133 — Les, İvanoviçin silâh atmasına mâni 135 — Bu Merihli iki yabancıyı korku ile sey- oldu, ediyordu. 144— Hakikaten bu kuş değil, bir insandı, 136 — Aç olduklarım işaret etmeleri Merihli onlara bir kutu attı üzerine 137 — Ve hömen uçarak gitlirYolcular bu kutu- 138 — Tattılar, Lokum lezzetinde yenebilir bir nun içinde pelte gibi bir şey buldular, şeydi. Yediler, 174 PARDAYANIN ÖLÜMÜ birdenbire kayboluşiyle (altüst olan PARDAYANIN ÖLÜMÜ 15 İşte bunün için otel Dömeme bo- Monmoransi konağı da bunlara dahil değildir. Nasıl bir felâket hazırladık- ları belli olmıyan bir takım ışıkların kımıldadıkları karanlık ve gizli köşe bucakları da bunların arasına sokmı- yoruz. Bu üç nokta, Katunun meyhanesi, geceyarısında tekrar gideceğimiz Sen Jermen Lokserruva (kilisesi ve otel Dömemedir. Dük dö Damvilin konağı bomboş- tu. Marşalin bütün adamları öbür eve gilmişlerdi, Bu da iki sebepten fleri geliyordu. En mühâmmi olan birincisi: Hanri dö Monmoransinin ağabeyisi tarafın. dan yapılacak bir hücumdan korkma- siydi. Pardayanın birdenbire ziyaret! bu korkuyu arttırmıştı. Damvil kendi kendine: — Bereket versin ki vaktile haber alarak bu adamı tuzağa (düşürdüm. Fakat kimbilir? Belki o Fransuva da Ümitsizlik ve yeisle © jantiyomlarının başına geçerek gelir. Böyle bir kay:| ganın sonunda ne olacağı kestirile- mez. Belki bu seferde müthiş serseriler musallat ederek be- ni zayıf bir zamanımda kıstırıp mağ- Tüp eder... diyordu. Ikinei sebep ise, Marşal Püris ka- pılarının muhafazasını üzerine aldığı için bu fırsattan istifade ederek ken- di adamlarını Monmarter (kapısına dikmişti. Moröverin söylediği gibi Ka terin dö Mediçi Gizin ihanetini haber aldı. Paris, gelmek üzere bulunan vi- âyet ordularile #stilâ edilecek. Eğer bir felâket olursa o vakit marşal Mon- marter kapısından kaçacaktı. Çünkü bu kapı, şimdiki evinin yanında bulu- nuyordu. başıma daha| şaltılmıştı. Bununla beraber, bü gece iki kişi konağa girdiler, Saat dokuza doğru kilerde konuşarak yemeklerini bitir. diler, Bunlar vekilharç Jil ile yeğeni Jilloydu. Yanlarına girdiğimiz sırada Jils — Haydi şu eski (şaraptan bir bardak daha yuvarla bakalım! diyor du. Jillo kadehini eliyle doldurdu ve hemen midesine indirdi ve: — Ömrümde bu kadar güzel bir şarap içmemiştim dedi. Jillonun yüzü şen, gözleri parlak- tı, Kendisini son derece neşeli sanı - yordu. Çakır keyf olmuştu. — Haydi oğlum. Şu açık dolapta» ki şişeyi de al, Daha nefis bir şarap içeceksin, Jillo ayağa kalkarak sendeleme- den aldığı emri yerine getirdi. Yeğenini süzen Jil kendi kendine: — Daha tamamen sarhoş olmadr, dedi ve Jillonun kadehini doldurdu. — Demek ki artık Monmoransile- tn konağına geri dönmek istemiyor- sun? Jillo kollarımı havaya kaldırarak: — Oraya tekrar gitmek mi ha! Bunu aklınızdan erkarımız amca, Dil kesici ihtiyarm O kayboluşundanberi konakta-ne büyük bir kargaşalık var biliyor musunuz? — Dil kesici mi dedin? — Evât, mel'un Pardayan kendisi ne ihanet edecek olursam dilimi kese- ceğini <övledi. Ah, ah... Sanda'lvesinin arkalığına dayanan Jio kahkahayla gülmeğe başladı. Jil de güldü. Fakat Jillo kendi güzel düşüncelerile uğraşmıyarak bu gülüşe dikkat etmiş olsaydı o mutlaka kor- kardı. Jillo tekrar söze başladı: — Artık konakta herkes benden kuşkulânıyor, Bu işte benim parmağı- mın bulunduğundan şüphe ediyorlar. Amcacığıni, size söylediğim gibi ora- dan tam zamanında çıktım. Az kalsm kafamı keseceklerdi. Kulaklarımdan mahrum ettiğiniz zamandanberi ben kafamı çok dikkatle muhafaza ediyo- rum. Sen de bana hak verirsin ya. Jillo, külaklarmın kesilmiş oldu- ğunu hatırlaymen, hem kafasının ye- rinde olup olmadığını yoklamak, hem de zavallı kulaklarıma bir veda işareti yapmak için ellerini başına götürdü. Titredi ve biraz ayılır gibi oldu. Am-| cası hemen kadehini doldurdu. Tillo içtikten sonra gene söylenmeğe büşla- di — Bu da iyi bir hileydi, Pardayan bana inanıyordu. Buna hâlâ gülüyo- rüm, Monsenyörü yapayalnız bulaca- ğmı kendisine haber verdiğim zaman sevineinilen az kalsın (boynuma sarı- ıp öpecekti. Evet amencığım, bu za- valı şeytan herife o acıyorum.. Çok cesur bir adamdı. Jil alaylı bir tavırla: — İyi ama, kulaklarını istiyordu dedi — Doğru! Ah alçak. — Dilini de kesecekti! — Gelsin de şimdi kessin bakalım. Jillo, bir bıçak yakalıyarak ayağa kalkmak istedi, Fakat bir kurşun kül çesi gibi tekrar iskemlesinin tzerine düştü ve gülmeğe başladı. — Demek ki onun yakalandığını seviniyorsun? kesmek vinmek de söz mü? Hele Men senyörün emrile bâna bin ekü verdiği. nizi düşündükçe rüya gördüğümü sa- nıyorum. Bin ekü! Bu kadar parayı ömrümde bir arada pek az görmüş- tüm. Jillo böyle söyliyerek (o kemerine vurdu ve para sesleri duyuldu. — Artık oraya gitmemeğe kat'iy- yen karar din ha? — Deli mi oldunuz amca? Ah, ah. İhtiyar amcam çıldırıyor galiba... Gi. dip de dilimi mi kestireyim?.. Bunu mu istiyorsunuz? — Ahmak, Pardayan artık orada değil! — Fakat kendisini ele verdiğim için herhalde dilimi kesecektir Ben bin ekümle yaşamak, içmek isterim, Dilsiz olursam nasıl içerim. Ah 2a- vallı ekülerim.. nle içemiyeceğim öyle mi? Jillo bu Andan itibaren o gözyaşı dökmeğe başladı, Jil; — Paraların kemerinde mi? gös- ter bakayım? dedi. Jillo kemerini masanın üzerine bo» şalttı. Eküler yuvarlandılar, Jil, gözleri parlamış olduğu halde tuhaf bir sesle: — Bunları sana verdiren benim, dedi. Bir taraftan da kuru kemik el. lerile eküleri okşıyor istif ediyordu. — Hem henüz hepsini hesaba kate miyorum... — Nasıl hepsini? — Bana daha borçlusunuz? Am- ca, bunu icki parası olarak verdiğinizi söylememiş miydiniz. Fakat şimdi üst tarafını da vermeğe mecbursunuz,