18 Şubat 1936 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5

18 Şubat 1936 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

kullanmayacağın eşya varsa ayır- tın, fıkaraya dağıtacağım... Annem bunları söylerken alış- Uğum bütün eski eşyalarıma “bir | Böz attım. Bilmem, hangi merak ; “ni araştırmak arzusu içimde u- Yandı. iv tramvay bileti... Yedikule. olamaz Düşünüyorum, düşünü- Yorum, bulamıyorum... EE v ye . bir mektup... Kimin yazı- Nm Si Okadar da eski olmasa gerek... n sene bu yeleği geyiyordum. t Ahir, ehemmiyetsiz bir şey ola- any” Kâğıdı açıyorum. Okuyo “Nönoşum...., Ne Bana böyle daha hitap eden Aşağı taraflarını da okuya- Ya... iğ, Dü in, Lâm telefon eti. hin inle sözbirliği olduğu için e in yeti yoktu ama.. i Min hatırladım... şimdi hatır. İm affet Jaleciğim... Se- K Knütmu tum... tamamile unut- bein w Haibuki, sen yeşil göz- iyi nn dudakların'a, bem # parlak dişlerinle unutula - Seyinirdin... Senin sayende gin Şeşidini öğrendim... N ayet şiktın.. Seni öpmek iste N ırlar mısın? Evvelâ ka en rını uzatırdın... m meraklıydın.. Elbiselerini ak için bile itinali beş da- ta müren Bütün emirlerini yap öne nyerinin — için, Up, İş, e bin bir eşya ge - ak, “ “Mamalar, hattâ duş ya - e a > alanla diye de- iş Bir de ka takkesi bile... EN öpeğin vardı. İsmi “Sr. ay O kadar küçüktü, o ka - Bi, sikti ki. gün onu kaybettin... Seni a Diy teselli edemedim... Kaç ç OMebil gezintileri yantık. » Anlayamadım... Dur hele | nem şüphelendi zannede. | i insanlardan değildin... Daima | başını göğsüme dayar, | Meticesi, senelerdenberi kullanma: | .İ Öğrm2 ve metrük elbiselerin ceple| Hah, şu cebe de bakayım... Ye-| zaklaşmıştır. Aşkımızın bittiğini yi ini cebi... is kalsın unutu- İni fakat buna bir türlü | | — Bu eski pardesü ne olacak? | Boğaziçi gazinolarında ekseriya Hizmetçiye söyleyim de ne kadar) garsonlar bizi tanırdı. Ben seni çok sevmiştim. Fakat niçin ayrıldık? Bıkkınlık neticesi olacak... Bir akşam rendevuya git medim... Acaba o benim hakkım. da ne düşündü? Şimdi bunun için üzülüyorum... O, belki de garsoniyere pür - neşe gelmişti. Kapıcı: — Artık beyefendi burada o- turmuyor. Seyahate çıktı! dedi. Ve Jalecik bunun üzerine kim- » Allah allah... Orada ne işim| bilir ne haller geçirdi. Zavallıcık, koşa koşa gelmiş - ken ağır ve matemli adımlarla u- inanamıyor... Bana gelmek için annesine kim bilir nasl yalanlar söylemişti. Şimdi o boş saatleri neyle doldu- racak?... Jale... Senden af diliyorum. Pür telâş, telefon rehberini ka- rıştırıyorum, Mehmet... Mehmet... Hah, babasınm ismini buldum.. — Allo... Orası Mehmet be - ğin evimi? Hanımefendi orada - lar mı?... Küçük hanımefendi?.. Ne diyorsunuz? Haberim mi yok.. yook.. ne?... Ne zaman?... Hızlı söyleseniz e anlamıyorum... Yedi ay mı oldu?.. Hacet yok, hacet yok... Teşekkür ederim.. Allah 1s- marladık.... Yirmi yaşındaydı.. Yirmi yaşında ölmüş... Aman... Gene telefon.. Şimdi beni rahatsız eden kim? ş — Allo... Allo... Ne var?.. Ay sen misin, Mihri?.. Seni dim mi?... Yok canım?. Biraz ra- tayım da... Beni hemen mi gör - mek istiyorsun! Hayır.. Ben has - ta değilim... Gelebilirim.. Peki, peki... şimdi geliyorum... Gözlerim masanın üzerinde du- ran aciz küçücük mektuba ilişti. Şu satırları okudum: “Bilsen ne kadar mesudum... Seni göreceğim... Evden kaçubil. dikçe sana koşuyorum... Seni tek- rar tekrar öpsem... Senin sevgili Jalen...,, Şimdi artık aynaya bakıyorum da çok ihtiyarlamışım gibi geli - yor... Nakleden HATICE SÜREYYA tersle| Tetfrika No. 43 Yazan: Murad Sertoğlu — Bu mum yandığı zaman kokusuz, fakat Fakat garibi şu ki Mustafa >) Cem Sultan için getirmiş olması lâzım geldiği paradan kat'iyyen bahsetmemişti. Halbuki papayı en fazla bu mesele alâkadar ediyor- du. Bunun için merasimden sonra adamlarından birini ona yolladı. Ve para meselesini sordurdu. Ba- yazıdın elçisi kendisine şu cevabı verdi: — Cem Sultanın üç senelik mas- rafıma tekabül etmesi için Sultan Bayazıd benimle birlikte 120.000 altın duka göndermiştir. Paralar hazırdır. Yalnız Sultan Bayazıd bana kerdeşi Cemi görüp, kendi- siyle görüşmeden evvel bu parayı vermememi emretti. Varıp papaya böylece haber verin. Her nedense elçi ile Cem Sul- tanın görüşmesi papanın ve diğer Vatikanda sözü geçenlerin hoşuna gitmiyordu. Fakat Mustafa bey de pek inatçı ve aldığı emri yerine ge- tirmekte çok titiz davranan bir a- dama benziyordu. Bu yüzden en- dişe ile para bir müddet çarpıştı lar, Neticede her çarpışmayı mut. laka galip olarak bitiren para bu mücadeleyi de kazanmağa muvaf- fak oldu. Papanın israrı üzerine diğer kimseler de buna razı oldu- lar. Ve Cem Sultanla Mustafa be- yin konuşmasına müsaade ettiler, : 4 * O gün akşam duasından sonra hekimbaşı Fariyani papa sekizinci İnosanla görüşmek müsaadesini is! tedi. Ve papa kendisini derhal ka- bul etti. Fariyani: — Muhterem papa hazretleri, esrarı kısmen çözmeğe muvaffak oldum. cümlesiyle sözebaşladı. — Ne yaptın? — Zavallı kardinal Jüstinyen'in ne suretle öldürüldüğünü anla- dım. — Ne suretle öldürülmüş? — Bu sefer mel'un zehir kendi- sine koklatılmış. Ve bu şekilde ö- lümüne sebep olmuşlar. Bunu keş- fettikten sonra odasında gayet ince! araştırmalar yaptım. Neticede şam dandaki mumlardan birinin baş kalığı gözüme ilişti. Yarıyarıya yanmış olan bu mumu lâboratuva- rada tahlil ettim, Ve feci hakika- © bu şekilde anlamağa mMuaffak oldum. Bu mum yandığı zaman boğu- cu ve müthiş zehirli fakat kokusuz bir duman çıkarmaktadır. Bu du- manı nefes almak suretiyle ciğer- lerine çekenler evvelâ uyuşmakta, sonra kanları zehirlenmek suretiy- le ölmektedirler. Papanın gözleri gayri ihtiyari yatak odasında orta masasının üs- tünde durmakta olan şamdana iliş- ti. Papa ile hek'mbaşı yavaş adım- larla buraya doğru yaklaştılar. Mumlara dikkatle göz gezdirdiler. Birdenbire Fariyani elini heye! canla uzattı ve şamdana takılmış olan mumlardan birini gösterdi. Bu mum diğerlerine nazaran biraz daha sarıca renkteydi. — İste muhterem papa! Bu mum da zehirlidir. Bu mumun yandığı bir odada uykuya dalan bir kimse bir daha uyanamaz, Şim- di bu müthiş canavarın izinde da- ha emin olarak ilerliyebiliriz Bu mumun hangi el vasıtasiyle bu şamdana takılmış olduğunu öğren. meliyiz. — Bunu derhal öğrenebiliriz. Hizmetime bakan rahiplerin hep. sini buraya çağırırım. Hepsinin urnaklarını birer birer sökmeğe başlayınca bülbül gibi söylerler. — Aklıma başka bir çare gel» yor muhterem peder. — Nedir? — Esas itibariyle şimdilik eli- mizde üç şüpheli.kardinal var, Pol. Fernando ve Borjiya.. — Evet! — Bir münasebetle bunları bi-! rer birer odanıza çağırınız. Ve ken dilerine şamdandaki mumları yak. malarını ve geceyi bu odada geçir. melerini emredersiniz. Bittabi mu- mun zehirli olduğunu bilmiyenler bu mumu yakmakta tereddüt et- miyecekler. Fakat asıl cani bunun zehirli olduğunu bildiğinden bu mumu yakmak istemiyecektir. “Bu suretle biz de canavarı kolaylıkla ele geçirebiliriz. Yalnız gayet kur- nazca davranmak ve bu sırrı bil- diğimizi kendisine ihsas etmeme miz lâzımdır. — Bunun için aklına bir çare geliyor mu? — Evet... Meselâ Vatikana ait mühim bir raporun hazırlanması lüzumunu söyler ve bu raporun bu odada gece vakti hemen yazılma" sını emredersiniz. Siz de sözde bir yere gider, bir saat sonra dönece- ğinizi söylersiniz. — Şeytanatta eşsizsin ni. — Şeytana karşı gene şeytanca karşı koymak lâzım, muhterem pe- der. Kuvvete kuvvet, hileye de hi le ile karşı konulabilir. — Bu canavarı bu usulle ele ge! çirebileceğimize inandım. — Yalnız fevkalâde dikkatli davranmak lâzımdır. Canavar i- zini bulduğumuzu keşfedecek o- lursa hemen plânını değiştirecek- tir. Bu da bizi şüphesiz çok müş kül bir vaziyete düşürür. — Sen hiç merak etme! — Şimdi bana izin verirseniz Fariya- HABER AKŞAM POSTASI IDARE Evi Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu: İstanbul 214 Telgraf adresi; Istanbul HABER Yazı işleri telotonu < 23812 ! idöre vellân . 34370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Eenebi Senelik VApOMr 2700X6r. Sayi 730 . 1450 3 ayık 409. 800. * avhk 150 . 306 İLÂN TARİFESİ Tearet ilanlarının satırı 12,80 Mesmi ilamların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü; Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası müthiş zehirli bir duman neşreder. Işte kar- dinal Jüstinyen bunu teneffüs ettiğinden ze- hirlenerek ölmüştür. bu dairenin'etrafında icap eden tedbirler aldırayım. Çünkü cana var bu gece mutlak surette elimize geçecek. Kendisini yakaladıktan sonra da gayet gizli olarak öldür- meli, ve hâdiseyi harice kat'iyyen sızdırmamalıyız. — Ayni fikirdeyim. Tedbirleri aldıktan sonra bana sıra ile kardi- nal Pol, Fernando ve Borjiyayı ça“ ğırırsm. Bittabi kapıya da kimse- nin dışarı çıkamıyacağını tenbih etmeği unutmaz$sın. Hekimbaşı papayı selâmlıyarak dışarı çıktı. Papanın gözleri şikâ“ rını yakalıyacağına emniyet geti- ren yırtıcı bir hayvanım gözleri gi- bi parlyordu, Yumruklarını şiddet- le sıktı, ve meçhul bir düşmana karşı hiddetle salladı. Aradan on dakika geçmişti ki papanın oda hizmetçisi içeri gire- rek kardinal Polün emirlerine ha- zır olduğunu bildirdi. Papa: — İşe Polden başlıyoruz, diye düşündükten sonra: — Buraya gelsin! diye emretti. Kardinal Pol içeri girdi. Kar- dinal böyle gece vakti çağırıldı- ğından dolayı mühim bir iş oldu- ğunu anlamıştı. İnosan kardiralı görünce sesine mümkün mertebe tatlı bir ifade verdi, Münis ve müş- fik bir tavır aldı: — Sizi gece vakti rahatsız etti- ğimden dolayı beni affediniz, kar- deşim. Fakat yarına kadar Os- manlı padişahı Bayazıda gönder- memiz İâzım gelen mektubu hazır. lamam lâzım. Halbuki bugün par maklarımda bir gevşeklik hissedi- yorum, Bundan dolayı mektubu sizinle birlikte yazmak istiyorum. Bu suretle sizin kıymetli fikirleri- nizden istifade etmek imkânı da benim için mümkün olacak. — Teşekkür ederim muhterem peder. — Buyurun, oturun şöyle masa- ya! Kardinal Pol oturdu. — Yalnız zannedersem bu ışık size az gelcek. Ben size kâğıt geti- rinciye kadar siz şamdandaki müm ların hepsini yakın! Kardinal Pol hiç bir telâş gör termeden ayağa kalktı. Masanm üzerinde bulunan bir tahta çubuğu yanan mumlardan birinin alevin. de tutuşturduktan sonra diğer mumlar üstünde gezdirmeğe baş- ladı. Nihayet sıra zehirli muma gelince onu da hiç bir gayri tabii- lik göstermeden tutuşturdu. Demek bunu kardinal Pol yap- mıyordu, Mumun yanmasiyle papanın bir üfürüşte söndürmesi bir olmuştu. Kardinal geri dönerek şaşkın şaş kın papaya baktı. Papa: — Aklıma bir şey geldi muhte» rem kardeşim. Biz bu mektubu ya- rın gündüz yazarsak daha iyi ola- cak. Şimdi kendimi çok yorgun hissediyorum, o Mumların yanma- sına lüzum yok. Gidip istirahat debilirsiniz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: