İLLERİ 235 — Çorak toprağı işlediler, bol ve güzel mah. sualler yetiştirdiler, 28 PARDAYANIN - OLUMU Saat üçe doğru artık yıldızlar sararmağa başlamak üzereyken o da araştırmalarını ertesi geceye birakma. ğa hazırlanıyordu. Lâkin birdenbire bir çığlık kopar- tarak: — Buldum! Odur. Evet o.. Ondan başka kimse olamaz! diye haykırdı. Odasına koştu. Dolaptan oğlunun tali cetvelini ve ona benzer bir cetve. li daha çıkardı. Bunları tetkik etme- &e başladı. O kadar sevinmişti ki yazıyı bile güçlükle yazıyordu. Gözlerinde tuhaf bir ışık parlıyor her hesabı tamamla- dıkça: — Evet. Odur.. Artık şüphem kal-! madı. Bir de şu rakamlar uyarsa. di.! ye mırıldanıyor ve gene hesaba devam ediyordu. 5 Gecenin saat altısında derin derin içini çekerek: — Pardayan! diye mırıldanıp tek- rar bayıldı. Rüjjiyerinin bulduğu şey buydu. Oğlunun tekrar dirilmesi için ka- nınm verilmesi lâzimgelen adamın ismi... İncelenen (tetkik edilen) (tali cet- velleri, bürçların münasebetleri, hesap | Jar velhasıl her şey kendisine oğlunun | dirilmesi için yalnız bu adamın kanı. nın lâzrmgeldiğini ispat ediyordu. Bu adam ise: Şöralye dö Parda- yandı. Müthiş tecrübe şövalye dö Parda. | yanm üzerinde yapılacaktı. İ Bu uğursuz müneccim acaba bu Sonuca nasl varmıştı. ir “Belki uğradığı kedere, Mariyyakın tiler, ölümüyle duyduğu acı zaten pek sağ- lam olmıyan dimağını büsbütün sars. muş ve bu arada tesadüfen Pardayan aklına gelmiştir. Buna belki diyoruz. Rüjjiyeri kraliçenin (o tekliflerini bildirmek üzere Deviniyer (o otelinde Şövalye dö Pardayanı bulduğu zaman merdivende oğluna rastlamış ve onu bir bakışta tanımıştı. Müneccimin her şeyden evvel şö- valyenin avucuna bakmak istemiş ol duğu unutulmamış olsa gerektir. Sonra, onun tali cetvelini çizmeğe çalışmıştı. Fakat, Pardayanı aramağa gider. ken oğluna rastlaması, Zihni dur. madan yıldızlarla uğraşan bu adam- da şu kanaati uyandırmıştı:” — Pardayanın talii (o Mariyyakın kine bağlıdır, Kafasmın derinliklerinde uyuyan bu inanış, farkında olmadığı halde, kanının lâzım olduğu adamın bürcunü gökte ararken gene uyanmıştı. Yıldızların Pardayanı gösterdik. lerine şimdi iyice inanıyordu. Hakikaten, daha ilk dakikalardan sonra şövalyenin ciddi halinden ürk- müş ve ona karşı farkında olmıyarak antipati duymuştu. Bu suretle hesap. ların sonunda buldum sandığı netice- yi kendi de bilmiyerek daha hesapla. ra başlamadan zihninde kararlaştır- mıştı. Her deliliğin sebebi o olduğu gibi müneceimliğin de sebebi vardır. Ro. manrmıza devam etmeden evvel bu noktayı İzah etmek isteriz. Fakat her şeyden evvel itiraz (o edilmiyecek bir lar yaptılar, mışlardı. hakikat varsa — ne denilirse densin; — bir münecelm kendi nefsine © karşı! dalma sadıktır. Rüjjiyeri çabucak kendisine geldi. Gizli dolaptan acele üç dört tane be- yaz kâğıt çıkardı. Bu kâğıtlar bomboş tular. Yalnız hepsinin altında doku. zuncu Şarlin imzasi ve krallığın dam- gası vardı, Acaba Rüjjiyeri, eline çok büyük bir kuvvet veren — bu yazısız emirleri, bu müthiş kâğıtları nası! elde etmişti? Acaba Katerinden mi almıştı? Yoksa! taklit miydiler? Bu bize ait değil! Rüjiiyeri bu kâ #ıtlardan iki tanesini doldurdu. Sonra lâboratuvarma inerek sön- mek üzere bulunan mumları değiştir. di. Buna birkaç kere mecbur kalmıştı. Çünkü bir mum sönse ruhun kaçması İçin bir kapı hasıl olurdu. — Ey oğlum, Emin ol ki bu gece- den sonra, lâzrmgelen kanı vücuduna vereceğim. Esrarengiz sarsıntıların “yeri göğü altüst etmesi, o bü belâ tu- fanı içinde seni tutmak ( İstiyenlerin elinden kaçahilmesi için ben bir- lerce rahun ortalığı (o doldurabilmesi İçin binlerce kişinin ölüm isaretini ve- recek olan uğursuz çanı çalacağım. İşte deli böyle söylüyordu. Biz o- ,ma deli diyoruz, Çünkü artk duygula- rına hâkim olamıyor, en müthiş bir fe- nalığı yapacak bir halde bulunuyordu. Fakat müneccimlik ve sihirbazlık- Ta uğraşmak delilik sayılamazdı. Çün- kü o devirde bu işle uğraşan yalnız kendisi değildi. En insaflı tarih yazı- &ıları bile 1572 tarihinde (o Parisin iki yüz bin nüfusundan yirmi bin kişinin 240 — Yerli PARDAYANIN OLUMU 29 amm anma amk MM. 237 — Birçok kuvvetler istihsal ettikleri fabrika. Merihliler o zaman mağaralara sığın. — müneccimlik, sihirbazlık (gibi sanat. larla uğraştıklarını anlatırlar; Rüjjiyeri oğlunun ruhuna yukarı. da tekrarladığımız sözleri söyledikteri sonra, mermer masa (oürerinde yalan katı, rengi morarmış cesede bakmadan lâboratuvardan çıkıp Tample gitti. Montlökün yanma girerek yazdığı kâğıtları gösterdi. Montlök oo bunları okuyunca Müneccime hayret ve kor- kuyla baktı, Nihayet: — Fakat, makinenin işleyip işle, mediğini bilmiyorum. Çünkü uzun Za. mandanberi kullanılmadı. Anlarsmız ya, bugünlerde işler yolunda gidiyor sözlerini söyledi. — Şimdi, beni o adamla görüştü. rünüz! — Pekâlâ, geliniz öyleyse... Monülökle Rüjjiyeri aşağıya ine- rek sonunda bir tahta kulübenin bu. lunduğu bir avlıya çıktılar. Montlök: — Herif oradadır, Onunla konu. şunuz. Ben de gidip iki çapkını indire- yim. İş olurken benim de hazır bulun- mam lâzım mı? — Hayır. Montlök selâm vererek çıktı. Rüjjiyeri kulübeye giderek bir çift çarıkla uğraşan bir adam gördü, Çar. pık bacaklı, iri kafalı, geniş omuzlu, gayet kuvvetli bir adam olan bu herif eski bir kürek mahkümuydu, Tampl. de hususi bir vazife görmek şartiyle affedilmişti. Rüjjiyeri kâğıtlardan o birini ons gösterdi. Herif itaat edeceğini anlatan bir işaret yaptı. O vakit, o müneccim KİL