yazam: YE eli 2e Yavaş şavaş Rabiaya anlal- 'mağa çalıştı. Birbirlerinin küfvü > değildiler. İçtimai fark, © farkı, din farkı vardı. Peregrini- i “nn yeni hayatında geçmiş tesirle- © tekrar uyanabilir. Belki piyanis- © Win mazisi bir gün aralarında bir © uçurum halini alabilir, hars “Siz o kadar başka dünyaların © mohsulüsünüz ki, yavrum. Bugün © ona bu kadar şirin gelen Sinekli: “Bakkal bir gün onun başına dar © gelir. Belki zannettiğinden daha! © çabuk bu hayattan bıkar. Anladı. © ğıma göre sen, burada yaşamağı şart koşmuşsun. Hiç olmazsa ona eski hayatını pek arattırmıyacak bir semte, bir eve çıksanız. Nasıl bir aileden geldiğini ne kadar... © öne kadar servet sahibi olduğunu biliyorsun, değil mi? İncilde bir © İâf vardır: “Deve iğnenin gözür- den geçebilir, zenginler...,, Rabia, yüzünde nihayetsiz bir — sabırla dinliyordu. Gene o çarpık tebessüm dudaklarının bir köşesi- © mi aşağıya doğru çekiyordu. “Parasından, pulundan banı ne? Ben onun ne asaletinde, ne . servetindeyim. Beni istiyen, be- “ nimle, benim gibi yaşar... © Şahadet parmağı alnının üs- nde dolaştı: “Burada'ne' yazıldıysa onu gö-! © receğim. Ne söylesen boş!,, © “İnşallah hayırlar yazılmıştır, “yavrum. İnşallah mesut olursun.,, © — Bunu takip eden süküt Rabiaya uzun gelmedi. Vehbi efendinin © gücenmemesi ona uzun bir nefes aldırmış, onu tekrar tatir hülyala- â — riyle başbaşa bırakmıştı. “Burada baban yokken, babu- > ik bana düşüyor, Rabia. Nikâh ki o gününe kadar birbirinizi görme- mek lâzım. Ne yapalım, âdet. Müs. — lüman olmak için lâzım gelen mu- “amele çok sürmez. Anladığıma — göre, artık Peregrini yok, Osman vat,, © Osmanın Peregrini ile bağını © bıçakla keser gibi kesmiş, atmış- lardı. “Hazırlık ne kadar sürer, Ra- > bia?,, RE e Sa Pl SD e Pe ve AMİN DERE e Rİ MER mn RR ey a A “5 i haftaya kadar olur, biter.,, © Parmaklariyle hesap etti. Hıd. — rellezde evlenmek istiyordu. — ğrm. Sen de uzun bir mektup ha- - znla. Bizim dervişlerden biri ya © kında Şama gidiyor. Elden yolle- yz. © Vehbi efendi odadan çıkar çık- maz, yeldirmesini, başörtüsünü çı kardı, yüke attı. Kapıya koştu: “Amca, amca...,, “Ne istiyorsun, Rabia?,, “A, aklımı aldın. Ne vakit mer- — divenleri çaktım ? Gei, sana bir şey sövliyeceğim.,, Rakımı yakaladı, odaya çekti, “Ne söyliyeceksin?,, iv “Bizim hazırlığımız ne olacak”! © “Bu akşam ben babana yazaca-| (Nakit, tercüme ve ikliboş hakkı mahfuzu... “Tuh yüzsüz, arlanmaz! Kim: varıyorsun?,, “Osmana!,, “Nejat efendinin beylerinden olucak, oraya meşke başlıyalı be- Ti. için içine sığmıyor. Gidi hasba seni...,, “Bu, bey falan değil,,, Odada aşağı, yukarı dolaşıyo*. Çalımının yarısı alay, yarisı sami mi: “Beni almak için müslüman olu. yorı,, yy 95 KOLALI İSHAK FERDİ postası AZAN: ve Leylâ saat üçten sonra Şakirin| gelmiyeceğini tahmin ederek tram"! vaya bindi.. Şişliye gitti. Nermin çok telâşlandı.. Ley - lâyı görünce; — Gelmiyeceksin diye üzülü - yordum, dedi, iki gündür evimi N zin etrafında memur kılıklı adam” lar dolaşmağa başladı. Bizim kom- şunun otomobilini de muayene et- mişler. “Ha, şu bizim küçük gâvur. He- rif için din değiştirmekten kola; ne var? Zaten kilise kaçkıni!,, “Seni hasetçi cüce, seni, Sana bir daha amca dersem, ,iki ol- sun.,, “De, Rabia. Her vakit amca, de. Sevindim. Şaka ediyorum. Söz a- ramızda, sen çok kartlaştın. Yirmi biri geçiyorsun, değil mi? Bal gi- bi evde kalmış kız.,, Biraz düşündü, mütereddit, fa- kat ciddi bir sesle dedi ki: “Darılma amma, azıcık da Veh- bi efendiye varırsm diye korku- yordum. Mübarek adam, bana öte-i ki gibi değil: Bir türlü yüz göz ola. mryorüm.,, “Seni yüzsüz amca, seni. Ben Vehbi Dedenin pabucu > olamam, Hem her sevdiğim adama varma- ğa kalksam, çok, sana da nikâh olurdum.,, Rakımı omuzlarından yakala- dı. Eğildi. Buruşuk yanaklarından şapır şapir öptü. Cüce yalancıktan kendini kızın elinden kurtarmağa çalıştı. Bir taraftan Rabianm öptüğü yerleri cebinden çıkardığı mendile sili- yor, bir taraftan söyleniyor: “O zavallı kâfir, başına gele- cekleri bilmiyor. Bilse, tası tarağı toplar, çoktan terki darı diyar ey- ler. (Devamı var) 74 Terrika No.8 — Anladım hanımefendi. etmiyecektir. “Size güzel bir şans temenni ederim evlödim, Ba- Herşeyden evvel yapacağım iş Küfus kâğedemma — Yok kızmaymız çocuğum... Şunu düşününüz — ve ara sira mektup yazınız ye havadis veriniz... . benim'izmimle birleşen şu Arif Nedrettadını sidir ki... “Sılmtı ve bedbahtlık anınızda hemen | bana mü... syekçi, felerimde daha serbest hareket edebilmek için” Fakat ben, soğuk bir tavırla önünde eğilerek; ( TACSAt sakın unutmayınız ve beni derhal sizin imda. . eeje gittim. Beni büyürüp yetiştiren mektebime gite — Size hürmetlerimi bildiririm hanımefendi! dimtzakoşacakeskibirdestbiliiz, ooo medim. Bu şayanı büzmet sığınak şüpheniz ki berdöM dedim. Nadide Tevfik esirgenmiyecekti. Beni oraya alırlardı. Ali bevin san” Sabrım artık hududu aşmıştı. Daha fazla din . lemeğe tahammül ve mecalim kalmamıştı. Ertesi günü uyanır uyanmaz derhal valizimi hazırladım. Artık beni istemiyen bu aşmak için büyük bir sabırsızlık gösteriyordum. Her sabah Nadide hanrmelendi ve torunu iile bir. Yikte yaptığımız kahvaltıya bile inmedi Onu saat on bire doğru gara gitmek üzere arabi- ya bineceğim sırada gördüm, LİN Y © Leylâ omuzunu silkerek man - tosunu çıkardı: — Otomobil muayenesinden ne çıkar? Biz otunun içinde bir i- mi bırakmış..? — Hayır.. Böyle bir sey yok. Fakat, memurların bu otomobili muayene etmeleri benim canımı sekte. > — Haydi canım.. O kadar ves- veseli olma. Hem ben tana bir şey söyleyim mi: Bundan sonra polisten korkun olmasın! — Neden..? — Ben müdüriyette tanınmış bir zabıta memurile dost oldum... — Aman canım, zabıta memu * ru insana dost olur mu hiç...? — Öyle değil. Benim yardımı- mı isteyen bir baş memur. «Leylâ kahkahayla güldü... Nermin şaşkın şaşkın Leylânın yüzüne bakıyordu: — Senin bu günlerde zabıta memurlarına görünmen doğru mu ya?... — Ayol, benden Münir Şaha- bın katilini bulmamı istiyor. Su * yuna gitmeğe mecburum, Sonra o kadar da yakışıklı bir erkek ki.. — Aman sen de.. Her gördü - ğün iri yarı erkeği çarçabuk sevi- yorsun! Bu kadar da şıpsevdi - lik olur mu?! — Zannettiğin gibi değil, bur dala! Ben Şakirciğimin üzerine fenalık yapar mıyım? Benden yar. dım istemeğe gelmiş. Fakat, i - çinden bana yanıksadığını da sez- dim, Kibar bir adam,. Almanya"! da detektivlik tahsil etmiş. — Hani şu geçenlerde kalp pa. ra imalâthanesini keşfeden Yıl - maz beyden mi bahsediyorsun. yoksa..? — Ta kendisi,, Geniş omuzlu.. Kalın bilekli.. Şişkin göğüslü, iri böylu bir erkek. — Aman canım, sen de bir er- kekte yalnız bunları ararsın! İşte Şakir de tarif ettiğin erkeklerden biri değil mi? Doğrusu ben böyle erkeklere parmağımın ucunu bile göster * mem, Erkek dediğin biraz da ince ruhlu, nazik, kibar olmalı. Ka - dına hürmet etmesini bilmeli; danstan müzikten anlamalı. Leylâ kaşlarını çatarak çanta- sını açtı.. Burmüna biraz Kokain çekti., Göğsünü şişirerek nefes aldı: — Çekmez misin? — Şimdi sırası mı, Leylâcığım? Sen bugünlerde vallahi çok geniş yürekli bir kadm olmuşsun! Ayol, Lâz Hüseyinin katilini etrafımız - da şiddetle ariyorlar diyörüm da aldırmıyorsun bile..! Leylâ kanepeye uzandı: — Haydi şu gramofona benim plâğımı koy bakalım, Aldırma böyle işlere. Sen yalniz” enini mi mücrim ve günahkâr sanıyor” sün? İçimizde izi ve şahidi olma. yan öyle suç sahipleri var ki.. Bun larm hepsini kolayca yakalamak mümkün olsaydı, hiç kimse günah | işliyemezdi. Nermin dudağmı bükerek, Ley. lânın hoşlandığı plâğr arıyordu. Leylâ: v — Haydi canım, hâlâ bulama - dın mı? Diye seslendi. Nermin gramofonun iğesini değiştirdi... Aradığı plâğı buldu. Leylâ, yavaş yavaş plâkla berber İ mırıldanıyordu: “Hasta kalbimde tetlı bir si zisın! KADIN “Ayol, bu kadar şıpsevdilik olur mu? Şakir gibi geniş omuzlu bir kocan varken, şimdi de Yılmaz beye mi göz koydun ?,, 1 azn Sen göklerin en parlak yıldı » . zısın! ği İnandım ki, rabbifi bir tek kr. * zısın! Sen göklerin en parlak yıldızı sm!,, j Leylâ başını ellerinin içine al-. mış, gözleri kapalı söyleniyordu. Plâk bitince: — İşte, Şakir içerken bana bu şarkıyı söyler, dedi. Beni on beş yaşında bir genç kız gibi seviyor. i Fazla kıskanç olmasa.. Nermin atıldı: — Senin yıllardan beri emi da bulamadığın erkek! Kıskanç olmasa, neye yarar? Senin, şimdi: ye kadar yirmiyi geçen bostan kor kuluklarımdan nefret edişinin se «. bebi bu değil mi? Şakir çok sert, 5 fakat, çok kıskanç ve çok sevim” Vi bir erkektir doğrusu, — Ya Mühendis Ziya... Onu nasıl buluyorsun? ğ — O başka bir tip. Kibar, ze « kiş okumuş bir adam. Kafa ve duy“ gu itibarile elbette Şakirle muka* yese edilemez. Sahi bir az da on- dan bahsedelim: Bir iki güne ka * dar hapishaneden çikacağını söy. lemiştin! Ziyanın sana nekadar tutkun olduğunu bilirsin! Hapis - haneden çıkınca seni arayip bu - Tacakmı acaba..? — O artık defterimin bir öahap | açılmıyağak sahifelerinde bir ha tura olarak kalacak, Nerminciğim! Onu da eski bir pabuç gibi atma » ğa mecburum... — Ayol,o da mı bu kadar ça « buk eökidi? : (Devamı in ARAR Borjiyalarını cildletmek isteyenler Borjiya romanlarını cildlet- i# mek isteyen okuyucularımız formalarmı on beş gün içinde yere caddesinde (Vakıt) kü- tüphanesine bırakmalıdırlar. 7 Aİ 04 Madem ki halkın kö. tü dilinden kurtulmak işin bir kurban lâzımdır, şü halde beni feda etmeniz çok tabiidir. Yarın evinizi terkedeceğim hanımefendi... Ve şuna Xani olunuz ki sirin çatınız sltnda bulunmamla size sıçrıyacak dedikodulardan benim kadar hiç, hiçbir Kimse €s*' Çok mültefitti. Belki de pişman olmuştu Veyahut da hiç olmazsa yaptığı muameleden gönlümü almak istiyordu. Ayrılırken bana kapal bir zarf uzrtti. Ge- çen aylığım olan parayı veriyordu. Bu sırada yeyâne servetim de yalnız buydu. Zarfı ancak trende açabildim. Bana borçlu oldu. ğu yirmi lira yerine kırk lira koymuştu. Bir de küçük bir tezkere vardı: “Sevgili çocuğum, şu yirmi lirayı size bir hediye olarak takdimime müsaade ediniz ve orü eski bir dosttan gibi kabul ediniz. larla doldu. kesime tadiğim va kit ne naki hakkında tasarlanmış hiç bir düşüncem yoktu. oOElimdeki pa: ra ile uzun zaman çalışmaksızın yaşamak imkân yok- *ü. Fakat Ker şeydeti evvel gu bana yükten düşen İs- tanbullu koca zihnimi işgal ediyordu. Yeni bir iş'a- ramazdan önce Ali Beyi görmek istiyordüm. Bİ bazı şeyler öğrenmiş olabilirdi. Genç kızlık saadeti » meşhül'bir izdivaçla korkunç bir surette tehdit edilis. yordu, Bunun yanmda maddi ratatmın ne chemıi; iye ti olabilirdi! j Bu mektup bana son derece dokundu. Bir kaş sa- attenberi geçirdiğim bu acı ve elim zaman: nasil olür- du da unutabilirdim? Bukadın dedikodu korkusuyla beni feda etmişti. Fakat bu mektup onun benim karakterimi anladığını, birlikte geçirdiğimiz tatlı saatleri unutamadığını gös teriyordu. Yaralanan gurur ve izzeti nefsimi birdenbire w- muttum, Dündenberi ilk defa olarak gözlerim acı yaş- devusuna daha iki gün vardı. Bu iki gün bars ebedi yet kadar uzun göründü. Nihayet, bir çılgın gibi t»* yin edilen saatte mukavelât muharririnin yaz'hânesis ne koştum, Beni görlir görmez: ğ — Heyhat! dedi. Araştırmamda hiç ilerkiyeme Si Size verecek hiç bir haberim yok. 1 Yeisten boğazım sıkışarak: — Hiç mi? dedim. aileden uzak. imi,