İstanbul notları: “Yalova Kraliçesi ,, arasına geçiyor! Bu meşhur casus, bir zamanlar Mısırın ingilizle: Beyoğlunun küçücük bir 1okantâsında “Hint Prensi,, , "Diplomat,, ve “Suriye Yıldızı,, diye çağırdığı ahbaplarına inbirgece masallarındakilere benziyen büyük aşkını anlatıyor! İngiliz Veliahdı Prens Dögalin Vadiye kadar kendisine âşık ol- M0$, evlenme teklif etmiş yüzler- © genç kızla evlenmeyip de İs. oturan ellilik bir Levan- ten kadmcağızı alacağını söyler- Men inanmaymız. Fakat gene bu kadınım prens Dözala âşık olduğunu ve hatta İşanlanmış,, bulunduğunu iddi- N edişi gerçektir, buna inanın! ... Beyoğlu tarafımda küçük bir biantayı gidiyordum. Ilk günlerde Pek farketmedim. Fakat iki ayrı ğu olan bu lokantanın iç tarafında oturduğum müddetçe, İşarıdan gelen bir takım gürültü. ve birçok kimseleri Hint pren- ), yıldızı, diplomat, “me - Muru mahsus,, gibi sanlarla ça - Ürmaları gittikçe merakımı arttı. Myordu, Sonraki gelişimde dışarıdaki sa lona oturdum. Burada iri, vücu her yanma modern bir ta- kon destekler vurulmuş, geniş şap kası eyi yağmur yemiş bir kır mam , Yaraş; gösteren çiçeklerle (dolu, Tözleri sürmeli, yanakları top top Pudralı, gerdanı sarkık ve şiş elli kadın gördüm. Durmadan biz beet içer, konuşuyor ve etrafın. daki masalarda oturan delikanıla- yn her birine yukarıda adı geçen yüksek ve parlak tabirleri kullani- Yordu, z ... Bu delikanlılardan biri, teklif. beni işaret ederek: — Londradan geliyor galiba, dedi. Prens Dögali herhalde gör-| Müş olacaktır. Size malümat vere- bilir ,, Senmisin bunu #öyliyen... Ka - İn oturduğu yerden sandalyesini devirircesine kalkınmak İstiyerek bin zahmetle benim masama doğ. We ağır bir bulut gibi yürüdü. ve : olarak: — Rica ederim bay, dedi. Prens “Özal nasıldır. Beni sordu mu? Sonra, kendi kendine gülüp: | “— Elbet soracaktır, diye s5- İBühe devam etti. Zaten birkaç gü- Be kadar İstanbula gelecektir, de- Biyor, Gelip beni alacak. |OKıs kaçlık onu bitiriyor.. Fakat emin 9m ki ben, oru sadakatle bekli- Yorum... Gözleri sinek kanadı gibi kıpı- San bir esmer genci göstererek: İşte prens hazretleri de biliyor. İşte Suriye yıldızı. Bütün bunlar benim bir kuzu gibi © yaşayışımı Sözleriyle görüyorlar. Yarabbim beni ne vakit kavuşturacaksm..., Ellilik şişman kadının kuruntu- tunu, zihninin terazisiyle birlikte Börmüş ve gülümsiyerek yanımda. ki Masaya yerleşmesini adeta is- temiştim, ,.. İstediğim gibi oldu. Yemeklerini yanımda yemeğe Ve ağzı bazan lokmalarla dolu ol halde âşkmın derinliğinden #özlm ona, İngiliz veliahtmm kendisini sevmesine sebep (olan meşhur bir rüyadan (bahsetmeğe başladı. Aslma bakarsanız veliahtla hiç yüz yüze gelmemiş. Fakat, günün birinde veliaht bir rüya görüyor. Rüyası güzel sular akan, nefis bir havası olan, yeşil ağaçlar (o veçi- menlerle süslü bir muhit (içinde belirmiş.” O kadar ki buraya Ya- lova diyebilir. Yahut Yalova ol. duğunu kulağma fısıldamışlar... rm arasından bir baş görünüyor. Toplu, yuvarlak, lepiska saçlı ve gözleri — nasıl diyelim, donanma fişekleri gibi yanan — bir * baş. Veliaht “bu baş kimin başı?, diye! yanımda bulunanlara soruyor. — Yalova kraliçesinin, diyor- lar, Tesadüf bu ya, o gün, Yalovada bir güzellik se: » 1 olmuş ve bu basba kraliçe, seçilmiş... Uyanıyor. Tabii her rüyadan sonra olduğu gibi ortalık ağarmış, güneş doğmuştur. Eline sabah gazetelerini alıyor. Bir de ne görsün? Rüyada gördü. ğü kadınm resmi, birinci sayıfa - larda çıkmaz mı? Hepisinin de altımda “Yalova kraliçesi, Mis bil- mem ne|,, diye yazıyor. — Aman, bu benim rüyada gör rüp tutulduğum (!) yüzdür, diyor. Ben bunu bulmalıyım... ... Rüyalarm rüyasında geçen bu macera işte bu lokantada rastla- dığım zavallıyı almış yürümüş.. Şimdi her tanıştığı kimsenin on- dan haber getirdiğini, yahut ona haber götüreceğini kurarak bu ku! runtuşunu açmaktadır. Bana da bu suretle debelleş olmuştur. İki akşam, Yalova kraliçesi ve Prens Dögal âşığmm derdini din- lemek ağırma o gitmedi. Fakat üçüncüsünde durum değişmişti. — Kıskanıyor, diyordu. o Çok kıskanç bir tabiati var. Dün İstan bula Perapalas oteline (geldiğini söylediler. Beni görmeye gelmiş. Gittim. Tokatliyana indi dediler. Oraya da gittim. Başka bir otele yolladılar. Benden sakladıklarını biliyorum. Kendisi de benden sak- lanıyor.. Öyle ya. Belki sürpriz yapacak. Ahhhh. ... Bu kadınm derdini, kaldırabile- ceğimden daha büyük bulduğum için - o lokantayı bırakmış ve bir zaman gitmemiştim. Konuştuğu kimseleri sokakta pek kestiremi- HABER — Akşam Postası Umumi harbde Arabları ayaklandıran ingiliz Öölmezleri eline geçmesine şebep olan Palmer'in yanına gömülecek Namına büyük bir âbide dikilmesine karar İngilterenin en büyük adamla - rma “Sen pol.; kilisesinde bir yer ayrılır ve bunlara orada bir âbide dikilir, Bu babtiyarirğa ermek, her İngilizin en büyük ülküsüdür. Çün! kü Sen Pol kilisesinde adları ve sanları yaşıyan İngilizler, ölmiyen! bir ün kazanmış, yurtlarma en $e-| & refli ödevi yapmış sayılırlar. Nelson, Welington ve bunlara benziyen bir çok İngilizler hep bu şerefi kazanmışlardır. Casus Lavrense de bu paye ve! riliyor, onun da tunçtan bir heyke* Yi Sen Pol kilisesinin bir köşesine konulmak için hazırlanıyor. Ve bu heykelin açılma törenini büyük gösterilerle başarmak için tedbir | almıyor. Şimdiden haber verildiğine gö) | re Lavrensin heykeli için (Senj | Pol) da bir köşe aranırken, en uys| İğ gun yerin profesör Palmere ayrı lan köşenin yanrbaşı olduğu anla" şılmış ve böylece ayni yolun yok cusu olan iki arkadaşın yan yan& getirilmiş olacaklarma bakılarak ayrıca sevinç duyulmuştur. Palmer ile Lavrens, birbirinin öncel ile ardel (Selef ve halef) idir. Biri Lavrensin yaptığı işi önceden başardı. Ve (öldükten sonra Lavrens onun yerini tuttu. Nasıl ki Lavrensin (ölümünden sonra dü bâşkâlatı onun yerini tu- baki a 5 © Başmrdeğir işimi - mükâfatmı senpole girerek gördü. Lavrens de trpkr onun gibi mükâ- fatlandırılmaktadır. Biz bu Palmeri pek tanrmayız. Tanırsak Lavrensin neden ölme: diğini, onun hayatımı kimin ve ne e a a KANA yordu. Bir defa (gerçekten bü- yük otellerden birinin ( içerisine girdiğini az sonra çıkarak bir baş- ka otel istikametinde salma salma yürüdüğünü gördüm. Dehşetli şıklaşmıştı. Ayağa kalkmış bir cambaz fili gibi ilerli. yordu, üstelik elinde bir de baston vardı. Yürüdükçe (kafasmdaki sapka, çiçekleriyle (birlikte bir Habeş tuğu gibi sallanıyor ve a-| yak kaplarınm topukları yüklen-| diği ağırlıktan adeta grcımdıyor- du... Bazı kimseler, kendisine taş. kım bir nezaketle selâmlar veriyor. du. ... O lokantaya geçenlerde gittim. Hint prensim, O Suriye yıldızı ve diplomat takımından “şahsiyetler, gene masalarında görünmekle be- raber, prens Dögalin âşığı yoktu, “Hint prensi,, ne sordum: — Yalova kraliçesi gelmiyor mu? Cevabı şu: — Mal sahibi istemiyor. bu'de- li kadm yüzünden türlü kepazelik oluyor. Müşteri kaçıyor. Onun için patron ayağımı kesti. Fakat o kadmcağızm deliliğin. den lokantada bir iz kalmış gibi... Gelen brckm delikanlılardan ber biri ayrı bir hava çalıyor.. Ve mal sahibinin bunları da kapı dışarı etmeğe cesareti yok... Hikmet Münir yin uzattığını anlamış oluruz. Palmer de, Lavrens gibi, arke - oloji bilgini idi. O da Arap gö- çemenleriyle düşüp (kalkmış ve onlar arasında “Şeyh Abdullah, verildi tında Süveyşe yakın bir yerde de * niz kıyısma vardığı görüldü ve bu adamın Palmer olduğunu, onun önemli haberlerle geri geldiği an - laşildı. Palmer çöl içinde bin kilomet - İ relik bir yolculuk yaparak Arap i göçmenlerinin bütün şeyhlerile gö- İ rüşmüş, hepsiile anlaşmış ve bun- İngilizler “Müh Kahraman,, say» dıkları Lavrens'in hayatına dair bir film yapıyorlar. Filmde Lav rens rolünü, resimde gördüğünüz Valter Had adlı aktör oynamaktadır. Palmer İngilterenin Mısırı ele geçirmek istediği sıralarda kendi. si Britanya uluları arasma yük - selen işe girişti, O zamân Mıserm içi Karmakarr şiktr. Arabi Paşa admı (taşıyan ulusçu bir yerli, Misir o Hidivi Tevfik Paşa ile uğraşıyor ve Hi- divliği söküp atmak için (savaşı yordu. İngilizler bu fırsatı kaçır. mak istemediler ve İskenderiyede kopan bir kargaşalığı bahane « derek bu şehri bombardıman et- tikten sonra askerlerini karaya çi- kardılar ve bütün Misir ele geçir. meyi tasarladıklarımı gösterdiler. Arabi Paşa buna karşı kutsal bir savaş açmayı kestirdi ve kut- sal savaşı ilân etti, İngilizlerin bu sırada en büyük korkusu Sina çöllerinde yaşıyan). göçemen araplarm bu kutsal sava- şa katılarak Süveyş kanalma doğ- ru akın etmeleri, kanalı yikmaları ve kapatmaları idi. Buna karşı gel. mek için bu araplarla anlaşacak ve onları geri çevirecek, (o onları dilediği yolda yürüteck bir “Lay- rens,, gerekti. O zaman, profesör Palmer bu rolü © üzerine aldı ve yaptı. Arap göçemenlerini onun kas dar tanıyan, onların bütün şeyh- leriyle dost olan başka bir kimse yoktu. Palmer 1882 yılmın bir temmuz günü İngiltereden gizlice yola çıktı, Yafa limanında indi ve bir- denbire göze (görünmez oldu. Çünkü Yafada kılığını değiştirmiş ve gen “Şeyh Abdullah,, olmuştu. Kendisi Oon yıllıkbir ayrılıktan sonra çöldeki dostlarma © kavuş mak, onların hatırmı sormak için gelmişti. 15 Temmuz 1882 günü Palmer Gazeye vararak oradan çöle dal - dı ve'bir buçuk ay kadar kendin- den hiç bir haber alınmadı. Ancak Ağustosun ilk günü yor. İ gun, bitkin bir adamın deve sır ları Arabı Paşaya karşı yürüyüp o- nunla döğüşmek için kandırmıştı!, Lavrensin Türklere karşı yap» tığmı Palmer Mısırlrlara karşı yap mış bulunuyordu !. Bu işi sonuçlamak için yalnız bir şey gerekti: Altın! Palmer de Lavrens de ayni yol- dan yürüdüler ve ayni işi başar - dılar, Palmer Araplarla düşüp kalka- rak geri döndükten sekiz gün s0n- ra Arap göçmenlerini toplamak ve deve satm almak için tekrar yola çıktı, Yanmda üç bin altın taşıyor ve kendisine yüzbaşı Gill ile bir deniz subayı olan Charrington ad- h biri yoldaşlık ediyorlardı. Bu iki yoldaş, çöllerdeki telgraf hatları « nı kece eklerdi. On beş gün sonra (23 Ağustos 1882) Palmer ile yoldaşlarınm, taşıdıkları atın yüzünden, öldür . düklerine dair bir takım rivayet - ler işidildi. Ve İngilizler, çölü tarr- yarak ölüleri ve öldürenleri ara « mağa koyuldular. Albay Warren'in Okumandası altında; süel bir kuvvet birinci teş rinin 22 inci günü Sinanın Sudr vadisinde ölüleri buldu. Üçünün de çölün kızgm güneşi altında u- zun uzadıya kovalandıktan sonra vuruldukları anlaşılıyordu. Albay Waren bunları vuranları arrya arıya eline geçirdiği bir kaç Arabı İskenderiyeye kadar götür dü ve bunları orada astırdı. Fakat Palmer yapacağımı yap- muştı. Süveyş kanalı göçmenlerin akınma uğramamış, İngilizler ar - kalarmdan yiyecekleri vuruşlar « dan korunmuşlar, ve kollarmı sak Irya sallrya Mısırı ele geçirmişler - di. Palmer ile arkadaşlarınm ceseğ. leri bir zirhlr ile İngiltereye götü. rüldü ve 1883 yılımın 6 Nisan gür nü ulusal bir cenaze törenile Sen Pol kilisesine gömüldü, Lavrens 35 yıl sonra ayni işi Türklere karşı başardığı için o da Sen Polda yer buluyor ve kendisi- ne ulusal bir âbide dikiliyor. Ömer Rıza Doğrul HABER 2 7 dilem acun. göze ML