Şehirde Gezintiler | | Otomobillerde “ dolmuşa bir adam rabacılar tramvaya rekabette otomobilleri geçtiler bile... | d Otomobillerin on kuruşa adam , aynaları meselesini en çok kur - *, , yan bizim (Haber) dir. Buna de taraftarım... Fakat bakın, on kuruşa adam taşıyan oto - l İlerden biri geçen gece me meli Benim tanıdıklarımdan İT ZAt tutuyor, Tepebaşmdan 78-! ten her akşam İstanbula dolmuş otomobillerden birine atlı- "- Şoför adam başma on kuruş olarak dört kişi içeriye bir kişi de m i yanına almıştır. Araba Be - Azıda, kadar gidecektir. Fakat #ridekilerden ikisi Sirkecide, i- de Cağaloğlunda inince ora - : i i j 249» birkaç kadın otomobile s0 - şoföre: > Bizi Harbiyeye götür! Diyorlar, un üzerine şoför geriye olan bir tek müşteriye: > Haydi bakalım ininiz artık? — Nasıl olur? Pazarlığımız yazın kadar değil mi? l — İyi ama, bak müşteri çıktı! — Canım sen Tepebaşında Be- | g 4Yimta kadar on kuruşa diye hattâ #lileliye kadar da gidebilirim! Di Ye bağırmıyormıydın? — lum ama, hesap- Yarıyolda müşteri çıkacağı yok- ! Adamcağaz nihayet arabadan iyor, Ve Cağaloğlundan yürüye- Tek Beyazıta gidiyor. Gidiyor a-! seyrüsefer merkezine damlayıp akayı merkeze anlatıyor. Ve he- şoför bulunup cezalandırı - İ İtyor. İ Otomobillerin on kuruşa müş İ taşımaları çok iyi ama şoför- i de kendi aralarında müşteri - SİRİ böyle o yarıyolda bırakacek “latlara - ki bunlar herhalde pek “J2dir. bir daha böyle şeyler Yap- * Yorlar, bil rimekapı l için tenbihlerde bulunma” tdar, (Haber) in bazı hatlarda oto- Mobillere yaptırmak istediği bu Mecaz adam taşıma işini, İ tarafımda bir yıldır arabacılar Ya- Piyorlar, Fayton, lândo, biriçkas | hasmı gibi birçok arabalar ber iş Beyazıt'a Karagümrük ara © a adam başma beşer kurusa i taşıyorlar ve böylelikle Sirkeci tramvayla -| daki çok fazla kalabalı » öm, bir parça önü almmış olu - Yor. Yalnız bu hat için söyler #€Y var ki, o da Sultanahmet *| Ramiz otobüsleri Sultanahmetten Edirnekapıya yedi buçuk kurus Aİryorlar, Halbuki tramvay #YDİ Mesafeyi altı on paraya götürdü - Sü için yolcular bu mesafe ara - BR en cok tramvayı tercih edi: * Geçen günkü Haberde erin on kurşa adam taşımalı esine dair bir Eyüp ötemo- | arı | "ünün beyanatı var, Bu zat diyor” du ki; ? “— Bu işi otomobiller değil “töbüsler yapmalı, böylelikle hem | daha kolaylık, hem de ari büsçüler iflâstan kurtulmuş olur- ı Otobüsler geniş olduğu için o» arın işlemesi belki halka kola” - bik olur... Bu Eyüp otobüsçüsünün “Otö-! büscüleriflâstan kurtulur,, deme. sine şaştım! Keresteciler - Eyüp otöbüsleri ki sabah karanlığından gece yarısına kadar hemen hiç durmadan dinlenmeden arı kova- nı gibi işlerler. Hele gündüzleri, hele sabah akşamları bunlar bo - yuna o hatta mekik dokurlar. Al- lâh versin de daha fazla kazan - smlar, biz öyle isteriz, lâkin if. lâstan falan dem vurmak ne için i? Kisi Istanbulda bu kadar çok hatta işliyecek otobüs var inı”| dır bakalım? İşte yaz geliyor, üç dört ay sonra Florya mevsimi baş layınca o hat için de işliyecek bir çok otöbüs ister, Bu yaz Istanbul. da üzerinde otomobil, otobüs İş lemesi lâzımgelecek yepyeni ve oldukça uzun bir yol daha açılı - yor ki, o da Yedikule Haliç lüks yoludur. * Dün Tepebaşındaki kahvelerin birinde bir ahbapla hep bunları -— En iyisi tramvayların üzerine birer kat daha çıkıp eski Beşiktaş tramvaylar gibi onları iki katlı olarak işletmek!.. Hattâ yazm bu ikinci katm üstüne bir de zarif tente gerip orayı seyyar ve hava- dar bir gazino haline koymak!... Ben de ona şu karşılığı ver - dim: — O zaman da ne olursa kah. vecilerle gazinoculara olur! Çün- kü yaz günü o süslü tentenin al - tında ikinci kata kurulup nargile kahve içerek Eminönünden Bebe- ğe bir gidip gelme varken artık kahveye, gazinoya kim oturur? Her ne ise, işin başı sağlık! Sağ kalırsak belki birkaç yıl son- ra eski sırık hamallarmiın yeni tahtaravanlar sırtında ve meselâ Beyazıttan Taksime, Beşiktaş - tan Karaköye: — On kuruşâ birer adam! Taşıdıklarını da görürüz! GEZGİN HABERCİ | E suçluların teşhiri Eskiden İstanbul halkı en çok alâkadar eden hiç şüphe yoktur ki! şehirde yapılan kabadayılıklardı. ! Her semtte racun kesen külhan- beylerinin adları yedi mahalleyi titretirdi. Yalnız bunlardan ele geçip ce- zalarını görenler de halkı o dere:| ce sevindirirdi. Eski cezaların £3-| rip larafı, şehrin muhtelif semtle rinde “teşhir, yapılmasıydı. İs -| tanbulun her yerinde bu iş yapı: | lırdı. Bir fikir vermek için mi * sal söyleyim: 1281 yılında müeb- bet mahküm Aleksipoli adlı biri köprü başında teşhir © edilmişti. Bu adam, o Anadolukavağında Mustafa ağanın evine girmekten cezalandırılmıştı. x Teşhir günleri, halk semt semt dolaşır, mahkümları seyrederdi. Sıkı bir muhafaza altına alınma larına rağmen mahkümların ar - kadaşları bazan kavga çıkarmak: tan kendilerini alamazlardı. Bir gün İstanbulda garip bir vaka olmuştu. İhtiyar ve zengin biri evinde patlıyan bir barut fı- çısı ile parçalanmıştı. Uzun araş- tırmalardan sonra anlaşılan bu patlamanın sebebi şuydu: Zaval- bulunduğu yere koymuştu. Bir ge- ce hırsızlar evi soyarlarken şam danı yakmışlar, barut ateş alarak hırsızlardan biri ölmüş, ikisi ya - ralanmıştı. İstanbuldaki ihtiyar da, altın larını çalan hırsızların bir daha uğramalarını düşünerek kimbili nasıl bir tuzak kurarken, kendisi! buna kurban gitmişti, Bu hâdisenin asıl mühim tara- fı, havadis İstanbula yayıldığı va kit, o vaktin gazetesinde herkesi| kuşkulandıran bir ilânın çıkması idi. İlân, pazartesi ve salı günü teşhir edileceklerin adlarını veri- yordu. Bu adlar arasında, duvar delerek hırsızlık yapanlar da var di. Halk, “İhtiyarın altmlarını çalan bunlardır, diye sokaklara doluyordu. Bu vaka 1862 senesinde olmuş- ta ve elülün on beş nisanmda Ye- ni camide teşhir edilenler arasın da bu hâdise ile alâka görülen | Hasan adlı biri de vardı. Hasan etrafını saran zaptiye - ler arasnda teşhir edilirken, etra- fına hain hain bakiyor, fakat bir şey söylemiyordu. Teşhirden mak- sat, suçlunun halka rezil edilme. si oldığından fazla seyirci bulun- İı ihtöyarın zengin olduğunu du |Ması, maksadı fazlasile temin etmiş yan bazı hırsızlar, bir gece evi basıp altınlarını boşaltmışlardı. İhtiyar, sabah uyaiica başina ge- leni görmüş, ne yapacağını şaşır- mış, elinde bir ip ucu bulunmadı- ğından zabitaya haber vermekten vazgeçmişti. (e Zabıta, nasıl olsa hırsızları bulamıyacak, üste sak- k bulundurduğu altınlarını çaldır- dığımı da halka ilân etmiş olacak- tr. İşte, tam o günlerde ihtiyar, ga zetelerde bir Avrupa havadisi o- kumuştu. Havadis şuydu: İsviçre zengin- lerinden biri evine dadanan hır- sızlardan kurtulmak için mum tak lidi bir şamdan yaparak içini ba- rut doldurmuş, Me vanme oluyordu, İşte bu yüzden o gün! Yenitamide o vakte kadar görül memiş bir hâdise oldu. Seyircile* arasında sekiz, on kadın teşhir e- dilmekte olan Hasana doğru yak- laşmağa ve yavaş sesle konuşmağı başlamışlardı. Bu konuşma, bir - kaç dakika sürmüştü. Sekiz, on kadın, sekiz, on zor- ba erkek oluvermişti. Şimdi halk, korku ile bir tarafa kaçışıyordu Hasan, çarşaflı zorbaların elinde uçurulmuştu. * Çok garip bir teşhir daha bun dan doksan sekiz yıl önce olmuş- tur. Teşhir edilen Nazif adlı bi- riydi. Nafizin bu cezaya çarptı- parasmın saklıl rılmasına sebep şuydu: Nazif Ba | biseraskeride yangın kitabeti hiz- melini yapan Hasip efendi adlı bir dostunu Aksarayda, Muratpaşı mahallesindeki evine davet etmiş- ti. Hasip evde yedi kişi bulmuş ve hepsi kumar oynamağa başlamış» lardr. Tali iyi giden Hasip efen- di, biraz oyundan sonra Nazif be- yin çıkardığı beşyüz kuruşluk kai- i meyi de kazanmıştı. Parasını kap- tırmaktan ziyade para kapmak i- çin bir tuzak kurmuş olan Narif bey, bunun üzerine arkadaşlariyle zavallı Hasibin üzerine çullanmış, birkaç dakika sonra onu boğmuy lar, cesedi Davutpaşa iskelesiyle Samatya arasındaki kale duvarla» rından denize atmışlardı. Bu cinayet gizli kalmamış, bir- kaç gün sonra, bütün suçlular ya- kalanarak Şeyhislim ve “Meclisi ahkâmı adliye,, de sorguya çekil- mişlerdi. Nazif bey üç taksitle on bin dirhem gümüş, yani otuz Bin ku- ruş para cezası vermeğe ve yeli sene hapse, diğerleri beşer sene- ya mahküm olmuşlardı. 1256 yılında çıkan “ Tak. muştu. 1256 yılında çıkan “Tak. vimi Vekayi,, gazetesi bu hususta şunları yazmaktadır: “İbretten asıl maksat nice 21- manlar halkın hatırından çıknı yacak ve yıllarca halkın zihsinde kalacak şekilde olmalıdır. Bün lar eğer katlolunmak lâzım gelse, beş altı ay, nihayet bir sene ge; tikten sonra unutulacağından büy le olmakta sa, ibret olmak için Serasker kapısında olan küreğe konularak ayakları bağlı sokakla- rı süpürmeleri hususuna meclisi ahkâmı aliyede karar verilerek ilâ...,, Halkın zavallı Hasip efendiyi müdafaa etmesi üzerine “Meclisi vâlâyi ahkâmı adliye,, de katilleri idam etmemiş. İbret olmaları için gazetenin bulduğu teşhir usulünü bu şekilde tatbik etmişti. Niyazi A. Okan YAZANLAR Hikmet Münir VE Murad Sertoğlu Bir çekişme : “Bizim “NE VAR NE YOK, sütün- ü kişi © larını geçen gün tramvayda iki işi kurken, bu yazının iki kişi “Hikmet İ Münir ve Murat Sertoğlu, tarafından | nasıl yazıldığı hakkında aralarında münakaşaya giriştiler. Biri dedi ki: .— Biri söylüyor, öteki yazıyordur. — Hayır, satır satır yazıyorlar, i —- 'Bir satırda bir cümle bitmezki... Cümlenin alt yanını da öteki mi tamam- | iyor, diyeceksin? İ — öyle işe cümle cümle yazıyorlar. — Bence bir kelime biri, bir kelime ! 8teki söylüyor, yazıyorlar. j — Mevzbunu birisi buluyor, yazısı» nı öteki yazıyor. «Kalemi ikisi birden tutup yazı- | yorlar. : — Biri yazıyor, ötekide yazıyor, sonra karşılaştırıp matbaaya veriyorlar. — Aradaki yıldızlardan da birini biri, diğerini Bteki mi atıyor acaba!? — Bir ağızdan şarkı gibi makamla söyliyerek yazıyorlar, Nihayet bu iki arkadaş, bu yazıları İ BİR BAŞKASININ yazıp bize imzatnı. 21 attırdığına karar verdiler ki, bizim | bu hadiseyi de buraya yazdığımıza ba- kılırsu, mevzuumuzu dâima Üçüncü şa- İuslâr temin etmekte ve biz — İşte na- sılsa — buraya yazmaktayız. * Ziyan yolunda... Geçenlerde bir zabıta vakası oldu. Davit adında bir musevi genci kendişi- adımda bir musevi kızının suratını, sokaktan yüz paraya aldığı bir jiletle kesti, Gayriihtiyari aklımıza şa sua) geldi: Acaga Davit jileti satın aldıktan sonrâ sevgilisinin yüzünü kesmeden ön- ce “Nasıl olsa para verdim. Bari bir defa da tras olayım. Para bösuna git“ ne yüz vermiyen Rebeka mesin!,, diyerek bu jiletle güzelce bir traş olmus mudur? * Aksine doğruluk Yazdığı siyasi yazılardan yürüttüğü | tahminlerin daima aksi çıkan bir zattan aahsediliyordu. Biri dedi ki: — Bu derece yanılmak olur, Bu 2- damn (bu işten çaktığı yok. Dikkat ettim, şimdiye kadar ne yazdıysa aksi çikti. Birimiz bu zatı müdafaa etmek lüzü- munu duydu: — Aksini tahmin etmek de isabet | sayılmaz mı? * Faydalı bir iskele Mısır çarşısının Ketenciler kapısın- | dan düşen bir iki taştan sonra, daha çok taşlar düşmesinin önüne geçmek ve bir tamirde bulunmak Üzere kapıya bir iskele kurulmuştu. Bu iskelenin BİR SENEDENBERİ HALA KALKMADIĞINDAN şiköyet | ediliyor... Bizce bu iskelenin boyuna burada du- rüşu manasız değildir. Eski eserlerin İ daimi surette tamir edilmekte olduğu tesirini bırakır.. Ve gelen seyyalılara “asarı atikaya,, bakışımız hakkında da, İ ba esasi: fikirler verir. * i Rivayetlerin çokluğu Geçen gün bir gazete: “Habeşistan cephelerinde askeri kuvvetler yerine sadece rivayetler dolaşmakta old. dan, askeri vaziyette hiçbir değişiklik yoktur.,, diyordu. Fakat Habeşistan cephelerinde âske- ri KUVVETLER dolaşmağa baslay ca, rivayetlerin adırıları dah yor, ve hattâ çoluk çocuk sahibi de olu, yerlar...