26 AĞUSTOS — 1985 BİR YARASA ia Bir Kıza Aşık Oldu! YAZAN : Neo Bir yaz sonunda, birdenbire fena bir vaziyete düştüm: | Kolitten hastalandım, Kolitin bir kibar ve zenginlik hasta- Uğı olduğunu bilirsiniz. Paris belediyesinin sağlık statistik - lerini karıştıracak olanlar kibar 808 * yete kadınlarının bir Lejion Donör gi- bi onu iftiharla taşıdıklarmı görecek- lerdir, Onun için bu zenginlik hasta - lığı bende umduğumuz okadar fazla duramadı; derbal yerini bir başka hastalığa, müthiş bir sinir hastalığına geçip gitti, Bugün hikâyesini anlatmak istedi - Elim geceyarısında da ayni hastalık i- çinde yaşadığımı söylemeğe mecbu - Tum: Kulaklarım mütemadiyen çın - yordu; bir koltuğa en küçük bir vu. | Tüşla kırılacak cam bir âlet gibi ken - “imi bırakmıştım : ve bir gün, beni bir | denbire alâkalandıracak bir çok şey - lerin uzaklarda yavaş yavaş geçtiğini | yordum: Bir takım gizli vaka- lar, benim haberim olmaksızın büyü - Yorlar, meydana geliyorlardı, bir sa- hiye birdenbire içerlerine çağıracak - lar, benim için hazırladıkları bir va - zifeyi bana teslim edeceklerdi. “Bunu Yap!, diyeceklerdi; hiç istemediğim halde, onlara boyun eğmekten başka bir şey de yapamıyacaktım. Birdenbire bir telefon zilini| İşittiğim (zaman, Obeni obekliyen böyle bir âkibetn ilk işaretine rast gel| “lğimi biliyordum. Telefonu açtım, 8€s uzaklarda ve titriyordu. Hatıra » üzerinden geçecek en büyük İelâketlerin bile onu hiç bir vakit ku - larımdan alamıyacaklarını iddia *debilirdim. Kulaklarımdan diyorum, fakat yanlış söylediğimi biliyorum! Birdenbire, gözlerimin önünde, bir te- levizyon makinesi gibi, elleri ve çene- &i müthiş bir isparmoz içinde titriyer a diye fısıldıyordu, kızımı ıZ takdirde bütün serve» timi size derhal vermeğe hazırım!. Küçük ofamın içerisinde tuhaf bir Idama olduğunu bugün hâlâ du- Yüyor gihiyim, Halbuki bir telefon ve taplardan başka orada hiç bir şey Yoktu. Dört İskemle, iki koltuk, bir e her şeyi tamamlıyordu, yalnız, duvarda Konan Doylun bir resmi, altında, güneşe bile gizli Iş hakikatleri bir lâhzada bulup Meydana çıkaran o gözleriyle Konan Dovlun bir resmi duruyordu. Bunu - la betaber, onu hiçbir vakit düşünerek in delerek oraya koymuş değil - Nitekim biraz evvel söylemeği unut tuğum Rüçük bir Napolyon heykeli de | gene benim tarafımdan getirilmiş de- di.Kuzenim Napolyonu seviyordu; ?ahut Napolyonun mektuplara bülün — hoş gencliğinden başka | hiçbir serveti de yoktu ya. — Bütün Servetini vermeğe Kazırdı. Bir gün: im Sizin odanızdan başka demişti, âpolyonu misafir edecek bir oda bu- kü , Ve, dalma batırlıyacağım çük elleriyle, koca askeri, tıpkı bir içekliğe bir lâle işiltirir gibi, odanın ine bırakıyermişti. Onun için, anlatacağım şeylerin Ko- Doylun ruhu, yahut o odamdaki Tesmiyle ilişiğini hiç bir vakit yan ya- Ketirmemenizi isterim; Yalnız, te - Tefonu aldığım zaman, ara yerdeki Mesafe en aşağı iki saat olmasma Tağ- öteki tarafta bir kanat gibi çır - Pinan ihtiyar bir adamım yüzü, gece a de fosfor sürülm bir cisim üş gözlerimin önünde parlak duru- Yordu, E Sonbahar gecesinin tam iki su- Rv İçin bu anlattığım — şeyin doğru biç ğunu temin ederim. Bugün, ona ba ni bile diyemiyorum; odamda Yoktur ve limba oyununun yarı âranlık oda içerisinde o bir cambaz yarası yapar gibi beni | aldatmı- Yacağmdan da emindim. telef, söylemek lâzımgelirse bu e hiç bir vakit iyi karşılamadı. Hastaydım; etra şeyleri gözleri- fimda geçen bir çok İ nı bilirsiniz. Anlatmak istediğim bir 1 gl yy min bir tarafına siştirilmış garip bir camla büyütüyor, asıllarından uzak - laştırıyordum ; ve hiçte, o bir hastayı tedavi edebilecek bir vaziyette değil- dim. Bununla beraber bir yaprak hışıldı- sı kadar bana yalvaran sesi işitiyer - dum: — Kasabanın içerisinde sizden baş-! ka bir doktorun olmadığını da bili - yorsunuz. Benden başka bir doktor... 1929 yı. lının sonbaharında küçük Prama ka- sabası için bunu ister istemez söyli yeceğim; eğer orada bir doktor deği | de bir eczane bile aramış olsaydınız, hunu ancak bir hırdavat mağarasın da bulabilecektiniz. Prama, Anado - lunun bir tarafında, yavaş yavaş, ve garip bir şekilde ölümünü hissettir - miyerek ortadan çekilip gidiyordu. Bir çok kereler, doktorlara insan - cil vazifelerinin daima hatırlatıldığı - yarasa İle bir kızın hikâyesinde böy - le bir şeyle karşı karşıya geldim mi? Buna derhal evet diyemem.. Sadece bunu hissediyordum; ve ortada dok- torluk haysiyetimden haşka korumak istediğim herhangi bir şev de yoktu: | — Evet, diye konuştum ; fakat ne - rede oturuyorsunuz. — Teşekkür ederim (doktor, dedi; Pramaya o kadar uzak Odeğil., Ara- bamı kapınızın önünde hazır bulabi - lirsiniz.. ... Bir sonbahar gecesinde hiç te iste- mediğim halde beni birdenbire müş - kül bir vaziyete sokan saat iki sula - rında, uşağı uyandırmaktan daha haş- a bir şey yapamadığımı hatırlıyo - Çinde öldürülen! gazeteci ingiliz hükümeti tarafından neden kurtarılamadı? rum. Bir çok kereler çözemediğim şey ler için onun kafasma ( danıştığımı i6raf ederim, Belki de hiçbir zaman Sesim isime vatavacak herhanri bir şeyi ondan o ögrenememişmidir. “Ralna âdeta, 'bir örümcek'ağıha avlan: mış bir sinek kadar; düşüncelerinde kapalı gelirdi, Susarmıydı?. Bunu yapmazdı. Eğer güneşin elli sene sonra hangi saatle hamil burcuna tesadüf edeceğini sor- muş olsaydım, derhal dakikası daki - “asına söylemeğe kalkar, tuhaf bir hesapla bunu İsbata bile çalışırdı. Fa - kat bütün bu hareketlerinde kafamın dinlendiğini, yahut çözmek istediğim herhangi bir meselenin yavaş yavaş açıldığını duyardım. Nitekim, son bir defa hunu yapmaktan kendimi kurta. ramamışımdır. Birdenbire: — Nasıl. dedi. Pramanın dışarısın- da mı? Öyle anlaşılıyor ki, yarasalar mahzeninin bulunduğu evden sizi ça - Girmiş olacaklar! Yarasalar mahzeninin bulunduğu ev. Yavaş yavaş kendime geliyordum. ... Koltuğumda, bir araha çıngırağının beni birdenbire götürecek olan sesine kadar, yarasalar o mahzeninin büyük hurafesini kendi kendime hatırlama «- ya çalıştım. Kasabaya geldiğim gün- denberi onu mütemadiyen işitiyor - dum; Pramanın dış tarafında, toprak larm tahta bir çitle başladığı yerde bl tün hâdiselerin değiştiğini söylüyor - lardı; âdeta Velsin bir hayal romanı gibi, başka birtakım insanlar tarafın- dan idare edilen bir memleket gibi o- nu dinlemiştim. İşin hakikatine gelince, her şeyin sakin olduğu bir dakika, oPramanm kuytu havasını dinliyecek olanlar, u- zaklârdan vahşi kuş seslerinin biri » birine karışmış bir şekilde yuvarlanan yuvarlana kasabayı istilâ ettiklerini duyacaktılar, bu sesler, (daha ziyade geceleyin, gürültü ve çığlık içinde du- yuluyordu. Aydınlık gecelerde, kor -| kunç bir takım kuş (o hayaletlerinin! kasabanm Üzerine alçalarak ve müt - hiş ürpermelerle dolaştığını iddia &- denler vardı. Bununla beraber, hiç kimse bu ses- lerin aslını bilmiyordu da.. Sadece Pramaya iki saatlik ötede, bir münte. vinin senelerdenberi kendi (o kendine yaşadığı muhakkaktı, Orada tam tabi- riyle bir kuş enstitüsü kurmuş, haya - HABER — Aksam Postası Öldürülen gazeteci Garet Loyd Corcun eski sekreteri o- lan logiliz gazetecisi Garet'in, Çin haydutları tarafından öldü- rüldüğünü üç dört gün evvel tel- graf haberi olarak bildirmiştik. Bütün dünya gazeteleri buna dair uzun uzadıya yazılar yazmakta. dır. Mister Gareti üç hafta evvel haydutlar İç Mogolistanda yaka- lamışlardı. Ölümüne başlıca se- bep olan Çin ve Japon memurları- nın ihmali gösterilmektedir. Kal. gandan alınan raporlar cesedinin üç kurşun yarasiyle Paoçang ci - varında bulunduğunu bildirmek - LL Haydutlar kaçmışlardır. Bu kaçışlarını Japonlara borç- Yudurlar. Çünkü Japonyanın tale- bi üzerine Çin askerleri Çahar vi- lâyetinin Paoçang mıntakasını bo. şaltmıs olduğundan bu İngiliz ga- zetec'sini necat fidyesi almak i- çin ellerinde tutan çeteyi takip e- demiemişlerdir. Sonra, iki Çin memuru arasm- daki anlaşmazlık gâzetecinin öl. dürülmesine diğer bir sebeptir. İngiltere hükümeti gazeteciyi kur. tarmak için haydutların. istediği parayı vermeğe razı olmuştu. Me- murlardan biri necat fidyesinin ne suretle verileceğine dair mü- zakerelerde bulünürken, çete i- kinci memurun bölgesine geçmiş. ti. Mesele bu komşu memura bil- dirilmemiş olduğundan polislerini üzerine göndermiş ve bu yüzden de gazsteci öldürülmüştür. Mister Garet Jons 28 temmuz- da Alman gazetecisi doktor Muel- lerle birlikte esir edilmişti. Bun. lar kiraladıkları bir otomobille Dolo Nordan Kalgana gidiyorlar- dı. Doktor Mueller Çince iyi ko- nuşan bir adamdır. Necat fidye- sini istemek üzere haydutlar ta- rafından haberci olarak gönderil- miştir. Haydutlar 8000 İngiliz lirası, bizim paramızla 48.000 lira iste- miş olmakla beraber sonra bu fi- atı 4800 Türk lirasma indirmiş- lerdir. İngiliz gazetecisi tam otuzuncu yıldönümünü kutlulıyacağı günde öldürülmüştür. Babası Londrada oturmakta olan Binbaşı Edgan Jones'dir. 2 a m a tnr bir pul kolleksiyonuna veren bir adam gihi, bütün dünya hâdiselerin - den uzak, kendi kendine yaşayıp gi - diyordu. (Devamı var) amam — ünya Nâakleden: (Hatice Sörevye) — güzelinin peşinde... Fahrünname adlı eski Farisi tarih romanından alınmıştır No.46 Gelin, yatağına girdiği vakit, müthiş bir feryat kopardı. Güvey şaşırdı: — Ne oldun?.. Dedi? Hüma, ona, gayet mükellef bir düğün için hazırlıklara girişilme- sini emretti, Artık bütün Ferah şehri, büyük bir hazırlığa girişmişti. Bir taraf - tan yayılar yayılıyor, öte yandan çeyizler dikiliyordu. Kuyumcular ve diğer bütün sanat erbabı harı! harıl çalışıyordu. Memleketin dört bir yanmdan ve ecnebi memleket. lerden adamlar geliyordu. Hurrem neşe içindeydi. Ömrü- nün gayesi gibi telâkki ettiği bu | mutlu güne erişmişti. İşte, zifaf odasmda kâfuru mümlar, billör! kandiller yanıyordu. İpek ve kuş tüyü yataklar döşenmişti İşret| masaları kurulmuştu. İ Hülüsa herşey tamamdı. Burada, Hurrem birkaç güzel ! gün zaman geçirecekti, Sonra, ar-| kadaşı Ferruhu aramağa gidecek- ti. Eğer onu da bulabilirse, eğer! burada hep birlikte toplanabilir - lerse, artık saadetlerine payan ol- mıyacaktı. Yapılacak iş, Numan Şaha bir haber göndermek, iki memleketi dost bir diyar haline getirmek, hattâ ilerde birleştir - mek olacaktı! Bu fikirler dimağmı ve sevgili-|, sinin nermin teni vücudunu ok$ı- yarak yatağa girdi, Saadetin en yüksek kademesi - ne basacaktı, Tam bu sırada, Şa- hı Nisvanın yüzünün buruştuğunu gördü. Ağzından müthiş bir feryat yük seldi, — Ay... Mahivoldum... — Ne var, güzelim... Ne oldun? — Bilmiyorum... Beni ısırdılar.. Ay. ay. ay.. İztrabım git gide ar- Bu esnada, yatağın ipek çarşaf- ları arasmda bir hışırtı oldu. Hurrem, dehşet içinde baktı: Kocaman bir zehirli yılan kayıp sidiyordu. Yılan, fena Delikanlı, derhal imdat çağırdı. Koşuştular, Tiryaklar, rukiyeler sürüldü. Fakat,hiçbiri kâr etmedi. Ağrı, gittikçe artıyordu. Hurrem: — Ne kara talihim varmış! - di- ye ağlıyor, dövünüyor, sevgilisi - | nin çektiği ıztıraplardan dolayı ü- zülüyordu. O gün bayram, matem olmuştu. Kızın ıztırapları gece sabaha kadar devam etti. Doktorlar, ho - calar getirildi. Hepsi de uğraştı. Hiç birşey yapamadılar. Şahı Nisvan sabaha karşı ruhu- nu teslim etti. Hurrem çıldıracak gibi oluyor- du. Hüma onu elinden geldiği ka- dar teselliye çalıştı. — Ah, kardeşim... Neyliyelim?. Alnımın kara yazısr buymuş... O, | nâmürat gitti ve sen nâmüral kal- dın... Dünyada bir senin bir tane sevgili kardeşinim... İnşallah o cennete gider ve sen de tesellin; başka bir kadında bulursun. — İstemem, istemem... Dünya- da başka hiçbir kadını istemem... Hüngür hüngür ağlıyordu. Kız, onu teselliye nahak yere uğraşıyordu: — Haydi, artık yola çıkalım... Dünyayı dolaşayım... Ferruhu a « rayıp bulayım, Onu senin yanma getireyim.. Biricik teselli benim # gin bu olacaktır! - dedi. Hüma da derhal emir verdi. — Yol için hazırlıklarda bulu » nulsun! » dedi, Ne lâzımsa hepsini hazırladı « lar. Hurrem, pek çok da harçlık İ aldr. Kendisi de, av bahanesiyle yola çıktı. Delikanlıyı teşyi etti Ferruhu bulursa buraya getirmez. den evvel pek çok selâmlar söyle- mesini tembih etti, — Onu bekliyorum... Ömrümün sonuna kadarda bekliyeceğim. Kimse bana elini sürmemiştir ve | sürmiyecektir. Herşeyimi ona sak» liyorum! « dedi. Hurrem ile Hüma, kardeşçesine öpüşüp ayrıldılar. Bu teşyi esna - sında, Höngâm da bulunmuştu. Hurrem, onun da elini öpüp hayn duasmı aldı. Yola revan oldu. Hüma nikabı altında hazin ba zin ağlıyarak tahtgâhma döndü. , Hürrem, veda ederek dağlara kırlara düştükten sonra birçok şe: hirlere, köylere uğradı. Ferruhun evsafında bir adam aradığın her yere söyledi. Kendisinden sonra şayet birigelirse Ferah şehrine gel mesini bildirdi, Hiçbir yerde bir ize rastlıyamı- yordu. Bir ay kadar yol aldıktan sonra, büyük bir şehre vardı. Orada bir kalabalığa rastladı. Civardaki kabilelerden, köylerdi toplanmışlar, âdeta bir panayir meydana getirmişlerdi. Orada nur yüzlü bir ihtiyara rastladı, Ve kendisine şöyle sor » du; (Devamı var) HABER a AM POSTASI NEON &vi Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi ISTANBUL HABERİ Telefon Yazı; 23872 idare: 24370 ABONE ŞARTLARI Türkipe Senelik 1400Xr. PE GS ayi 730 . 1480 3 ayık 45 « © ” 1 aylık SO 4 309, İLÂN TARİFESİ Tici iânlarının miz Mantarın yatın ee Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basildiğı yer (VAKİT) matbaası KUPON 229 26-8-935 MR Sür