m e <.. Yazan: — Elbet... Bana bu saadeti ve- tene hayatımın dörtte üçünü ve tirim, Orayı bir defa göreyim. Ni- N lum göreyim, o, belki evlen iştir bile. Fakat ne çıkar, uzak; ei göreyim... Bir defa... Zavallı! ihtiyar babam da ölmediyse... ı Ahmet Reis bu içli adamın söz *rini kesti; — Anlaşıldı... Bu dileğine ka Vüşmak senin elindedir. — Nasıl? — Burada konuşulanları kim - Beye söylemezsin... Kurtulacağını elli etmezsin. Dönüşte seni a- TAR ederim... Kürekçi Ahmet Reisin ayakları. Ma kapandı. | ii — Kalk... Konuştuklarımızı bu| Za söyle!... ç, Beatris, ilk sözlerde birdenbire| Manamamıştı. Bunun bir tuzak ol- ğunu, (Istanbula gidinciye ka - dar yeniden gürühü © çıkarmasın iye söylendiğini sandı. Fakat kürekçi o kadar hararet. lüyordu ve işin sahiden sağ- “ , ra bağlandığını öyle SÜZel anlatıyordu ki genç kız da Una İnanmak istedi. k Fakat buna rağmen birçok şüp- teler onun kafasında © birbirinin tüne yığılıyordu. Ahmet Reis sözünde dursa bile v gemisinin gene İtalya kıyı - Arma gelmemesi için bir emir ve- Tilemez mi? Başka bir filo ile baş- denizlere gönderilmesi ihtima- yok mu? İstanbulda onu sakla- *ğının haber alınması ve aranma. 1 da uzak: bir ihtimal değildi. Bir kadırganın içinde, hele (yaptığı ie İtü ve eşsiz güzelliğiyle her- in gözüne batan bir kızı nasıl yabilirdi? a Bunların hepsi olsa bile Beat- 9, Hüsmen Reisten mümkün ol- kça bir adım bile uzaklaşmak İtemiyordu. Üstelik Sicilyanın el kıyılarını, Palermoya doğru an bahçelerle yeşil yamaçları ke önce annesini daha derin bir retle anmağa başlamıştı. Hüs.| , “den ayrı düşmemiş olsaydı ilk Ş olarak Kızıl Kadırganın prova- m Palermoya çevirtmeyi tasarla. zateri.. Hayır... O, hele şu Mesina bo -! İaznm ötesine gidemez, sonu bel. dp iyan korkulu bir yolculuğa ha çok devam edemezdi. “orsa onun bu şüphelerini sez- MİS gibi kand ırmağa çalışıyordu. ki da hiç şöphesiz haklı id!. Çün- ta Onun kurtuluşu, Beatrisin İs abula kadar gitmesine ve ora d | An dönmesine bağlı idi. Eğer Pimdi bir iş çıkarsa, gizlenecek şey | lmıyacaktı ki kurtuluş ümidi de İsm f; Bu sırada Restris, kafasma bi m çöpkelerle dolup | taşmıştı İlarmı tutan kimse yoktu. Eğer Ahmet Reis onu şimdi a- etmiyorsa, yahut kıyıya çıkar- KADIRCAN KAFLI Ahmet Reisin teklifleri güzeldi, fa- kat Beatris bunlara inanamıyordu mıyorsa v, kurtulmak için çabalar. dı ya... Gemi Mesina boğazına girmiş- ti. Beatris başmı çevirerek gemi- nin sancak tarafına baktı. S'cilya- kıyıları oradan ancak dört beş yüz metreidi. Gerek Venedikte ve gerek Calerno ve Palikastro da denize çok girmişti. Oldukça yüzmek biliyordu. Karaya kadar olan mesafeyi yüzerek geçeceği şüpheli idi amma, bu şüpheler Ah- met Reisin verdiği söz için duydu- ğu şüphelsrden daha azdı. Kürekçi ona şöyle diyordu: — Türkler, verdikleri sözü her halde tutan adamlardır. Ons ina- nm ve kabu! edin.. Her halde... Ansızın genç kız yerinden fir- ladr... Bir sıçrayışta kıç kasaranın ke- narına çıktı, Şimşek hızile sırtın. daki işlemeli yeleği ve ağır etekli-| ği geriye attı, Şimdi ince bi. robla! kalmıştı. —Tutun!,.. Kaçıyor!... Kürekçi de, Ahmet Reis de! “genç kızın denize atılmak üzere olduğunu gören askerler de koş- tular. Fakat Beatris kendisini denize attı. Sicilya kıyılarına doğru hızlı! hızlı yüzmeğe başladı. Tam bu sırada ön direğin tepe- sindeki vardiya, kıç kasaraya doğ- ru haykırdı: — Heeey!... Reis!... Düşman var... Provamızda düşman var... Ahmet Reis Türk kadırgatının provasına doğru baktı. Orada, büyük bir düşman ka- dırgası, dağ gibi teknesiyle üzer- lerine geliyordu. Bu, Türk kadır- gasından dört beş misli büyüktü. Ahmet Reis onu daha önce gö- rememişti. Çünkü Mesina boğazının ağzın: daki uzun burunun ötesinden an- sızın çıkmıştı. Dosdoğru üstlerine geldiğine göre, orada pusu kı:rdu-! ğu anlaşılıyordu. Ahmet Reis şimdi Beatrisi unut. muştu. Onun arkasından kendisini de- nize atan kürekçiye de bakmumış. tu. Halbuki zavallı forsa, kolları:! nm bağlı olduğunu, bu halle, on adım bile yüzemiyeceğini düşüne- memiş, kurtuluş hırsıyla rastgele bir iş yapmıştı. İ Nitekim denize düşmesiyle bir! iki defa ınması, sonra düştü- ğü yerde bir iki anafor ve hava kabarcığı yaptıktan sonra kaybol- ması bir olmuştu. Genç kız gemiden gittikçe uzak- laşıyordu. Artık ona bakan kalmamıştı. Ahmet Reis bağırdı: — Top başına... Dikkat... Savaş var!... Ayni zamanda kendi üstüne İ liyor... Bütün hızıyla geliyor. FABER — Akşam Postası No. 87 dosdoğru gelen düşman kadırga- sının önünden uzaklaşmak için! dümeni de iskele tarafına çevirt-! ti, Çünkü büyük gemiler, çok za- man kendilerinden küçük zemile- ri batırmak için rampa yapmefa| lüzum görmezler, bir filin bir kap- lanı ayaklarımın altında çiğnemesi gibi bir tek mahmuz vurarak de. nizin dibine yollarlardi. Bununla beraber düşman ka- dırgası da dümeni azacık kırmış- tr. Böylelikle provası Türk ka- dırgasından çevirmiş, ona kırk el- li kulaç aralıkla müvazi bir rota tutmuştu. Bu rotayı biraz sonra #zacik ünya güzelinin peşinde... Fanrünname tarih romanından alınmıstır. Nâakleden: (Hatice Süreyya) adi eski Farisi No.28 öldürdüğün adam, padişahın çok sevgili bir harem ağasıdır eyvah! Meydana çıkarsa vay halimize ! Lâkin Parsa ile Hümanın kor - kusu henüz bitmemişti. Hafakan ve heyecan içinde: — Aman yarabbi... Nasıl öl dürdü?... Ya bu iş meydana çı - karsa,.. - diyorlardı. Usulla Ferruhu dışarı koyuver- diler: — Çabuk kaç... Kimse görme - sin,.. Yoksa, bu adam padişahın sevgili bir bekçisiydi. Hepimizin hâli berbat olur! « dediler, Ferruh, dışarı çıkınca, mesele- yi Hurreme alelâcele anlattı, O - na da büyük bir korku geldi. Kimseye görünmemeğe gayret ederek derhal hana gittiler, yattı- lar. o Hurrem, Ferruha: — Yerimizi değiştirelim! « di - yordu. — Niçin? — Çünkü, bizi saray etrafında dolaşırken vaktiyle çok gördüler. sancağa çevirecek, (birdenbire rampa yapacaktı. —65 DÜŞMAN ELİNDE.., Ahmet Reis, düşman ne kadar büyük olursa olsun kaçmıyacaktı. Bu, onun yapacağı iş değildi. Za- ten savaş arıyordu. Fakat ne de olsa büyük bir savaşın ve yüzler- "ce Türkün canma mal olan gani- metlerin bekçisi idi. Her şeyden önce bunları selâmetle yerine ka- dar götürmek ve teslim etmek ge- rekti, Ahmet Reis gemisinin rotasını iskeleye doğrü kırarken bunu da düşünmüştü, Denize atlıyan genç kızı artık unutmuştu. Ancak Aüşma nın önünden kaçmak mümkün ol- madığı halde de böyle bir manev- ra yapması lâzım geliyordu. Böy. lelikle, eğer düşman gemisi ona sataşmaz ve kovalamaktan vaz- geçerse çekilip gidecekti. Kovala- mağa kalkışırsa Türk palasımın,| Türk toplarının yaman hıncını el- bet o da görecekti. Ahmet Reis manevrayı yaptığı sırada grandi direğindeki vardiya bütün kuvvetiyle haykırdı: — Reis!,, Reis. — Ne var? — Arkamızdan da bir gemi ge- Hem de sanırım ki bu da bir düş. man gemisidir... Ahmet Reis o dakikada, biraz önce yaptığı manevranın ne kadar doğru olduğunu bir daha anlamış- tr. Eğer önden gelen düşmana Şüphe üzerine tahkikata girişir - ler de âdi katiller gibi ikimizi de cellâda verirlerse ne yaparız? Ferruh: — Herşey kadere bağlıdır! Ba- kalım, ne olacak? - diyordu. Hüma, birkaç gün, telâş ve kor- ku içinde bekledi. Hümayun şah, zenciyi çok merak etmişti. Fakat bir yere kaçtı, yahut bir yerde kendiliğinden öldü sandı ve çok. eseflendi. Ferruh, Hurremi gönderip hal - kın söylediklerini dinletti, Acaba bir dedikodu dolaşıyor muydu? Fakat, hayır... Hiçbir şey konu- şulmuyordu, Ceset bulunmamış askerler faaliyete geçmemişlerdi. Bunun üzerine yüreklerine ferah- lık geldi. Ferahlığın gelmesi üzerine ise, şehzade, arkadaşına gene yalvar- mağa başladı: — Aman, kardeşim, Ne olur - sun. Bizi gene buluştur... Onsuz yapamıyorum. Diğer taraftan Hüma da boş durmuyor, dadısma yalvarıyor » du: — Başrmızdan bir felâket geç - sadüf oldu... Her sefer karşımıza bir zebellâ çıkacak değil ya... Hem, Ferruhun ne kadar atik, çe- vik olduğunu görüyorsun. Kat'iy- yen elegeçmez.... Bu sefer, daha ihtiyatlı davranır, uzak bir köşk- te buluşuruz. Sarayda buluşma - yaz, Na Böyle söyliyerek dedıyi kandır ir, Parsa, yeniden, Hurremi ara - mağa çıktı. Onu buldu. Sultana ait köşklerden uzak bi- rinde buluşmağa karar verdiler, Burası, güzel bir su başında ve sonsuz bahçelikler içindeki on on beş köşkten biriydi. Ancak mev « simden mevsime buraya gidilir, sair zamanlar boş kalırdı. Arada sırada, Hüma buralara gezmeğe giderdi. Bittabi bekçileri vardı. Fakat ahaliden kimse girmeğe ce- saret edemediği için, e kadar sıkı bir kontrola tabi tutmazlardı. Zaten, Parsa, bekçi başıya ha- ber yollamış: — Oraları halvet edilsin! Sul « tan efendi gelecek! dedirtmişti. Bekçiler, derhal boşalttılar. Ha- zırladılar, Hümanm artık emniyet ederek esrarmı açtığı birkaç cari- ye, daha evvelden köşkün yolunu tutarak icap eden eşyayı ve neva- leyi götürdüler, Sofralar hazırlar dılar... Parsanım öğrettiği şekilde ve tarif ettiği yollardan geçerek, Fer- | ruh da, köşke geldi, Akşam üs - tüydü. Pek seviniyordu. Arkadaşı Hurremi gene etrafta gözcü ol « mak, bir tehlike vukuunda yardr- ma gelmek üzere dışarıda bırak » mıştı, Köşke girdiği zaman, esrarı bis len cariyelerle karşılaştı. — Sultan nerede?... - diye sor » du. — Daha gelmedi... Babasının çekilmesini bekliyor. Ondan son- ra gelecek... Siz buyurun... Emni- yettesiniz... Oturun... Yiyin, için. Güler yülzü cariyeler, sofrayı gösterdiler, Burası, cidden güzel ti, fakat çabuk atlattık... Aman, |manzaralı bir yerdi. (Devamı var) anneciğim... o Sen bu işi hallet. Görüyorsun ki edemiyorum... Parsa: “— Nereden bu belâya çat - İ tık..., diye esefleniyordu. Yüksek sesle ise: — Yakalanır da gözünün önün- de idam edilirse e zaman acın büsbütün büyük olur! « diyordu. — Canım, o #efer kötü bir te - karşı gitmekten Vazgeçmsseydi,| Üsküdar hukuk hakimliğinden : Mah- arkadan gelen düşmanla orun or- tasında kalacak, kabadayılık uğ- runa kaz gibi avlanacaktı. Halbuki Türk savaşçılığında, yeğitlik kadar kurnazlıklar Ja ya- mutpaşa köyünden İdris kızı Şadiye- nin kocası ayni köyde sakin Mustafa oğlu Karagöz Arif aleyhine açtığı boşanma davasından dolayı müdda - leyhe tebliğ için gönderilen dava İis- tida sureti müddaleyhin ikametgâ - pılıyor, bu iki zafer vasıtasmdar|hınm meçhül olduğundan bilâ tebliğ ia hiç biri kenarda bırakılmıyordu. Ahmet Reis önden gelen düş - man kadırgasma baktı. onun da bir manevra yaptığını, Türk kadır. gasına duğru provadan gelmek istemediğini, biraz açıktan ve mü- vazi yüzdüğünü gördü. Ahmet Reis sevindi. (Devamı var) de kılınmış ve dava istidasıma 20 gün zarfında cevap vermek ve muayyen günde mahkemeye gelmek üzere ilâ -| nen tebligat icrasına karar verilerek müddaleyh Arif 25 —9.——905 çar-| şamba günü mahkemeye (gelmek ve müddeti mezküre zarfında cevap ver- | mek üzere dava istidası sureti ile da. | retiye varakası mahkeme divanhane » sine talik kılınmış olduğundan key - | fiyet ilân olunur ğ HABER AKŞAM POSTASI İDARE EVİ Istanbul Ankara Caddesi Telgraf adresi;ISTANBUL HABER Telefon Yazı 28872 idare: 24376 ABONE ŞARTLARI senelik ADO Kr. m e > 1 aylık o 150 9 300 & İLAN TARİFESİ Hânlarınn satım "2. Resmi ilânların 40 KUrUMtür Sahibi ve Neşriyat Müdürü: Hasan Rasim Us Basıldığı yer (VAKIT) matbaası KUPON 211 8-8-935