma gireceğine Kadriyenin yanında birkaç saat geçirdi. Annesi, pürtelâş: — Niye böyle geç kaldın, oğ- lum? - diye sorunca: — Yaz geceleri ne mükemmel, anne... Öyle rahatım ki, yüreğim öyle ferah ki... « cevabını verdi. | Sevişiyorlardı. Kadriye projeler yapıyor ve de- likanlıya sık sık istikbalinden bah» sediyordu: — Göreceksin... Sen büsbütün i- yileştikten sonra... Ve söylüyor, söylüyordu. Neler yapacaklarmış yarabbi... Düşünmüyordu ki, genç adam iyileşecek olursa onu muhafaza et. Kadriye, sevincini, saadetini â- leme yaymamak için kendini zor! zaptediyordu. Sıcaklarda, patronlarından iki hafta tatil istedi. Niyeti, Florya- da bir küçük oda tutup on beş gü nü g*çirecekti. Atıfın annss'ne göre bir akra- basına gideceğini ve ve müsaade | ederse oö'a-» da beraber götüre- ceğini söyledi: eksiniz Alişan poilir,« Tetrika No.44 Borjiya elime geçer geçmez kendisini nasıl cezalandıracağımı göreceksin. Dünya asla bu kadar kanlı,bukadar müthiş bir ceza görmemiştir Kardinal Pol papanın yüzüne şüpheli şüpheli baktı. Bir şey an- lamıyordu. Fakat papanın sözü- ne itaat etti: — Geceniz hayır olsun, muhte- rem peder! diyerek sekizinci İno- sanın dairesinden çıktı. Pek az sonra kardinal Polün yerinde odada kardinal Fernando bulunuyordu. Papa ona da ayni şeyi yapmıştı. Fernando da tıpkı Pol gib hareket etmişti, O da par pan sözlerini anlıyamamış, maa- mafi: — Geceniz hayır olsun, muhte- rem peder! diyerek Sekizinci İno- sanm dairesinden çıkmıştı. O halde... — Fariyani partiyi kazanmıştı. Bu müthiş zehirleyici oydu: Borjiya! Sekizinci İnosan dişlerini hid- detle gıcırdattı. Fakat?.. Borjiya neden gelmiyordu? Ne- rede idi? Bir müddet daha bekledi. Biraz daha... Yok! Ha, işte!.. Ayak sesi duyuldu. Borjiya geliyordu. Hemen yüzü- nün ifadesini sadeleştirdi. Kap: vuruldu. Sonra aralanarak içeti- ye.. Hayır, kardinal Borjiya değil, fakat hekimbaşı Fariyani girdi. Fariyani'nin yüzü sapsarı idi: — Yok! — Kim? yarar! « diyordu. Kadın, tabiatile pek memnun oldu ve izin verdi. Gittiler... Fakat üç dört gün son. ra, çocuğun ağzımdan oluk oluk kan boşanmağa başladı. Doktor: — Hiç bir mesuliyet kabul ede- mem, Annesine haber vermeli... - dedi. Ve Kadriyeye sert sert bskarak: — Siz yaşta bir insan için ayıp şey! « diye ilâve etti. Atıfın annesi, ancak oğlunun son nefesi vermesine yetişti. İlk evvel, kederinden, telâşından ya- lanın ve maceranın farkına vara- madı. Fakat Kadriyenin hıçkırık- ları, doktorun manalı sözleri üze- rine hakikati anladı ve kederi çıl- gm bir öfke halini alarak oğlu- nun yatağı kenarından fırladı, Kadriyeyi feryatlarla sokâğa kov- mağa başladı: — Rezil, namussuz, katil... De- fol, defol... Onu sen öldürdün... Kızedığız, bitap, hıçkırıyordu: — Beni de öldürün, beni de ök dürün! Razıym... # » 5 Hayır, intihar etmedi... Terzihanesine döndü. Fakat bi- raz sapıttı. Her fırra'ta bir kahka- ha atarak şöyle derdi: — Aşk... O ne dsrektir ben o- nu bilirim... Patlayıncıya kadar tattım... Ve bazan da hır'arırdı. Nakleden: (Hatice Sürevva) Vatikanda değil. l — Nasıl olur? — Dışarı çıkmış.. — Nasıl çıkabilir? Sen kapıya emir vermedin mi? Kardinal ak- şam duasında Vatikanda idi. İ — Ben de kendisini görmüştüm.! Fakat şimdi yok, — Ne vakit çıkmış? Kapıcılara sordun mu? | — İşte beni asıl hayrete ve en- dişeye düşüren şey de bu ya!. Çün- kü kapıcılar kardinalin kat'iyyen dışarı çıkmamış olduğunu yemin- ler ederek temin ettiler, — İstavroz hakkı için bir şey an- lamıyorum. — Ben de... Dairesine gittiğim zaman nöbetçileri içeride yatmak ta olduğunu haber verdiler. Uyan- dırmalarını söyledim. Zavallı a- damlar biraz sonra şaşkın bir va-|. ziyette geri dönerek kardinalin ©- dasında olmadığını söylediler. Ken dilerine inanmadım. Bizzat ken- dim içeriye girdim, aradım. Kar- dinal Borjiya cidden ortada yoktu. Kaybolmuş, sır olmuştu. — Ne yapacağız? — Bilmiyorum. Yalnız muhte- rem peder, acaba bu müthiş cana: varın Borjiyadan baska kimse ol- mm ln REY — Evet, inandım. Borjiya el:'me geçer geçmez kendisini nasıl ce- zalandıracağımı göreceksin, Düm ya asla bu kadar kanlı, bu kadar| müthiş, bir ceza görmemiştir. Ve görmiyecektir de... Sekizinci İnosan gene müthiş tavrını almıştı: — Ona lâyik olduğu işkenceyi bizzat kendim tatbik edeceğim. İlk önce dilini koparacağım ve pi-| şirdikten sonra kendisine yedire- ceğim, Sonra... Papa nefes nefese gelmişti, Sus- tu. Ve bir kanapeye yıkılır gibi &- turdu: — Nası! da aklıma gelmediydi.. Borjiya bu sabah odama gelmiş, benden Sen Piyerin hayatına dair|. lâtince bir kitap almıştı. Demek ki| ben içeride bulunduğum bir sırada! o, şamdandaki mumlardan birini! | değiştirmiş. Her ne ise. — Muhterem peder.. Allahın iz- nile şimdi caninin izini bulduk. Kim olduğunu biliyoruz. Fakat bu kâfi değil. Canavar henüz elle- ri ve ayakları zincirli olarak eli- HABER AKŞAM POSTASI IDARE EVI Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu e İstanbul 214 Telgraf aöres: ; istanbul HABER Yazı işleri tolofonu : 21472 arş veliân . 21170 ABONE ŞARTLARI Türkiye -ç Ecnebi Senelik va00Mr 27004. & aylık 736 3 aylık 405 |. * yk VSO Ç İLÂN TARİFESİ Hearst ilanlarının satırı 13,80 Resmi ilânıarm 10 kuruştur. Sahibi ve Nesrıgat Müdürü: Hasar: Rasim Us Basıldığı yer (VAKİT) matbaan mizde değil.. Ve o, bu şekilde eli mizde olmadan da tehlike daima mevcuttur. — Ne demek? Romayı altüst e der, kendisini bulurum Şimdi der- İ hal emir vereceğim.. — O kadar acele etmemenizi tavsiye ederim muhterem peder. — Neden? — Bir işte muvaffak olmak için daima en fena ihtimalleri göz önü. ne almak lâzımdır. Ya bütün ara- malar boşa gider, ve Borjiyayı ele geçiremezsek? —E? i — Börjiya kendisinin arandığı- nı öğrenince daha ihtiyatlı hareket edecekiğr. Belki elinde hiç bilme- diğimiz fevkalâde silâhlar vardır. Bunların vasıtasiyle bize müthiş bir darbe indirebilir. Sonra... — Devam et! Sonra? — Sonra... Benim anladığıma göre Borjiya Vatikanın gizli yolla- rını galiba sizden de daha iyi bili» yor. Gizlice buraya girebilir. Ve allah göstermesin, bize müthiş bir oyun oynıyabilir. Esasen balen bile sarayda elde edilmiş bir. hat- tâ birkaç adamı olmadığı ne ma- lâm? Zatı akdeslerini zehirlemeğe teşebbüs eden rahip yamağı mey- danda. Bence bunları * göz önüne alarak ona göre fevkalâde dikkatli hareket etmek lâzım, Şimdi elimizde büyük bir koz var, Caninin o olduğunu biliyoruz. Halbuki o, bunu bizim bildiğimi- zin farkmda değildir. Onun için işi fevkalâde gizli tutmalı, bunu ne ken!-'“-> nede berhan.!bir kasına kat'yyen belli etmesi. yiz. Kar” -1 Berlin ke ba- karşımıza çıkacaktır. Güzel bir plân hazıriar. Ve kendisini kapar na düşürerek yakalarız — Çok doğru söylüyorsun. Fa- riyani! Sende şentana taş çıkara- cak müthi şbir zekâ var. Buişide tamamiyle sana bırakıyorum. Her ne istersen yap. Ben çizdiğin prog- ramdan kat'iyyen dışarı çıkmıya- cağım. — O halde şimdi siz odanıza çe- kilebilir ve rahat rahat uyuyabilir- siniz muhteref papa . Şimdilik tav- siye edeceğim şey yarın bir müna” sebetle hizmetinize bakan tekmil rahipleri, ve dairenizi değiştirmek. tir. — Tavsiyni yapacağım. —oO halde allah rahatlık versin muhterem peder! Fariyani papanın dairesinden çıktı. Kardinal Borjiya ertesi gün de ortada görünmedi. Yoksa bu müit- hiş ve korkunç canavar şeytani bir kudretle tehlikenin kokusunu el- miş mıydı? Borjiya ne olmuştu? Ortadan nasıl kaybolmuştu? Nerede idi? Ne yapıyordu? Bunu biraz sönra göreceğiz. Şimdi o gün Vatikanı s- yağa kaldıran başka bir metele i- le meşgul olacağız. Cem Su babasının gönderdiği e'çi Mu:!-* beyi kabul ediyordu. a