a e Ordumuzu zafere. milleti kurtuluşa ulaştıran 26 Ağustos Taarruzu | Onüç yıl evvel nası Baş kumandan 1922 a; 26 Ağustosun, 13 sene evvel, bir sa- bah vakti saat 5,90 da başlıyan ve 13 senedenberi en hüyük bayramları - mızdan biri olarak kutluladığımız bü- yük hatırasını anlatmadan evvel, 1920 senesinin 22 haziranına dönmek lüzu- munu duyuyoruz. Düşman ordularının Milen hattın - dan, Anadoluda ilk defa © taarruza geçtikleri gün, bu 22 haziran 1920 ta- rihidir..O0 günlerde, Anadolu harita - smmm elemli manzarasını, ancak, Mil- let Meclisinin kürsüsüne sarılmış olan siyah bir bayrağın manası anlatabilir di. Hakikaten, 22 haziran 1920 de düş - man ordularının bize kazşı-büyük bir üstünlüğü vardı: üç fırka, iki koldan Akhisar ve.Soma İstikametine doğru yürüyordu; iki fırka Salihli tarafını tutmuştu; bir fırka da Aydın üzerin. den aşmak istiğlerdez — Düşmadin bu ilerliyen vaziyetini söyle anlatabiliriz: SU haziranda Balıkesire . girdiler. 2 temmuzda Kirmasti ve Karacabey işgal edil Kuvvetlerimiz Ulubat köprüsünü tahrip ederek Bursa isti - kametine çekiliyorlar. Fakat, düşman Bursayı da ele geçiriyor; biz Eskişe - hire kadar çekiliyoruz. Öte yandan Salihliye ilerliyen düşman kuvvetleri bir solukta Alaşehire giriyorlar. U - şak zaptedilmiş, Dumlupınar alınmış - tr. Aydın üzerinden aşmak istiyen - ler de Nazilliye kadar ilerliyorlar. Bütün bu dakikalarda Türk ordu - ları ne yapıyor? Büyük harpten çık -| tığımız günler, Askerlerimiz dağınık, | yorgun ve takviyelerine hiçbir vakit! imkân yok. Topları müsadere edilmiş; topsuz ve cephanesiz (o dövüşüyoruz.! İşte, 22 haziran 1920 de ilk (o taarruza | geçen bir düşmana karşı, Anadolu va- ziyetinin küçük bir bilânçosu.. Bununla beraber, bu felâket, üze- rimize doğru hiç bir vakit yalnız ola - rak yürümüyordu. Başımızın üzerin - de, bir düşman tazyikinden daha baş- ka tazyikler de vardı: 31 teşrinisani 1918 de imzalanan Mondros mütare - kesinin kara hatırası bu o tazyiklerin hemen yanı başında durur. İtilâf kuv- vetleri, bu mütarekeyle, bütün “hayat menfezlerimizi,, o kapamıslar ve esir. liğimizl mutlak - kılmak için bütün müdafaa fertibatımızı yok etmişler - di. Diğer taraftan, dört yüz seneye ya- kın bir zamandanberi başımızda bu - Yunan sefih bir hanedan, Türk mille - tinin kanımda, bütün hayat kudretle - rinin artık kâmilen bittiğine inanmış bulunuyor, Fakat bu hanedan, kendi zevk ve dört yüz senelik safa vakit - lerini daima yaşamak istiyen bir ha - nedandı, onun İçin,ulusun en felâketli gününde düşmanlarla birleştiğini gö- rüyoruz, Yozgat, Boğazlıyan, Konya! isyanları kopuyor. o Yedisinden ye mişine kadar Türk ulusü nevmidi i -| çinde, Yalnız o Anadolunun bu kızıl haritasına karşı nevmit olmiyan bir baş var. Bütün başların üzerinde; ve tarihin, iç tarafındaki cevherleri bi - rer birer meydana çıkarma in ken- disiyle ebediyyen meşgul olacağı bir baş: Atatürkün başı, I başlam Bu kara günlerden 26 ağustos sa - baihina giden yol üzerinde üç büyük merhale vardır: Birinci ve ikinci İn- önleri ile Sakarya meydan muhare - besi, İnönü meydan muharebeleri, 22 ha - ziran düşman taarruzuna karşı ordu- larımız tafafindan © verilen bir ce - vaptı, İç tarafla sayısız müşküllerle uğraşmamıza rağmen gayri munta - zam bir teskilâtla yaptığımız bu mu -| harebelerin parlak neti » “nutuk, | sayfaları emsalsiz bir vesika olarak tarihe anlatmıştır. Atatürk O İsemt İnönüye çektiği bir telgrafta Şöyle diyordu; “..bütün O tarihi “âlemde sizin İnönü meydan maharebelerin - | de deruhte ettiğiniz vazife kadar bir | yazife deruhte etmiş kumandanlar en- derdir.,, oiiş Mr aim Tâzımzö fen büyük bir sarahat vardı: Ordu - muzu, ecnebi devletlerin en yeni silâh- lar ve atrs vasıinla rise düşman ordusunun maddi kuvvetine karşı çikarabilmek için muntazam bir kuvvet haline getirmek. Bütün ordu harekâtını, hergün bir parça daha a - çılan vaziyet üzerinde, bir kartal gö- rü kadar keskin gören Atatürk, bu gayri muntazam teşkilâtı süratle ortadan kaldırmak — istiyordu. 1921 teşrinisanisinin sekizinci «önü gayri muntazam teşkilât fikir ve *etinin yıkılarak, muntazam ordu siyasetinin asıl tatbik sahasma (geçtiği gün - dür. Bu sıralarda, ordumuz düşmanla ufak tefek temaslar yaparak Sakar - yayn doğru çekiliyordu. Fakat ordu - muzun bu Sakaryaya çekilişi ve An - karaya birkaç saatlik mesafeye gelişi, meclisin iç durumunda fevkalâde de- dikodular meydana (getirmiştir. | Dünyanın hiç bir tarafında ve hiç bir yerinde eksik olmıyan bu dar düşün- celi insanların ortaya attıkları fitne büyüktü, Fakat bunun hakikatsizliği- nl meydana çıkarmak ve Türk asker- lik dehasının, yakın bir tarihte, en şanlı bir nümünesini o vermek üzere Atatürk ordunun kumandasını bil - fill eline almış bulunuyordu. Bu su - retle, tarihi mesuliyeti yalnız kendi elinde toplıyan büyük sef, ilk hareket olmak üzere, Sakarya boyunca top - lânan Türk askerlerinin hemen ge - i risindeki küçük bir köyde ( tertibat aldı. 23 ağustostn o başlıyarak 13 eylülde biten büyük Sakarya muharebesi, iki tarafım maddi ve maneri kuvretleri- nin karşılaştığı bir meydan harbidir. Dövüş vüz kilometrelik bir cephe üze- rinde oluyordu; ve Ankaraya ancak 50 kilometrelik bir mesaf& vardı. Bu müthiş muharebede ordu şefinin ta - rihe geçmiş olan sesini, harp tarihi, en büyük bir ordu o tabiyesi olarak daima işitecektir:. “Hattı müdafaa yoktur; sathı müda- fan vardır. Bu satıh bütün vatandır.,, Diyen başkumandan, 1927 de Sakar - ya meydan muharebesini anlatırken söyle diyordu. —“ Onun içindir Kİ, bütün Türk milletini cephede bulunan ordu İ - ğustosunda orduyu teftiş ediyor dar filen alâkadar etmek istiyordum., | HABER — Akşam Postası bugün ıştı? 23 Ağustos ve 13 eylül arasında yir- mi iki gün ve yirmi iki gece ateş ve ba- rut arasmda fasılasız siren bu mey - dan mühiarebesinden sonra, Eskişehir ! — Afyon hattında tutunmaya çalışan düşman ordularını, Türk orduları bu mevkiflerden Akdenize dökeceklerdi. Ordumuz hir taraftan bunun için ça - lişırken, diğer taraftan Oda politika yollariyle bir nihayete (gitmek için vaziyetler © alımiyordu. o Londraya gönderilen sulh heyeti, Sakarya mey-| dan muharebesinin elde ettiğimiz Za- fer günlerinden sonra yola çıkmıştı. Fakat, bu siyasi temaslardan istediği- miz neticeyi alabildik mi? Bilâkis, Londra konferansı, sözde diplomatik bir netice elde edehilmek için daima uzatılmıştır. Düşman ordusunun tak- N 1 İ Hayır! Şaka yapmıyordu, elinde tut Matbaada oturuyorduk. Birdenbire arkadaşlardan biri ortaya bir lâf at - tiz — Göbels İstanbuldadır. Bu söz üzerine herkes başını kal "| i dırdı. Gözler bu sözü söyliyen ar - Kadaşın ağzına dikildi. tuğu iki resmi bize unztarak sözüne | devam etti: — İşte resimleri. Alman propagan- da nazırı dün tenezzülen mütevazi matbaamızı da ziyaret ettiler, Resimleri muayene — ettik. Tamam, 0... İşi hâlâ anlıyamıyorduk. 0, söy - lüyordu: İ — Hattâ bugün de mathaamızı zi - yaret etmeği vadettiler. Biraz sonra gelecek. Siz de kendisini bizzat göre- ceksiniz. , Sözünü henüz bitirmemişti ki kapı! açıldı. Ve hepimizin hayreti önünde Göbels içeri girdi. Üstünde koyu renk | bir kostüm ve elinde bir çanta vardı. | Hepimiz ayağa kalktık. Resimlerde, sinemada ( olduğu gibi sağ elini havaya kaldırmasını bek - ledim. Kaldırmadı. yüzle ilerledi. Ve türkçe olarak: — Gördünüz ya, tam vaktinde gel. dim, dedi. Hayret! Göbels ne kadar iyi türk - çe konuşuyor? Şaşkınlığımız daha bit. meden Alman propaganda nazırını ar- kadaşımız bize takdim etti: — Göbels, nam diğer doktor Feri - dun Neşet! Meğer Alman nazırına fevkalâde benziyen bu zat doktor Feridun Neşet BİEN ep dar erakmelee irin Yazi de çok iyi takdir ediyorduk. Ve bir gün, düşman ordularının Afyon cep-| hesindeki terhizatı — tamamlanır ta -| mamlanmaz, itilâf devletleri, murah - | has heyetimizi, hiç bir politika ala - nında tesadüf edilmemiş bir şekilde küstahça terslemişlerdir. Artık, yapılacak bir şey kalıyordu: Sakaryada karşı karşıya o geldiğimiz zaman, 22 günlük geceli gündüzlü bir savaşlan sonra, manevi kuvvetinin bü- yük harabisini hissettiğimiz düşma - nt Akdenize dökmek!.. Karar, basku - mandan tarafından süratle verilmişti, Afyon cenup ve cenubu (o garbisinden bütün kuvvetlerle hücum edilecek ve düşmanın toparlanmasına vakit bı - rakılmadan denize sürülecektir. Sakarya meydan muharebesinin bittiği 13 eylül günü başlıyan bu ha - zırlık 25 ağustos 1922 ve kadar sür - müştür ... 6 Ağustosda mahrem olarak ordu -| lara taarruz emri verilen gündeyiz..| Hazırlıklar tamamiyle bitmiştir. Or -| dunun manevi kuvveti, o hiç bir ulus ordusunda bulunmıyacak kadar yük - sektir, 20, 21 ağustos geceleri, birinci ve ikinci ordu o kumandanları cephe karargâhına davet ediliyorlar. Baş - kumandan taarruz hakkımdaki düşün. Bilin bakalım bu zat Göbelsmi ksa benzeri doktor relim doktor Feridun Neş'et imiş. Hani bizim gazeteye Almanya mektupları yazan zat. Almanyada da pek çok kimseler ken- disini Göbels zannetmişler, ve ellerini havaya kaldırmışlar. Avazları çıktığı kadar bağırarak: — Hayl Hitler! Her selâmlamiışlar, Göbels !diye | celerini bir harita üzerinde ve kısa bir harp oyunu tarzında İzah edecek. Ta- arruzumuz, sevkulcey$ ve ayni zaman. da bir tabiye baskını halinde yapıla - caktı, Bunun mümkün olabilmesi için de tahşidat ve tertibalın gizli kalma - sına ehemmiyet vermek (o lâzımdı. 94 ağustosta karargâh Alaşehirden Şu - hut kasabasına nakledildi; 25 ağus - tosta da Kocatepenin cenüp kıyısında- ki çadırlı ordugâha geçilmişti. 26 ağustos, sabah saat 5,0, Türk toplarının müthiş tarakaları, Anadolu yaylalarında şafağın henüz sökmeğe başladığı dakikalarda hirdenbire du - yuluyor, Veher sey sabahm bu erken saatinde o kadar süratle geçiyor ki, harp vaziyetini bir insan gözüyle ta - kip etmeğe imkân yok. Türk ordula - rındaki bu fevknlbeser (o hassayı hiç| bir pisikolaji kitab o şimdiye kadar izah edememiş ve (o edemiyecektir de Yalnız, 26 ağustosda hücumun başla - Doktor, biraz sonra bize bu yüzden | Almanyada başından geçen meraklı vakaları anlattı. Bunlar o kadar en - teresan idi ki kendisinin haberi olma- dan not ettim, ve gazetecilik muzip - liği yaparak size de anlatıyoru; Göbels ile ilk akrabalığımız iki se- ne evvel başladı. Bir İzmir seyahatim. de oradaki Almanlar o beni Göbelse benzettiler. Ve “Göbels!,, ismini tak- tılar, Ondan sonra Almanyanın hemen her yerinde ayni hemen manzara ile tarih şu rakamlarla tesbit ediyor: Düşman ordusu : 90,000 tüfenk, 3200 hafif ve 2400 ağır makineli tüfek. 320 top; ve 206 bin insan. Türk ordusu: 99000 tüfek, 2025 hafif ve 849 ağır makineli tüfek. 194 top ve 225000 ne- fer, “27 Ağustos silel harekâtum yarınki | dığı ilk sabah, iki tarafım kuvvetlerini, sayımızda okuyunuz.,, Almanların propaganda nazı Mütebessim bir| (© iss i bir sey olmadığını bu tecrübe ©! öbels Istanbulda Fakat kendisi değil, ona çok benzediği için Almanyada bil . herkesi şaşırtan bir Türk! karşılaştım, Göbelsi yakınen tanıya lar bile beni kendisine fevkalâde be zettiler. Bunların sözlerine bakeli! benimle Göbels — arasmda fiç noktadi fark varmış: Birincisi benim burnum biraz dal sivri imiş. İkincisi boyum biraz deli Doktor Feridun Neş'et Almam yada iken kendisini Göbis sanarak selamlıyanlar pek çok olmuştur . kısa imiş, üçüncüsü de sağ bacağınd harp mailiyetinden kalma bir al ma varmış. | Almanyada bilhassa kalabalik yer * lerde beni propaganda ( nazırlarıni benzetenlerin, elleriyle birihirlerine sümierimi almağa — kalkışanların ©) haddi. hesabı yoktu. Bunlardan kur * tulmak için gözlerime siyah gözlü! takmak mecburiyetinde kalmıştım. Hiç unutmam, bir gün Kolonya şel hinde eski kilisenin o karşısında D Hote'e inmiştim. Biraz osonra otel telefon ederek: — Göbels sizin otelinizde mi? di sormuşlar, Bir gün de bir hastanede buluna kayınpederimi ziyaret etmek, ve vesile ile mesleki alikam dolayısiy! hastaneyi gezmek istedim. oSerta nazik bir adamdı. Ricamı kabul et Beraberce hastaneyi gezdik, ertesi nü derhal Göbelsnin hastaneyi tef! ettiği rivayeti çıktı. Daha böyle ne kalar oldu. Sayılmakla o tükenmez Sordum: — Size bu kadar benzediği söylen Göbelsle hiç karşılaştınız mı? — Maalesef hayır. Fakat itiraf € derim ki kendisini görmeği çok is” tedim. Hattâ bir gün dairesine gide rek kabul edilmemi İstemeği, bu sü” retle kendisini görerek merakımı ta min etmeği düşündüm. fakat olm dı. Sinemada gördüğüm filmleri bi” na çok benziyordu. — Kendinize bu benzerlikten doğ?” cak yanlışlıklardan korumak için ha ne yapardınız? — Elimi kat'iyyen havaya kaldır? selâm vermezdim. Ve o zanneder Göbelsle aramızdaki oOen büyük fark da bu idi Arkadaşlardan biri söze karıştı” — İyi ki Almanyada bulunduğu” zaman bir yahudi kargaşalığına j düf etmediniz, yoksa Allah gösle” mesin, Göbelsin yerine siz... rn Doktor Feridun Neşet © arkadı”” sözünü kesti: - iv — Böyle bir kargaşalık olsa belk Fakat benim şahsf görüşüme göre 1, günkü müteceddit milliyetperver N manyada buna imkân yoktur. ui ... a Bir memlekette şeflerden birine si” zetilmek hiç de fena bir şey değil k nırdım. Fakat her yerde gözlerin zerine dikildiğini görmek meş adamlar için hoş ve her vakit “ anlattı, SERTOĞLÜ