Kauçuk adamlar Romanın mevzuunu hazırlayanlar: Edgar Valas 1 Fal ekli ik a işha hi / 4 Ved. Acela imiş. v yedi galerimiz yarım lu riyeği deyiniz. 4 kayşoka- Her akşam: Küçük Çiftlik parkında l SALTSİİ Eftalya Sadi se çabucak geçecektir. Hemen bugünden bir kutu alınız, ve akşamları oderunüna kâfi miktarda koyacağınız Radio Salts ile bir ayak banyosu ya - pınız. Kat'i bir tedavi buluna- sancı ve şişkinlikler zail ola - cak, ayaklarınız hafifliyecek, | Ratip Türkoğlu caktır. Bütün eczanelerde sa-İ 4 Ankara caddesi Meserret 7 PARDAYANLAR bir avuğu yemek üzere masa başına oturmuştu. Fakat otelci kadının bu iltifatı boşa gitmişti, Çünkü bizim kahraman pek fazla acıkmış olduğu için gözünü ta- vuktan ve yanında bulunan şarap şi - gesinden ayırmiyordu. Pardayan karnını iyice doyurduktun sonra hemen yatmağa (gitti. Bir (a - raftan otelei Lândri üç şişe şarabın içilmiş olduğunu görmekten doğan ye- is içinde homurdamırken karım Hü - get de bir taraftan kendisini şövalye - ye beğendiremediğinden doğan bir hiddetle içini çekip duruyordu. O günkü kavgadan son derece yoru- Jan Pardayan ertesi gilnü biraz geç uyanmıştı. Yataktan kalkıp kisa pan- talonunu ayağına geçirdi. Ve babası « nım bıraktığı eski, rengi atmiş bir mantoyu omuzlarma atarak ceketinin yırtıklarını yamamağa başladı . Pardayan, iğne, iplik (gibi şeyleri sakladığı bir kutuyu alarak pencerenin yanma oturdu. Ve arkasıni (kapıya çevirdi. Ceketinin bir deliğini kapa - yıp göğsü tarafında (o bulunan öbür yırtığı dikmeğe üğraşırken hafifçe ka- pı vuruldu, Şövalye kımıldanmadan : — Giriniz! Diye bağırdı. Kapı açıldı. Ve Lândrinin sesi du - yuldu: — Buraya buyurunuz Prens! Bu ptensin kini olduğunu (görme! için başını omuzlarının üzerinden ar- kaya çeviren Pardayan şimdiye ka- dar Deviniyer otelinin kapısından f - geriye girmemiş olan altın mahmuzlu İnce deri çizmeli, mor kadife panta - Tonlu geritli sırmalı ipek ceketli, solgun menekşe renkli mantolu, züm - rütlü bir tuğu taşıyan muhteşem şap” gördü. kalı bir senyorun (içeriye girdiğini Bu süslü kıyafetli (gencin kıvırcık saçları kokulu ve pomatlı idi. Biyik - lafı maşa ile sivriMtilerek yukarı kal. dıtılmış, yanaklarına düzgün sürül » müş ve dudakları hafifçe böyanmıştı. İlk bakımda kralın veya büyük bir senyorun maiyetindeki Jantiyomlar . dan biri olduğu belli oluyordu. $ömliye ayağa kalkarak iğnesi elin- de olduğu halde nezaketle; -- Buyurunuz #eyor! dedi. Meçhdl şahıs mağrur ve dik bir ses- le: -- Haydi git, Kont dö Sen Megren Pol Döstoer dö Kossadın kendileriyle görüşmek istediğini efendine söyle! sözlerini söyledi, — Affedersiniz, hangi efendiden bahsediyorsunuz? — Anlamadın mı herif? Senin efen dinden., Pardayan, vücudu buz gibi soğü « muş olduğu halde kendine (mahsus soğuk kanlılığıyla cevap verdi: — Benim efendim falan yok. efen- di, uşak hepsi benim!.. Bu sözler cok ağırdı çünkü o devir - de kraldan başka herkesin (efendisi yardı. Hattâ kral bile Papayı kendi e- fendisi osayardı. Sen oMegrenin bu cevaba şaşıp şaşmadığmı bilmiyoruz. Geniş yakalığındaki tenteneyi bozma- mak için kendini tutarak: — Sakın Mösyö lö Şövalye dö Par - dayan siz olmıyasmız? dedi. — Evet benim! Sen Megren şapkasını çıkarark hür metle iğildi. Ve arkadaşlarını dinleyiniz. Tel. SATIŞ DEPOSU Itanbul, Meydancık, Atabey Han No. 30-35 PARDAYANLAK rı Pardayan eski mantosunu omuzla- rına atıp Konta odada bulunan tek bir koltuk sandalyesini gösterip Ken- disi de bir iskemleye oturdu. Sen Megren, solgun menekşe renkli mantosunu buruşturmamak — İçinson derece dikkatle oturduktan sonrâ : — Şövalye, Monsenyor Dük dö Giz sizi çok takdir ederek hayranlıklarmı söylemek için beni acele gönderdi, de- di. Pardayan soğuk kanlılıkla (cevap verdi : — Ben de kendilerine ayni takdir duygusunu beslediğimi söyler ve te - şekkür ederim. — Dünkü vaka, sizi birdenbire #meş- hur etti, — Hangi vaka.. Ha, şu tahta köprü vakası mı7 — Evet, sarayda hep bundan bah- golünüyor. Kral uykudan uyannmda şairleri 4lap vakâ yerinde (bulunan Jan Dora kendilerine her şeyi anlat- tı. — Ya! B, bu şair daha ne söyledi. — İki cani kadını kurtardığınız için Bastil zindanına girmeği hak ettiğini. zi söyledi. Çünkü bu iki (Okadınm iki müthiş cani olduğu anlaşrldr. — Peki kral ne dedi? — Eğer saraya (mensup bir adam olsaydınız kralın gayet âz Tâkırdı söy- lediğini bilirdiniz? Ne fse, şimdi Aşil kadar bir şöhret kazandınız. İki ka - dm himaye etmek için bir şehir hal - kma karşı koyan büyük bir kahraman olduğunuzu biliyor musunuz? — Biliyorum. — Bilhassa kılıcmızı o kadar usta - ca çeviriyorsunuz ki tarif oOolunmaz hele o vuruşlar o çöken er. — Emin olunuz ki ev kendi Kendine çökmüştü.. — Her ne ise, Dük dö Giz kahra- manlığmızı mükâfatsız brakmamak istedi. Bunun delili olarak şu küçük elması kabul buyurmanızı rica etmeğe beni memtir etti, Eğet bunu reddeder. seniz bu büyük senyors hakaret et - miş olursunuz, Pardayan hep ayni soğuk kanlılık - Ja: — Hâyır reddetmiyorüm, dedi. Ve Kontun uzattığı güzel yüzüğün el - masını gözücuylâ süzerek parmağına taktı, Sen Megren tekrar söze başladı: — Hakkımda gösterdiğiniz iyi ka bulden dolayı ne kadar o sevindiğimi görüyorsunuz? J — Bu hususta ben daha kârlıyım, — Oh.. artik bu yüzükten bahsetmi « yelimi... — Düşüncemi yanlış anladınız Mak. sadım böyle âdi bir odada sizin gibi büyük bir senyorla mülâkat şerefine erişmekten benim Için hasıl olacak faydayı söylemektir. Yanımda kibar ve aksoy (asil) bir Jantiyomu gör - meği pek isterdim. İşte bu isteğim ta- mamen yerine geldi. Bu hususta artık bir şey söyliyemem.. Mantonuz son derece güzeldir. e Ceketinize gelince bünu hakkiyle takdir etmeğe cesa - ret edemem. Elbiseniz kıyafetiniz be « ni hayrette bırakıyor. Hele şapkamız Möysö 15 Kont! Ah bu şapkayı gör - dükten sonra ben kendi şapkamı bir daha başıma koymıyacağım. — Beni iltifata boğuyorsunuz. Fa- kat şimdi bunları bırakalım da mese « lenim ciddi tarafına gelelim Monsen - yor. Hanri dö Giz hazırlanmakta o » * lan bazı vakalardan dolayı konağın «