11 Ekim 1935 Tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12

11 Ekim 1935 tarihli Haber Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—. PAMm, RA SR RR e EE EN a mn İn AR a in Ran 11 İLKTEŞRİN — 1985 TETKİKLER “Nüfus işi devlet politikasının belkemiğidir Davet hazi tipteolursa olsun #nün bir nüfus politikası vardır. A - deta devletle nüfus politikası hiç bir devirde biribirinden ayrılmış değildir. En ilk el topluluklarda bile nüfus politikası göze çarpar. Nüfus politi . kasını insanlık dinsel bir ödev olarak başarmağa çalışmıştır, İlk el topluluk-! ları kutsal kitaplarında buna dair parçalar, hükümler görürsünüz. Eski! Hindin kutsal kanunu olan “Manou,! kanunları sık sık nüfus meselesinden bahsederdi. Meselâ bu (kanuna göre! “bir oğulla eihanlar fethedilir, bir to-| runla ebediyet elde edilir, bir toru . nun oğlu İle güneş âlemi elde editmiş| elur.,, Eski İranda Zerdeşte göre üç şey hayırlı tdi; Tarla sürmek, Ağaç dikmek, Çocuk yetiştirmek, Samilerde de nüfus meselesi dinsel bir mahiyet almıstı. O zamanlarda o bütün. meseleler dinsel bir hava içimde olduğu için nü füs politikası sadece bir tektm emir lerle insanları çoğultmek öneline bağ' Ir kalmıştı, ” Aram fasla verimli olduğu; topra . ğın işletilmesinin tek kazanç kaymağı sayıldığı #nmanda hükmler hep nü . fusun artması yolunu tutmaktır. Ba * babğı tikdir, beküirliğr kötüleme bu . nun bir neticesi idi. Bir topluluk için kapital fazlası demek olan nüfus art- ması başka bir yönden de önemli idi. Günkü harp yâaşamanm şartlarından biri idi, Harpte fazla wüfusla zenginlik, ! ganimet elde edilirdi. Aksi takdirde e* sirlik bir gerçek olurdu; İnsanlık” dinsel bir zaviyeden ha - yata baktı zamen bu meseleyi böyle- es görmüştü, Fakat daha sonraları nüfus meselesi bir ekonomi değeri o larak tetkik edilmeğe başlanmıştır. Ekonomi mevzuu olarak tetkik e . dilmesi onan müsbet ve faydalı şekil- ler almasına sebep olmuştur. Çünkü artık bu önemli mesele en ciddi ilim konusu olarak ortaya çıkmıştır. Onun| için bugün nüfus meselesi milsbet dev let politikalar, belkemiği olmuş tur, Çünkü al sayıya, makayeseye dayanmaktadır. Sayıya, mulkayeseye| dayanmak demek o politika içinde ne yaptığımızı neler elde ettiğimizi kont rol etmek dentektir. 1927 de bir nüfus sayımı yaptık. O zaman, bir gün her kes olduğu yerde durdu, Kaç bişiyiz, nerelerde oturu - yoruz, pe kadar iş yapıyoruz, işleri . mizin cinsleri melerdir? Hülâsa 1977 yılındaki durumdan bir çok manalar gıkardık. © zamandan bugüne kadar 8 yıl geçti, Şimdi bu o sekiz yıl içinde de bir çok şeyler yaptık, fakat bun - ların şöylece bir genel mukayesesini yapmak: islersek ne yapmalıyız, bu - nun tek çaresi 1977 de olduğu gibi 20 tejrinievvelde de herkesin olduğu yer de durarak halimizi tesbit etmektir . Yeni nüfus yazımı.bu bakımdan gok; ama pek çok ehemmiyetlidir. Çün kil-927 den hu zamana kadar ne kadar arlmışız, yahut artmasını istediğimiz yere nekadar. yaklaşmışız. Bunun! öğreneceğiz, buna « benzer nice, nice mukayese imkânlatı elimize geçecek, Eğer bir mmtakada nüfus arlmış ise onun sebeplerini dahi iyi arıyabilecs, giz, bir yerde azalmış; ise onun se* beplerini kökünden kazımak için. Tâ »/ zmgelen tedbirleri alacağız. Bu sayımdane kadar doğru netice alırsak mukayeselerimiz o kâdar sağ” lam: olacak, hayalden, hülyadan kur - tulmak için tek çare ciddi bir nüfus sayımlarını tekevarlamaktır. Sadrl ERTEM ŞUNDAN BUNDAN Cinde şeytanlar nasıl kovulur Çinde Yangtze Kyang ırmağı! 18'a menbaımdaki yüksek dağların! tepesinde yaşıyan Naşi kabilesi e rasıada hastalıktan kurtulmak i için) çok tuhaf bir usul vardır. Bir adam hastalandı mı hemen “Tomhasa,, yani papasa haker gönderir papas da hastalığın şey - tanr'ile bir savaş terib eder. İlk önce bir piliç boğazlanarak bis tabuta konur ve ölli pilite ar- m«ğanlar verilir. Sonra bir şopa-' an. demiri getirilerek kızıl ateşe Komut ve danslar baş'ar, Papas kıpkırmızı kes İmiş sa - pAS demirini ateşteri alarak bunun üstüme yalın ayak basarak danse der; sonra kızgın demiri dilinle yalar. Sonra bir tencere dolüsu zey - tin gağmı ateşin üstünde kaynatır. Bu esnada da ellerini ateşe sokar, foltür fokur kaynıyan tencere ve yarek parmaklarile şimdi hastanm evindeki bütün odalara koşarak ağzımda yalın kılıç olduğu halde odaların her köşesine kaynar zey. tin yağlarını serper. İşte bu tören hastalığın şeytanı» nı evden koğup cıkarır ve hasta &- dam sözde iyileşir. e Bu tören tam üç saat süren ve hatta diş ağrıları için bile yapılır. Kadın vatmanlar Japonyada birçok işlerde ka - diınlar da çalışırlar. Bu kabilden! olmak üzere Tokyo'da ve öteki bü-| yük Japon şehirlerinin tramvayla-! rmda birçok kalım vatmanlar ve kondüktörler vardır, Sünt kulak! Prag şehrinde bir elektrik fir - ması sedanın tam ölçülmesi ve in: san hayatı üzerinde tesirlerini an» lamak icin sun'i bir kulak icad et- miştir, Bu kulak gürültü meselesi- ni tetkikte kullanılacaktır. Kadın polisler Lehistanda da şimdi poliş kad- rolarına kadın da alımmağa baş - latimiştir. Ancak alman kızların lise şahadetnamteleri olacaktır. Po- lis kadınlar hizmete alımıdığının ilk senesi zarfında evlemmiyecek - lerine dair taahhüdname verecek- lerdir. Evleridikleri takdirde der. hal hizmetten çrkarılacaklar ve te- kaüdlük haklarını kaybedecekler- dir. Kadm polisler, teşkilât bil. bassa tetkik ve gizli şubelerinde kullanılacaklardır. Sokmıyan arılar! İngilterenin Bristol şehrinin hayvanat bahçesinde yeni bir cins arı yetiştirilmektedir. Bahçede bir yi şöyle bir kolaçan etmeğe gitti. iki koğan arı da vardır ki bunlar ancak dehşetli bir surette kezdirıl- dıkları takdirde insanı sokmakta- dırlar. Yoksa koğandan bal alınır. ken. katiyen saldırmamakta dırlar. Bu arıların gelecek sene nesilleri-' nin biç bir vakit sokmıyacakları! ümid edilmektedir. Bun'arın yine iğneleri bulunacak onu kullanm: - yacaklardır. | Birdenbire hava çok oynak/ oldu. Tayyaremiz fena halde'baş;! kre vurmağa, şalpa yapmağa bağ | ladı. Kumlar kesmiş olduğum de: likten içeriye girdi. Az sonrada motör çat pat vapmağa haşladı ve nihayet durdu. | Pilot yere doğru dümen kırar: ken korkunç vüzgürın tellere çar: p?rak çıkardığı çirkin sesleri dis | yuyordum. Yüzbaşı: “Velplane,. | yapmağa uğraşıyordu, fakat rüz gör şiddeti hu-manevtayı bosu: yordu. Nasıl» yaptığını. bilmiyorum. fakat tayyare: yere. yaklaşırken | speliin gördüğü mim Paym> Yazan: Seppt Popfingt Tayyare inmiye mecbur kalınca çi 'ortasında susuz beklemiye başladi ye Hindistanın Benares Yözbaşı one çeki düzen-verdi ve| yakmak için hazırlanma töreni... Ceset se tl hiç bir zararsız yere konduk. Yüzbaşı dışarıya. fırladı. Ben de yerimden kalkarak, raşıtın.iş* kemleşine oturdum. Yüzbaşı yu- karıya tırmanıp da meşin palto- sunu motörün üstüne sermeğe başlayıncıya kadar beni şörmedi. Fakat beni görür görmez de| küçük siyah gözleri sanki oyukla, rından dışarı fırlıyaçakmış gibi açıldı ve sağ eli birdenbire taban-! caşma gitti. Tayyareden aşağı" ya İnmemi emretti. Tabancanın soğuk namlusu hep üstümde idi. Ona fransızca bir kaçak oldu- ğumu anlatarak kartlarımı örter. ğnarduk. Yüzmetre, ikiyüz metre, dim. Kum tozları ağzımıza, bur run deliklerimize girerken o da şimdiye kadar ömrümde işitme diğim ağır küfürler, sövüp sasma- izr bambardımanma başlamıştı. Tabancasını tekrar kılıfina ko- yarak, tayyarsye binmemi emret- ti. İkimiz de oturacak yerin dö- şemesine sinerek, kumden kaçın- mağa uğraştık. Ben hemen arka çontama elimi uzattım ve tâşı makts olduğum! su: şişesini! çika- rarak yüzbayıya verdim. Yüzbaşı güldü ve elini uzattı. Tokalaştık- tan sonra bana: — İşte aradığm belâyı buldun, değil mi? Diyince ben de gülerek başımı salladım. Son»a elini pilat şanda!- saşının arkasına sokup küçük'bir kutu çıkardı. Bunun içinde dört asndöviç, bir şişe limonata, bir kutu sardalya vardı. Ben-de bun- lara iki parça kuru ekmekle iki raket çıkolüta ilâve ettim; Yüzbaşı dedi ki: — İşte bütün varımız yoğumuz bu!.. Fırtına durmazsa hapı yut- tuğumuzun resmidir. Çünkü bu rüzgârda tayyareyi kabil değil havalandıramam... İkimiz de yarımşar sandöviç yedikten sonra yüzbaşı bana tay yarede kalmamı söyliyerel; çevre: Bir saat kıdar uzaklara do- laştıktan sonra geriye geldi ve hiç! bir kervan izi göremediğini söy.! ledi. Nerede olduğumuzu pek bi- lemediğini, fakat büyük sahranım' kuş uçmaz, kervan geçmez İğidi tepeleri bölgesinde ulunduğu- muzu tahmin ettiğini anlattı. 5 O günü ve gedsyi tayyarede geçirdik. Tayeri ağarmadan li, miryor, beni boğacak gibi oluyor- Serpildikten sonra ateşe atılır, mohata ve suyumuzu son dam.) dan aşağr yukarı 300 lasr bitmiş, dillerimiz de şişmeğe başlamıştı. Gün yükseldikten son- ra hava biraz diner gibi oldu. Andre motörü muayene eder- ken tekerleklerin. çevresini sar: mış olan kum tepelerini kazmamı söyledi. Tam iki saat biç durup dinlenmeden çalıştık. Tekrar tay- yareye girmemi emretti. Motörün sesi en güzel musiki» den daha iyi bir suretie homur- danmağa başladı. Kum tepecik- lerinin üstünde sarsıla saraıla-yü- derken sarsıntı kesildi; havalar» miştıke.. Sarı bulutun içinden yükarıya doğru uçtuk, uçtuk.. Nihayet bu: İutların üstüne çıktık. Çöl güneşi bzi yakıp kavuruyordu. Andre bona:döndü, şiş ve kanıyan du. deklariyle gülümsemek İstedi. Ne kadar açtuğumuzu bilmi - yorum. Düşünebildiğim biriçik şey suydu... . Şişmiş dilim artık ağzıma sığ- du, Fransızın da susuzluktan ba: yılmak derecesine geldiğini ve tayyareyi zorla idareye uğraştığı- nı görüyordum. Sonra bir mucize oldu!,. Ağa ğıda kum denizi üstünde yürüyen küçük küçük noktalar gördük. Bu bir kervandı,ve suyu bulduk de- mektil... Tekerleğimiz kuma değer değ. mez Andre oturduğu yerde yığıl dı. Ben de bütün uğraşmalarıma rağmen bir türlü yerimden kalka- madım, Bu. sırada tayyaremizin çevre- sini sarmış olan erkek, kadın ve| . çocuklara aptal aptal bakmaktan başka bir iş yapamıyordum. Onlarâ neden sonra parma - ğumla ağzmar gösterdim ve ben de Fransız subayı gibi bayıldım. Bu Araplar yumuşak yürekli kişilerdi. “Bizi ayılttılar, Şişele: rimize su doldurdular. &ndre de. ben de şişmiş dilimizi azar azar| slatmadan evvel kana kana iç | medik. Kendimizi adamakıllı to -| parlayınca yanımızda bulunan parânin büyük bir kısmı Arap! zezleririn avuçlarına sıkıştırdık. Kervanın başı olan adam Tum- buktenun dosdoğru güneyde, bura! | girip çıktık! Size wğerli | uzakta olduğunu söyledi. ni buradaki askeri gre danma indirdi. vermiyeceği di aklıma geliverdi. Bana karşı nasıl d tediğini artık ona O 80 Günkü askerlik vazifesi 44 siyle olabilir de beni Bir hapishaneye attırır, orada ve yıllarça kalırdım, i Andre, paraşütün daki bağlarını çözüp de atlarken on kadar Frantsü koşarak geldiler. Hepsi di bana baktı, Ne asker, ne sız olani böyle bir adamı le şaşırmışlardı. e Ben d# rada tayyareder i tim, Yüzbaşı bir v omuzuma atarak askerler# ki; — Bu Seppl peyfin nu Adrardaü kilo zakta gidi kum büldum. o Kervünm; aj sahrada tek başma kalı tayyareye alip buraya gel mecbur oldum. Mereleyi VE porla kumandana bildi: Askerler hangara do laşımca, Andre bana dö: ni uzattı ve: “— İkimiz birlikte Tuklar dilerim... Dedi, O tayyaresine d de kumda ilerliyerek Tur, nun beyaz kalelerine dümi, Devami”

Bu sayıdan diğer sayfalar: