Tefrika numarası :24 Yaman (AE, İİSY “Sen artık bana emredemezsin! işte sana inad I Vahşi hayvanlar arasında ve Afrikamn balta girmemiş ormanlar İ rında geçen aşk ve kahramanlık. heyecan. esrar ve tetkik romanı | mer şşg em Yasan: Rıza Şekib e Karşa yılanın sırtına hançerini sapları ve çelik parmaklarını boğazına geçirmiş! Artık hayvanın kendisini kurtarması imkân yoktu şerbeti içiyorum!,, diyerek zehirli kupayı dikti! | Geçen kısımların hülâsası Yılanlı manastırın Uk önce bir zehir vererek yüzünü gözünü şişirdiği bir zengin genci, şimdi panzehirle iyi ediyor, Kızlara -! gası Ramarama da oradadır. Yüzü görü şişiren zehirler ma. sanin Üstünde duruyor. Kızlar uğasının da Zübeyde isminde intikam atmak istediği bir kız vardır. Ramarama durada 450 altın bekliyor. Bu parayı saray kâhyasına testim edecektir. Sinos: — Oğlum, Zografos! - dedi - Senden bu kadar çok para iste- mezdim, fakat, kullanılacak ilâç,| pek pahalıya çıkıyor... Bir kısmı! Kudüsten, bir kısmı Hintten, bir! kısmı Çinden gelmiş, kaynatılmış | böyle mini mini bir zerrecik ol - muştur. Sonra, tam yüz yıl, bu ilâcı papaslar, dua okuyarak yo * ğurmuşlardır... Ramarama: “ — Ne atıyor! » diye düşündü - Daha demin engerek zehrinden yapılma bir macun olduğunu söy- lememiş miydi? Bu gibi ilâçları benim'eski dinimin sihirbazlar, da bilirlerdi. Meselâ güvercin pis. liğiyle karışık su içenin sesi kısı- lr. Bu, bizlerce malümdur. Fa, katşu a i > lesindeki ürkelerin —— - da sırada bakmağa gelen güver: cinci başısının bir gün orada yan- lışlıkla içtiği böyle bir sudan se sinin kısıldığını bilmiyordur. Bu engerek macuau da bir takm te sadüflerin öğrettiği - tecrübelerle | elde edilmiş şeyler... Ben de bu maHastırda hakikaten mucizeler yapılıyor sanıyordum.,, Zenci, bugünkü intibaları hâlâ sıcağı sıcağna üzerindeyken da- ha fazla düşünse, belki imanın bile sarsrldığınt hissedecekti, Be- reket versin ki, aklı fikri masanın üzerinde duran mavi taşlardaydı i bu yapılan tedavi esna » sında ikinci plânda kalmak teva - ZuunU göstermiş gibi, usul usul geri çekildi. Masanın arkasına gitti, , Manastırda yüzü gözü şişiren bir zehir olduğunu işitmişti. Bu - raya onu tedarik için gelmişti. Yalvaracak, yakaracak, bir par - çacık, bir parçacık bundan elde etmek için avuç dolusu altını göz den çıkaracaktı. Fakat işte, ha - cet kalmamıştı, Mavi taşlar, kâse dolusu önün- de duruyordu ve herkes, Zografo sun nasıl tedavi edildiğine bakı- yordu. Zenci, çocukluğunda çok hırsızlık etmişti. O zamandan kalma bir itiyatla, parmaklarını ustaca ileri doğru uzattı. Gözle kaş arasında, mavi taşlardan bir Barça yakalıyarak şalvarının ara sına soktu. i Oh... İçi rahat etti... ” Zografos: — Tek iyi olayım da bin düka fedadır, . dedi - para, kâhyamda. dır. Ne suretle emir huyurursanız teslim edeyim... : Sinos, delikanlınin omuzunu okşadı: — O cihet kolay. Senden para almazdım bile... Fakat, va- alelâcele . bir ahududu. şerbeti ziyet malüm. Bir yandan da Türk-| yaptı. ler sıkıştırıyor. Nitekim, 450 al tınını onlara teslim (edeceksin... Tamamiyle iyileşmiş olarak bura- dan giderken, Ramarama cenap- larına, manastırımızın dışında ve- rirsin... — Aman yarabbi... Tamamiyle iyileşmiş olarak mı buradan gide ceğim?... » dedi — Şimdi görürsün... Dualar okuyup haç çıkarmağa başladılar. Engerek macununu bir bardak şerbet içinde eriterek Zografosa içirdiler, İşte, kızlar &* ğası, o zaman, hakiki bir mucize- nin gözleri önünde cereyan etti- ğini gördü: Aradan on dakika bile geçme- mişti ki, delikanlının o iğrenç yü- zündeki şişler indi: Muntazam hatlı bir çehre belirdi. — Aman yarabbi... Aman ya- rabbi... . diyerek elleriyle suratı- nı yoklıyan delikanlıya papaslar bir ayna uzattılar. — Ben, ben oldum... Tıpkı eski halime geldim... Size nasıl teşek- kür edeceğimi bilemiyorum, muh- terem peder... Zenci için için mırıldandı: “Ah, benim demin dinledik. lerimi sen de dinleseydin o zaman bunlara lânet mi ederdin, teşek. kür mü, allah bilir... Fakat neme lâzım... Ben, kendime lâzım olan seyi elde ettim ya...,, Sinos, memnunane ve saffetle gülüyordu İyilik yapmıs olmağı cidden benimsemişti. “— Bunun bu helini görüp de içyüzünü öğrenmiyen: Ne (müba- rek zat!) der... Yasak edilen şerbet — İşte, ikinizin de maksadımız oldu... Haydi, yolunuz açık ola... Ben de, diğer dertlilere şifa vere | ceğim... Mutat merasimle baş papasın yanından ayrıldılar, Kara süvari, .tekrar ak eşeğine bindi. Manastı- rın hudutlarını aşınca, vadedilen 450 altını aldı. Tekrar rahvanı tutturdu. Albertino sarayına vardığı va- kit, güneş, guruba yaklaşmış bu- lumuyordu. Paraları kâhyaya tes- li metti, Krisantis büyük bir sür'. atle saydığı dükalar arasında hiç | kalp akçe çıkmadığı için hayli hiddetlenmiş göründü. Fesat herif!... Hangi buluttan nem kapmıştı da, nisbet verir gi- bi, zenciye dedi ki: — Bir de kızlar ağası olacak. sm... Zübeydeyi muhafaza ede- medin! Sarayın biricik müslüman cariyesi, dün gece, Hızırın oda. sındaymış... Hâlâ da orada ya... Türkler, onu alıp şimdi neredey- se götürüyorlar.. Ramarama, bunu bilmekle be. raber, başkasının ağzından da i- şittiği için kızdı. Kiammenlağasnik! dışarıya çikti ve ortalığı kolaçan edip müslümanların cemaatle ak; şam namazı kıldıklarmı görerek) “— Gösteririm ben sana Türk- lerle gitmeği...., Ahududuyu Zübeydenin pek! sevdiğini öteden beri biliyordu. Aşırdığı zehirli göz taşını şerbe- tin içinde eritti, Kupayı eline a- larak, kaşlarını çattı. Sahte bir aksilikle Hızırın dairesine girdi. Kâhya doğru söylemişti. Zü * beyde, hâlâ oradaydı. Odanm i - çinde asabi asabi dolaşıyordu. Zenciyi görünce, avcıyla karşı laşmış ceylana döndü: — Ne geldin buraya?.. Do- kunma bana. Bağırırım ha... Yak laşma sakın. . diyerek, gene vahşi kediliğini gösterdi. Sivri tırnakları, bembeyaz diş- leri hazırdı. Harem ağası, büsbütün aksi - leşti: — Sana dokunan, yaklaşan kim? Ben, vazifemi görüyorum... Şerbet yapıp getirdim. Belki, Hr- zır Reis namazdan sonra içer... — O, sizin hiç bir şeyinizi iç- mez... Ona, yemeğini bile kendi adamları hazırlıyor. Bugün saray- dan verilen yemekleri bana ikram etti, Ramarama dn, ötedenberi bu « nu biliyordu: Zehirlenme ihtimali olduğu için, Hızır yalnız emni - yetli adamları tarafından pişiri - len şeyleri yerdi. Onun bu öde - tini öğrenen düşman taraf da Hı. zırdan başkasını zehirlemek is - temediği için yemeklere hile kat - mazdı... Fellâh, sahte aksiliğini büsbü - tün arttırarak: — Sana emrediyorum, Zübey - de... Reis ister içsin, ister içmesin, bu şerbet onun için yapılıdıştır... Sen, elini sürmiyeceksin. Tunuslu kız, bu sabah pence - reden yaptığı hareketleri tekrar - ladı: Dilini çıkardı. . On parmağını burnu © üzerine! koyup nanik yaptı. Sonra, yumruklarını birbirine vurdu: — Oh ya... Senin emrinden çık- İki hasım karşı karşıya idiler. Biri, upuzun, soğuk görünüşile bir müddet yerde süründükten sonra| yarı vücudünü başile beraber şah- landırmış çatal dilini dışarıya çrka' rarak ateş gibi yanan parlak gözle! rini bir noktaya dikmişti. Bul nok- tada Karşa bulunuyordu. Güzel ve! düzgün vücudünün krvrılışları, her hareketile daha âhenkleşiyor ve kabzesinden yakaladığı bıçağını üzerine atılazağı muhakkak bil diği hayvana tam yapıştırabilmek için hazır duruyordu. Karşanın çok beklemesine lü- zum kalmadı. İlk hücumu bek- lendiği gibi yılan yapmıştı. O ka- dar süratle ve o kadar beklenme- yen bir hızla Karşanm Üzerine atıldı ki, soğuk vücudünün ba - caklarma çarpmasından rağmen ayakta tutunabilmeye mu vaffak olamadı. Boylu boyunca yere uzandı ve bir müddet hareketsiz kaldı. Yılan, onun bu har.xetsiz ka- lışından azami derecede istifade etmişti. Ayakta iken, bacaklarına iki halka geçirmişti. Şimdi de kuyruğile çarparak Karşayı ser- semletmeye çalışıyordu. Ağaçtan bu boğuşmayı seyre- den Ebululanın benzi atmış, kül gibi olmuştu. Yardımma koşmalımıydı? Ebulula, bunu düşünürken, Karşa da bir kımıldayış sezmişti. Durgun yüzünde beliren sevinç çizgileri, az sonra daha genişledi Karşa yerde bir iki şuvarlanış- tan sonra ayağa kalkmıştı. Nasıl olmuştu da yılanın halkalarından kurtulabilmişti?, Ebulula, bunun iyice farkma varamadı ve uzun uzadıya düşün- miye lüzum şörmedi. Zaten müca dele düşünmesine meydan vermi- yecek kadar sür'atli geçiyordu. Karşa, kendisini tamamile top- lamıştı. Avını çemberinden kaçı ran yılan şimdi bir ifrit kesilmişti. İlk hücumunu tekrarladı. Karşa- yı yina yere yuvarlamak istiyor- du. Fakat muvaffak olamadı. Bilâkis onun kuvvetli kolları vücudüne sıkıca sarılmış, koca - man hayvan'n başmı ezmek için bastırmaya başlamıştı. tum ya... Bana artık söz geçiremez | Smmm sin ya... Gidiyorum ya işte. Ses) na varacağım. Oh... nin emirlerini de dinlemiyece- ğim... Zenci, şerbeti, masanın üzeri - ne bırakmış, kapıya doğru ilerle - mişti. Gözlerini devirdi. Kaşla - rım çattı: — İçmiyeceksin, diyorum... Menetmek ister gibi bir adrm attı, — İçeceğim... Zübeyde, fırladı: -— Nah, işte... Şerefine. Sen - den kurtulmaklığımın şerefine. Bir yudumda, bütün kupanın muhteviyatını içiverdi. Bunca zamandır belâsını çek » tiği zenciyi büsbütün kudurtmak için: — İşte, emrinin aksini yaptım... Oh! Senin olmadım ya, oh... Şimr- di buradan gidiyorum... Müslüma- Ramaramanın hali değişmişti. Kupannı boşaldığını görünce, o da ayni sözü söyledi: — Oh... — Kime “oh,,?.. — Şey... “Zor!,, diyecektim... Müslümana zor varırsın! — Niçin varmıyacak mışım 2... Görürsün... — Göreceğim ne kaldı? İşte bi. razdan gidiyoruz... — Görürsün... (Devamı var) Dikka genç genel direktörlüğünün, geçen sanı kız sendeledi ve bütün gayretinely yüzde 3, diridand dağıtılmaşm 5 İlk Teşrin Cumartesi günü TOKATLIYAN OTELİNİN yeni CAZINI dinlemek fırsatmı kaçırmayınız. Bundan böyle mutat mevsimin Danslı Çay ve Yemeklerinin başladığından saym müşterilerimizi haberdar ederiz. Yılan, bu fena vaziyetten tulmak için yeniden harekete ti, Silkindi. Karşadan başka si yakalamış bulunsaydı, bu # nişe kolay kolay mukavemet mezdi, Ormanın kızı, elindeki ha rini hayvanın vücuduna çol geçirmiş onun silkinişini ya bırakmıştı. Sol eliyle yakala boynu bırakmıyordu. Sanki makları birer demir halka ol ve hayvanın boynuna geçmiş (Devamı va HOLANTSE BANK - UNİ N. V “Follandsche Bank , Nnie N.V teşrinlevvel 1985 tarihine Amster “da toplanacak olan heyetine tekli deceğini haber aldık. Bu banka, büyük mikyasia mü sebetlerini arttırmıştır. Ayni zam; “N, V. Hollandsihe Bank Voor V İndie,, satın almakla şubelerinin dedini çoğalttı. Satın aldığı bank “Gararas,, (Vene Zuela) ve “Wil tad,, (Curaçao Adası üzerinde) şt leri 30 haziran 1935 tarihindenberi ni ünvanları altında işlemektedir İstanhul Belediyesi © Tepebaşı Kış Şehir'Tiyalvosu Tiyatrosund ii İ Bu akşa saat 20; ölçüyı ölçü AKSAM POSTASI DARE EVI Istanbul Ankara Cadde Posta kutusu : Istanbul 214 Telgraf adresi; istanbul HABE Yazı işleri tatofonu : 23872 idareveliân .. : 24570 ABONE ŞARTLARI Türkiye Femebi Senelik 1406 Xr. 2700 Xr. sayım 730 ,, 1480 ,, 3 ayık 400 . 899. * aylik O 1586 & o 300 İLÂN TARİFESİ Ticaret hânlarının satırı 12,50 Resmi ilânların 10 kuruştur. Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası tı