. içinde garip bir diklik muhafaza Gine yazan: PA İN 1s Kadın başında bir taç, boy nunda tek taşlı pırlanta bir ger- danlık, yapyalnız sandalyada otu- ruyordu. Karşısmdaki sedirlerde nişanları ve elmaslariyle, ellerin- de kocaman tüy yelpazeleriyle vü. kelâ karıları, biraz resmi, biraz sinirli dizilmişlerdi. Fakat Rabia- nın zihnini en çok saraylı kadın. lar işgal ediyordu. Yaşlı kalfalar plâtformun aşağısında, gençler kapı aralıklarında, s6falarda kırı. tam kırıtım dolaşıyorlardı. Hepsi uzun eteklerini sol kollarının üs tüne atmışlar, hepsinin başmda hemen kayacakmış gibi sol kulak- larına tehlikeli swrette yıkılan bir hotoz.. Hepsi türkçeden ziyade kuş diline benziyen çetrefil bir! Çerkes dili konuşuyor. Hepsinin bir kaşı kalkık, hepsi “seri, ha- linde bir tek san'atkârın elinden çıkmış taş bebeklere benziyor. | Saz bir oyun havası tutturur: | ca, Kanarya odaya atıldı. Gül renginde şalvar, dar bir mor kadi- fe yelek, ve şalvarınm renginde terlikler giyiyordu. Şalvarının ve yeleğinin üstü altın, gümüş pulla işlenmişti. Tül gömleğinin uzun kolları, geniş yenleri iki kanat gi. bi dalgalanıyor, arkasına dökülen yaldızlı saçları avizenin ipek bir yala benziyordu. Hemen parmaklarında küçük sarı zilleri şaklatmağa başladı, sonra siçra- dı, döndü, musıki bir rüzgâr ve onun bacakları, kolları, boynu bi- rer sazmış gibi titredi, eğildi, doğ ruldu. Vücudu bütün bu hareket ediyordu. Dans, saz, söz hepsi nihayet buldu ve saraylılar gittiler. En ön- de kadın efendi, en arkada Ka- narya yürüyordu. Rengârenk fe- raceler üstünde beyaz yaşmaklar, yaşmakların arasından bakan sür me çerçeveli mavi, yeşil, elâ göz- ler... Işıltıları Rabiaya insandan başka bir mahlükmuş gibi geldi Kanaryanın mavi gözleri ona son| selâmını gönderdi. Herkes, misafirleri teşyi için kli taşlığa inmişti. Kapının aralığın dan bahçenin dış kapısı görünür yordu. Rabia siyah setreli harem ağalarının, süslü, renkli ünifor. mah seyislerin araba kapılarını zç'uğını gördü. Saraylı kafilesini, siyah kupa arabaları yuttu. Rabi-' anın gözlerinde bu sarışın kadın! alayının son geçişiydi. , Sabiha hanım sordu: “Kanaryanın oyununu buldun?,, Çocuğun gözleri tutuştu: “Çok güzel!,, Sabiha hanımın kaşları çatıldı: “Kim demiş? Tavus kuşu gibi ap tal aptal döndü, dolaştı. Sen bir çingene Penbenin oyununu gör. den...,, vınn Rabiarım Vehbi Dede ile mu- sıki dersleri, arabi ve farisi ders j M.4 akkal (Nakil, tereiime ve iktibas hakkı mahfuzdur.) lerinden hayli sonra başladı. Şük- rüye hanım ona, “hocanın elini öp,, Vehbi Dedeye, “yeni şakirdi niz, efendim,, diyip çekilip gidin ce, kız odanın ortasında kakıldı. kaldı. Rabianın yanakları ateş gibi yanıyor, kendi kendine: “A. caba elleri nerede,, diye soruyor, fakat ilerlemeğe cesaret edemi- yordu. ” Dedenin eliai nerede bulup öpecekti? Her halde oular adamın ve tüyü renginde harmaninin için de bir yerde olacaktı. Niçin öteki gi günü tksinerek düşünüyor, tüy büyükler gibi o da elini kendili ğinden uzatmısordu? Gözlerini yavaş yavaş yeni hocasına kaldır dr. Dedenin harmaninin içinde: Do ki uzun boyu biraz öne, mevlevi| yordu. Onlâr böyle sert değillerdi. Bu HABER — Akşam Posta Tabiatla, Kaya Oğlu vahşi birbirleriyle boğazlaşan insanların heyecanlı romanı hayvanlar » Yazan: Rosry alm « Türkçeye çeviren: Naciye İzret No. 16 Bütün gözler Papat- yanın kaba yüzünden, ayrık gözlerinden, tıknaz gövdesinden ayrılarak ia ve Çiğdem üzerinde durdu. boynundan yere kadar uzanan de) “ Bunlar Çiğdemi çok ürkütüyordu., Pis kokan Karaboğa oğluna verilece -! leri ürperiyordu. Kardeşi Papatyenin ne büyük ezi - yetler çektiğini, dayak yediğini bili - yordu. İ Gökırmaklıların da evlenmelerinin muz Oğulları gibi olduğunu sanı - külâhının altındaki baş sol tarafı) #9Yun sevgisi gündoğusu gibi tatlı idi. eyik, tavrmda bir şey bekliyen adam hali vardı. Çocuğun gözleri nihayet De- Kadınların köpek dişleri parçalanmı - yordu. Bir kizi hür bir dulu bir adama verirlerken ünneden ya bahadan, veya hut bunların yerini tutan birisinden istenirdi, Sonra bin, bin beşyliz metre. denin gözlerini bulunca, iki zayı(| lik bir yerde saklanan genç kızı erke. el harmeniden' çıktı, gö üstünde çaprazvari kavuştu ve Rabiayı büyük bi; mevlevi selâmı ile ladı. Rabia, Dedenin tavrındaki ze. afete, yüzündeki bambaska ifa- deye tecesstsle, yeni bir şey gör müş gibi bakıyordu. Vehbi De denin gözleri koyu ve bir çocuk gibi emniyetle etrafına bakiyor yüzü bir müsellesi hatırlatıyor, al. nı geniş, çenesi sivri. Burnu inde ve muntazamdı, dudakları biraz müstehzi, kızıl kumral sakalı bi. raz köse, yanaklardan yok gibi, çeneye doğru gürleşiyor. Dede kir yer minderi gösterd: ve “otur, kızım , dedi. Sonra eğil- di, çocuğun ellerini dizlerinin üs- tüne koydu, parmaklarını açtı. Bu hareketle Rabianın sımsıkı duran! vücudu gevşedi, içine de biraz sü: kün geldi, çarpıntısı, korkusu geç- t. Kendisi ha:manisini minde rin üstüne attıktan sonra çocuğuz! karşısma bir minder çekti, oturdu Yün şalvarı aşınmış, mintanının dirsekleri yamal, kolsuz yeleği nin üstünün havı gitmişti. Faka* bu zahiri fıkaralığa rağmen, gi yinişinde bambaşka bir hususiye! vardı. Hemen o dakika ders bas ladı. “Düm, tek tek, düm tek...,, hem söylüyor, hem çocuğun ellerini dizlerine vuruyordu. Bu en basit usule çocuk alışınca, sedirin üs tünden “Ney,, ini aldı, kolay bi: ünün! gi olacak adamın bulması gerekti. Genç kız kamışların, çalılıkların, a - ğaçların arasına saklanırdı. Savaşçı izi arardı. Yalnız koz bin beş yüz met. reden daha uzağa gidemezdi. Eğer a- dam onu bulamazsa bir ay (beklerdi. Sonra gene arama başlardı. Yalnız bu arada geven zaman arasında anne ve - ya amca başka bir seçme verdi. Başka bir sığmak daha yapma. ğa koyuldu. Ertesi günü savaşçılar gözüktüler, Kış için bir çok atlar (getiriyorlardı. Kızılyarımadaya varıp da olanı biteni öğrenince tasaları pek büyük oldu. Başkanların başkanı (o Aslanoğlu bir pars gibi çevikti. Yalnız uzun seneler omuzlarına çökmüş, şakaklara kır : lar serpmişti.. Kurnazlıkla Odolu Miz) sertlik sarı gözlerini, solan o renkli yüzünü tutuşturuyordu. İri kaplan oğlundan, Kaya oğlun - dan biraz daha kısa boylu idi. Omuz - ları sert bir kaya prçası gibi, gövdesi kalın kaburga kemikleriyle çerçeve - lenmişti, Kaya oğlunu ç#ğirtarak dik bir ses le sordu: — Aslan oğlu evleri kadınlar, ço - cuklarla dolu bırakmıştı. Beş savaşçi Kınl yarımadayı gözetiyordu. Kadın. lar ne oldu? Savaşçılar nereye gitti? O hepsini biliyordu. Kızıl yarıma » daya gilirlerken gördükleri bir yaşlı — Altı adam öldürdüğünü <öy!€') din. Yedinci el nereden çıktı? Kaya oğlu istikrahla cevap verdii — Bu el Yaban Domuz oğulları" dan kaçan bir kadınla kurdun öldür” düğü adamin elidir. | Kaplan oğlu mızraklı kargı! hızla savurarak böğürür gibi bir 4€ le haykırdı: — Demek Kaya oğlu (düşman! kadmlariyle ittifak ediyor. ? İki adam arasında o büyük bir W yaşıyordu. Kaplan oğlu Kaya oğlunun gün tikçe çoğalan kuvvetini fena hal krskanıyordu. Gene adamın altı dü$ man öldürdüğünü öğrenerek kıskan€ lıktan yenilmez bir kin beynini dön” dürmüştü. Hepsi iri mızrağın önünde geri €€* kildiler. Kaplan oğlunun kızıl saçli dimdikti. o Göğsü bir kaplanm göğü gibi idi. Kolları adaleden büklü” büklüm, bacakları demir gülleler idi. Genç adam bir adım geri çeki ça amca başlan bir seçme yapabilirdi), oluş bfeni a R BE marc TOPUZU SÜR AİATAKSİREN ERİ zel kadınım saklanacağı yeri gizlice | söylemesiyle olurdu — Kıza ağırlık; olarak parlak taşlar, deri verir. Ev - lenme işi yaşlıların veya o başkaların önünde yapılırdı. Çiğdemin evlenme için hiç bir dü - şüncesi voktu. O yalnız Kaya oğlu ile beraber olmayı istiyordu. Onun uzun, çevik boyunu bu adamm yaşama ur - kadaşı olabileceğini (o hatırından bile geçiremiyordu. Onları bağlıyan bu ar.! kadaşlık bağından gayri hiç bir bağ| dilemiyordu. i Kaya oğlu da bir şey bilmiyordu.| Yalnız gene kızın ırmağın pırıltılariy. le dolu sarışın iri gözleri okendisine çevrilince titriyordu. Kaynakta yıka . dığı uzun saçları koluna değince ür - periyordu. Parlak dişlerini (o kurdun dişleri gibi güzel, Yürüyüşünü krrrak | buluyordu. İstikbali hiç düşünmüyor - du. Bütün varlığını savan bu duygu - larla kendinden geziyordu. İ Aralarında başka bir erkek bulun-! madığı için üzüntüsüzdü. Ceylânlar -| da, geriklerde, sercelerde bile doğan kıskançlık orların arasında daha doğ! mamışlı, Öyle tatlı zamanlar oldu ki göçebe her şeyi unutmuş gibi idi. Gün doğu - sunda ışık dalgaları dumanları da - ğıtırken çınarların dalları, iğreti tek yaprakları gizli tatl'lıklarla dolardı, Çiğdem gözleri önüne gelir, anlıya, madığı karışık duybular genç adamı şaşırtırdı. Çok gezler onun yabancı ol. duğunu, kölesi olabileceğini düşünür.! dü, Genç kızın yaban parıltılarlar ya - nan gözleri kendisine çevrilince bütün bu düşüncelerden silkinir, benliği bü -) hava üflemeğe başladı. Rabianın ilk musiki dersi böy le geçti. Günden güne Vehbi De. denin öğrettiği; Kur'an okumak tan çok başka olan bu musıkinin deruni darabanıra alışıyor ve be nimsiyordu. Ve en karışık usu' leri dizinde vurmağı öğrendikten sonra hocası eline bi: def verdi (Devamı var) yük bir utanma ile dolardı, Yaban Domuz oğullarınm, kadın - Tarım sandalları bulunmuştu.. Altıner günü Papatye oldukça diril mişti, Taş sığmakları birakarak yola çıktılar. Şar ye Gökırmak savaş- çılarının dönüşü Kaya oğlu Kızıl yarımadada birkaç ihtiyarla, Yaban Domuz oğullarının ellerinden kurtulan bir iki genç kadın bulmuştu. Kendi sığınağını kadınlara “dan altı adam öldürdü. şılık verdi: — Kadmlar kaçırıldılar, Savaşçı » lar öldüler. Başkanların başkanı genç adamı kıyılermlar tutuşan vahşi gözlerle süz dü; — Dövüşmediler mi? — Evet dövüştüler. — Peki Kaya oğlu ne yaptı? Düşman! lardan korktu mu? | — Kaya oğlu o gün köpekleri, kur.| du, Tavşan oğluyla gitmişti. Domuz! oğullariyle yolda karşılaştı. Geri dön dü, Domuz oğullariyle Kızıl yarımada ya girmişlerdi bile. Kaya oğlu yapa - yalnızdı, Bir şey yapımadı. i — Niçin yalnız olarak dö üşmedi :| — Kaya oğlu düvüştü. Iki düşman! öldürdü. Daha sonra da dört tane öl! dürdü. İkisini de yaraladı. Bu konuşmayı dinliyen savaşçılar genç adamın çevresinde yarım bir hal ka olmuşlardı. İçlerinden Kaplan oğlu alayla güldü. Başkan donuk bir yüzle sordu: Kaya oğlunu ( dövüşürken hiç bir savaşçı görmedi mi! Tavsan oğlu gördü. İnee bir ses haykırdı: — Kaya oğlu Yaban Domuz oğlun. Tavşan oğlu! da kurtla birlikte bir tane (o öldürdü. Çocuk büyük bir pek (gözlülükle göçebenin yanına, gelmiş duruyordu. Bu sözler üzerine Kaya oğlunun ba| bası Kaya ile kardeşi büyük Kaya oğ.! lu Gökrrmaklıların görenekleri üzere! bağırdılar: — Kaya oğlu bir savaşçıdır! Kaplan oğlu homurdandı: — Bir çocuğun sözü ince bir yaprak Ta birleşti. Böylece Kaya oğlu Yâ Domuz oğullarının nerede yaşadık larını biliyor. Bu kadınlar Gökrrmâk”) Nlarr oraya götürebileceklerdir. Başkan homurdanarak söyledi? - Aslan oğlu kadınları görmek tiyor. Kaplan oğlu: — Savaşçıların hepsi kadınları gö mek ister, — Görsünler!.. Kadınlar ortaya çıkınca Gökrrmek lıların arasında hayretten doğan gü” rültülü mırıltılar başladı. Bütün gö” ler Papatyenin kaba yüzünden, ayr) gözlerinden, tıknaz gövdesinden ayff* larak Çiğdem üzerinde durdu. Pır tılı saçlariyle, içerisinde kehribar | ları yanan iri vahşi gözleriyle, kevrii boyuyle o Gökırmağın en güzel kızl8 | riyle mukayese edilebilirdi. Şişmi kadınların hepsi yok olmuf | lardı, Bütün erkeklerin gözleri def bir istekle parladı. Kaplan oğlu aç gözlerle baktı. o Buyuran bir söyledi: — Yaban domuz oğullarının ları ancak bir savaşçının evine gift bilirler. Çiğdem dimdik duruyordu. Kai oğluna horliyan gözlerle baktı. Kaplan oğlu gene söyledi. : — Kaplan oğlu bir başkandır, ban Domuz oğullarının kızı bir b8$'| Kanın karısı olacaktır... Kaya oğlu göğsünde derin bir v. nin yükseldiğini duyarak homur dı: — Kaplan oğlu ulusun başkan! | dır? Yoksa kadınları bulup geti bile olamaz. Gökırmaklılar Kaplan oğlunu er - keklerin en kuvvetlisi bilirlerdi. As - Tan oğlu bulunmadığı çağlar onun değ neğini eline alarak kumandayı o verir di. Kaya oğlu söyledi: İşte savaşımı isbat eden şeyler: Tüylü bir deri içerisinde yedi tane kurnmuş erkek eli çıkardı, Çocuk-da bir sekizinel el gösterdi. Bunun üzerine Aslan oğlu söyledi:! — Kaya oğlu dövüştü. Kaplan oğlu gene sordu: Kaplan oğlu mudur? i | Aslan oğlu susmuş, iki adamın #*8| malarını dinliyordu, Onda yalnız ” & kanlıkta kalmak emir vermek vardı.. Paylaşılamıyan bu kadın kulak asmamakla beraber Kaplaf | lunun gücünden, pek gözlülüğü çok olan kayırıcılarından korkuy!” | du. c Aslan oğlu öldükten sonra ba” 40) J 1 larm başkanının değneği Kapla” lunun iri eline geçecekti. Bunu biliyordu. | (Devamı vat)