İŞTE İZLERİ... SOM UZAKTA DEĞİLLER ALILı OLAN Boğaz Şu RASIDIR.. ,- i Tecrübe Eminönünde, köşebaşında (TEK KOLLU CEMAL), Eminönünde (KADER), Be - etmek © yazıttaKöşebaşında (JALE), Borsa karşısında (TUNÇ AY), Karaköyde Köşebaşın - a Kemal traş bıçağ © a raş iOadı o da (BAHTİYAR), Beşiktaşta 10 No. da (GÜR) piyango kişelerind en bilet alanlara < Bıçak sanayiinde bir harikadır. parasız nümune verilir, PARLAK BİR CİLDDE HMOŞAGİDERLİK OLMAZ Şimdiye kadar talk esası üze Vine hazırlanan bâtün pudralar Parlak bir cilde karşı giderici ir mlleasir ol ü 8! talk p Ancak mat cisimlerle nış mat bir pudra mat r çehre vücuda getirebilir. Bu şüphesiz ki, açık bir haki- kat ; fakat, ancak mükemmel bir teknik İle tahakkuk edebilir, ve işte bu tekem- BÜİ etmiş teknik kendisini MATTE. b sr e bayanların tecrübe ederek seve seve benimsedikleri bu pudrayı kulla- nürak siz de onlar gibi kadile bir mat tene malik olmak istemez misiniz ? Türk Hava Kurumu Büyük Piyangosu Şimdiye kadar binlerce kişiyi zengin etmiştir. hazır» Yeni tertip plânını görünüz 1. ci keşide 11 2. cı Teşrin 935 dedir. Ayrıca: 15.000, 12.000, 10.000 liralık ikramiye- lerle (20.000 lira ) lık bir mükâfat vardır. Plânları okuyunuz. Ve bu zengin Piyangonun talilileri arasına giriniz. Selâmi Izzet Tiyatro Sanatı Her kitapçıda bulünür Fiatı: 75 kuruş GözeuLik PUORAsı SON İCADLARININ EN HEYECANLISIDIR Parfümöri L. T. PİVER A.Ş... İstanbul Şubesi 308 PARDAYANLAR 305 kendisine teslim etti. Ve gülerek: | — Geceleri böyle sokakları dola - Şırken bir cadıya yahut şeytana rast - lamaktan korkmuyor musunuz? dedi, Pani Garola başını salladı, kapıcı: — Cadı yahut şeytan bir güzel ka | dım şekline girmiş olsalar o bile genel Korkudan ödüm patlar sözlerini söy ledi. Pani Garola, bir şey söylemeden fe-| nerle çıngırağı aldı, Kapıcı hâlâ gü - lerek manastırın kapısını tekrar kapa tirken sokakta çmgırağın madeni sesi ve; — Kardeşlerin, ölmüşlerinizin ru - hu için dua ediniz! diye bağıran pa - Pazın hazin sadast duyuluyordu. Pani Garola, Sen nehrini geçti. Her geceki gibi, gelişi güzel yollardan gi İ diyordu. i , © gece ise, doğruca Luvr sarayma giderek sarayın dar sokaklara dal | z : Ve biraz sonra Lahâs sokağına vari < | Hemen, yeşil kapılı evin karşısın İ dz ve bir sokağın altında gizlenerek bekledi, Ru suretle, gizlenmesi ilk defa ol - my”, Ekseriyetle karanlık gece . e Paris içinde uzun zaman dolaştık 22 »wnra büyük daire çizerek uçup Tğ bir kayanın üzerine tüneyen r.xece kuşu gibi, nihayet (Oburuya Beliyordu. Yalnız, bir hıçkırıktan baş- La Şey olmıyan sesi duyulmıyor - aral çıkınca kendisini doğ haş sokağma götürecek yol - Gi sapmıyordu. Bir çok (ozamanlar Yeniii eğe muvaffak — olarak Gi “öy manastıra dönüyorsa da ba- | da İsteğine karsı gelemiyordu. PAKVDAYANLAR içinde soluk soluğu oraya varınca ne yapmağa geldiğini yeis ve ümitsizlik işinde kendi kendisine soruyordu. Sabahın saat ikisi ve üçü o zamanki Paris gecelerinin şimdiki | şenliği ile öleülemiyecek sessizliği içinde (o birer birer duyuyordu. Pani Garola, içeri sine giremiyeceği bu evin kapısına kâh ağlıyarak, kâh beddua ederek hiddet ve nefretle bakıyordu. O vakit kendi- sini uzaktan cennetin kapısını seyre « den bir şeytana benzetiyordu. Istırabın son dereceyi o bulduğunu ve artık tahammül edemiyeceğ layınca çıngırağı eline alıyor ve; — Kardeşlerim, ölmüşlerinizin ru * hu için dua ediniz! diye bağırarak o- radân uzaklaşıyordu. Bu esnada içinden de: — Asıl ölmüş olan benim! diye söy lenirdi. Alis de çok zaman bu O bağımmayı duyar ve bu seste toplu yeis ifadesin. den titrerdi. O gece de, yukarıda görüldüğü bi, papaz doğruca Lâhaş sok gitti. Buna karar vermiş Ol cılarmı biraz dindirmişti. Öblir insan. lar gibi yaşadığı zamanki metanet ve ciddiliğini takınmıştı. Lâhaş #okağına vardığı zaman söndürdüğü ( fenerile Çıngırağı yavaşça yere (Obiraktı. Bu suretle hareketlerinde serbest bulu - nuyordu, Pani Garola, derhal eve girmek az- mile gelmişti. Manastırdan Tâhaş so - kağıma gelinceye kadar geçen zaman içinde Alise söylemek istediği tesirli ve ağır sözleri kendi kendisine tekrar layıp durmuştu. Sokağa vararak köşesine gizlendiği zekâsı gittikçe ve pek çabuk olarak inkişaf ediyordu. Papaz Jakı tatlı bir sesle: — Oğlum! diye çağırıyor ve ço - cuk ta papaza: — İyi kalpli dostum? diyordu. O gün de ikindi vaktinden iki saat sonraya doğru papazlar kilisede âyin yaparken, Jakla iyi kalpli dostu, bah. çede hir kanapeye oturmuşlardı. Pani Garola, yalnız istediği ve di lediği zaman âyinlere iştirak ederdi. Papazın dizleri üzerinde büyük lâ- fin harflerile basılmış bir dua kitabı bulunuyordu. Bu kitapda birkaç tane de fransızca dua vardı. Küçük Jak ise yanmda ayakta duruyordu. Çocuk, uslu ve itaatli oidi. Fakat öbür çocuklar ibi hocasına sokulmı - yor, daima çekingen duruyordu. Kı * saca Pani Garola ile konuşmağa ra - 7 olüyorsa da onu sevmiyordu. Papar, bu dakikada her şeyi unut. müş ve gözleri belirsiz bir noktaya di kilmiş olduğu halde düşünmeye dal- mış gibi görünüyordu. Çocuksa, zaten alışık olduğu bu susmadan korktuğu için değil, derse başlamak üzere sabır. la beklemekten doğan bir sensizlik i çinde bulunuyordu Nihayet, papaz içini o çekti. Du - dakları bazı şeyler söyliyecekmiş gibi kımıldadılar. Fakat bakışı çocuğa ili Şince titriyerek elini alnma götürüp: - Haydi oğlum. Haydi başlıyalım, dedi, ve parmağını kitabın bir satırı zerine koydu. Çocuk da tereddütle o kudu: *,— Gökte, Bulunan... Babamız İyi kalpli dostum, bu baha kimdir? — Oğlum, bu Allahtır, Bütün insan lah nasıl yeryüzünde babamızsa gök . yüzünde de babamızdır. Çocuk düşünce içinde: — Şu halde iki babamız var... Bir. gök ve yeryüzünde bulunan ve her - kesin babası olan Allah, öbürü her ço. cuğun kendi babası... sözlerini mırrl . dandı. Bu küçük çocuğun bu kadar düşünmesine şaşan papaz: — Evet oğlum, böyledir cevabını ver di. Ve bir ân İçin gözlerinde bir gurur ışığı yanıp söndü, Sonra tekrar söze başladı : — Devam edelim oğlum. lunan babamız... Fakat çocuğun düşüncesi bir nok « taya saplanmıştı. — Şu halde senin de bir baban var öyle mi iyi kalpli dostum? — Şüphesiz oğlum.. — Çan çalan papazın, o çirkin s9 « ratlı iki şarkıcının da babaları var de gil mi? Küçük Jaka dikaktli dikatli bakan papaz: — Tabil!... dedi. — Bahçeden yemiş çalmak için du- vardan asan ve hıhçıvan opapazların sopalariyle kovaladıkları o çocukların da bakaları var mi, Papaz daha yavaş bir sesle cevap verdi: — Evet ince #ökte bır niçin ohabam Pani Garola sarardı, Acı içinde tt redi, Kederli bir sesle: — Sana baban olmadığını kim söy. tedi? dedi. — Kimse söylemedi, ben görüye * rum. Eğer benim de bir babam olsay -