i —.. B İLKTEŞRİN — 1995 BARBAROSTA İİ e mealen Tefrika numarası : 46 Yazan:( Vâ - ve “Bir şişe balığı kaç paramı eder?.. Bin altın, on bin e altın, belki de elli bin altın..., Geçen kısımların hülâsası Casus Yüni, Ali amcayı denize aliyor. Fakat o, casusun şifre » lerini ele (geçiriyor. Bunları kopye ettikten sonra, yerine tes nında Hızırın kadırgalarına Midillide yetişmektir. Fakat, aksi gibi rüzgâr diniyor. Bin » diği gemi bir türlü ilerliyemi - yor. Yolculuğu âzap içinde yaptı, Hava, sakinleştikçe sakinleşiyor- 4. Bununla maküsen mütenasip “itrak Ali amcanın beyninde fır- tnalar kopuyordu. Gecikiyor! Heber veremiyecek! Yâni, mel'unca oyununu oynıya- Ali, şöyle düşünerek sifreyi pa- ra teslim etmişti: “— Manastırların önüden ge Serken, sahte müslüman, işi yoksa Üireyle talimat versin! İsabet! , bir usulünü bulup onun mek plarmı elde eder ve okurum... Bizimkileri meseleden haberdar e. im, Plânlarını öğrendik miydi kolaydır... Küâse Yorgi körfezin de olduğu gibi, düşmanı gafil av- ız! Böylelikle, Monsenyör kaz» ğı kuyuya ikinci defa olarak ken RL etim Mediği bir şekilde vururuz! Ne - 'eden geldiklerini şaşırırlar...,, Ali amcanın düşüncesi buydu. Bu gayeile papaslara mektubu “slim etmişti. Fakat şimdi, işte azdığı kuyuya düşen asıl kendir Viydi Rüzgâr esmiyor... o Vaktinde Midiiye ulaşamıyacak... Hızır, dkıma gidecek... Yâni, o zama ha kadar, düşmanlara talimatını e Güvercinlerin naklettik. *i postalarla şifreler tamim edil MİŞ olacak... Kuvvetli bir donan- > Hızırın gemilerini mahvede- Ciğerlerinin bütün kuvvetiyle , Yelkenlere üflemek, onları şişir - *k istiyordu. Suya inip tüccar d "çasmı (1) arkadan itmek gib: ace fikirler bile aklma geliyor Allaha, kullara bütüm vaatları ç bulundu: Ku 'banlar adadı. Kü. *çilere ge: & Hızlı çekip salıdan evvel Mi- liye vararsanız, evimi, barkımı, “tün servetimi elden cıkarır ve ların tutariyle sizi azat ede *! diye vaadizrda bulundu. v Fakat, parça denilen gemiler i- 1 Nasıl lâzım olan rüzgârdir, On- iy Kürek kuvvetiyle ne kadar iler Dr Nitekim işte, bindiği gemi *ri) inde sayıyordu. d ihayet, mel'un pazartesi satte e Bugün Midillideler... Onla- kı Tüzgârsızlık tesir etmemiştir... , “rek çekerek varmışlardır... Hal. w,“i biz, imkânı yok, yarın adayı uyacağız. Neredeyse rüzgâr çi w amma, nafile... Öyle uza- > Gözleri ufuklardaydı.. Bulut - idi) Bir nevi yelkenli büyük ge gel- lim ediyor. Niyeti, tam zama lar, birbirinin üstüne biniyor, mu - vafık bir havanın kabardığını müj deliyordu. Öğleden sonra, bir esiştir baş- ladı. Direkler, ipler ıslık çalıyor, dalgalar çatlıyor... Gemi yana yat. mış, uçuyor... Ah şu rüzgâr yirmi dört saat evvel çıksaydı ya... Midilliye vak tinde yetişirlerdi... Fakat, şimdi, uçsalar kabil değil.. Kürekçiler de bunu anlıyorlar: “.— O kadar çabaladığımız bo- şa gitti.. Azat edilemiyeceğiz!,, di. yorlar... Ali, o geceyi uykusuz geçirdi. Sabahleyin, Baba burununu uzak: *“— Bir mücize olmazsa, yetiş- meye imkân yok...,, Rüzgâr da mükemmel esiyordu. Öğleye doğru M'dilli önlerine gel- diler, ne yazık... Ufukta üç karaltı vardı. Alini keskin gözleri bunlar: seçti ve yaşardı: “- Hareket etmişler... Gidiyor lar...,, Ağır ağır limana girmeğe hazır. lanan kaptanın yanına koştu. Ce- vabın “hayır!,, olduğunu kendi de onun kadar bilmekle beraber sor 1. — Bir işaret versek bu gemiler farkedemezler mi?... Onları dur- durmak için ne yapalım?... — Çıldırdın mı sen, baba?... — Peki, ne yapalım?... Haydi şunları takip et... Sana bu gördük- lerinin hepsini veririm... İncileri avucunun içinde uzat- tr... Kaptan ihtirasla baktr. Fakat: — Yetişemeyiz ki... dedi. On- lar, bizden daha süratlidir Hem, limana uğramağa mecburum. Yol. cuları ve malı ç'karmadan kati yen yoluma devam edemem... Şimdi Ali amca için bir tek ü- mit kalıyordu! Duaya başladı: “— Aman Allahım... Sen bana imdat et... Bari Bodruma Okadar başlarma bir felâket gelmesin... Yâni, oradan sonrası için bir ta- limat vermiş olsun... Yetişeyim.. Vaziyeti Hızıra anlatayım. Bera- berce bir çıkar yol düşünelim... Midillide hemen Bodruma gi * decek harekete hazır gemi olma - dığını görünce, geldiği parçanın kaptaniyle müzakereye girişti, Kü rekçilere bahşişler dağıttı. He - men o akşam yola çıkacaklardı... Kendisi Midillili değildi. Gerçi burada pek çok ta.nıdığı vardı. Fa» kat hepsi de Hızırın maiyeti idi ve şüphesiz şimdi onunla birlikte sefere çikmiş bulunuyorlardı Bu sebeple, sahildeki © balkç; kahvelerinden birinde oturdu. Ge. minin yükünü boşaltmasını ve ye| ni yolculuğa hazırlanmasını bek lemeğe başladı. Balıkçıların çalışmalarını sey- rediyordu. Bunlar, geceleyin deni» ze açılacakları için, şimdiden uğ-! raşıyorlar. Kimi, ağları yamıyor, kimi olta büküyor, kimi mesinaları parlatıyor... Bis şarkı tuturmuş- lar... Ali amca, bir yandan onlarla beraber ayni şarkıyı mırıldanırs ken, öte yandan 3a ağlara, kılların bükülüşüne ve iresinelere baka - rak derin derin düşünüyor... Bey - ninde bir takım plânlarm canlan » dığı belli... “.— Yâniyi mahvedeceğim... Fa. kat, ah vaktinde yetişebilsem...,, dedikten sonra balıkçılardan biri- ne seslendi: — Ver şu mesinelerden biraz bakayım... — Bunlar parayla, ağa... — İyi ya işte. Al sana bir altın. Onlarm yarısını bana sat... Balıkçı, hayrstle: — Aman ağa .. O kadar mesina. yı ne yapacaksın?... Ben meslek- ten olduğum halde bunlar Obana bir yıl yetişir... Buraya toptancısı gelmişti de fırsattan istifade ede- rek demin bir sürü aldım... — Öyleyse, haydi koş, on al tınlık daha al... Çünkü ben şimdi yolculuğa çıkacağım... Gideceğim yerde bu işin ticareti revaçtadır... Sana da bahşiş veririm... Balıkçı, bahşişi duyunca fırla- dı. Bir yük ince, parlak kılla av det etti, Bu esnada, Aliyi ilk aldığı mah ları birbirine ekleyip bir ağ yapar- ken buldu. — Aman, ne yapıyorsun? Bun- lar, ağ için değildir. Oltaların en alt kısmına bağlanır. Gayet beyaz parlak, şeffaf oldukları için, bas lık, yemin bir yere takılı olduğunu bunlar sayesinde görmez ve iğne- yesaldırır... Halbuki sen, canım mesinalarla alelâde ağ yapmağa| kalkışıyorsun, deli misin? Ali amca, kaşlarını çattı: — Ben, deli değilim, sen cahik sin! Çünkü her yerin balığını eş sanıyorsun... Benim gittiğim yer - de, mesinadan yapılmış ağlara dü şen gayet kıymetli balıklar vardır. — Allah, Allah... Hiç işitme » dimdi... Aletleri som mesinadan olduğuna göre, bunlar, sahiden de pek kıymetli olmalı... o Anlaşılan sırf padişah sof :asına göre şeyler. (genTÜRK SİNE M A SI N D A sem Bpuıssuouş Yidi U340G1j!ı Uopuajoumew unöng Bugün saatide talebe matinesi EE Kr EC EEE BEN SENİNİM Bugün BRİGİTTE HELM'in bu hafta en muvaffak olmuş filmini görünüz. Bir genç kızın başından geçen aşk maceraları İlâveten: HABEŞ HARP HABERLERİ filmi. manazım Bir haftadır annenin sözünü dinlemedin, ateşler içinde yandı Bak bu N evroz i n almakla hem ateşin düş gün bir hem de hastalığın geç'i. AMERİKADA BİRİNCİLİK | kazanan Teksayi prezervafifleri farkalâda ince ve sağlamdır. İHemşeri Eczanelerde satılır Fakat, bravo... Ağı gayet ustalıklı yapıyorsun... Her halde boş adam değilsin.. Zanaattan iyi anlıyor- sun.. İhtiyar, gevrek gevrek güldü; — Ne sandın ya?... Hele bu ağ. la yakalıyacağım balıkları bir gör sen şaşardın... Balıkçılar ekseriya ayyaş olur. Ali amcanın muhatabı da bunlar» dan biriydi. Cebinden epeyce bü. yük büyük bir şişe çıkararak ağ zma dikti. Bir iki yudum içtik - ten ve yumruğuyla (dudaklarını kuruladıktan soara sordu: — Bu söylediklerine ne balığı) derler? Ne büyüklüktedirler? Bi; | tanesi kaç para eder? | — Şişe balığı derler... Senin şu cebinden çıkardığın şişenin bü - yüklüğündedirler... Kaç para et. tiklerine gelince, orasını sorma... Bin altın, on bin altın, elli bin ak tım... — Atma, ağa... Biz balıkçılar mübalâğacı oluruz amma, sen, he- pimizi geçtin... Benimle alay m; ediyorsun?... Bu esnada, tâ yanı başında bir ses duydu: y İGELİYOR. HABER AKŞAM BPOŞTASI !IDARE EV! ” Istanbul Ankara Caddesi Posta kutusu : İstanbul 214 Telgraf adresi: istanbul MABER Yazı Işleri telofonu : 24872 idâre ve ilân 24370 ABONE ŞARTLARI Türkiye Ecnebi 1400 Ke, Gülhanede muayeneler Gülhane tatbikat mektebi b hekimliğinden: Gülhane tatbikat mektep ve k niği 15/10/935 salı gününden i baren tedrisata başlamış olduğu dan poliklinik muayenelerini gö terir cetvel aşağıya yazılmıştır. Ş bir halkının buna göre müraca etmeleri rica olunur, Sabahları saat 10 dan 13 e k dar. Pazartesi: Kulak, boğaz, buru: hariciye, fizik. Salı: Dahiliye, nisaiye, bevli Senelik İLÂN TARİFESİ Ticaret WNönlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kurustur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Masan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası y ba: Rönt, ildi — Vay, sefa geldin Ali amca!...! Myra Km A Arkadaşların arasında Çe sek Perşenbe : Hariciye, fizik, diğini hiç görmedim... Hattâ sor aki dumdu bile... Fakat, “denize düş- tü, boğuldu!,, dediler. (Devamı var) | Cuma: Dahiliye, göz cildiye, cumartesi: Bevliye, asabiye, kı lak, boğaz, burun.