EE ere array m ya gr pr HALİDE EDİB (Nakil, tercüme ve iktibos hakkı mahfuzdar.) “Hafiyelik edeyim, diyorsu- nuz, beyim, bu iş elimden gelmez.,, “Vay, bizim eski soytarınm bür- nu ne kadar havada., “Estağfurullah beyim. Ben, ben böyle şeyler yapamam.,, Kurbağa, sümüklüböcek, de - muz yemek teklif edilince nasıl bazı adamlarm midesi dönerse -— hattâ en büyük İokantalarda ve âltın tabaklarda — bhafiyeliki teklif edilince de midesi bulanan adamlar vardır. Tevfik bun - lardandı. O kadar istikrah duydu, o kadar zafının, aezinin, hasta - lığın tesiriyle bu istikrah arttı ki birdenbire bir çocuk gibi ağlama- ğa başladı. “Pekâlâ, pekâlâ... Bu meseleyi şimdilik kapayalım. Asıl sadede gelelim. Sen Karagöz oynatıyor, meddahlık ediyormuşsun!,, Tevfiğin yaşları, kurudu. Bek - lediği ve asıl korktuğu darbe ni- hayet beynine inmişti. Kabahatli adamların şaşkınlığı ne olursa ol- sun Zati beyden saklamak istedi. İçinden “nereden bu işe girdim, nereden bu herifin taklidini yap - tım? Kapalı yaptım sanıyordum amma demek hafiyeleri çakmış, diyor fakat gözleri alık alık, mâ- nâsız mânasız Zati beye bakıyor ve dudakları, “Emrederseniz hep sini terkederim beyim.,, diyordu. “Terketme de gör. Büyüklerle eğlenmek (Nef'i) efendiye kaça mal olduğunu bir hatırma getir.,, “Nef'i efendiyi tanımam, be- yim.,, “Tabil tanımazsın. Biraz eski- dir. O da bir nazırı hicvetmek is: tedi, Babıâlide boğdular, cesedi. ni denize attılar. Dünya yüzünde mezarı bile yok. Hemde senin gibi kırtipil bir meddah değil, bü- yük bir şairdi. Neyse, telâş etme. Bu asırda artık böyle şeyler geçti. Fakat bil ki seni istersem cehen. neme sürerim. Fakat çoluk çocuk sahibi bir adamsın. Acırım. Ma. lâm ya biz yürek sahibi adamla. TE Tevfik ellerine bakıyordu. Diş. lerini sıkmış bir şey söyliyemiyor- du. Zati bey geldi, eski günleri ha- tırlatan laubahiliğiyle omuzlarına vurdu. “Aklımdayken sorayım, kızını niçin getirip bizim hanıma etek öplürmedin, nankör herif?,, Sesi biraz kısık Tevfik gözleri. ni kaldırmadan cevap verdi: “Terbiyesi hanrmefendinin hu. zuruna çıkmağa müsait değil, be- yim.,, “Hani paşanın konağında ter- biye görmüştü?,, Kızı... kızı... Ah kızı olduğunu bu müstekreh berife bir unuttu.| rabilse... Şimdi gene biraz safdil bir adam tavriyle Zati beye bakı. yor. “Doğru, beyim. Fakat ne olsa bizim kız mahalle imamının toru- nu... Alksırmış burnundan düşmüş,| zabilmek için yaşayan bir emel malüm ya hafızdır, beyim.,, 10 kli gm Bakkal .i # Eş ye PP “Bana iyi şarkı söyler dediler..,, Zati bey biraz müteredditti. Acaba curnalda şarkıdan bahis var mıydı? “Nerede beyim! Sade aşir okur! ilâhi okur... Mukabeleye de gider. Mevlüt filân olursa...,, Zati bey eliyle Tevfiğin lâkır. dısını kesti. Rabia hakkında bir- denbire hâsıl oluveren tecessüsü Profesör, ihtiyar adamın önüm de duruyordu... Halkın gülüşmelerine kızdı.. ayni süratle zail oluvermişti. Yüksek sesle bağırdı: “Hanıma — söyliyeyim. Benim — İnanmıyorsanız, size sakalı- Böyle şeyler fena halde içimi s..| Din “m olduğunu da isbat ede” ceğim ! kar. Bilirsin ya, dinle hiç alış ve- rişim yoktur.,, Saatine baktı, fırladı. Ve herkesi şaşırtan bir el ça * bukluğile müşterinin sakalını çe - kip çıkardı: “Ben saraya gidiyorum. Sana, — İşte. Görüyorsunuz ya.! senin iyiliğin için bir daha söyli.| İçimize kihbilir ne maksatla giren yeyim: Karagöz oynatmak, med-| bu adamın bir polis hafiyesi olma dığını iddia edebilir misiniz? Bu adam, şüphesiz tahmin eder siniz ki, Arslan Turguttan başka bir kimse değildi. Arslan Turgud birden ayağa kalkarak, profesörün boynuna sa” rıldı., Ve müthiş bir cümle ile sar kalını kopararak: — Sen de bir sahtekârsm! Diye haykırdı. (Kızılbar) da eğlenen müşteri ler hep birden ayağa kalkarak, Arslan Turgudun üzerine atılmış" lardı, “Arslan Bey, fizyonomi mütehas “am eolomu oynayıp profesörun; Modadaki yatta konuştuğu milyo- ner Hopkinsten başka biri olmadr- ğmı görmüştü. Bu adam, Neclâyı saklıyan Par kerdi.. İki gündür (Kızılbar) da otu- ruyordu. Nevyorktan kaçırdığı iç kileri zabıtaya görünmeden Mek sikaya getirmişti. O gün barda toplanan müşte - riler, Arslan Turgudun üzerine hü- cum ederek, dayakla bardan dışa" rıya atmışlardı. Ahmet pehlivan uzakta duran bir başka masada oturuyordu... Zavallı pehlivan! Arkadaşma yar. dım etmek fırsatını bulamadan, bir kaç yumruğun birden başma indiğini gördü... Sersemledi... Ne pazusunun kuvveti, ne tecrübesi.. Hiç bir işe dahlık etmek filân yok... Bir daha şikâyet gelirse sen bilirsin.,, Tevfik de kalkmıştı. Siyah set- renin eteğini öptü, temenna etti. Bu defalık ucuz kurtulmuştu. Zati bey ellerini çırptı, pırtlak gözlü hafiye odaya girdi. “Tevfik efendiyi araba ile evi: ne götür. Al şu beş lirayı da ben. den kızıma ver. Çocuk belki kork. muştur. Hadi Allah selâmet ver. sin, Tevfik. Bir sıkıntın olursa ba- na gel,,, Omuzları ileride, elleri odadan çıkarken civanmert, cö- mert bir adam olduğuna kendi de Yüzü, ancak on dördüncü asır ressamlarından birinin tahayyül edebileceği bir İsâ'ya benzerdi. İnsanlara kardeşlik ve iyilik yap- mak için gökten yere inmiş bir bali vardı. Ruhu on yedinci asır. da yaşardı. Kendisi ikinci Abdül- hamidin sarayına menşuptu. İkin- ci mabeyinciydi. Saray muhitinde onu vazifesini bir makine intizamiyle yapan bir adam diye tanırlardı. Orada hiç bir dostu hattâ ahbabı bile yok. tu. Hususi hayatında bile çok az söyliyen ve resmi olan bu adam mabeyinde daha resmi, daha 8es- sizdi. Fakat şahsiyetini, kalım ner- deler arkasından hissedilen "ir ışık gibi, etrafına sezdirmişti. Evinde antika hançerler, kitap ciltleri ve eski İngiliz saatleri ko. leksiyonu yapardı. Bundan başka da yalısının bahçesinde mad'le yaramamıştı. Bir et ve kemik yığını halinde kapıdan dışarıya atılan ki arka * daşı, yerden kaldıran garsonlar, sürükliyerek kendi odasma götür müşlerdi. Barda başlıyan kargaşalık çok sürmedi... Sahnenin perdesi, on dakikalık bir aradan sonra tekrar açılmıştı. gülün yüklidete; tezin Ba eniyi Müşterilerden biri, yanındaki z ie arkadaşına soruyordu: ağacından arka kaşağıları oyardı. — Casnler geberdi mi? Bu iki merakı, bütün saraya giri — Şüphe yok. Fakat, onlar ca- çikan yabancılar arasında onu en| sus değil, polis bafiyesi idi. çok Selim paşaya yaklaştırmıştı. —O halde Nevyorktan gelmiş olacaklar. Fakat bütün bu işler hep haya: tının dışında kalan şeylerdi. On yedinci asrın ilim dünyasına boş zamanını vakfeden bu ruhun /ıa- yecansız havasını derin bir ve rinde hiç umulmıyan azıcık müp- hem, azıcık (mistik) bir köşe var. dı. Ve o köşede (Mevlâna) nm mesnevisine bir gün bir nazire ya — Geçen yıl bu salonda beş hafiyenin kanı soğumuştu. —iki de bugün soğudu. — Yedi oldu demek..?1 Fakat, ben yedi rakamından hiç hoşlan * mam... Gülüşerek viskilerini içtiler. 54» Perker Meksikaya gelince, ka” çırdığı içkileri hemen satmış ve (Kızıl otel) te, Arslan Turgudun vardı. (Devamı var) Arslan Turgudun sali çekince: “işte bir hediye,, diye bağırdılar. Kızılbar müşterileri delikanlının üzerine çullanmışlardı. Şimdi ik arkadaş, bir yığın et halinde yerde yatıyordu! oturduğu odanın üstündeki odaya yerleşmişti. Şimdi anlaşılıyor ki, tavandaki hava deliğinden aşağıya bakan gözler, Perkerin gözüydü.. Tehdit kâğıdını atan da ondan başka bi” ri değildi. Parker Nevyorkta iken, Arslan Turgudun peşinden o ayrılmadığı muhakkaktı. Şeytan herif, fizyonomi profe sörü rolunu oynıyarak, Arslan Tur şudu nasılda tuzağa düşürmüştü! Parker sahneden ayrılmca oda- sma geldi. Yanımda, bir akşam ön- €€ bir kadını öldürüp uçuruma yu" varlıyan haydut vardı.. Oda kapı sını kapadılar.. Gülüşerek konuşuyorlardı: — O kadını neden öldürdün? — Fena değil, Hopkinsin sıl” —Yı Fi ia Yaamec aka cek 22 ye - — Kurtulmak ümidi azaldı mı? — Hayır. Son nefesine kadar kurtulacağını umacakmış. — Aptal. Uma dursun. Nev - york zabıtası hâlâ onun izi üzerin" de yürüyor. — Bu herifler kimdi? — Birisi (Türk kızı) nm nişan ısı, İstanbulda tanışmıştım, Ken- disi zabıtaya mensuptur. — Ya öteki balina balığı kılıklı herif..? İstanbul su sporlari çalışıyor 1. S. K. Başkanlığından: 1 — Denizcilik (federasyonu denizciler , İstanbul atletizm he yeti atletleri için Beyoğlu Halkevin de kış idmanları tertip etmiştir Za. manları aşağıya yazılmıştır. ! Denizci ve atletlerimiz kendi» leri için çok fayda olan bu idman lardan azami istifade etmelidir'er. İdmanler federasyonların öğret- a tarafından yaptırılacak'ır. — Denizciler Cumartesi Sirin, günleri saat 16 da B — Atletler Cumartesi ve ;ar şanba günlari saat 17,30 da 2 — Klübümüz atletlerimiz ve 2— Klübümüz atletizm kapın ği lığınca tertip edilen yürüyüşlere bütün azamızın iştirakleri arzu olu nur. —İS.K İstanbul su sporları klü. bü atletizm kaptanlığından: Atletlerin hazmlanmasında klü bümüz üzerine düşen vazifeyi ba» şarmak sayısı az olan Türk atlet ta kımına eleman kazandırmak ama. <ıyla klüp azâlariyle klüp mensu- bu olmıyan bütün sporlara açık olarak tertip etmekte oldu! e ag Yay 27 SONTEŞRİN — 1985 — Onu da Nevyorktan luk almış. Hani şu Türk adam. Bize afyon satardr. — Tâ kendisi. Fakat, ne cesaretle gelmişler..? — Belki bir şüphe üzerine TE üiş Arslan Turgudun vö“ dünü ortadan kaldırmak için, ti garsonlarından birini çağırdı: — Aşağıdaki balıklar iyice b landılar mı? — Biraz eksik.. Perker gözlerini açtı: — Ne dedin? Kımıl mı? — Balina balığı hareketsiz ye tiyor amma.. Öteki sık sik esniyoi | — Sahi mi? İ Parker yerinden fırladı: — Haydi, önüme düş. H barda eğlenirken, şu herifin ii nı İyice soğutalım. v | Garson bu işte kendisin? dım edebileceğini söyliyerek: odasında yatan bir müşterinin lümrü için Parkere bedava mı dım edecekti? Parker sordu: — Ne istiyorsun? — Beş yüz dolar.. — Çok değil mi? Devamı 08) gm Şişlide devam edilecektir. 1 — KOŞU 29 Birinci e yapılacak Halkevi krosuna i edeceklerin hazırlanabilmelerİ Sit Halkevi krosunun yapılacağı gi Ti-Hürriyet abidesi, arasında metroluk bir saha dahilinde dacaktır. 2— YURUYUŞ: 19 İkinö mun Türkiyede ilk defa ysP" Halkevi “Şişli-Kilyos-Şişli,. yüşüne hazırlanmak len Şişli tramvay deposunian bi Mi le Zencirli kuyu-Su terazisi istikametinde takriben 1 roluk bir yol üzerinde yap" 3 — Koşu ve yürüyüşleri rincilik mevzubalıs olmay? ma mahiyetinde yapıla€8” işti? ii tecrübeli tecrübesiz herkes te serbesitir. İcabeders© isi üçüncü katagori üzerinde de yet gösterilecektir. Ka 4 — Sporcuların te ve istirahatleri için bir Marie * edildi. İştirak edeceklerin kaydedilmeleri lâzım deği De koşu ve yürüyüşlere bu hafta yine Geleceklerin saat tam. Tramvay deposunda ile rica olunur,