Cüceyi, dükkânın önüde birden-! bire bir düşünce aldı. Sabahki keyfi biraz kaçmıştı. Bu vakitsiz ziyaret onu azıcık meraka düşür. dü. Acaba Tevfiklen uygunsuz bir haber mi var? Zavallı Rabia dün akşam adetâ neşeliydi. Aylardan- beri ilk defa mutfakta gecikmiş, Rakıma renkli kâğıt oymüştu. Çün kü her ay Istanbul Bakkaliyesinin tavanını süsliyen oymalı kâğıt as- kılar değişir... Yalnız kendileri de- gil, şekilleri de. Rabia karşıki kapıda göründü. Oğlan ona uzun uzun anlatıyor. « Piç, Maliyeye kâtip olmuş gibi se- vinmiş. “Hayır ola amca, Vehbi efendi gelmiş...,, Eğildi, cücenin yüzünü aradı: “Nasil? Cant sıkılmış gibi mi?,, “Ne bileyim. Adam, kapalı ku- tu.,, Kizin eteğimi okşadı: “Merak edecek bir şey yok, ak- lına esmiş, gelmiş olacak. Belki de yeni bit ders...,, Kız, çoktan çekilmiş gitmişti. Rakım tekrar iskemlesine otutdu- ğu zaman artık sokakla alâkası a- salmıştı, Tevfiği düşünüyordu. A- caba çiksa, kapıdan dinlese mi? Hay aksi şeytan. Sabit ağabey geliyor... “Sefa geldiniz, efendim.,, — “Sefa bulduk, Rabia.,, Vehbi efendi pencerenin önün- da oturuyor, bahçeye bakıyordu. Rabia odaya girince başinı kapı- ya çevirdi. Yüzü farkedilecek ka- dar saratmıştı. Fakat gözler hep o sakin, dost gözler. “Nisan geliyor, hâlâ havalar kiş gibi. Bir türlü ateşsiz yapamı- yorum. Bugün de mangal yaktır. dım. İsabet etmişim.,, - Sokak kiyafetiyie dolaşıyor, ne yapâcağını bilemiyor. Nihayet mangalın yanına çök“ tü. Siyah yeldirmesinin içinde o- muzları öne doğru eğilmiş gibi. Çenesinin altından düğümlediği beyazir, siyahlı yazma örtü içinde suratı, sabah ayazımdan penbeleş- miş. Ne kadar yüzü kücülmüş, göz İeri ne kadar büyük görünüyor! Fakat o, bir türlü gözlerini ateş- ten kaldırıp Vehbi efendiye baka- muyor. Heyecani, maşa ile oynı. yan zaif parmaklarından belli, | Niçin Vehbi Dede bit şey söyl İemiyor? Dakikalar yıllar gibi. 1. çinden: “Ne derse desin, gene Os- mana varırım.,, diyor. Fakat Vehbi efendinin tam rizasi olmâdan ev- lehirse, saadetinin bir tarafı sakat olacak, içinde bir zehir kalacak Ondan bir şey istemeksizin, haya- ten ihata eden bu şefkat, bu hi- mayeye ne kadar muhtaç olduğu. nu olanca şiddetiyle hissediyor. “si daha evvel bu havadisi versin Vehbi efendi hayatından çekilir, giderse, ömrü, liman görmemeğe;! ns zaman bora çıkacağı kestirile- miyen açık denizlerde dolaşma ğa | mahküm bir gemiye dönecek! “Dün akşam Peregrini bana gel) di. Müslümar “yor... Seni almak | istiyor... Sana daha evvel üğramış muvafakatini almış.,, Cümlelerini ortalarından ke sip beklemesi, belki Rabia kendi- diye. Acaba öna danışmadan mu vafakat etmesine gücendi mi? Veh bi Dedeye baktı. Gözlerinin için- de dilsiz bir dua, ondan af dile- nen bir bakış. Vehbi efendi rik katle gülümsedi. “Geçici bir hevese kapılmadığı- na emin misin, Rabia?,, Rabia başını salladı. İçinden hem kendi kendisiyle eğleniyor. hem de kalbi gümbür gümbür atı. yor. Dudaklarında yarı hüzün, ya. rı istihza, “Bir karış kız oldüğüm zaman. larda bile hep o kâfire varmağı düşünürdüm, efendim. Eğer beni almasa, ömrümün sonuna kadar kocaya varmiyacağım.,, Keşki almasaydı. Keşki Rabia hiç dünya evine girmeseydi. Keş- ki ruhu kara töprakların levsine zincirliyen zevkleri hiç tatmasay- dıt Fakat san'atkârların san'at kârı hâlikın işlerindeki hikmetine hangi fani akıl erdirmiş? İnsan denilen muamma resmi çizerken, kâinat ressamınm neden bu kadar zıd boyalar kullandığını, hangi zekâ idrâk etmiş? Küçük bir arka sokakta doğan bir müslüman kız. Hem de hafız, eski bir rahip, bi: asilzade... Bunlar niçin birbirine bağlanıyor? Nasıl bir netice, ne biçim yeni bir insan örneği vücuda getirilecek?Fakat böyle derin fel. sefi şeyler düşünmeğe vakit yok | Vehbi efendi Tevfiğe, Rabiaya ba- balık edeceğine söz vermiş. (Devamı var) AA HABER — Akşam, ostası EZAN: EN Yün Leylânın Şişlideki arkadaşı da ken- dinden geri kalır bir mal değildi. 25KOCALI KADIN İSHAK FERDİ Mezarlıkta bir sandık içinde bulunan Lâz * Hüseyini de bunlar öldürmüştür! gi Sandık içinde bulunan ceset. Leylâ, Yılmaz Beyi gücendir * memek için: — Pekâlâ, dedi, söz veriyo - rüm, Gittiğim, gezdiğim yerlerde böyle bir şüpheli kadına rastlar * sam, onu takib edeceğim. — Yalnız takib etmek değil.. Ba na da hemen haber vereceksiniz! — Ona da peki. Fakat, benim şimdiki kocam çok kıskanç bir a damdır. Ben sizinle sık sik temas edemem. — Bunun kolayı var.. Size te - İefon numaramı veririm. Bana te lefonda: (Lâm). deyiniz.. Ben, kim olduğunuzu anlarım. İsterse niz burayada bir daha uğramam. — Geceleri bu saalten biraz daha geç olarak uğramanızda bir mahzur yoktur, Çünkü kocam, sa baha kadar patronunun otomobi. lile dolaşır... Sabaha karşı gelir, öğlene kadar uyur. Pazartesi ge- celeri de reposü vardır. O gece ev- de oturmayız.. Gezeriz. — Alâ. Alâ.. Artık katili çok yakında bulacağımızı ümüyorum. Şoförün tarifine göre uzunca boy lu, kara gözlü, kara saçlı, civelek bir kadınmış. e GM Siz çağlarda bir kadinmış! Leylâ ürperdi... Bereket versin ki, Yılmaz lâf. nı bitirmişti, — Bana müsaade... Diyerek ayağa kalktı.. Leylâ, zabıta memuruna fazla ümit vermemek için dudağını bü kerek mırıldandı: — İnşallah size faydalı olu « rum! Malümya, bu gibi işlerde te sadüfün de rolü vardır... Yılmaz kapıdan çıkarken: — Muvaffakiyetinizi görürsek sizi ayrıca memnun edeceğimizi de söylemeğe lüzum var mı, bil * mem..? Diyerek gülümsedi. Leylâ kapıyı kapadığı zaman, korkulu bir rüyadan uyanmış gi * bi, yürek çarpıntısmdan bunal - | muşt, YY sonrâ gene bu saatte geliniz çocuğum. — Ah. Allah benim haline acısın! Şu izdiyacın — Hay göremez olaydı şu Hay dar Kemal beni... Diyerek konyak şişesine sa * rıldı ; — Muz likörü midemi bülan - dırdı. Çarpıntıdan boğulacağım. Üstüste iki kadeh konyak içtik- ten şorirâ, kendi kendine söylen » meğe başladi: — Şu talihin ne garib cilveleri var: Dektor Münir Şahabın katiti ni benim elimle yakalatmak isti * yor. Bir mücrimin kendi ayağile polise teslim olduğu görülmüş mü- dür? Budala, bilmiyerek, benden beni istiyor.. İsteye dursun. Al - maâriyada tahsil etmiş. Uç aydan. beri bir cinayetin failini meydana çıkaramıyor da benden yardım! istiyor, Keşki bir zabıta memuru olsaydım... Yılmazlara taş çıkar - tacağım demek, * n »* v Sabah olmuştu. Şakir hâlâ Ye | şilköyden dönmemişti. Leylâ ge - rinerek karyolasından fırladı. O gün saat üçte Şişlide Bomonti cad desinde bir arkadaşının evine gi decekti. Nermin. Bu da kendisi gibi kokain müptelâsı bir kadındı. O.. tuz yaşında bile yoktu.. Fakat Ley. lânm yanında ondan yaşlı görü * püyordu. Kocası mimari “İki yıl önce ankaz altında kalarak ölmüş- tü, : Nermin kocasından kalan pa * ralari yiyordu. Oturduğu ev kendi. sinindi.. Satmak sirası bu eve gel.| mişti.. Kıyamıyordu. İki yıl içinde bir dükkânla iki ev satmış, ve larmı yeyip bitirmişti. Bu evi sa tarsa, sokakta kalacağından kor. kuyordu. Nermin iyi bir aile kızıydı. Ba bası Erzurumda yüksek bir dev * let memuruydu. z Leylâ, gardrobun aynasına iliş- tirilen küçük bir fotoğrafa baka * rak: ç — Nermin.. Hayatta en çok sevdiğim bir arkadaş!” Diye mır:ldandı.. Nermini baş tan çıkaran, o zavallı kadıncağızı| da kokaine alıştıran kendisi de * İ gil miydi? Nermin, Leylâ ile tanışma Asi önce ne temiz, rie uelu v6 namus" lu bir ev kadını idi. O, Leylâ ile, | arkadaş olduktan ve bu arkadaş | lığı derinleştirdikten sonra, bir * denbire bir kabak çiçeği gibi açi mış, züppeleşmiş ve sefabetin İı cağına atılmıştı. Nermin, Leylâ yüzünden, istemiyerek elini İFana. bile boyamıştı. Bir akşam, okuyuf cularımız çokiyi hatırlarlar ki, Leylâ Marselden çikindcâ nereye, j gittiği anlaşılmıyan bir yerde ge celemişti. İşte, Leylâ, o gede Ner minin evine gitmiş ve orada - Ner' minle birlikte - yeni bir cinayet plânı hazırlamıştı. Leylânın Lâz Hüseyin isminde yeni bir belâlişr vardr.. Leylâ ö gece Lâz Hüseyini Nerminin evine davet etmişti., Gen ce yarisma kadar beraber içmiş * lerdi. Leylâ bu belâlı adamd » yakasını kurtarmak için, © gece. ği içtiği içkinin içine zehir köymak» tan çekinmemişti. Bu işi Nermim le birlikte yapmışlardı. Lâz Hüze- yin gece yarısma doğru birdenbi re gözleri dönerek, oturduğu is < kemleden yere yuvarlanmış ve biri kaç dakika deprendikten sonra i ölmüştü. Nerminin o gece yaptığı” “fedakârlığı Leylâ“ unutmuyoydü. Lâz Hüseyini o geçe bir sandin. | içine koyarak bir döşt ötöjmobili- le Topkapı mezarlığına götürüp atmışlardı. Leylâ otomobil kul « lanmasınt bilirdi. Nörmünin kon şularmdan Baha Server Beyin hu- susi otomobilini, ufak bir gezinti yapma bahanesile almışlar ve bu işi bir saat içinde bitirdikten'3om ra, evlerine dönmüşlerdi. Zabıta (sandıkta bulunan cesed) in.hü » viyetini bile tesbit edememişti." Lâz Hüseyin vak'ası gok çabuk” unutulmuştu, Fakat,doktor Münir; Şahap hadisesi bir türlü kapanmr. yordu. Doktorun ailesi zabıtayı ; sıkıştırıyordu. İşte, Leylâ, bu sarri, o gece, yani Lâz Hüseyini zehir ledikleri gece yalniz Nermine mişti, O gün gene buluşacaklar ve bü mesele etrafında konuşacaklardı. (Devami var) 7 e | an ğ N ği — İş çok kötü kım. Sizin buna karışmanıza j ge Tetrika No.7 — Ciddi mi söylüyorsunuz? Evli olmadığıma i« hafdınız mı? Gülmeğe başladı. Eliyle menfi bir işaret yaparak: — Hayır, hayır, çocuğum! Evli'olmağa gelinde kat'iyyen evlisiniz. Bu, münakaşa kabul etmiyecek ka- dar kat'idir. Fakat öyle zannediyorum ki sizin toylu- gunuzdan, sizin safiyet ve tecrübesizliğinizden İsti- fade etmişler, Nasrl yapmışlar? Niçin ve kim yapmış? Buhu bilemem. Sizin bir köcariiz var, Fakat &iz tanr- miyorsunuz. Daha fenas: dâ bugüne kadar bu evlen- menin size verdiği haklardan hiç bir suretle istifade etmiyetek yaşamışsınız: Hem öyle büyük haklar ki, Geniş bir servet, büyük bir serbestlik, istiklâl, Daba daha bir çok haklar.. — Peki şimdi ben ne yapayım? Bana bir öğüt ve- ririz. Uzun üzün düşündü, sonra: — Size cevap vermeden evvel bana iki gün mii- sââde ediniz dedi, Elimdeki bütün delilleri birleştire- ceğim, Başka bir arkadaşımla da götüşeceğim.Üç gün bir ân evvel feshini istiyorum. Gülmeğe başladı: — Çok acele ediyorsunuz. Feshini düşünmeden evvel nasıl yapıldığını hele anlıyalımı da.. Ayağa kâlkarak beni kapıya kadar geçirdi. — Haydi kızım sakin olunuz. Yakında görüşe. ceğiz. Kendisini üzmeyiniz. Belki bu iş düşündüğü. nüzden çök daha sadedir. Fakat şunu da söyliye. yim-ki herşepe rağmen sizin maddi vaziyetiniz teh. min ettiğinizden çok daha iyidir. Elimi kuvvetle sıkarak ayrıldı. Şaşkın ve ser. sem bir halde kendimi sokakta buldum. Evli! Beri demek sâhiden evliydim?.. Yarab . bim bu nasl işti? Kodamı tatimiyordum bile! Akşam konağa geldiğim vakit Nadide Hürüme. fendiye vakayı söyledim. Mukavelât müharririnis * yazıhanesinde geçen sözleri olduğu gibi anlattim. Bu kadın çok temiz yürekli ve pek merhametliy, di., Fakat bu meselede &deti olan hüsnü teveccüh ve müsamahayt bana göstermedi. Belle de ben yokken Pervin buna sebep. olmuştu. Bilmiyorüm. Ben işi bitarafae anlatırken 0, hakaretimiz nida. larla haykırıyordu: çok fena cântm sıkıldı. Bugün kocanız olar bu a/” © dam herhalde çapkın ve serserinin biri olacak. adi & tanbulda sizi kandırarak aldatmış... Derin bir inMalle sözünü kestim: — Size yemin ederim hanımefendi bu adamı. asla görmedim, bilmiyorum, tanımıyorum. - i — Madem ki siz böyle söylüyorsunuz, kız'm; siz © »e karşı hissetmekte olduğum büyük dostluk sebes biyle sözlerinizr inanıyorum. Bakat başkalarını" buna nasıl inandırmalı? Bu kadar karışık ve esra, rengiz şeye kim İnanır ki.. OBütün tanıdıklarım işin sizin anlattığınız gibi olduğuna nasil ikna ede. | yim? Hizmetçiler daha şimdiden derin” bir merak içerisindeler, Dürmadan dedikodu yapıyotlar. Ya» rin bütün şehir halkı meseleyi düygcak, kimse işin alacağı neticeyi beklemiyecek, benimle alay ede. çekler. Sizi evime kabul ettiğim için beni ayaplıyas”” daklar. ği Rengim sapsarı olmuştu. Ayağa kalktım. “© © — Kısacası, beni 'İstemiyorsunuz değil mi?“ iğ — binleyiniz evlâdım! Sizden ayrilmak ite mezdim... Şu nahöş hadisenin önüne nasıl geçece 4 imi düşünüyorum. Şimdi herkes ağzına (o geleni söyliyecek... Anlıyorsünüz ya.ı (Devamı var);