a 91 — Bu sırada yıldırımlar saçarak kertenkele ahtapota hücum eden bir yarasa göründü. 94 — Salamon — Hangi cehennemde bulunu - yoruz? po - Sövgili kizim, Biraz sokağa çık - rik İstiyorum.. SİZİ Yalaz bırakma .! Kont dö M akım burada racaktı. Çünkü K © olsun anmayı € hat rahat gidebilirsiniz! dedi. aykardı: 1r1.. Gitmeyiniz. Bu en Ali * Benden mi korkuyor - ye mırıldandı. den korkacağım., Hay. ciliniz. Fakat çabuk dö sonra, Kont dö Mariy -| n şiddetle küpan - rk: alnız ve bizbize kaldık! s itimadımın derecesini gös — “eliniz, henüz odamı görmediniz, Onu size göstermek isterim) diye gö - türmek istedi. Pelikanlı titredi, Alnı ateş içinde kaldı. Fakat bu yüksek kalpli kahra - manda gişanlım dediği kıza karşı kal. vurdu. Deodayı elinden tutarak: Alis ümitsizlikle son bir çareye baş hinde beslediği hürmet duygusu ken «! disini gösterdi. Zihninden böyle bir düşünce geçirdiği için kendi kendisine kızarak gene söze başladı. — Burada kalalım. Çünkü hemen gitmek mecburiyetindeyim. Beni kimin beklediğini biliyor musun Alis? Navar Jorj: — Şimdilik lâf yok, suyu boşaltalım. — ” Zİ 20) 4 A Hi de po TOPRAKALTI KRALİÇESİ 92 — Birkaç dakika sonra ahtapotla kerten - kele ölmüşler. 95 Bü; vav erer praşva “Tav “Er kaç konserveleri kalmistr, PARDAYANLAR Krali! Bvet, kral, amiral Kolinyi ve prens dö Konde Betizi sokağında bir toplantı yaptılar, Zavallı kız içinden: Eyvah ikimiz de mahvolduk! de. di. — Beklediğimiz bir kişi daha var Marşal dö Monmoransi, Alisin vücudu şiddetle titredi. Eğer kont bu anda heyecan içinde bulun - mamış olsaydı, kapının dışında hasıl olan bir gürültüyü duyardı. — Neniz var? Neye böyle titriyor - sunuz, Oh, fenalaşaksınız galiba! diye bağırdı. — Ben mi? Hayır, bununla beraber o kadar da iyi değilim. Alis bir saniye kadar düşündü. Ba- yılmak bu sözlere son vermek icin en iyi bir çare idi. Fakat Deodanın sü 4. ramak için dışarıya çıkmak isteyince önüne gelen kapıyı açarsa Hanri dö Monmoransinin bulunduğu odaya gir miş olacağı aklına getirdi, ve; — Geçti, geçti. Ekseriyd böyle huh ranlar geçiririm, dedi, — Zavallı yavrum: Sizi öyle mes'ut öyle rahat yaşatacağım ki bu halle - rin hepsi geçecek. — Evet, evet. İstikbalden bahisede. lim sevgilim! — Alis, sizden şimdi ayrılmaklığım lâzım. Beni kimin (beklediğini bili - yorsun. Mühim kararlar verilecektir, Eğer düşündüklerimiz - olursa artık din harplerine son verilecektir. O va « kit Alis artık biribirimizden hiçay» rılmıyacağız. Siz karım: olacaksınız. Alis, Alis, dinleyiniz. Maksadımız kral dokuzuncu Şarli (kaçırmak ve şartlarımızı kendisine bildirmektir. Bu sefer Alisin ağzından bir yels lardır acrmıştı, PARDAYANLAR çığlığı fırlıyarak kapıya doğru koştu ve: * — Susunuz, halam geliyor! dedi. Kapıyı açınca Lorayı karşısındu buldu. Alis bu sözleri yalnız Deodayı sus. turmak için söylemişti. Kızcağızın şaş tığı şey sokak kapısının açıldığını duy maması ve Loranm tam kontun bu sö- zü sarfettiği zaman görünmüş olmasıy dı. Kont ise, kocakarmın hakikaten ge. ri döndüğünü sandı: Sanki başlamış olduğu bir sözü bi - tiriyormuş gibi: İ w Onun için yarm bulaşamıyaca. Ziz ancak bu küçük seyahati bitirdik -| ten sonra yanmıza dönebileceğim sev. gilim! dedi, İ — Gidiniz! Tanrı yardımemız ol -| sun, | Kont Loranım önünde nişanlısının | elini sıktı. Alis de onu kapıya kadar götürdü. Lora orada kalmıştı, Sevgililer öpüşerek vedalaştılar. O zaman Alis tetriyerek: — Deoda, gördüğünüz hu buhran sebepsiz değildir. Birkaç gündenberi rahatsızım (“korkunç rüyalar görü rüm,, Uğursuz bir önsezi (hissikablel. vuku) beni üzüyor. sözlerini mınl. dandı, — Oh, yavrum! — Beni seviyor musun? — Bunu sormağa lüzüm var mı? Bunu benden iyi bilmiyor musun? — Pekâlâ! hakikaten kalbin ve ru - hun benim değil mi Deoda? Dinle, yal varırım kendini kolla. Oh, her an ih -; tiyatı elden bırakma. Hele hu andan; sonra daha fazla dikaktli o). Herkes - 93 —.. ve suyun üstünde yüzmeğe başlamış - 70 YY ep e er AE EYİ ver 255 ten çekin. Hatlâ baban burada olsay dı babandan bile kork derdim. Deoda- bir daha söylüyorum. Nişanlından bi. le sakın! Delikanlı bir öpücük ile kızm ağ - zını kapamağa çalışrıken Alis sözüne devam eti — Kimbilir, belki de uykuda ağzım dan bir söz kaçabilir, Oh Deoda ken dini kollıyacağını üzerine basdığın kal dırım taşları bile gözden geçirece - ğini, rastladığın herkesten çekineceği, ni, bir söz söylemeden evvel o duvar » ların arkasına (Obakacağını içtiğin | suyun, yediğin yemeğin zehirli olup ol madığını anlamağa çalışacağını yemin ederek söyle... Oh yemin et! Bu heyecanlr halden tuhaflaşmağa başlıyan Kont: — Pekâlâ! işte yemin ediyorum, Fakat hakikaten beni de korkuttun, Yoksa bir şey mi duydun? bir bildiğin mi var? dedi. Alis: — Eemin ol ki bir şey bilmiyorum, Yalnız önsezim bana bazı şeyler söy Tüyor. dedikten sonra titrekleşen bir sesle ilâve etti: — Fakat duygularım beni hiç aldat maz. Doğruyu söyler. Deoda, sözüne, yeminine itimadım vardır. oEtrafın düşmanla sarılı imiş gibi kendini hep kolla! — Eevet yavrum. Sana söz verdim ve yemin ettim. Merak etme, yakın Zâ- manda bütün bu heyecanlar sona e. recektir. : Biribirlerine sarılarak» dudakları bir kere daha aşkla ve ihtirasla birleş fikten sonra Kont dö Mariyyak gitti.