A a pe gz ayıkadar ihtiyar: Pardayanı sevmişti. 127 — Los; — Bu, Merihte medeni insanların yaşadığına bir işarettir. Onları bulmalıyız. yi ediyorlar. 10 PARDAYANIN OLUMU — Cumartesi gününe kadar de-| ğil mi? — Anlaşıldı. Cumartesi (gecesi hazırız! İki kadın el çırparak, küçük Kız- ların annelerini Oöptükleri gibi Ka- tuya sarılıp öptüler. — İyi ama, işkence edilecek zaval hı kimdir. Paget: — Bunlar iki kişiymişler! dedi, — Iki kişi ha! Sizin (gibi güzel kızlar nasıl oluyor da, iki zavallıyah yapılacak işkenceleri (seyretmekle zevk almak istiyor? Rusetle Payet gözlerini dört aça- rak Katuya baktılar, Bu sözden hiç bir şey anlayamamışlardı. Bir yazıcının “hayvanlar,, ismâni verdiği bu kadmlar hakikaten uslu a- kılı birer hayvandan farksızdılar. Bu eğlencede onların aradığı ken- dileri için yeni bir duygu olan korku ile titremekti, Kata sordu: — Bu iki zavallının isimlerini bik Miyor musunuz? Paget sakin bir sesle; — Pardayanlar.. Baba ile oğul. dedi Ruset: — Evet, onlardır. Bu işkence çok müthiş ve çok eğlenceli (o olacakmış! sözlerini ilâve etti. Katu artık bir şey o söylemiyordu. Yüzü sapsarı kesilmişti. Elleri titri- yerek bir pastayı kesiyordu. Ağlamu- mak için bütün kuvvetini harcıyor, çok müteessir görünüyordu. Katu, bu iki adamı çok seviyordu. Gençliğinde, on beş gün veya bir Şimdi bu adamım öleceğini ve onunla birlikte kahraman, yüksek kalpli oğ- Tünun da mahvolacağını o düşünerek acısi son haddini buluyordu. Katu hayatında insana acı vere- cek her şeyi görmüştü. Bu kadın iyi miydi, kötü müydü? Bunu kendisi de bilmiyordu. Pek seyrek < olarak &öz- yası dökmüştü. En büyük kederi, bir zabitin verdiği bir altın iğneyi kaybet tiği zaman duymuştu, En büyük acıyı da hastalığından sonra oberbat olan yüzünü aynada ilk gördüğü zaman çekmişti. Fakat çiçek hastalığı insanı öldürdüğü halde Allahın bir lütfu o- larak kurtulduğu için teselli bulmuş- tu. Şövalye dö Pardayana (gelince, bu delikanlı onda gayet (o büyük bir takdir duygusu uyandırmıştı. O âna kadar ona benzer bir jantiyom görme- mişti, Gururu, güzelliği, kahramanlı- ğı, gilüşündeki alay, kalbindeki mer- hamet, gözlerinde parlayan korkusuz Vuk bu genci öbürlerinden ayıran me- ziyetlerdi. Katu şövalyeyi her düşündüğü 7a- man aynaya bakarak içinin kan ağla- dığını hissederdi. Fakat (delikanlıyı sevmek düşüncesi hiç bir zaman ak- lına gelmemişti, Yalnız ona hizmet e- derek, lâzımgelirse (o uğrunda canımı vermeğe hazır olarak yaşamağı düşü- nüyor ve bu ona en derin bir haz veri- yordu. Onlar, ölüme mahkümdular. Zavallılara işkence edilecekti, Katu o kadar yese Okapıldıkio Anda ölümü en büyük bir sandet ola- rak istedi. Hayatı pek âdi görüyordu. Duygu larin kökünden sarsıldığını hissedi- yordu. Fakat bunları hiç belli etme- 128 — Yerliler Allahlarını büyük merasimle toş- seyrediyor'ar, 129 — Ve büyük bir korku ile işliyen (omotörü tarlalar 132 — Birdenbire gökte büyük kuş gibi bir şey göründü. “ PARDAYANIN ÖLÜMÜ 171 meğe çalışıyor, bütün bunlara karşı- lik yalnız elleri ve dudakları hafifçe titriyordu. Ruset söze başladı: — Ne oldunuz Kutu? Yoksa bu iki udamı tanıyor muydunuz? dedi, — Ben mi? havır.. — Öyleyse ârtık karar verdik ma dil mi? Elbiselerimiz. Katu ne söylediğinin farkında ol- miyarak cevap verdi, — Evet! Her şeyi ben hazırlıyaca- ğım.. Haydi beni bırakmız; Pazara karl dar demiştiniz değil mi? — Pazar sabahı. Fakat biz Tample cumartesi gecesi gideceğiz. — Ya! Cumartesi gecesi ha! — Evet, Mösyö dö oMontlök bizi Cumartesi gecesi yemeğe bekliyor. An- lıyor musun? — Peki! Peki! Haydi şimdi gi- diniz!.. İki kadın bunun üzerine Katuyu kucaklıyârak gittiler. O vakit meyha- neci kadın, dirseklerini masaya daya. yıp başını ellerinin arasına alarak: — Pazar sabahı! diye mırıldandı ve ağlamağa başladı. Halbuki işkence Pagetle Rusetin sandıkları gibi pazar günü değil salı| günü sabahı yapılacaktı. o Unutulma- mış olsa gerek ki, Tamp! hapishanesi direktörü iki fahiseye işkenceyi sey- reltireceğini vadettiği zaman kendisi- ni toplamıştı, Fakat bu kadınların tek rar gelmeleri için pazar günü olacak! diye bir yalan atmıştı. Bu suretle on- Tarla geceyi geçirdikten Sonra sabah-! Teyin: i — Ne çâre ki işkence beş gün ev- «vel yapıldı? diyecekti. Bunu öğrendik.. Şimdi gene Katu Daha önceden görmüştük ki bu kadın çok ciddi ve cesurdu. Eski mey- muşta, hanesi olan “Martuki Konyi,, basıldı. ğı ve yandığı zaman hiç aldırış etme- mişti, Bundan başka yarı serseri, yarı sokak orospusu olarak (dolaştığı za- manlarda bir çok tehbikelerle karşılaş Katu kendisini pek çabuk topladı. Tik hıçkırıklardan sonra yumruğiyle masaya vurarak verdiği (değişmesi imkânsız kararı anlatan bir sesle; — Pekâlâ! Cumartesi ile pazar arasındaki gece herhalde Tample gir- meliyim! dedi, Ne yapacağını, ne osöyliyeceğini, neye kalkışacağını henüz iyice hilmi- yordu. Bunları düşünmek için önün- de daha beş günü (vardı. Bu ândan sonra Zihnine yerleşen bir şey varsa v dü, pazar gecesi, pazar (sabahı m yapılacak işkenceden evvel Tampl zin danma girmesi lâzımgeldiğiydi. . ... Bu kararı verdiği o sırada büyük salonda bir takım bağrışmalar duydu. Katu gözlerini sildi. Solgun yüzünü rengi yerine gelsin diye (önlüğü ile oğdu ve: — Gene ne oluyor bakalım.Devri- yeyi buraya mı gelirmek ( İstiyorsu- nuz? diye homurdanarak içeri girdi. — Bir cinayet! Zavallı kocakarıyı öldürmüşler. — Katiller Ruset ile Pagettir. Bü son iftirayı üç dört fahişe at mıştı, Bunlar iki kızım en müthiş düş- manlarıydı. Çünkü onların güzeilikle- Hai, muvaffakiyetlerini kıskanıyorlar ve böyle bir iftira için fırsat gözlüyor- ya gelelim, İ lardı, Zn İN di. dü,