—— ——ğ— 1 129 “Konağın selâmlığını istemedi- ğine ne iyi ettin. Şairane bir yer- di, fkat muvakkat. Burası evimiz, yuvamız...,, Rabia, bir kadın kalbinin tada- bileceği en yüksek zaferi tadıyor. En serseri bir erkeği nihayet bir bucağa bağlamış. | Ciddi bir sesle: l “Ömrümüzün bir köşesini dönü-l yoruz gibi, değil mi Osman?,, de- di. “Hayır, köşeyi dönmüş, selâmet yoluna girmiş gibiyiz... Artık dö- nülecek köşe falan yok.,, “İnşallah de:. Kadere meydan okumağa gelmez...,, Ayakta, gözleri piyanonun ar- kasmdaki pencerede. Sinekli Bak- kala açılan, çeşmenin üstündeki mor salkım çardağına bakan pem cere, Elini uzatsa beyaz minareyi tutacak, Sokağa akşam karanlığı iniyor, nalın takırtıları, yoğurtecu- lar ve ezan! “Yemek vakti geliyor. Burada da eski intizamı mubafaza edece- ğiz, Rabia.,, O akşam sofrada herkesin tav- rında bir resmi küşada gelen adam ağırlığı vardı. Rakım en yeni cüb- besini giymiş, Penbe mercan küpe- lerini takmış. Yemekten sonra Rabia, Rakımı elinden yakaladı, sürükledi. Evi baştan başa gezdirdi. Daha doğru- su kendi çocukluk günlerini, hatı- sslarmı seyrettirdi. Mutfakta E- leni, bulaşık yıkarken - Rabianın kahkahalarını, cücenin . çıkârdığı acaib sesleri duydu. “Hristos ki panaiya...,, Cüceyi görünce, sesini işitince hep böyle haç çıkarıyor, Hristosa, Panayiaya sığınıyordu. (Nakili, © Zaman yeni evde sw gibi aktı, geçti. Rakım dükkânı kâpayınca geliyor, bahçeyi suluyor; Rabin-ak-! şam.üstü Sabiha hanımı yoklama” dan gelince yukardan, Osmanın odasından piyano sesleri işitiyor. Fakat çıkmıyor. Kendi odasında dikiş dikiyor. Uzun sessizliklerden sonra birdenbire evi dolduran pi- yano seslerine Rabia gülüyor. Elin. deki küçük tülbend gömleği pen- cereye İulup muayene ederken kendi kendine: vi “Benim doğuracağım oğlanın a- dı Racep, Osmanın doğuracağı ço- cuğun adı Tılısımlı kuyu.,, diyor. Öğlelerden sonra misafirden bir zaman baş alamadı. Artık ders-| lerine gitmiyordu. “Güle güle otu- run.,, ziyaretine gelenleri kabul ediyor, Konuşuyor, konuşuyor. En son ziyareti İkbal hanım yaptı, Fakat ihtiyar sütninenin ya- lidan çıkması öyle bir mesele idi! ki... Rabiadan başka kimse onu bu kadar uzak yere getiremezdi. Elin. ds bir de mavi kurdelâ ile sarıl mış, zarif, beyaz bir paket vardı. Paketi Penbeye emniyet etmedi, çocuk çıkarır gibi kendi merdiven- lerden çıkardı. © Rabianın odasma aldılar. İki ka. dın selâmlaştıktan, hal hatır sor- duktan sonra paketi çözdü. “Ev mübarekesi efem...., Çocuk çamaşırı. Sandık dibin- kli hi Bp ak kal den çıkmış kuş gibi hafif ipek bez- ler, her dikişi bir san'at eseri. İb-| ducdü ki kendisine çarpmadan yolumda yürüyebil. ii : takarak ay-| meme imkân yoktu. Bir saniye kadar düşündüm, ha- ud idim ğ İZİN 2 kekik tiyar kadın iki gözlük J #Aoman tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur.) larca uğraşmış. Dişsiz ağzı çuku- ra batarak, siyah gözlerinin içi gü- lerek: “İnşallah oğlan olur fem... Be nikisi oğlandı... Üç aylık... Elli se- ne oluyor fem. Çatık kaşlı.,, Buruşuk el, buruşuk alında, O- rada elli sene evvelki üç aylık oğ- lanın kaşlarını çetrefil dilinin ke- sik ifadelerinden iyi anlandırr yor. Şakaktan şakağa giden çatık siyah bir kıl yolu. “Oğlunuz şimdi nerede ?,, İhtiyar sütnine güldü. Çerkes kadınlarmın «biraz sinirli, gevrek gülüşü, Bu Rabiaya pek dokundu. Kadın çocuğunu köyün- de bırakalı elli sene olduğunu, ve şimdi belki köyün yeri bile kalma- dığını söyleyince daha çok müte- essir oldu. İkbal hanımın kabilesi Kafkas- lardan, Ruslardan kaçıp gelen mu- hacırlardı. Sabanca etrafına yer- leşmişlerdi. Kendisi kabilenin be- yinin kullarmdan birinin kızıydı. Ve beyler yalnız kendi kullarını değil, kullarının evlâdını da sata- bilirlerdi. İkbal hanımın kocası Moskof muharebesinde şehit düştüğü va- kit çocuğu üç aylıktı. İşte o zaman bacınm babasının kâhyasi köye ğurduktan sonra pek az yaşamıştı, Kadın adetâ © gururla anlatıyor. Kendisi nasıl köyün en gürbüz, en sağlam genç kadını imiş. Nasıl satmışlar... Nasıl yalıya gelmiş süt» nine olmuş... Şimdi siyah çatık kaşlı üç aylık oğlandan değil, hep mabeynciden oğlum diye bahsedi- yor. “Asıl oğlunuzun adr neydi?,, “Toktamış; femi...,, Toktamış, kara çatık kaşlı Toktamış, anasının zihninde izle- ri silinen elli sene evvelki çocuk. “Esaret çok çirkin şey... Bir a- nayı evlâdından koparır gibi ayır mak... Bu ne zulüm!,, (Devamı var) HABER — Alsant poftatı ) KOLALI YAZAN: İSHAK FEDDİ , e sa kalktığını görünce, şampanya kadehini Prens dağına vurarak, manalı bir kahkahayla güldü! marayı müstakbel yengesiyle Ö Zeynep bunları düşünürken, | Ibrahim sordu: — Ben bir viski içeceğim.. Siz de şampanya içersiniz, olmaz mı? İkisi de İbrahimin tekifini ka- bul ederek başlarını salladılar, İçkiler geldiği zaman, İbrahi - min gözü, müzikholün kendileri - ne uzak bir köşesinde oturan Ö . merle sevgilisine ilişti. — İşte karşıda oturuyorlar, de. di, onlar gelir gelmez nasıl oldu da göremedik. Leylâ ve Zeynep başlarını kal. dırınca Ömerin, İngiliz kadmiyle burun buruna oturarak konuştu : ğunu gördüler. R Leylâ, yanmdaki delikanlının Ömerden çok yakılışklı ve güzel olduğunu görmiyor değildi. Fa - mere verecek... ler.. Ve kalabalığa kar rin, sevgilisinin beline ladığını gördüler. — Allah aşkma de güzel, eğlendeli bir ridi dönüyor, Bu canlı le seyredelim. koydu: leri döndü: “Alcak!,, diye bağır. mak istedi.. Muhitin kibarlığın . dan ve yanmdakilerden utandı. seslenmek istedi. — Ağabeyim zaten İngiliz ka dımlarından çok hoşlanır, Leylâ | cığım! Sen artık onunla meşğu! olma.. Haydi, keyfimize baka . lm! Sonra birden başmı salonun ortasına çevirerek Zeynebe sordu — Şu tangoyu oçok severim Fakat, figürleri ne kadar güçtür.. Ortada dönen çiftlerden hancisi daha iyi oyniyor.. Söyle baka . lm? Zeynebin cevap vermesine meydan kalmadı. Leylâ heyecan. la başını kaldırdı: — İşte Ömer de dansa kalktı. Zeynep, hiç süphe yok ki, tam nu.! du. hini İbrahimin viski gülüyordu. birlikte müzik hole cakları üstünde nasıl yordu. AE Mm AA İLİ m <—— İY. 4 4 A MAİ Tertirka No. 49 Odama çikar çıkmaz haykırmağa başladım. reketinde öyle bir kat'iyyet vardı ki kurtulamıyaca. ğimr anladım. Dediğini yapmaktan başka çate yok” tu, Mukavemet faydasızdı. Kabinesine girdim. Kapıyı arkamdan Bana bir koltuk göstererek: — Oturunuz! dedi, kendisi de başka bir koltuğa Kapadı. — Hayır burada kalamam! Artık istemiyorum! Yerleşti. Bir dakika bile duramıyacağım. Kapı ile benim aramda oturmuştu. Bunü rastge- Şimdi beni kaçmak arzusu (kaplamıştı. Hiç bir Ole mi, yoksa mâhsus mu yapmıştı bilmiyorum. şey düşünmeden çabucak ceketimi arkama, şapkamı başıma geçirdim. Eldiğenlerimi #ldrak merdivenle. ri indim. Sen'basamaklarr inmiştim İzi kabinesi ardma kadar açıldı. Kendisi eşikte gözüktü: — Nereye gidiyorsünüz? Eski soğuk kanlılığını bile takmmış görünüyor. du, du. Yalnız şüpheli gözlerini gözlerimd. — Nereye gidiyorsunuz? — Öteberi almağa, — Evvelâ biraz kabineme giriniz rica ederim. — Kabinenize mi? — Evet giriniz. z Bana doğru ilerledi. Önümde öyle Cevap vermediğimi görerek tekrar etti: Birdenbire: — Ne alacaksınız? dedi. Başka bir güne bıraka, mâz mesınız? : — Hayır bugün slmak istiyorum. — Nasıl İsterseniz. Fakat niçin miyorsunuğ” ri — Arfabâya ihtiyacım yok. — Arif Nedretin karısmın yapayalnız.mağazalar da dolaştığını istemiyorum.. İstanbulu daha iyice bil- Arif Nedretin len ayırmıyor. nuz? — Bziki başkasile gitmek hoşuma gitmiyor! » — Niçin hoşunuza gitmiyor? Yoksa (söylemek İstemediğiniz bir ziyaretiniz, bir randevunuz mu var? — — Yoksa niyetiniz beni bu konakta hapsetmek bir vaziyette dde öğle. du KAD Leylâ, Ömerin Ingiliz kadınıyle dan- Ikisi birden başlarını çevirdi -| İbrahim, Leylâya döndü: Leylâ Hanım! Gözümüzün önün : Zeynep elini kalbinin üstüne — Şurada bir rezalet olursa, yerin dibine geçerim. Ah şu Ömer ağabeyimin yaptıklarını bir çocuk bile yapmaz, diye söyleniyordu. Çiftler ortadaki daireyi döne - rek İbrahimin önünden geçiyor - e ag vide zagonu ve mantığı pri > e yalnız gelseydi daha çok air Başından sı ; — İşte yaklaşıyorlar. Acaba Ibrahim kaşlarını kaldırdı:. cak su dökülmüş gibi birden tepe. bizi görecek kadar ayık mıdırlar?| a. ir dabi Sam bundan bal den topuğuna kadar terledi.. Göz. dedi. Ibrahim, ağabeyisinin ken -| getme, Leylâcığım! ; disini kaybedecek derecede içmek itiyadı olmadığını söyledi. Zey - nep çırpınır gibi, ürkek bir tavırla mi Şa > İbrahim,“ kız! Dişlerini gıcırdatarak üst üste ik! kardeşini ağıtıdan tuttu: VE Gsti : kadeh şampanyayı birden içti. © | Şimdi sirasi değil. Ve yaraşa ee ai b İbrahim, Leylânıri sinirlendi 0 Ömer gök - hâşeliydi., Şuratı A i ni gördüküe, neşeleniyör, m çilli Tngiliz-dilberiyle konuşarak Bundan sonra daima serif” suretle kıskandırarak kendisine| İbrahimin önünden geçerken, bir.| le birlikte gezeceğiz. Her yer” daha çok bağlıyacağını sanıyor -| den, masada oturanlarla göz göze | beraber gideceğiz. Ben Prens v du. iğ geldi. Ee arş i mer gibi mutaassıp değilim. 19“ Leylâ elindeki şampanya kade. vurarak manalı bir kahkahayla Ömer, kardeşlerinin Leylâ ile aklımdan bile geçirmemişti. (Arkası var) Prens Ömer, Leylânın İbrahim le bir masada içki içtiğini görünce o kadar sarsılmıştı ki. vücudünün, biribirine dolanan ba- durduğuna kendi de hayret edi - Dans biler bitmez yerine otur.| nun için evlenmek istiyorümt- arabayı söyle miyorsunuz.. Niçin Ahmetağayı birlikte almıyorsu. elindeki Ibrahimin viski bar- Mis Nelson, Ömerin birdenbi” re değiştiğini, renginin balmum* “İl gibi sarardığını görünce ii araşlırmağa başladı: — Ne var, Prens Ömer.. Rah sız mısmız? Prens Ömer birdenbire rahat” sızlandığını söyledi. Müzikholde Ömerden başka n& şesiz bir kimse yoktu.. Herkef kendinden geçercesine çoşuyor. £ müzikle beraber, oturduğu yerd? | raksediyordu. j Leylâ, İbrahimin kulağıma ğildi: ” — İnsan böyle zevk ve eğle” cenin taştığı bir yerde bütün ızt” raplarını unutuyor... Nasıl, burs” da benimle eğlenebiliyor musun? ışan Öme kolunu do- sinirlenme, | sinema şe l filmi zevk- Ben dünyada saadet denile” şeyi ilk defa bu gece tadıyorum” Senin varlığın, benim için zey” rin en büyüğüdür. j sanları, kadın, erkek diye iki yırmayı gülünç buluyorum. ei reye gitmeden bövle düşünmüy” dum. Ben de ağabeğim gibi ka” nın sadece eve yarasır bir mah olduğunu sanıyordum. Fakat, 18” | silimi ikmal ettikten ve mede” cemiyetlerin yaşayışını yakmdsit gör Akten sonra, insanlığın demek olduğunu anladım. Kadı | evde ve peçe « çarşaf içinde kaps” yan milletler, henüz hürriyete w4 . vuşmamış demektir. Ben dar. © sünceli, eski kafalı bir erkek İf” ğilim.. İşte seninle de en çok ri bardağına geleceğini . Koskoca yıkılmadan (Devamı var) 0 mi? Sizden izin almaksızm gidip gelmek haki” lamıyacak mi? — Her şöye hakkınız var. o Yalnız bir gg” maada! pi Seslaln sertliğine fağmen sükünetini muf”, za ediyordu. var — Hangisi? y” ” Ayağa kalkmiştam. Gözlerimi dilemiş cevâP. Biyordum. Gene eski soğuk sükünetiyle: gr” — Buradan gitmek hakkı! dedi. Samiye gz li Toku Samiye Arif Nedret adı altında buraya “gf diğim vakit verdiği sözü unutmuş görünüğeü kaç aylik bir tecrübeye katlanacağını vaderifi | bugün sözünden cayacağını zannetmek isteme” Metanet ve kat'iyyeti karşısında gözlerini indirdim. Tekrar devam ederek! 4 ge — inkâra cesaret edemezsiniz. Biraz nızllan bir daha buraya dönmemek niyetil mizr inkâr ediniz bakayım! Yğ Cevap vermeksizin başımı önüme eğdi” — Görüyorsunuz ya dedi. Aldanmıyorü.. de sizin Ker hareketinizi gözetlemek mi çek? Kendi rizanızla verdiğiniz bir söze g“ cek miyim? (